Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ŞUBAT 2000. SAYI 727 15 Hasankeyf in dünya mirası sayılması konusunda Ekinci'nin UNESCO'culara seslenen yazısına UNESCO Milli Komisyon Başkanı Prof. Dr. Arsın Aydınuraz yanıt verdi: Hasankeyf i hükümete bıraktık! Ekinci'den yanıta yanıt... gerekirken, bunuyapmayıp, Hasankeyf'i kurtarabilecek çok önemli bir girişimi "tek bir cümleyle geri çevirmenin" yine Prof. Dr. Aydınuraz'ın açıklamasındayerverdiği şu "misyonlanyla" ne denli bağdaşabildiği de yeni bir soru olarak ortaya çıkıyor: "Milli Komisyonlar UNESCO bağlamında entelektüel düşünüşü, görüşü hükümetlere sunan danışma organlandır..." Acaba, "bizim" milli komisyonumuz, kendilerini seçen "Genel Kurul"daki (ki bu Genel Kurul'u kim seçiyor, o da önemli) eğitim, bilim ve kültür alanında topluma malolmuş kişilerin ve üniversitelerin eminim ki "ezici bir çoğunluğunun" sular altındakalmaktankurtanlmasını istedikleriHasankeyfkonusunda herhangi bir "entelektüel düşünüşü" ya da "görüşü" hükümetlere "sunmuş" mudur ve bu yönde bir "danışmanlık" yapmış mıdu*? Sunmuş ve yapmışa, hükümetler bu komisyona acaba ne yanıt vermişlerdir?.. UNESCO Milli Komisyonu'muzun yukarda adlan anılan "ilk kurucu üyelerine" hiç kuşkusuz saygımız büyük, bu çabaları için de "şükran"duyguları içindeyiz. Ancak, özellikle 1980 sonrasında, bir Hasankeyfi bile hükümetlerin kültür yoksunu politikalanna karşı savunamayan, bu tarihsel başkentin kurtarılması için elindeki "onursal misyonu" kullanmayan ve bu yönde ülkedeki diğer kültür kurumlanyla ve kendileri gibi "gönüllü" kültür savaşçılanyla dayanışma ve işbirlığınc girmeye bile yanaşmayan son dönem komisyon yönetimine ise aynı saygıyı ve şükran duygulanmızı sunabilmenin tek bir koşulu var: "Siyasi yönetimlerle uyumlu çalışma adına, ülkedeki kültürel miras tahribatına böylesine sessiz kal masınlar..." Çünkü, ne Reşat Nuri Güntekin, ne Halide Edip Adıvar, ne B. R. Eyüboğlu ve ne de TankZ. Tunaya, hükümetlere karşı böylesine "çekingen" bir tavır içindey diler. Zaten, olmadıklan için de ülkemizin "aydınlanma tarihinde" onurlu yerlerini aldılar... Tıpkı UNESCO'nun, dünya halklannın kül türlerini ödünsüz savunduğu için ABD ve Ingiltere tarafından "veto" edilerek parasal kaynaklan kısılmasına rağmen, buna boyun eğmeyip "saygınlığını" daha da arttırdığıgibi...^ şivine ve TRT repertuvanna girdi. Boyu yaklaşık 60 santim kadar, teknesi küçük, on perdeli bir "eski zaman" sazı olan üç telli kopuzu bugünlere dek yaşatan "tek sanatçı" olarak da halk müziği tarihimize büyük ve kalıcıbirımzaattı... Peki, böylesi bir usta, böylesi bir değer, Fethiye'de gecekondu bile sayılamayacak tek göz bir odada yaşamaya nasıl terk edilebilir?.. Sayısı belirsiz kişiye cömertçe "devlet sanatçısı" unvanlannı dağıtan bu ülke, bu toplum ve bu hükümetler, o unvanlan şımankça alanlar da dahil birçok zengin türkücüye kaynak olmuş Ramazan Güngör'ü hastahğıy la ve yoksulluğuyla nasıl baş başa bırakabilir? Bunun adı nasıl "maneviyatçı politika"olabilir?.. Bazı duyarlı çabalar... Fethiye Kültür Merkezi Müdürü Selahattin Güzel, soyadı gibi "güzel" bir insan olduğu için, bugüne dek yapılanlan çok da fazla abartmadan ve sadece bilgi vermek amacıyla şöyle sıralıyor: "1993'te Kültür Bakanlığı Ramazan Güngör'ün çalışmalarını araştırdı ve üç telli kopuzunu da tanıtan bir kitap hazırlanıp bakanlıkça da satın ahnarak parası bu sanatçımıza verildi. Yine Güngör yararına Arif Sağ tarafından düzenlenen bir konserin geliri de sanatçımıza ait banka hesabına yatınldı. Ayrıca biz de Kültür Merkezi olarak kendisinin ve eşinin sağlığıyla sürekli ilgileniyoruz, fakat ev sorununu çözemiyoruz..." Aslında Ramazan Güngör'ün "ev sorunu" bir ara çözülür gibi olmuş. Eski Belediye Başkanı özer Olgun, Fethiye'deki belediyeye ait eski deprem konutlanndan birini "Ozan Evi" olarak düzenleyip Ramazan Güngör'e vererek; "gel burada ölünceye kadar otur," demiş ve eklemiş: "Allah gecinden versin, daha sonra da senin adına halk türküleri müzesi yapanz..." O günkü ziyaretimiz sırasında anlatılanlara göre, Ramazan Güngör bunu kabul etmeyerek, "evin tapusunun kansının üzerine yapılmasıru" istemiş. Gerekçesi ise şöyleymiş: "Ben öldükten sonra bu kadını dışan atarsmız. Bunu kabul edemem..." Müze Müdürü Selahattin Güzel diyor ki: "Aslında Özer Olgun'un teklifi bugün de geçerli. SanatçımızOzanEvi'netaşınmaya razı olursa, sağlıklı yaşam koşullannı sağlamaya da kaymakamımız Cengizhan Aksoy söz veriyor. Ancak, ikna edemiyoruz..." Şimdi öncelikle tüm halk müziği sanatçı lanmıza bir görev düşüyor. Tıpkı Arif Sağ'ın yaptığı gibi artık kollan sıvamak ve hep birlikte Ramazan Güngör'e sahip çıkmak. Yıllard'r ondan edinilen ilham ve kaynaklarla elde edilmiş kazanımlann karşılığını vermek. 76 yaşındaki Topal Ramazan'a bir bakıma hepimiz adına bakmakta olan kansının da geleceğini güvenceye bağlayacak şekilde, "tapulu bir ev" satın ahp onlara armağan etmek. Bir de elbette ki istediği türden bir sazı şimdiden usta ellerine sunupdinlemek... Üç telli kopuz ustası Ramazan Güngör için bu vefa ve uygarlık görevini geniş bir kültür kampanyasıy la yerine getirmek isteyenler, bir an önce başlamak ve örgütlenmek için Müze Müdürü Selahattin Güzel 'le de ilişki kurabilirler. Hergün, hergece milyarlar kazanan şu "Anadolu sevdalısı" ünlü türkücülerimiz Güney Ege ve Batı Akdeniz ezgileriyle ünlerine ün katarlarken, "hocalan" Topal Ramazan'ın camı avlusundaki kulübede onlan radyodan dinleyerek o kaçınılmaz günü beklemeye mahkum bırakılması "yüzyıhn ayıbı" olarak da tarihe geçi Hasankeyf ve UNESCO e umhuriyetDERGÎ'nin 13 Şubat 2000 pazar günkü sayısında Hasankeyf le ilgili olarak UNESCO Milli Komisyonu'muza yönelttiğim eleştiriye yanıt geldi. Anımsanırsa, "UNESCO'cularNerede?" başlığıyla kaleme aldığım yazıda, ülkemizdeki kültürel mirasın korunmasına yönclik çaba ve sorunlaraUNESCO Milli Komisyonu'nun yıllardır ilgisiz kaldığından yakınmış; "adı var, kendileri yok" diye serzenişte bulunmuş ve bu bağlamda Hasankeyf in "dünya mirası" listesine girebilmesi için UNESCO'ya yapılması gereken başvuruyu neden yerine getırmediklerini sorgulamıştım... Yazıma UNESCO Milli Komisyon Başkanı Prof. Dr. Arsın Aydınuraz geniş biraçıklama ve birde "belge"gönderdi. Açıklamasında "gönüllü" olarak görev yaptıklannı ve ilk kuruşulunda Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ul vi Cemal Erkin, Tank Zafer Tunaya gibi isimlerin yönetimde bulunduğu bu oluşuma günümüzde ise Hayrettin Karaca, Recep Bilginer, Refik Erduran gibi isimlerin katkı koyduklannı anımsatan Prof. Dr. Aydınuraz, UNESCO Milli Ko misyon üyeliğinin "onursal birmisyon" olduğunu da vurgulayarak "nasıl seçildiklerini" şöyle özetliyor: "Eğitim, bilim ve kültür alanında topluma malolmuş kişiler, üniversiteler ve hükümet temsilcilerinden oluşan bir Genel Kurul 'da seçimle işbaşına bir YönetimKuruluile yönetüir..." Prof. Dr. Aydınuraz'ın açıklamasında, enönemliaynntı ekinde ilettiği belge. Hükümet, evet ama... UNESCO Milli Komisyonu tarafından aralannda Hasankeyf in de bulunduğu bazı anıtlar ve SlT'lerin UNESCO Dünya Mirası listesine önerilmesi yönündeki ICOMOS Milli Komite Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay'ın kendilerine yaptığı 26.07.1999 tarihli başvuruya verdikleri "yanıt yazısını" belge olarak gönderen Prof. Dr. Aydınuraz, 19.08.1999 tarih ve 1250.1/180 sayılı bu yanıtlarında diğer SlT'lerle ilgili ek belgeler istedikten sonra Hasankeyf konusunda da demiş ki: "Hasankeyf için ise hükümet karanna gerek duyulmaktadır." îşte bu tavnn, yani aslında bu gibi konularda "hükümeti de etkilemeye çalışmak" Tarihin başkenti Hasankeyf, şimdiki kadar inanılmaz bir aymazlıkla baş başa kalabileceğini asla aklına bile getirmemişti