Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Daha göçyolculuğuna çıkılmamtş, eşler dağda, Partizan... Vasiliki (ortada) arkadaşlarıyla belirsiz geleceğe bakıyor... Ha\ atımızdaki zenginliktiniz l.Sayfanındevamı O günden sonra mahalledeki adı "Dul" olacaktı. Her akşam işten sonra "Dul"un evinde toplanırlardı arkadaşları... Ne varsa meze yapardı Vasiliki şarabın yanına. Eğer azıcık da parası varsa köşe başındaki seyyar satıcıdan aldığı bırazcık et bir varsıl sofrasına dönüştürürdü yoksul masalannı. öte yandan Yunanistan zor yıllar yaşıyordu. Partizanlar dağlarda zor durumdaydılar. Ülke ekonomisi ıse berbattı. Herkes bir yerlere gitmeye çalışıyordu. Vasiliki 'nin çahşüğı atölyenin sahibi tstanbulluydu. Mübadele sırasındagelmiştı Atina'ya. özlemlebahsederdıbuşehirden. Bir gün her şeyini topladı, elbiselerinı, naylon çoraplannı ve şapkalannı... Hepsini bir tahta bavula sığdırdı, en üste de biricik oğlunun fotoğrafıru koydu. Umutlannı da yüreğine alacak, çıkacaktı yola, bır başka ülkeyedoğru... Buülkeonundaköklennınbulunduğu yerdi. Her zaman onun hikâyesini dinlemişti büyüklerinden. Kimisı yaşadığı acı deneyımleri anlatırdı gözyaşlan içinde... Yollardan, bıtmek tükenmek bilmeyen tozlu, topraklı, taşlı, üstündc birçok yakınlannı yitırdıklerı yollardan. Ama yıne de o ülkede yaşlanıp ölmek ısterlerdi. Yolculuğa çıkmadan önce, küçük oğlunu öpüp kokladı, onu büyükannesine emanet etmişti, görmek için sıksık gelmeye çahşacaktı... Ve eğerbirazcıkpara kazanabılırse alacaktı yanına. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet varmışnlstanbul'a... Buradayaşayanbirkaçakrabası karşılamış, sonra da doğruca Taksim'e gelmışlerdi. Taksim'ın aşağısmda Dolapdere'de Yenışehir'de yaşıyorlardı, ahşap bir binada, birkaç aile bir arada... Çocuk çığlıklan yükselirdi daracık sokaklardan... Kopkoyu tenli insanlar koşuştururdu bir yandan öbür yana. Rengârenk kıyafetli kadınlar kapı önü dedıkodusu yaparlardı kucaklannda bebeleriyle. Ayaklan yer tutanlarsa çamurlu sokaklarda debelenirlerdi yan çıplak bedenlenyle... Fakat akşam oldu mu, her şey birdenbire kanşıyordubumahallede... Kavga edenlermi, çalıp söyleyenler mi, birbirlerine bıçak çekenler mi, her şeye rastlamak mümkündü... Türkler, Kürtler, Ermeniler, Çingeneler, Rumlarhepsi iç ıçe yaşıyorlardı... Saıt Faik' in kelimelerinden şöy le süzulür Dolapdere ve Yenişehir: "Mahallebırbayramyengibıdır. Dumbelek, zurna, keman sesleri duyulur. Kara bıyıklı poturlu ihtıyarlargezer. öyle kızlar görürsünüz kı, içiniz titrer ama, burnunuzun ahşık olmadığı ağır kokuya çare yoktur... Işte Dolapdere burasıdır.... Beyoglu'nun yüzlerce, binlerce dukkânında, terzisinde, berberinde, gazinosunda, gardrobunda, pastacısında. bannda, kürkçüsünde ve sinemasında yok pahasına çal ışan Hırıstıyan kızlan bu semtte yetışır. Duvarcılar, badanacılar, kuyumcu çıraklan, tornacılar, düğmeciler, marangozlar, dülgerler, çilingir ustaları, kalfaları ve çıraklan ile bu semtte yetişır. Akşam oldu muydu, her sokakta bırbırıni tanıyan ıslık sesleri duyulur. M adam Vasiliki, Yunan îç Savaşı sırasında göç etmişti tstanbul'a. Geride, dağda ölmüş bir koca ve ondan olma bir oğul bırakmıştı. Hayatı burada denemiş, Agop'a yüreğinin olmasa bile geleceğinin kapılannı açmıştı. Ama ona bir oğul vermemiş, yoksul bir Türk çocuğunu, Fikretaki'yi büyütmeyi yeğlemişti... ü Vasiliki falda arıyor geleceğinL. Bu fotoğraf neden çekildi, diğerleri kim, bilinmiyor...