Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Prof. Dr. Curt Kosswig Manyas Kuş Cenneti'nin de babasıydu çok insan var!" Prof. Schvvartz, Meçnikof 'unakyuvarkuramını anlatırken, her bilimsel kuram gibi bunun da doğrulan, yandoğrulan ve yanlışlan içerdiğini belirtmişti. Birkuramın, olgulan gözlemleyip, bunlar arasındaki karşılıklı bağları bıhmsel yöntemi uygulayarak kurabildiği ölçüde doğruya diğerlerinden daha yakın olduğunusöylüyordu. "Tıptabuyüzden önemli bir ilerlemeyi oluşturur. Şimdi 'iltihap'olayınıdahaiyiaçıklayabiliyoruz; akyuvarlann rolünü öğrendik; 'fagositoz' olayını, yabancı organizmalann vücuttan atılmasını artık açıklayabiliyoruz" diyordu, "Ne var ki, Meçnikof, akyuvarları vücuda yabancı bir organizma girince hemen oraya koşan, ülkesini istilaya gelen yabancılara karşı savunmak için kendilerini feda eden askerlere benzetiyor. tşte burada işin içine metafizik giriyor, diyordu. Bir olayı açıklıyorıız. Açıklandığı kadarı yeter. Ama kalkıp ^ Prof. Dr. Hans Winterstein... bırakıyordu. Amerikancılığa sığınmış gericilik, kendisini göstermeye başlamıştı. 1944'lerin Hitlercileri, teokratik devletpeşinde olanlarla ve modem gericilerle bloklaşmayabaşlamışlardı.Bugelişmeleryüksek tahsil gençliği içinde de uç venneye başlamıştı. Bir yandan ilerici fikirler yayılıyor, bir taraftan, tutucu ve gerici bir öğrenci grubuoluşuyor, "Mukaddesatçılar" adıaltında toplanıyorlardı. (2) bunun gibi açıklamalar yaptık mı, burada bilim alarunı terk etmiş, 'teleolojik' (erekbilimsel) kavramlara düşmüş oluruz. Bilimsel kuramlan, bilim alanından uzaklaşan soyutlamalar haline getirirsek, bilim alanından başka bir alana geçmiş oluruz. Burada artık işın içine inançlar, kaynağı belirsiz sezgiler girer. Teleolojik kavramlareninde sonunda idealara, hatta tannbilimsel alanlara götürür. Bilimde ıse inancın yeri yoktur. Kuşku, bilimsel yöntemin temelidir. Inancı inananlarabırakın. Bilim inançlardanyakasmısıyıra sıy ıra ilerler. B ir olguyu o güne kadar en ıyi açıklayan bir kuramın yerini, ondan daha iyi açıklayan başka bir kuram alıverir. Önceki kuram eskimiştir artık. Olsa olsa bilim tarihi açısından değer taşır." O sıralar Türkiye'de tutuculuk ve gericilik her alanda kendisini hissettirmeye başlamıştı. Faşizmin dünya çapında yenilgisini izleyen demokrasi dalgası, yerini soğuk savaşa Amcaoğullanmız Bizım sınıfta oldukça çalışkan, zeki vehekim olmaya istekli ama biraz sivrice bir öğrenci vardı. Buöğrencinin Schwartz'laufak yollubirtartışmasınıhatırlıyorum. Bir patoloji pratiğinde Schwartz bir ara, her zamanki esprili havasıyla, "maymunla insanoğlunun atalan birdi; yani bizler maymunlarla amca oğullanyız. Danvin'in de ortaya koyduğu gibi..." gibisinden bir şeyler söylemişti. Bu genç.birdenparladı. Prof. Schwartz'a,Türklerin atalan hiçbir zaman maymun olamaz. Türk'ün atası Türk'tür," dedi. Prof. Schvvartz istifinibozmadı.Serinkanlılıkla, "Peki, peki... sizin atanız maymunun atasıyla aynı yaratık olmasın. Bu istisnayı bilim adamı olarak kanıtlamak size düşer. Bilimsel bir gerçek karşısında başka türlü tavır alamam. Şimdiki bilimsel bilginin gösterdiği kadanyla sizin müstesna saydığınız insan topluluğu dahil tüm insanlann atası birdi", diyerek dersine devam etmek istedi. öğrenci rahat durmuyor, devamlı laf atıyordu. Prof. Schvvartz, "Bakın, böyle bir zannınız varsa, bunu bilimsel olarak kanıtlamak size düşer. Şimdi bu kadar ısrar ediyorsanız, kendinizi bu kuralın dışında, benim bilmediğim farkh bir gelişmenin ürünü içinde sayabilirsiniz. Ama benim de dahıl olduğum insanlık camiasının atası, maymunun da atasıdır" dedi ve dersine devam etti. Şunu daekledi: "Buneövünülecek,nedeyerinilecek bir şeydir. Sadece, şimdiki bilgimizle saptanmış olan bir doğrudur. Bilimsel kaygı ve kuşkulara önem verin; bilim dışı kuruntularladuyarlılıkgöstermeyin,araştınn!" Nazi ırkçılardan kaçan hocamız, benzer bir ırkçılığın küçük bir belirtisiyle karşılaşınca gerçektensarsılmıştı. Prof. Schvvartz bana da unutamadığım bir ders verdi. Şimdi nasıl yapılıyor, bilmiyorum ama o sıralar biz patoloji pratiklerinin bir kısmını köhne mikroskoplann başında en az iki, genellikle dört beş, kimi zaman daha fazla kişiden oluşan kümeler olarak yapardık. Biri mıkroskopta çalışırken, diğerlen bekleşirdi. Böy lc pratiklerden birinde ben bir kız arkadaşımla birlikte çalışacaktım. Kız arkadaş preparatı inceliyordu. Benboştum. Herkes önünde bir şeylerle meşguldü. Ben de bir dergi (Marko Paşa) okuyordum. Birden burnuma hekim gömleği kokusu geldi, gözümün ucuyla beyaz bir hekim gömleği gördüm. Schvvarz, yanıma gelmiş okuduğum şeye bakıyordu. Dergiyi usulca kapadım. öylcce durdum. Profesör biraz yavaş bir sesle, "Gerçektengüzelbirdergi. Elimegeçince ben de okuyorum. Okumak, sanata, politikaya ilgi duymak iyi bir şeydir. Oysa ben çok istediğim halde her istediğimde okuyamıyorum. Çünkü sizlerin hocası olarak, bir patolog olarak, bir bilim adamı olarak daha önce yapmakla yükümlü olduğum şeyler var. Zamanımı yerli yerinde kullanmam gerekiyor. Sen öğrencisin. Bana kalsa, sizlerin haftada en az 6 gün patoloj i pratiği yapmanız gerekir, oysa haftada 1 günü mikroskobik preparatlara ayırabiliyoruz. Öyleyse arkadaşınız mikroskopla çalışırken, preparatı incelerken, siz de konuyu öğrenmek, kıtabınızı okumakla geçinn vaktinizi. Kafanız burada, patoloj i alanında olmah. Bunu böyle yapmıyorsaruz bilimi de, sanatı da, kültürü de, siyaseti de ciddiye almıyorsunuz demektir. Lütfen ciddi olunuz ve patoloj inin hakkını yemeyiniz" dedi. Yerin dibine geçmiştim. Söy lediklerini yıllardır unutamıyorum. O zamanlar tstanbul Üniversitesi 'nin Beyazıt Meydanı'ndaki ana kapısından girip yurür, sonra sağa döner giden yolu izler, Beyazıt Kulesi'nin önünden geçerek ulaşırdınız Schvvartz' ın başında bulunduğu Patoloji Enstitüsü'ne. Pratikten patolog... Anatomı Enstıtüsü' ne ginnce biraz yürür, karşıda sağda vcstiyer gibi bir yere gelirdiniz. Örada çoğu zaman bcyaz gömleği ve ak saçlanyla, saygı yaratan edasıyla hademe Ibrahim, daha doğrusu tbrahim Abı dururdu. Soyadını hıç öğrenmedim, çünkü o bizim "lbrahim Abımiz"dı. Schvvartz'la birlikte Patoloji Enstitüsü'nün iki unutulmaz kişi Ankara Üniversitesi Senatosu 1946. Sağdan üçüncü Prof. Dr. Ernst Hirsch, hukukçu.