06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 EYLÜL 2000 SAYI757 15 sım Yargıcı ile Vedat Etensel de kâtipliğe getirildüer. Konferansa biz üç rapor sunduk. (. ..)Raporlarda özet olarak şöyle diyorduk: " tki yı! önce Basın Mesleği Kanunu tartışılırken gazeteciler büyüt umutlara kapılmışlardı. tşverenlerle ilişkilerimizin dahaiyi birdüzenegireceğini umuyorduk. Oysa hiç de öyle olmadı. Gazeteciler Cemiyeti'nin hazırladığı tasan Büyük Millet Meclisi'nde patronlannçabasıylatanınmazbirhalegetirildi. C'kan kanun bizim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Eskıdengazetecı ile gazete sahipleri arasındaki ilişkiler geleneklere göre düzenleniyordu. örneğinyasalhiçbirzorunluluk olmadığı halde bayram gün leri gazete çıkmıyordu. Gazeteye yıllarca emek vermiş bir yazar gazeteden aynlırken patron kendisine yılda birmaaş ölçüsünde ikramiye veriyordu. Askere gidenlerin de aylığı genellikle kesilmiyordu. Basın Mesleği Kanunuyürürlüğe girincepatronlarkendilerini yalnız buyasaylabağlı saydılar. Gelenekleruygulanmaz oldu. tkramiye yükü kalktı. Askere gidenlerin aylığı kesildi. Basın Mesleği Kanunu'ndasayısızboşluklarvardır. Bunlann derhal doldurulması gerekir. Bunun için de durarak 'tclaş ve heyecan uyandıran haberierin' yayınlanmasmı yasaklayan maddelerle bakanlara karşı işlenen suçlarda şikâyetin aranmamasını eleştiriyor, gizli düruşmalara karşı çıkıyorduk. Bunlann yanı sıra gazetecilere grev hakkının tanınmasını, ispat hakkının kabulünü ve basın suçlan için, bir afyasasının çıkarulmasını istiyorduk. İspat hakkı o yıllarda çok tartışılanbirkonuydu. HürriyetPartisi'ninkurulmasında da bukonudaki savaşımlann bir rolü olmuştu. İspat hakkı şu anlama geliyordu: Bir bakanın adı bir yolsuzluk olayına kanşacak olsa, gazeteler bunu yazamıyordu. Gazeteciye bu yolsuzluğu kanıtlama hakkı tanınmıyor ve gazeteci derhal suçlu durumuna düşüyordu. Hükümetin bu konuya karşı büyük alerjisi vardı. (...) Basın suçlanyla ilgili raporu sunarken şöyle demiştik: "Çağımızda Basın halkoyunun sözcüsü sayılır. Her özgürlük gibi bunun da üzerine titrenir. Yayın ve düşünce özgürlüklerinin kısıtlanması eski dönemlerin kötü anılan arasındadır. tnsan Haklan Bildirisi de, 'Herkişinin düşünce ve ifade özgürlüğü vardır' diyerek bu özgürlüğü vurgulamıştır. Düşüncetelefonla sık sık Ankara'ya bazı şeyler duyurmaya çalıştılar. Bunlan kulaktan kulağa konuşmalar izledi. Gerilimli ve huzursuz bir havakapladıortalığı. Bizim raporlanntartışılmasına geçildiği zaman bu huzursuzluk daha da belirgin oldu. Mekki Sait Esen bir arasözisteyerek, "Usul bakımından bir şey söylemek istiyorum" dedi. "Raporlar çok iyidir, fakat bunlann uygulanması için öteki tarafın önerilerini bilmek gerekir. tşveren temsilcisi olarak Naşit Hakkı konuşsun. Bu raporlardaki görüşlere katılıyor mu, söylesin " Mekki Sait adeta işverenlerle bizi kapıştırmak istiyordu! Sonuç hiç de öyle olmadı. Naşit Hakkı Uluğ, "Konferansı izliyorum" dedi. "tşçiişveren ilişkileri hakkındaki raporu çok güzel buldum. Başanlardilerim." Bundan sonra işin aynnnlannagirildi. Raporlar tartışıldı. Söz alanlar arasında Yaşar Kemal, Şemsi Kuseyri, Kemal Sülker, Mehmed Kemal, Sadun Tanju, Oktay Ekşi, Necmi Onur, Turhan Dilligil gibi arkadaşlanmız da vardı. Konferansın son günü biz, lstanbul Gaze tek; Son Posta'dan Yazı tşleri Müdurü Sami Teziş'lc musahhih thsan Taşyılı; Vakit'ten Sema Aydoğdu; Türk Havadis Ajansı'ndan Hayri Engin; Akın gazetesinden Ali Karakurt; Hizmet gazetesinden tzzet Aykol; Türkiye yayınevinden de Sezai Solelli. O zaman Vatan'da çahşan thsan Ada ile Burhan Arpad arkadaşlanmızın kurula girememeleri çok üzucü oldu. Oysa tuzüğü birlikte hazırlamıştık. Bu konulan en iyi bilenler de onlardı. Sendikanın kunıluşu hükümct ve işveren çevrelerinde hiçbir olumsuz tepkı yaratmadı. Herkes artık bunun demokratik koşullann sonucu olduğunu çok iyi anlıyordu galiba. Gazeteciler Cemiyeti bize üç oda verdi. Hemen oraya yerleştik. O zamanlar Cemiyet şimdiki Iran Elçıliği 'nın karşısında ve biraz aşağıdaydı. Bir sekreter tuttuk. tlk sekreterimiz hepimizdcn çok bu işe kendini veren dürüst ve çok çalışkan bir arkadaşımızdı: Nuran Balk ır. Sendika kısa zamanda Babıâli'de büyuk bir güç kazandı. Hemen hemen bütün gazeteciler sendikaya üye oldu. Cemiyetle aramızda tam bir iş bölümü vardı; aynı alanlarda birbirimizin karşısına hiç çıkmıyorduk. Bu dostluk ilişkisi hiç bozulmadanhepsürdü. Bizim arkamızdan Ankaralılar ve îzmirliler de kendi sendikalannı kurdular. Sendikacılar artık her yerde kendini kabul ettiriyordu. Bizim Sendika 1955 Nisaru'nda bir Türkiye Gazeteciler Konferansı düzenledi. Bu konferansa bütün gazetecil ik örgütlerini ve işveren sendikalannı çağırdık. Ankaralılar toplantıya Cemal Sağlam, Mekki Sait Esen, Mehmed Kemal, Gazanfer Kunt, Turhan Dilligil ve Oktay Ekşi'den oluşan bir delegasyonla katıldılar. tzmirliler' in başında Orhan Rahmi Gökçe ve Cavid Yamaç vardı. Bursa'yı Ismail Gerçeksöz ve Kâmil Yaman temsil ediyordu. tzmir, Samsun, Aydın, Maraş, Karaköse, Kars ve Sarıkamış'tan daarkadaşlar katılıyordu konferansa. . K Parlakbiraçılıştöreni düzenledik. Toplantı eski Eminönü Halkevi binasında yapılıyordu. Kimlerkatılmadı konferansınaçılışına: Hüseyin Cahit Yalçın, Etem Izzet Benice, Hakkı Tank Us, tstanbul Ünıversitesi Genel Sekreteri Hasan Refik Ertuğ, Prof. Abdüllah Kemal Yörük, Bölge Çalışma Müdürü Bedi i Süngütay, Tekstil Federasyonu Başkanı Bahir Ersoy, tstanbul Işçi Sendikaları Birlıği Başkanı Seyfi Demirsoy, Basın Yayın Bölge Müdürü Hamdi Varoğlu, lstanbul Hukuk FakültesitemsilcisiFerid Hakkı Saymen.CHP tl Başkanı Muhlis Sırmalı, Asım Us ve Kâzım Şinasi Dersan... TGS'ce düzenlenen "Atatürk ve Basın " seminerinden... Soldan sağa: "Eıran Güneş, Çetin Altan, Nail Güıeli, Naziı Ilıcak, Altan Öymen. Açış konuşmasını Vali ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay yaptı. Onun arkasından da en yaşlı üye olarak Hüseyin Cahit Yalçın sözaldı ve şöyle dedi: "Bana hayatımın en büyük armağanını vermiş oluyorsunuz. Karşınızda hem patronluk, hem işçilik etmiş, emekli yazıcı bir arkadaşınız var. Mesleğimiz çok zordur, hatta nankördür. Gazetecilik hayatınm bir çeşit fedailik olduğunu söylerken hiç abartmadığıma inanın. tstanbul sokaklan,gazetecilerin bir kurşunla yere serıldiğini görmüştür. Bu lstanbul sokakları, gazetecilerin hapse tıkıldığını ve sürgünlere gönderildiğini görmüştür. Bunlar birer kâbus olarak karşırruzda duruyor." Hüseyin Cahit Yalçın'dan sonra sırayla bizler konuştuk. Sendika Başkanı, spor yazarlığındangelme Sadun Galip'ti.Başkanımız genellikle biraz çekingen davranıyor ve arka planda kalmak istiyordu. Ben genel sekreterdim. Yönetim kurulunun ötcki üyelcri de Murat Kayahanlı, lhsan Ada, Şahap Balcıoğlu, Halit Kıvanç, Faruk Demirtaş, tzzet Aykol ve Ferdi öner'di. Konferansın hemen başında başkanlıkkuruluseçimleriyapıldı. Ccvat Fehmi Başkut başkanlığa, Cemal Sağlam ve Cavit Yamaç ikınci başkanlığa, Kabiz şunlan istiyoruz: Gazeteci eğer tatil günlerinde çalıştınlacak olursa kendisine ayrı birtazminat ödenmelidir; iş mukavelesi bozulduğu zaman kıdem tazminatı hakkını yitirmemelıdir; mukavelesiz gazeteci çalıştınlmasmı önlemek gerekir; gazetecilere yılda bir maaş tutannda ikramiye verilmelidir; yazı ücretlerinden vergi alınmamalıdır. "Ücretlerin düşüklüğügazetecileri iki işi birden yapmaya zorlamaktadır. Bu yüzden de gazeteci ne kitap okuyacak zaman bulabilir, ne de yeni bilgileredinebilir; körlenir gider. Gazeteci zaman azlığı yüzünden çevresiyle de ilişkilerini yitirir; halktan kopar. Bazı gazeteciler de meslek dışı gelirler sağlamaya yönelirler. Bütün bu nedenler yüzünden yazılann kalitesi düşer. Bunlar hep kötü bir ücretpolitikasının sonucudur." Ben konuşmamı bitirdikten sonra kürsüden inerken Kâzım Şinasi Dersan'la karşılaştım. "Birdegazetelerintapusunuistcyin deolsunbitsin" dedi. "Birokaldıistemediğiniz!"(...) Ceza yasalanyla ilgili raporda da Türk CezaYasası'nın çeşitlimaddelerindc basın özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümlerin üzerinde lerin yazıhp tartışıldığı her yerde açıklık, içtenlik ve aydınlık egemen olur." Benden sonra Ankara temsilcisi Oktay Ekşi kürsüye gelerek Ankara Sendikası'nın raporunu okudu. Onu Izmir temsilcisi Orhan Rahmi Gökçe izledi. Onun ardından Cemal Refik, Burhan Arpad ve Ferruh Doğan, konferansa birer bildiri sundular. O gün toplantı çok geniş birhoşgörü havası içinde geçti. Akşam da Gökay, Taksim gazinosunda gazetecilere büyük bir yemek verdi. Yinekimleryoktubuyemekte? Hüseyin Cahit Yalçın, Ercüment Ekrem Talu, Ahmet Emin Yalman, Refik Halit Karay, Etem Izzet Benice, Hakkı Tank Us, Asım Us, Halit Lütfi Dördüncü, Enis Tahsil Til, Mekki Sait Esen, Cemal Sağlam, Orhan Rahmi, Cavit Yamaç. Vali yemekte herkesi güldüren esprili konuşmalaryaptı. Toplantının ilkgününü ve onu izleyen yemeği çok heyecanlı ve olumlu bir havada geçirmiş olduk. Ama ne yazıkkibuhavayıcrtesi gün sürdüremedik. Aynntılannı pek anımsamıyorum ama, kongrenin ertesi günü havayı bulandıran bazı şeyler oldu. Ankara'da o yıllarda hükümetle yakın ilişkilcn olan bazı meslektaşlanmız tecilerSendikası olarak toplantıya bir bildiri sunduk. Bildiri okundu. Bunun ardından ilk sözü Sendika Başkanı Sadun Galip Savcı alarak şöyle dedi: "Okunan bildirinin basına verihnesine karşıyım. Çünkü hükümetin iyi niyetine ve bütün sorunlar üzerine eğilmeye çalıştığına inanıyorum. tmzamı da geri alıyorum. Okumadan imza etmişim!.." Ortalık birdenbire kanştı. Sadun Galıp'in ardından Ferdi öner kürsüye geldi. "Ben de okumadan imza etrim" dedi. "Sadun Bey gibi ben de imzamı geri alıyoKitaptan özetlersek, olay şöyle gelişiyor: Tartışmalaruzadıkçauzuyor. Bildiriyi oylayınca 12'ye karşı 13'lekaybediyoruz. Yersiz bir gerilimle sona cren konferansın ardından Fahrettin Kerim Gökay, Yönetim Kurulu üyelerini çağınyor. Ve şöyle diyor: "Ne yaptığınızı biliyormusunuz? Hükümetı fena halde kızdırdınız. tspat hakkının tanınmasını istemek, grev hakkı istemek sıyasi isteklerdir. Cemiyetler Kanunu sendikalann siyasetle uğraşmasını yasak eder."^ Eski Dostlar, HıfzıTopuz, Remzi Kitabevi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle