05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURİYET DERGİ OKTAY EKİNCİ K onuya girmeden önce, korumaya dönük bazı mimari kurallar ve teknık deyimler üzerinde anımsatmalar yapmam gerekiyor. Mimarlıkta restorasyon, korunması istenilen eskı bir yapının, o yapıya "kültür mirası" değerini veren tüm öğeleri yeniden kullanılabılecek şekilde onanlarak ve sağlamlaştınlarak yaşatılması anlamına gelir. Buradakı "yaşama" kavramı yapının yine insanlartarafından"kullanılarak",yaniinsanla birlikte yaşaması hedefini içerdiğinden ötürü de çağdaş gereksınmelerin (ya da özel kişisel istemlerin) o yapı bünyesinde karşılanması, yine ancak"özgün mimari ve kültürel özellıkleri yok edilmemek koşuluyla" kabul edilebilir... Çünkü korumacılıkta temel amaç, insanoğlunun geçmişteki "sanat ve yaratıcılık birikımlerinin" bugünkü ve gelecek kuşaklara sadece bir kültür zengmhği olarak değıl,aynı zamanda yine sanatın ve yaratıcılığın sürekli Uerlemesi için bir "esin kaynağı" olarak da aktarabilmekdir. Eğer bugünkü kuşaklar, tarihten gelen bu birikimin "belirleyici öğelerini" ve "aynntılardaki ustahklannı" yok eder de geleceğe sadece eskiyi andıran bir "görüntü" bırakmakla yetinirlerse, o görüntüyü ortaya çıkaran "hünerli ellerin ve yaratıcı aklın" ders notlarından da yine gelecek kuşakları yoksun bırakmış olurlar... Dahası, toplumu "eksik bir bellekle" yaşamaya tutsak kılarlar... İnsana ve emeğe saygı Mıman restorasyondakı bu evrensel kural, kökenini "insana ve emeğıne saygı dan" aldığı için, Fransa'da ve ttalya'da "aydınlanma devrimiyle" birlikte 18. yüzyıl sonlannda ortaya çıktıve 19.yüzyılboyuncadagelişti... Ondan önce hemen tüm uygarlık tanhi boyunca gözlenen eski yapüann kısmen yıküarak, değiştirilerek hatta sadece malzemelerinin kullanılarak yeniden değerlendırilmesi tavn, 20. yüzyıla doğru artık yerini "özgünlüğün korunmasına ve sürdürülmesüıe" bıraktı... Türkiye ise ancak"Cumhuriyet devrimiyle" birlikte kökünü aydınlanmadan alan kurallarla tanışabıldığinden, restorasyonda özgünlüğün korunması ilkesinde "deneyimsiz" ama "ıstekli" bir 25 yıllık dönem geçirdi. Ne var ki özelhkle 1950'lerden sonra insanın yaratıcılıgı yenne "kulluğunu" öne çıkaran gerici düşüncelerin ve politikalann giderek egemen olmasıy la da bir yandan o "tarihsel yaratıcılığın belgeleri" olan kültürel miras gözden çıkanlırken, öbür yandan "ayrıntılardaki ustalığa" değıl, sadece "görüntüye" önem veren bir restorasyon anlayışı ülkeyi ve kentleri sarmaladı. Çünkü, hangi inanç ve kültürün ürünü olursa olsun, eski bir yapıya ait aynntüardaki ustalıklar, o güzel görüntülen de yaratan "tekniğin, bilimin ve insan emeğinin ilerleme ve gelişme tarihini" belgeliyorlardı. Onlan ortadan kaldırarak tek başına görüntüyü geleceğe taşımak, hele bunun için de sadece belli bir kültürün ürünlerini yeğleyip diğerlenni görünüm olarak bile yok etmek tavn ise "siyasettekı geçmışe öykünmenin" içerimsiz ve sımgesel bırmımanyle desteklenmesindenbaşkabirşeydeğildi. Işte, tarihsel yapılann korunmasımn "geçmışten geleceğe kültürel üretkenlığın kesıntisiz gelışmesı" gıbı ılerici ve ınsan umudunu süreklı diri tutan bir bılinç yaratması yenne, daha çok "nostalj ik duygulara" neden olmasının temehnde de sadece görüntüyle yetinılen ve "özün" gıderek unutulduğu insan emeğıne duyarsız restorasyonların katkısı büyüktür. Doğru restorasyon ıçın Şerbetçiyan Han'ın yanlış bir restorasyonla özgünlüğünü yitirmemesi için proje aşamasında harekete geçen Galatah semt sakinleri, kentsel ve kültürel değerlerin korunmasında "sivil denetimin" güzel bir örneğini sergiliyorlar. Hem koruma tarihi hem de demokrasi ve uygarlık bilinci açısından önem taşıyan bir girişim...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle