Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ş+ yuvarlıyorlardı." Ertesi gün çıkan gazetelerin arasında Tanyoktu... Türk basın tarihinın utanç verici sayfalanndanbiri yaşanıyordu. Evlerinin korunması için herhangi bir önlem ahnmadığı gibi, bu ev polis tarafından gözetilmeye başlandı. Bu yetmiyormuş gibi, her iki Sertel de sokağa çıktıklan vakit, polis tarafından izleniyor, telefonlan dinleniyordu. Olaylardan ötürü ne bir tutuklanan vardı, ne bir suçlanan. Birkaç gün sonra Moda'daki ev polis baskımna uğradı. Beş, altı polis hizmetçiye kapıyı zorla açtınp, gece yansı eve girmişler, Serteller'i yataklarından çıkanp, polis karakoluna götürmüşlerdi. Geceyi masalar üzerinde yatarak geçirmişlerdi, bu demokrasi savaşçılan. Sıkıntıdan ötürü boynunda şirpençe çıkmış olan Zekeriya Sertel içinbirişkenceydi. İşkence, burada da bitmiyordu. Buradan cezaevine götürülecekler ve tutuklu olarak muhakeme edileceklerdi. Suçları neydi? Birçoklannın düşündükleri gibi, öyle "komünizm, komünist propagandası" falan değildi. Türk Ceza Yasası'nın komünizmi suç sayan 141 ve 142. maddeleri unutulmuştu. lstanbul Asliye îkinci Ceza Yargıçlığı onlan, 'Meclisin ve hükümetin manevikişüiğinehakaret' suçundanmahkemeyevermişti. Hukukîdayanağı Basın Yasası'nın27.30.TCK'nin64ve80'inci maddeleriydi. Suç delili de, Zekeriya Sertel 'in," Vatandaş Nasıl Hesap Sorar", "Bugünkü Meclisten Bir Şey Bekleyemeyiz", "Millet önünde Hesaplaşmak tstiyoruz", başlıklı yazılanydı. Ayrıca Sabiha Sertel, "Muvafakatın (lktıdar Yanhlanm) Feryadı", Camı Baykurt da, "Münevver Sınıfın Tarihi Rolü" başlıklı yazılarından ötürü yargılanacaklardır. Bu büyük suçlular, Sultanahmet Cezaevi'nde tutuklu olarak yargılanacaklardı. Zekeriya Sertel' in şirpençe çıbanı da burada ameliyat edilecekti. Bugünlerde en büyük tesellileri gördükleri ilgi ve sevgiydi. Onlan cezaevindenmahkemeyegötürenşoför, Ben sizden para almam, diyecekti. Hapishanemüdürü onlan, saygınmisafirler gibi karşılamış, nereye koyacağuu bilememişti. Hapishane misafirle dolmuş taşmış, mektuplar, telgraflar yağmıştı. Sanki herkes, Sertel 'lere karşı büyük bir suç işlendiğinin farkındaydı. Zekeriya Sertel anılannda, "Suçlubiz değil hükümetti, o nedenle de savunmamız kolay oldu" diyor. O zor günlerde en büyük ödülleri de, Bursa Hapishanesi'nden gelenbirşiirdi: Düşmanl Onlar ümidin düşmamdır sevgilim, / akarsuyun /meyve çağında ağacın, /serpilip gelişen hayatın düşmanı. / Çünkü ölüm vurdu damgasım alınlarına /çüriiyen diş, dökülen et /bir daha dönmemek üzreyıhlıp gidecekler, /ve elbette sevgilim, elbet, /dolaşacaktırelinikolunusallayasallaya./dolaşacaktırenşanhelbisesiyle: işçi tulumuyla/bugüzelimmemlekette hürriyet Düşmanll Bursada havlucu Receb 'e / Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan 'a düşman / fakirköylüHatçekadına, ı'ırgatSüleymana düşman, /Sana düşman, bana düşman / düşünen insana düşman, /vatan kı bu ınsanlann evidir, /sevgilim, onlar vatana düşman Nâzım Hikmet Bursa Hapishanesi, SAralık 1945 CUMHURİYET DERGl Ürgüp'ün yüz küsur yıllık kütüphanesinin memuruydu Mustafa Güzelgöz... Köylüler de kitap okusun diye eşek, at ve katır sırtında, Âşık Garip'ten Balzac'a binlerce kitabı taşıdı. Ürgüp kitaplarla değişti; kız kaçırmaiar, kan davalan, bir hiç uğruna elini kana bulamalar azaldı. Uluslararası ödüller aldı, Amerikalılar bir cip ve Ford marka otomobil armağan ettiler... 1972'de emekli oldu, Fakir Baykurt onun romanmı yazdı... Eşekli kütüphane AYŞEGÜL UTKU GÜNAYDIN Ürgüp'e gidiyorum. Yol boyunca, Anadolu'nun genel yapısı yüzünden, çok çeşitli coğrafi ve iklimsel değişikliklerle karşılaşıyorum. Kapadokya bölgesine vardığımda, bir an nerede olduğutnu aynmsamakta güçlük çekiyorum. Toprak ve periler, benliğimi sanyor. Güneşle esnyen bulutlar, pamuk helva gibi eriyip dağıldıkça, sert ve yalın sıcak etkisını göstermeye başlıyor. Mağara içlerine oyulmuş kilıse ve evlerıyle ünlü Ürgüp, kuşbakışı, üst üste yığılmış mağara evler görünümünde... tki kath bir eskı zaman evı... Bahçede, usulca kapı önüne uzanmış, buğday sarısı birköpek. Kapıyı çalıyorum; Mustafa Güzelgöz, takım elbisesi içinde; birdelikanlı görünümünde, karşımda. Onun öyküsünü az çok biliyorum; kendisi hakkında yazılmış iki kitaptan. tlki, Türk Kütüphaneciler Derneğı lstanbul Şubesi'nin, 1991 yılındayayımladığı "Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane". Diğeri ise bir roman: Fakir Baykurt'un ölmeden önce yazdığı son kitap, "Eşekli Kütüphaneci". Mustafa Güzelgöz 1921 doğumlu. Türkiye'de gezıcı kütüphanecıliğin gelişmesi, yaygınlaşması ve insanlann "kütüphane" kavramı üzerıne düşünmesı içinçalışmış. Ürgüp' ün otuz köyüne eşek sırtında kitap taşımış, on iki köye kütüphane kurmuş; aynca şarap fabnkalannın açılmasına önderlik ederek dört köyün hayatını kurtarmış. Halkevlerinin kapatılmasıyla kütüphaneyi, halkevlerini canlandıran bir kurum haline getirmiş; kooperatifçiliği anlatarak bölge kalkınmasına katkıda bulunmuş: "Ben, köylünün okumasını istiyordum. 'Her köye sağlık memuru, ziraatmemuru gider de, niye kütüphaneci gitmez de köylüye kitap okutmaz?' diye düşündüm. Anadolu çile dolu, dert dolu... Insanlar aç, kannlan aç! Bir de oturup kıtap mı okuyacaklar? Ama ben, okutmanın öyle yollannı buldumki..." Güzelgöz, gençliğindeçalışmakiçıntstanbul'a gitmiş.Tıftık ve Yapağı thracatçılanBirliği'ndedepo memuru olmuş.lkinci Dünya Savaşı sırasında, üç buçuk yıl Tokat'ta askerlik yapmıştı. Ürgüp'e döndüğünde kaymakâm Fahri Çıvgın'ın deste