Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ *• 1. Sayfanın devamı yaşamını yitirdıği ölüm orucuna da altmış küsurgün katılmış. Yanı kıl payı kala yenılen ölümolmuş... Altmış gün Gökhan'ın bedeninde neye mal oldu? "Gökhan acılarından, yaşadıklanndan söz etmiyor. O kapalı bır kutu, çıktığı zaman göreceğiz, mutlaka ız var, ışkencenin ızleri var, parmağına fiinye bağlanıp patlatılmış ve kopmuş, ama biz şimdi bunlan konuşmuyoruz, gelecek umudunu besliyoruz..." Gökhan'la aynı geleceğin umudunu besleyen Ayça Atay, gazeteci. Yolları daha on dörton beş yıl önce kesişiyor, ışin içinde uzaktan akrabahk da var, Ayça'nın anneannesi, Gökhan' ıtı anneannesinin halası .Gökhan, Ankara'da Ayça için bir tavuskuşu tüyünü kopanyor, tüy saklanıyor, korunuyor ama yine de bir gün bir yerlerde kayboluyor... Tüyün neden çalındığı, neden saklandığı ise hiç konuşulmuyor. Yollaronyıllığınaaynlıyor. Gökhan, Istanbul Ünivcrsitesi Jeofizik Mühendishğı 'nde okurken, 1993 'te tutuldanıyor. O yıllara ait ne kadar suç varsa, dosyasınaişleniyor.DGM'detanıksız.kanıtsızcezakesiliyor: Idam. KararYargıtay'dabozuluyor ve DGM 'de yeniden görülmeye başhyor. Yollan 1996'da yeniden kesişiyor. Gökhan'ın Hollanda'da yaşayan annesi, Istanbul 'da bu uzaktan akraba kızını bulup, oğlunun cezaevınde olduğunu söylüyor, hayır koğuşta değıl, cezaevi hastanesindc. Çünkü ÜmraniyeCezaevi'ndemeydanagelen olaylarda Gökhan da dövülüyor, yaralanıyor: "Onu ziyarete gittim hastaneye, Metin Göktepe'nin ölümünden bır gün sonraydı, ilk ve son olarak o zaman dokunabildim zaten, biliyorsunuz cezaevlerinde terör suçlularına açıkgörüş yok... Gökhan alçılar içindeydi.Yineziyaretinegelmemiistedi..." Bu isteğe "Hayır" diyor önce Ayça "Gelemem, çünkü korkuyorum". Ayça gerçekten korkuyor: Bir korku eşiği var, her şey onu aşmaklaalakalı.Tanımadığınız,bilmediğiniz bir yere tek başınıza gidiyorsunuz... Sonra yavaş yavaş alıştım. Mektuplaşmalar başhyor, ilk mektuplar bir sosyal demokratla bir sosyalıstin tartışmalanna yatakhk ediyor. Karşılıklı propaganda uzlaşmayla sonlanıyor: "Siyasetin dışında kocaman bir dünya olduğu noktasına vardık ve bu diğer dünyayı birbirimizde keşfetmeye başladık." Beşaltı ay mektuplaşıyor, mektuplaşmıyorlar, cezaevlerinde ölüm oruçlan başhyor. Eylemin aileler aracılığı ıle kamuoyuna açıklandığı gün Ayça da görüşte: "Gökhan, neden ölüm orucu yapmak zorunda olduklannı anlatıyor, konuşurken sanki bana bakıyordu, ben de camlann, demırlerın arkasından onaylamadığımı vurgularcasına başımı sallıyordum..." Ayça ölüm orucunu onaylamıyor evet, amaanlamayaçalışıyor: "Açlık grcvleri sessiz bir çığlık, ancak hassas kulaklann, hassas yüreklerin duyabıleceği bir çığlık. Duvarlar üzerinize kapalı ve sesinizi duvarlann ötesine duyurmakçok zor... Kendinizi ifade edebilmek için çok fazla aracınız yok, oysa ifade etmek istediğiniz çok insani talcpleriniz var, temel insan haklan, can güvenliği, sosyal yaşam alanları yaratmak. Ellerinde seslerini duyurabilecckleri tek araç var bedenleri, onu kullanıyorlar. Ölüm orucu da öyle. Burada ıçe yönelik bir şiddet var ve bu size de dönüyor. Ailelere, 'bakın, biz gidiyoruz, bizım için ne yapabilirsiniz' deniliyor, sonra bu çığlık dalga dalga toplumun duyarlı kesimlerine yayılıyor. Yani şimdi siz benimle konuşuyorsunuz ama aslında konuştuğunuz Gökhan..." Osman Akgün, Ümraniye Cezaevi'nde Temmuz 96'da öldü... ölüm oruçlannda sakat kalan Cafer Giirbüz ve Delil Ildan. "Sonra" ağlamayalım Cezaevlerinde yine ölüm oruçlan var: Bugün 45. gün. Beş gün sonra gözleri görmemeye başlayacak, sonra... Yirmi yılda otuz beş insan ya ölüm oruçlannda ya da süresiz açbk grevlerinde yaşamını yitirdi. En uzunu altmış dokuz gündü. Sağ çıkanlann bedenleri bir daha asla yenilenmeyecek. Şimdi aileler de ölüm orucunda... îstenilen F tipi cezaevlerinin kapatılması ve insani yaşam koşullan. Karşılannda yine duvar ve seyirci var... Oysa Gökhan Gündüz'ün (sağda) kaleminden Ayça Atayportresi... onlar kefenlerini hazırladı bile.