03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 MART 2000. SAYI 731 ni öğrenir. önce kızını odasına hapseder, kimselerle görüşmesıne izin vermez. Sonra kaçacağından korkarak kızını sürgüne göndermeye karar verir. Bunun için kızını yanınaçağırtır, kendi seçeceği yerde istedıği gibi yaşayabileceğini söyler.Prens ise babası tarafından ordusunun başına geçirilmiş, fakat kıza olan sevdası nedeniyle karşı tarafa birtürlü saldıramamıştır. Kral oğluna telkinde bulunur. Savaşı kazanırlarsa dilediği kızı alabileceğini müjdeler. Bu sözlerinin gerisinde, savaşı yitiren kralhğın Prensesi de vargibıdir. Sankı babası evliliklerini ancak savaşı kazandıktan sonra onaylayabileceğini söylemek istemıştir. Oğlan gene de tereddüt eder. Ya yenilirlerse ne olacaktır? Kıza haber salarak kırsal arazide buluşmayı teklif eder. Prensesle dağlarda biraraya gelirler. îkisi de bırbirine babalannın sözünü aktanr. Ne yapacaklannı düşünürlerken uykuya dalarlar. Geyik başlı bir at ikisini alarak havalanır, Beydağlan üstünde silkeleyip birini bir tarafa, dığerinı başka tarafa savurur. Yaratığın gelip ikisini aldığı yerse bir sıvri dağın zirvesidir. At oradan havalanıpuçar. Îkisi de titreyerek uyandığında dağlara bakıp sivriyi görür, fakat hangisi olduğuna karar veremezler. Gençler buluşup kaçmayakararverirler. Rüyasını gördükleri sivride, Dolunay'dan hemen önce buluşacaklardır. Sanhp ülkelerine dönerler. Prenses annesine açılmış, doğruyu söyleyerek düşman şehrin Prens'inekaçacağını belirtmiştir. tki gencin sevgilerine saygı duyan annesi beyaz yaşmağını alarak ikıye böler. Bırini kıza verirken diğer parçayı Prens' e göndereceğini söyler. Böylecebuluşmayerlerinde iki sevgili kendi parçalannı birbirine ekleyıp anneye göndereceklerdir. Dolunay gecesi Prenses, yanında annesinin verdiği bir korumayla saraydan gizlice aynlır ve sivrinin başına gelirler. Ama, Dolunay çıkar, zirveye kar yağar, kız sabaha dek bekler, fakat gönlünü verdiği Prens hiç, ama hiçyanınagelmez. Sabah olup da Güneş doğunca Prens 'ten ümidini kesen Prenses yaşmağın yanm parçasını titreyen elleriyle, tıpkı kendisi gibi bütün gece uşüyüp uykusuz kalmış askere uzatarak annesine göturmesini ister. Asker çaresız yaşmağı alarak aşağı inerken kız sivrinin başına gider, orada öylece kalakalır. Askerüzüntüyle çarşaklan koşarcasına iner. Yaylaya ulaştığında Prens' in sesi kulağına gelir. Zavallı Prens yanlış sivriye gitmış, Prensesi orada öylece boşu boşuna beklemiştir. Havanınkaryağışlı oluşuyüzünden önünü görememiş, öteki sivrilerden birine çıkmıştır (Kimbilir, belki Çeştepe'ye gitti). Neden sonra hava açtığında karşıdaki dağın daha yüksek olduğunu farketmiş, koşa koşa oraya giderken kızın askeriyle burun buruna gelmiştir. Asker Prens' e bağırarak kızın kendisini dağın doruğunda beklediğini söyler. Sevinçten deliye dönen Prens koşarcasına sivriye tırmanır. Ancak ne Prens'ten, ne de Prenses'ten bir daha haber alınamaz. Neden sonra Sivri'ye giden çobanlar, Siv* ri'ninalnndakiçukurluktabırmezarlakarşılaşırlar. Belki de prens biri donmuş prensesi biri de kendisi için iki mezar yapmış, sevgilisini yerleştirdikten sonra diğerine girip ölümünü beklemiştir. Mezarlar, 3070 metrelik anadoruğun güneyindeki birçukurdadır. Biri tabanda, içi oyularak yapılanı, diğeri kayalık yamaca yaslı. Tabandakinin içi oyuk. Oysa öteki, sanki bir alanm etrafı çevrilmiş gibi. îşte , zirvedekimezarlannöyküsü...^| 19 Son on üç yılını Paris'teki evinin yatak odasında geçirdi Marlene Dietrich. Kimi zaman sert çıkışlan ile insanlan şaşırtan bu kadın belki de başka türlü dile getirememişti gördüğü gerçekleri... Hakkındaki sözler bitmedi S on 13 yılını, Paris'teki evinin yatak odasında geçiren Marlene Dietrich, kapalı kaldığı ortamında bile dünyaya hakim olma arzusuna ket vuramayanlardan. 