23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

J ARALIK 2000. SAYI767 gözü önünde oluyordu. Göstericilerbizleri julamayınca vahşi naralanyla yollara düştüler. Beyoğlu yakasına geçtiler, orada Sabahattin Ali ve Cami Baykurt'un çıkardığı "La Turquie" gazetesinin matbaasına gittiler. Orasını da kırıp döktükten sonra vapurla Kadıköy'e geçip bizi evimizde basmaya teşebbüs ettiler. Biz bütün olupbitenleri evde telefonla izliyorduk. Bu son haberi ahnca valiyi tekrar aradım, Aldığınız tedbirin verdiği sonuçtan memnun musunuz? dedim. Şimdi de faşistlerevime geliyorlar. Matbaamı yıktırdınız, bari hayatımıza kastedilmesini önleyin. Vali, özür dilemeye bile lüzum görmedi. Yalnız gene teminat verdi, Merak etme, dedi. Olan oldu. Fakat hayatıngüven altındadır. Gençlerin bindiği vapurunKadıköy'euğramadanAdalar'agitmesini emrettim. Sizin için tehlike yoktur. Ve sonra ekledi, Evet, ama, siz şimdi nerdesiniz? Evdeyseniz,ihtiyatenbaşkayeregidin. Evdeoturmayız. Demek ki, evimi de koruyamayacaktı.Hayatımızdatehlikedeydi. Bu sırada uzaktan gelen uğultular işittik. Uğultu sesleri her daköca bize daha yaklaşıyordu. Evi bırakıp komşulardan birine sığındık. O günü heyecan içinde geçirdik. Duyduğumuz uğuldu yakmdaki Fransız mektebinde fiıtbol oynayan çocuklann çıkardığıgürültüymüş... Ertesi gün Celâl Bayar'la Adnan Menderes "Görüşler" dergisiyle hiçbir ilgileri olmadığını gazetelerde ilan ettiler. Tevfik Rüştü Aras Ankara'dan telefon edip üzüntüsünübildirdi. Hükümet, olaydan önce olduğu gibi, olaydan sonra dabucinayetiişleyenlerekarşı hiçbir harekette bulunmadı. Güpegündüz bir matbaay ı yıkan bu faşist gençlerden hiç kimse tutuklanıp mahkemeye verilmedi. Bu işin lnönü'nün bilgisi içinde Saracoğlu'nun verdiği emir üzerine polis tarafindan tertiplenip yürütüldüğünde şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında birçok sivil polis vardı. Saldınyı asıl bunlar yönetiyordu. Gösteriye katılan gençler de yalnız üniversitedeki gerici ve faşist unsurlardı. O vakit üniversite gençlcri iki kümeye ayrılmıştı. Bir yanda faşistler, öte yanda ilerici gençler toplanmıştı. Hükümet vc polis, bu işte gerici ve faşist gençleri bir alet olarak kullanmıştı. Şu garip olaya bakın ki, bu 4 Aralık 1945 olayından birkaç ay sonra tstanbul 'da eski kitaplar satan Sahaflar'dan aldığım bir kitabın içinden şöyle bir kâğıt çıktı. Bu bir mektup müsveddesiydi ve Başbakan Saracoğlu'na hitaben yazılmıştı: "Beycfendi, emrinizi yerine getirdim, şimdi mükâfatımı bekliyorum. Imza: Yaşar Çimen." Bu Yaşar Çimen, Babıâli'de Italyan faşizminin propagandasını yapan bir tipti. O günkü gösterilerde elinde balyozla gençlerin önüne geçerek onlan kışkırttığı görülmüştü. Dcmekki, başbakanın kullandığı adamlardan biri oydu. Görevini yapmıştı. Şimdi ödülünü istiyordu. Kanun adına, hükümet adma, memleket adınayüzkızartıcıbirrezalctsayılabilccek olan bu 4 Aralık olayından ötürü sonunda kimtutuklandı,bilirmisiniz?Biz. Yani.ben, eşim Sabiha Sertel ve Cami Baykurt. Bu olayın sorumlusu ve suçlusu olarak biz hapse atıldık ve biz mahkemeye verildik. Cezaevi müdüründen en âdi hükümlüyc kadar herkes bızi âdcta törenle karşıladı .Cezaevi müdürü, özür diler gibi, ellerini oğuş Tan baskınının ardından Sabiha ve Zekenya Sertel yarguandu muoyu bizimle beraberdi. Hükümet güç duruma düşmüştü. Çünkü suçlu meydandaydı. Yargıçlar, bizim haklı olduğumuzubiliyorveanlıyorlardı. Fakat Ankara'nınemrine uyarakbizi mahkum ettiler. Bereket versin, Yargıtay bu kararı bozdu ve üç ay hapisten sonra tekrar özgürlüğümüze kavuştuk. Kavuştuk mu? Hayır. Artık Tan gazetesini yeniden çıkarmak olanağı kalmamıştı. Kırk yıllık çalışma hayatımın meyvesi enkaz halinde yatıyordu. Evimiz polisle çevrilmişti. Arkamıza polis takılmıştı. Mahkemeden ve hapisten kurtulmuştum ama, bu kez daha geniş bir hapishaneye düşmüştük. özeti' kısaca şuydu: "CHP il teşkilatı tarafindan, 3 Aralık Pazartesi akşamı talebe yurtlanna gerekli talimat verilmiş ve ertesi sabah Tan gazetesi aleyhine bir gösteri yapılacağı bildirilmişti. 4 Aralık 1945 sabahı erkenden üniversite bahçesinde ellerinde bayraklar olduğu halde talebelcryavaşyavaştoplanıyordu. Birçoklanrun ellerinde Atatürk ve tnönü'nün çerçeveli fotoğraflan vardı. Kısazamandakalabalık 10.000 kişiy i buldu. Saat 9.30 'da kalabalık, bir sel gibi Beyazıt Meydanı 'ndan Çarşıkapı istikâmetine yürüyüşe geçti. Tan gazetesine giderken Cağaloğlu yokuşunun başında bulunan ve komünizme ait kitaplar satan ABC Kitabevi birkaç dakika içinde yok edildi. Bir taraftan 'Kahrolsun Komünizm, Kahrolsun Sertel 'ler, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti' diye bağınyor bir taraftan da gençler akın akın taşîarla, demirlerle, pencereleri, kapılan aşağıya indiriyorlardı. "Rotatiflerin kınlan bütün parçalan tuz buzedildi, ikinci katta, linotip dizgi makineleri, hurufat ve mürettiphaneye ait malzeme ve makineler vardı. Bunlann kırılması ve parçalanması daha kolay oldu. Ayncakapılar, penccreler, sandalyeler yerden yere çarpılarakparçalanıyordu. Masalann gözlerindeki yazılar, evraklar, kitaplar lime limc cdiliyordu. Diğerbirgrup, gazetenin rotatif dairesinin yanındaki kâğıt deposundan, bobinleri sokağa çıkararak, Sirkeci'ye doğru« turarak, Size verecek odam yok, ben sizi nereye yatırabilirim? diye üzülüyordu. Tutuklu kaldığımız üç ay içinde her gün dostlar, tanıdıklar, gazeteciler, okuyucular akın ettiler. Herkes gelip kederimize katılmak istiyordu. Gazetelerin hepsi gazetemize yapılan bu saldınyı ayıplıyordu. Yalnız Hüseyin Cahit Yalçın'la "Vatan" gazetesi sahibi Ahmet Emin Yalman bizi kabahatli buluyorlardı ve ziyaretimize gelmeyenleryalnızonlaroldu. Duruşmamız memlekette büyük bir olay yarattı. Yargılananbizdeğildik, mahkemenin kendisi, hükümet ve rejimdi. Suçlu biz değildik, onlardı. Yirminci yüzyılın ortasında, özgürlük ve demokrasinin faşizmi yenilgiye uğrattığı bir dönemde özgürlük ve demokrasi istediğimiz içinbizim yargılanmamız, memleket hesabına utanılacak bir şeydi. Savunmamızda özellikle bu noktayı belirttik. Adeta "bizi yargılamaktan utanmıyor musunuz?" diyorduk. Savunmalanmız gazetelerde olduğu gibi yayımlandı. Bütün ka Tanıklar anlatıyor... 4 Aralık 1995 tarihli Milliyetgazetesinde, "Olaylar ve tnsanlar" köşesinde Hasan Pulur'un Tan olaylannın 50'nci yıldönümü münascbetiyle yazdığı yazı şöyle başlıyor: "4 Aralık, 1945, tam 50yıl önce.... Tan gazetcsi ve matbaası 50 yıl önce bugün CHP'nin kışkırttığı ve örgütlediği üniversite öğrencileri tarafindan basılmış ve tahrip edilmişti." Pulur, Ikinci Dünya Savaşı süresince basında yer alan sağsol kavgasını ve Hüseyin Cahit Yalçın' ın, "Kalkın Ey Ehli Vatan" başlıklı yazısını anlattıktan sonra şöyle diyor: "Zaten 'ehli Vatan' kalkıp, hazırlanmıştıüü "5 Aralık 1945 günkü gazetelerde 'dünün GAZETECILIK VAKFI Sertel Gazetecilik Vakfı bu yılki geleneksel anma toplantısını 3 Aralık günü Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde yapıyor. Saat 12:0015:00 arasında yapılacak toplantıda konuşmacı olarak Tan'da çalışmış iki ilginç isim var. Ramazan Arkın ve Tatyana Moran... O günlerin Tan gazetesini anlatacaklar. Diğer iki konuşmacı ise Yıldız Sertel ve Prof. Dr. Server Tanilli. Sertel Demokrasi Ödülü yıl içinde demokrasi için en iyi savaşı vermiş olan gazete ve gazeteciye verildi. Gazetecilik ödülü Nadire Mater'e, gazete ödülü ise Gazeteciler Cemiyeti'nin çıkarttığı "Bizim Gazete" ye verildi. Onur ödülü ise Server Tanilli'nin...^ Sertel Gazetecilik Vakfı Başkanı Yıldız Sertel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle