Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26MART2000. SAY1 731 mık Gedik olarak, Menderes'inlçişleriBakanı adıy la karşımıza çıktı. Tevfik Ileri önce Bayındırhk, sonra Milli Eğitim Bakanı oldu. Hapıshaneden çıktiktan sonraki yaşamimınhiçbirözelliğiyok. Işçi Partisi 1960'lardakuruldu,onunladabirilişkimolmadı. Bunun tabii ki nedenleri vardı. En büyük nedeni de legale geçme hareketinin başanlı olamadığını görmüştük. Buna müsaadc edilmiyordu. Sizeşunusöyleyeyim: 1946'dakurulmuş olan bizim parti (TSEKP) eğer kapatılmasaydı, devam etseydi.bugünTürkiye'nin 50 yıllık bir sol parti tecrübesi olacaktı. Bu 141.142. madde denilen ve herkesi içeri almaya müsait maddeler olmasaydı, Türkiye'nin Büyük Millet Meclisi'nin kompozisyonu bugünkünden çok farklı olurdu. Bugün hâlâ bir sol partimiz yok. Hapisten çıktıktan sonra bir süre yaşamımıbirbisküvifabrikasındaortaklıkyaparak sürdürdüm. Ondan sonra tercüme işlerine başladım. Fransızcadan 50 kadarkitap çevirdim. Bodrum'ailkkez 1961 yılındageldim. Bir arsa alıp bir ev yaptırdım. 15 yıl kadar Bodrum'da yaşadım, yaz kış. Oaradabirpasaportolayımoldu: 1956'da pasaport için müracaat ettim. Vermediler. 1975'te Ecevit döneminde tahdit karannı kaldırttım. Dışanyagittiğimdeişiştengeçmiştiartık, çünkü 61 yaşındaydım. Bu irtica hareketi Halk Partisi döneminde başladı. 1946 seçimlerinden önce Balıkesir valisi olan zat, adı aklımda ama söylemiyorum. llk defa bu hareketi o yaptı. Gitti bir şeyh sakalı okşadı. Bir şeyhin elini öpmeye gitti. <•• Doktor Yoldaş... Doktor Şefik Hüsnü, bizim sözümüzle 'Doktor Yoldaş' ciddi, ağır başlı, hani düşünerek konuşan, fakat bir parça siniıii bir adamdı. Zeki bir adamdı. Marksist bilgisi oldukça iyiydi, Aydınlık dergisinde 1920'li yıllarda yayınlanmış yazılan bunu açıkça gösterir. Sultanahmet Cezaevi'nde tahtakurusu mücadelesi yapıyorduk. Temizlik sırasında yataklan da kaldınyorduk. Ben onun yatağını kaldırmaya yardım ediyordum. O zaman yaşı 60'ın üzerindeydi. Yatağı kaldınrken 'Pat!' diye bir fotoğraf çerçevesi düştü. Çok güzel bir genç kız resmi çıktı ortaya. Şefik Hüsnü utandı, kıpkırmızı oldu. Aradan birkaç gün geçti. Onun gülerek konuştuğu nadir zamanlardan birine rastlatıp "Kimdi o?" diye sordum. Kızıymış. Hanımı Polonyalıydı. Ikinci Dünya Savaşı sırasında kızlan Varşova'da bir üniversitede öğrenci. AJman uçaklan Varşova'yı bombalıyor. Yaralılann bir kısmı hastanelerin dışında. Şefik Hüsnü'nün kızı da yaralılan içeriye taşıyanlar arasında. Ikinci hava hücumunda kızı orada düşüp ölüyor. Sultanahmet'teki ziyaretlerin bittiği düdükle duyurulurdu. Şefik Hüsnü'nün eşi Madam çok kibar bir kadın olduğu halde, kızının ölümü onun sinirlerini bozmuştu. Düdük sesini duyduğunda zıplar gibi aniden yerinden fırlardı. Gardiyanlar bu tepkisini fark ettikleri için zulüm olsun diye gelip düdüğü kulağının dibinde çalıyorlardı. Biz buna engel olamadık. Onu yatınp dövmekten daha şiddetli bir eziyetti bu yaptıklan. +• Kimyacı Reşat Fuat.. Uzun süre partinın (TKP) başında bulundu. Kimya öğrenimi için Almanya'ya gitmişti. Almanca ve Fransızca bilirdi. Çok iyi bir insandı. Gazeteci ve roman yazan Suat Derviş'in kocasıydı. Her akşam içerdi. Fakat çok önemli olan konspirasyon (gizli çalışma) meselesiydi. Reşat bunu çok önemsemezdi. Bu bence önemli bir noktadır. Reşat döneminde parti içi münasebette hepimiz birbirimizi bilir, tanırdık. Böyle bir ortamda, konspirasyondan falan bahsedilme imkânı yoktu. Ondan ötürü de polis bunu bilir, bir kişi çekip alsa, arkasından çorap söküğü gibi gelirdi. *• Zeki Başbmar Zeki Baştımar ve arkadaşlan 1951 tutuklanmasından sonra önce Almanya'ya gittiler. Şefik Hüsnü, Reşat Fuat Türkiye'de kaldılar. Zeki Baştımar ekibi Şefik Hüsnü'ye karşıydı. Sovyetler'e gittiler ve Şefik Hüsnü'yü partiden attık dediler. Partiden attık ne demek? Bunun deften yok, kaydı yok. Aidatı yok, bir şeysi yok. Bir legal partinin kurallan yok. Ben seni partiden attım diyor. Ben de ona derim ki, ben de seni attım. Beni partiden atma gibi bir durum olmadı. Her şey dondu kaldı. TKP'li olarak biliniyoruz o kadar. Ama bir faaliyetimiz yok. Benim gibi birçok arkadaş vardı. Türkiye Işçi Partisi'yle TKP uzun süre karşı karşıya gelmiştir. Almanya'da kurulmuş olan TKP'de, Zeki Baştımar, ardından ismaıl Bilen çok iyi işler de görmüşlerdir. Ama sonunda görüyorsunuz hiçbir şey kalmadı ortada. •r Nâzım Hikmet Nâzım Hikmet'in zekâsından, iyi bir insan olmasından, yüreğinin saflığından, Reşat Fuat Baraner... yumuşaklığından bahsetmeye gerek yok. Nâzım'dan üç satır okusanız Nâzım'ı belli eder. Açık bir adamdı çünkü. Şeffaf bir adamdı. Gandi'nin Nehru için söylediği bir söz vardı: Kristal. Yabancı bir madde kabul etmez. Nâzım öyle bir insandı. Içine hiçbir kötülüğün giremeyeceği bir yaradılışa sahipti. Kadınlara kötülük ettiğini söylüyor. Kadınlara kim kötülük etmedi ki! Hepimiz kötülük ettik. Şimdi ben desem ki, hiç evlenmedim, nedeni de birini seçsem diğerierinin hatın kalırdı. Nâzım'la beraber olmak, onunla yaşamak, bir kadın için büyük mutluluktu. Bütün hayatı boyunca, koruyacağı, devam edeceği bir mutluluk. Çok sevdiğim bir insandı. «• SabihaSertel Sabiha Sertel, gazeteci olarak şüphesiz iyi bir yazardı. Sabahleyin gelip gazeteleri şöyle bir kanştınp, içinden bir konu seçip, onu yazmak... Burhan Feiek, Refii Cevad yazarlığı gibi değildi onun yaptığı. Eskiden bugünkü kadar çok konu yoktu. Konu seçmek bugünkü kadar kolay değildi. Birçok şey yasaktı. Gazeteciler de iktidann emrindeydi. Bırçoğu Alman yanlısıydı. Ikinci Dünya Savaşı müddetince demokrasiyi savunan, cesur eleştirileri yapıp, o yazılan yazabilen tek insandı. Başka bir tane daha yoktu. Türkiye'de komünist olmak bir cesaret işiydi. Çünkü komünist olmak demek, hapse girmek demekti. Komünist Partisi'ne girmek demek, hapse girmek demekti. Bu bilinen bir şeydi. Ama Sabiha Hanım Komünist Partisi'ne girmedi. Girmesinde de bir yarar yoktu. Çünkü Komünist Partisi'ne girseydi, üç gün sonra tevkif edilirdi. O devam etti, yazı yazdı. Tan gazetesi tahrip edilinceye kadar yazılanna devam etti. Kişilik olarak çok iyi bir anne, çok büyük bir insandı. Abartıyorsun diyebilirsin. Benim büyük bağlılığım vardı ona. Çok sevdiğim bir insandı. Bundan ötürü biraz heyecanlı söylüyor olabilirim. Sabiha Hanım çok önemli bir insandı. « Balıkçı Balıkçı'yı (Halikarnas BalıkçısıCevat Şakir) çok severim. Balıkçı 1937 yılında Zekeriya'nın eski arkadaşı olarak Bodrum'dan kalktı, ailesiyle beraber Istanbul'a geldi. Istanbul'da gazetede (Tan) çalışmaya başladı. Hikâyeler yazıyordu. Asıl görevı sürekli yabancı radyolan dinlemek, radyodan haberler yapmaktı. Ikinci Dünya Savaşı sırasında hükümet bir karamame çıkarttı ve Anadolu Ajansı'nın yazdıklan dışında dış haber vermeyi yasakladı. Böylece o da yabancı radyolardan haber yapamadı.^ MaviYolculuk Sabahattin (Eyuboğlu) Bey'in Maçka'daki evinde pazartesi akşamlan toplanırdık. Orada Azra Erhat, Vedat Günyol, Şadi Çalık gibi isimler olurdu. Tabii buekipleyaptığımızMavi Yolculuklarvardı. Heryaz,yazın sonuna doğru, ağustos sonu eylül başı Mavi Yolculuklaraçıkıyorduk. Yolculuk koşullanmız şi mdikilerle ölçüştürülemez. Amban olan Hürriyet motorunda şişirme yataklarla herkes neyi bulursa onu serer, yatardı. Yemek içmek konusunda çok zorluklar vardı. Bazan 2324 kişi çıktığımız olurdu, aynı teknenin içerisinde. Bütün zorluklanna karşın çok mutlu oluyorduk. Hepimiz birbirimizi iyi tanıyorduk. Mesela Mîna (Urgan) Hanım vardı. Vedat (Günyol) gelmezdi. Azra vardı. Bir akşam Knidos'ta Akropore çıktık. Olağanüstü bir akşammanzarası vardı. Kara gezintilerimiz olurdu. Macit Gökberk, Oktay Rifat, Melih Cevdet de bu ekibin içinde ol urdu. Daha genç olan arkadaşlar da vardı. Mesela Sina Akşin bunlardan biriydi. Kâh Bodrum'dan, kâh Marmaris'ten çıkar Antalya'yakadargider, sonra orada dağıhrdık. 1012 gün sürerdi. Sabahattin Bey daha sonralanbuyolculuğuiki defa yapmaya başladı.Iki seferin iki defasına ben de katıldım. Evlenmedim, çünkü geçiminden sorumlu olduğum aile birey lerim vardı. örneğin annem. Hem onu, hem evlenip yeni bir evi geçindirecek durumda değildim. Çoluğum çocuğumyokyani. Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat... 6070 yılınhesabı Yakm gelecek için bir umudum yok. Bir defa bir solun teşekkül etmesi lazım. Bir memlekette yaşıyoruz ki bütün sol hareketler, o 141 142 denilen çelik zırh yüzünden imkânsız hale getirildi. Bu maddeler kalktı ama kuıtulmadık. Mesele orada. Çünkü onun yerine konmuş olan öbür maddeler var. Terörle mücadelcnin 8. maddesi var. O da olmasa, komünizme karşı halka da yayılmış olan büyük birçekingenlik var. 6070 yılın hesabıdırbu.^ Tan gazetesi duruşmalanndan... Sabiha ve Zekeriya Sertel savunma yaptyor (1940).