6 Mayıs 1992 gününe dek, kendine yarattığı yastıklar ve yorganlar dünyasında yaşamayı surdüren Marlene Dietrich, birçoklannın düşundüğü gibi, hastalanarak kendisini kapattığı evinde dunya olaylanndan habersiz ya da onlara karşı duyarsız değildi. Ber1 in 'de bir arşivde tutulan birden fazla dosyanın içinden çıkan kitaplar, gazete ve dergi küpurleri bunu doğruluyor adeta! Düşünce ve yorumlannı kimi zaman tngilizce, kimi zaman Almanca olarak dile getirmeyi tercih eden Diva Marlene, son 13 yıl boyunca okuduğu sayısız yazıda, dünya ile bağlantısını koparmamaya, yaptığı yorumlarda iyiy i, doğruyu ve güzeli aramaya çalışıyordu. Kimi dahakalın kalcmlerle yazılmış ve iki ya da üç ünlem işaretiyle vurgusu güçlendirilmiş ifadesinden, hatalı bir davranışa karşı duyduğu öfkey i ya da gerçekçi olmayan yanı lsamalara karşı gösterdiği tepkiyi sezinlemekmumkün. " Ben de aynen bunu demek istemiştim!" ya da " işte, bunlar benim sözlerimin aynısı" gibi seslenişleriyle, dünyadaki olaylara doğrudan iştirak edercesine yaşamayı sürdüren Diva, belki de hükmetme arzusundan ziyade, yaşama duyduğu bağlılık ve sorumluluk duygusundan dolayı veriyordu,böylesigüçlütepkileri! Çünkü,yazdıklan arasındaki bazı ifadeleri, öylesine şakacı, öylesine neşe dolu..."Eğer bu adam doğruyu söylüyorsa, gardrobumdaki en değerli şapkamı yerim.." diyen bir insanın karamsarolabileceği düşunulümezelbet! Dünyaya bakışında göze çarpan bir diğer yanı da, gazetecilere yaptığı eleştirilerinde ele veriyor kendini. Belki güzelliğe olan düşkünlüğü, yaşamınheranında.yapüan her işte güzellikler aramaya yöneltiyordu Marlene'i. Gazete yazılanndaki özensizlıklerin, yetersız araştırmalann, yazının bütünlüğünü, dolayısıyla da okuyanın aradığı derinliği bozduğunu düşünüyordu. caktı. Doğruyada yanlış, her efsanevi insanın ölümünden sonra yaşanan ve onlann yaşamdayken iletmek istedikleri üzerinde düşünmeyi geç vakitlere erteleyen insanlık, yine aynı davranışı tekrarlayacaktı. Marlene Dietrich'i ilk fark eden yönetmen,JosefvonSternberg. 1929yılmdabir tiyatro oyunundaki tek cümlelik rolü ile yönetmenin kalbini fethetmiş ve onun tannçası olmayı başarmış bir insanın, sonraki yıllarda milyonlarca seyirciyi büyülemesi pek de şaşırtıcı değil. Kimi zaman sert çıkışlan ile insanlan şaşırtan, kendisini üne kavuşturan yönetmeni bile ağır sözlerle eleştiren böylesi güzel bir insan, belki de başka türlü dile getirememişti gördüğü gerçekleri. Gerçekçi ve dürüst insanlann serttavırlan ardındaki sorumluluk duygusu, başkalarına yapılan haksızl ıkları koruma duygusu ile bağlantılı. Nitekim Marlene Dietrich de, Nazı Almanyası döneminde, ülkesiniterketmekle itham edilmesine karşın, orada zulüm görenlerin yanında yer almıştı. Ülkesini terk. etmesinin tek nedeni sinemaydı ve Almanya'dan kaçarak Amerika'yasığman askerİere her türlü desteği vermemesi için bir engel görememişti. 50'li yıllann ortalannda beyaz perdeden çekilen Diva Marlene'in karan yıne, dürüstlüğünü ve yaptığı her şeyi mükemmellik içinde gerçekleştirme arzusunu yansıtıyordu. Sinemadanaynlıyordu ve 13 yılını geçirdiği evine ne bir gazeteci ne de fotoğrafçı adım atmayacaktı.. .^ Hakkında yazı lanlan hiç çekinmeden eleş tırdığı için de, başkalannı uyarmakla yükümlü olduğunu hissediyordu şüphesiz. Kendi kızının yazmış olduğu kitap " benim hakkımda söylenecek herşey söylenmiştir.." dediği için, ancak ölümünden sonra yayımlanabilmıştı. Yazılan, derlenen öylesine çok kitap ve kaynak doğacaktı ki, kendisi hakkında söylenebilecek birşey kalmadığını belirtmesine karşın, herkes onu yaşatmaya, yeniden yaratmaya çalışa Yaşamın güzelliklerine düşkündü...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle