04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 KASEM 2000. SAYI763 19 kendisi de buacılardan ve zorluklardannasibini aldı. Okul için hergün beş kılometrclik yolu gidip geldi. Tunç'un ailesi de Tunceli'deki birçok akranı gibi "Alamancı"ydı. Anne vebabası Almanya'da çalışırken o, köydeki yakınlannın yanında içindeki hasreti çalacağı lirik ezgilere dökeceği bir bağlama için can atıyordu. Ancak Almanya'da çalışan babası derslerini ihmal eder endişesiy le oğlunun bu ısteğini, her seferinde "olmaz"hyordu. Amcaoğluna ait bağlamaya el sürmesi ise kesinliklc yasaktı. Imrenerek biraz da kıskanarak izliyordu amcaoğlunu. Sonunda ortaokul y ıllannda izine gelenbabasına "Neolurbanabirbağlamaal" diye yalvarması sonuç verdi ve Tunceli'ye inilip küçük Ferhat' ın rüyalannı süsleyen o telli kuranalındı. Alevi geleneğinde ibadetlerde çalındıgı için kutsanah ve "telli kuran" adı verilen bağlamanın Ferhat Tunç'un elinde dile gelmesi uzun sürmedi. Küçük Ferhat, beş ay gibi bir sürede hiç kimsenin yardımı olmadan istediği ezgiyi çalabilecek duruma geldi. Hayranı olduğu Aşık Mahsuni, thsani, Emekçi ve Zamani gibi Tunceli'de çok sevilen ozanlann deyişlerini kahvelerde, düğünlerde, toplantılarda çalıp söylemeye başladı. Böylelikle adı "küçük ozan"açıkan Ferhat Tunç'un ileride sanatçı olma, bu işten ekmek yeme düşüncesi o sıralar aklında yoktu bile. Tek amacı yükselen devrimcimücadeleyesazı ve sözüylekatkıdabulunmaktı. Yaptıgı işi, mücadeleninbir parçası sayan sanatçının, o günlerde içerik ve estetik kaygısı taşımadan yaptığı müziğin tam olarak şekillenmesi ailesinin istcğiyle zorunlu olarak Almanya'ya göçmesini bekleyecektir. Almanya'ye gittikten sonra geçirdiği ilk dönem de Tunceli'deki yaşamının birbenzeridir. Bu ilk dönemi kendi dey imiyle "estetik ve içerik kay gısı taşımaksızın amatörce devrimci ruh taşıyan müzik" olarak tanımlar. Sanatçının sonraki süreçte yaşadıklan yaşamında bir dönümnoktasıoluşturur. 1982'detanıştığıDarnel Sumers, Ferhat Tunç'un bu tarihten sonra yapacağı müziğe oldukça ciddi katkılarda bulunur. Tunç'la ilk tanıştığında Sumers'in amacı, ilk kez tanıdığı bağlamay ı müzik grubuna renk saz olarak katmaktır. Ancak bir süre sonra bağlama ve Ferhat Tunç öne çıkar. Grubun solistliğini kapan Tunç'un elindeki bağlama da ana saz olmuştur. Sumers, Ferhat Tunç'a, yaptığı "reggae" müziğinden de yola çıkarak, müzik bilgisi, değişik kültürel motiflerin müziğe aktarıl ması ve müzikte çok seslilik ve çok renklilik konusunda öncülük yapar. Ferhat Tunç müziğinde "yeni" olarak tammladığı bu bakışını Amerikalı dostu Sumers, üç Alman, bir de Yunan müzisyen ile yaptığı değişik müzik denemeleriyle daha da zenginleştirir. Ve bu bileşim Avrupa'dabirçokkonserverir.MainzÜniversitesfne bağh müzik okulunda aldığı kısa müzik eğitimi de bu yenı şekillenen müzikbilincinin pekişmesine yardımcı olur. Sanatçınm 1984'teTürkiye'dengidenOrhan Temur ile başladığı çahşma, "Bu Yürek Bu Sevda Var tken" adlı albümü ortaya çıkanr. Türkiye'de yaşanan iç karartıcı siyasal tabloya rağmen 1985'te geri dönerve hemençalışmaya başlar. Bu çalışmanm ürünü, aynı zamanda Türkiye'de çıkarttığı ilk albüm olan ve yeni bir dönemin başlangıç simgesi olarak görülen " Vurgunum Hasretine" olur ve hızlı bir şekilT dekonserlere başlar. 12Eylüldarbesininhalen . yoğun olarak hissedildiği bu dönemde Ferhat f Tunç da payına düşeni alu". Tunç, bu dönemi | "Türkiye'ye döndükten sonra kendimi bir bü| tün olarak toplumsal mücadalenin içinde bulî*dum. Toplumsal muhalefetinbastınldığı, hak » ve özgürlüklerin engellendiği bir dönemde be| nim yerim elbette halkımın yanıydı" diye ta^nımhyor. f Busıralardainsanhaklanveözgürlükleradı* na nerede bir demokratik eylem varsa Ferhat Çocuklukyıllarında bir bağlama için can atıyordu. Ferhat Tunç'un rüyalannı süsleyen bağlama ona ortaokulyallannda alındu Tunç ordadır. Coplanır, gözaltına alınır. Nadiren izin verilen konserlerinde talep üzerine Zazaca ve Kürtçe ezgiler okuması nedeniyle de sık sık gözaltına alınır. Bunlardan bıri de Kayseri'de yaşanır. Sanatçı bu trajikomik öyküyü gülümseyerek anlatıyor: "Kayseri'dekonserimvardı. Salondan kürtçe türkü okumam konusunda yoğun istekler geldi. Aslında Zazacam iyi değıl. Kürtçeyi de bilmem. Ailem okulda iyi Türkçe konuşmam için bana öğretmedi. O yüzden okulda hiç dayak yemedim. Ben bu türküleri ezberleyerek okuyorum. Istek üzerine Kürtçe okuduğum bir türkü yüzünden konser sonrasında gözaltına alındım. Kış günü soğuk bir gecede nezarete atıldım. Sonunda polisler gelip beni sorguya aldılar. Ve okuduğum Kürtçe parçayı tercüme etmemi istediler. Ben de onlara Kürtçe bilmediğimi ancak bu türkünün sözlerini öğrendiğim kadanyla çevirebileceğimi söyledim. Buna çok şaşırdılar ve ben başladım tercüme etmeye. 'Evimizi yükledik yaylaya gidiyoruz deloy loy, deloy loy can. Bütün polisler kahkayla gülmeolmaktan çıkıp apolitik kitleler tarafından da sahiplenilen, dinlenen popüler bir sanatçı olmuştu. Sanatçı bu değişimi şöyle açıklıyordu: "Zamanla insan olgunlaşıyor, anlamaya, tanımaya başlıyor. Türkiye çok zor süreçlerden geçiyor. Ben politik misyonu olan bir insandım. Tabii ki insanlara ve olaylara o zamanlar çok dar bir bakış açısıyla yaklaşıyordum. O günkü düşüncelerim nedeniyle ben albümlerin herkes tarafından dinlenmesini, beğenilmesini çok hoş karşılamıyordum. Solcu olduğum haldc müziğimin sol yelpaze içinde bana daha yakın olanlarca beğenilmesini isterdim. Sonraki süreçte bu yaklaşımın çok yanlış olduğunu öğrendim. Oysa müziğe evrensel anlamda da böyle bir misyon yüklemek yanlıştı. En temel ışlevi insanlan birleştirıci olmasıdır. Ancak ben bunu zamanla kavradım. Türkiye'de de bir takım dönüşümler yaşanıy ordu. Ben de dönüştüm ve olgunlaştım. O günlerde müziğimde hakim olan anlayış sözlerdeki devrimci içerikti. Yaşadığımız süreç bunugerektiriyordu.Öylebirülkedeyaşıyoryer almak, popüler olmak gibi bir amacımız da yoktu. Belki yanlıştık. Sonuçtabuülkeninbir sanatçısıydık, hedefimiz de ülkemizin her yanında Ege'de, Karadeniz'de, Güney'de bütün müzikseverlere kendimizi dinletmek olmalıydı. Ben eskıden daha çok katıldığım toplumsal olaylarla gündeme gelirdim. Sonuçta düşundüm ki, ben bir sanatçıyım, öncelikli hedefun de sanatımla gündeme gelmek olmalıydı. O nedenle farklı aray ışlar içine gırdim ve sanatımı öne çıkarma gereği duydum. Elbette toplumsal olaylara karşı duyarlılığımı koruyorum, ama bu duyarlılığımı müziğimle de kitlelere yansıtabilirim. Bu değişimle birlikte sadece belli bir bölgedc ya da Alevilerin yoğun olduğu yerlerde değil Trakya'da, Karadeniz'de, ya da Ege'de kendini dinletebilen bir sanatçı konumunageldim." Albümlerinde bugüne kadar Osman tşmen orkestrasıyla çalışan Ferhat Tunç, yeni albümünde Atilla Özdemiroğlu ile çalışmayı arzuluyor. Albümlerinde tümüyle kendi bestelerini seslendiren sanatçı, artık başka bestelere de yer vereceğıni söylüyor. Tabii, artık bir gelenek haline gelmiş şiirleri de okumayı sürdürecek. Daha çok Yusuf Hayaloğlu, Ahmet Can Akyol, Mehmet Çetin ve Yılmaz Odabaşı'nm şiirlerini seslendiren sanatçı, şiirlere klip çekemediği içınüzgün. Albümlerinde bugüne kadar Dersim ve onunla özdeşleşmiş Munzur'u konu alan eserler varlığını sürdüreceğe benziyor. "Ben o coğrafyada doğdum ve oraya aşığım. Böyle bir güzelliğe türkü yakdmaz da ne yapılır?"diyesoruyor. Hakkari konusu açıldığında öfkeleniyor. Hakkari 'deki y öneticilerin y asakçı zihniyetinin temel inde yatan şey in halkı cezalandırmak olduğu kanısında. Hakkari'deki yöneticileri eleştirirkenTunceli örneğmı veriyor. "Tunceli'de geçen yıl festival yapılacaktı. Ancak programda ben olduğum için yasaklandı. Ancak bu yıl programda olmamama karşın Tunceli Belediye Başkanı Hasan Korkmaz'ın ısran sonucunda festıvale izin verildi. Gittik, şehir stadında konserimizi gerçekleştirdik. Konserleri Tunceli Valisi, İç Güvenlik Komutanı, Jandarma Komutanı, Emniyet Müdürü de ızledi. Ne oldu? Tunceli kazandı, banş ve dostluk kazandı. Kimse ayaklanmadı, olay çıkmadı,kimseyedemeydanokunmadı. Halkınyöneticilcrhakkındaki yargılan değiştı. Karşılıklıbanşköprüsükuruldu. Ancak Hakkari'deki yöneticilerbunukavrayacak, idrakedecekdurumda dcğiller. Yazık, hem de çok yazık. AB'yegirme sürecindeTürkiye'yeyaptıklan kötülüğün farkında değiller. Konser olmayınca insanlar Ferhat Tunç dinlemekten vaz mı geçtiler?" ^ Ferhat Tunç'un albümleri: Vurgunum Hasretine (1985), Ay Işığı Yana Yana (1987), Yaşamak Direnmektir (1988), lstanbul Konserleri1 (1988), Vuruldu (1989), Gülvatan (1990), Ateş Gibi (1991), îstanbul Konserleri2 (1992), FirariSevdam(1993), Özlemin Dağ Rüzgan (1994), Kanı Susturun (1995), Kayıp (1997), Kavgamın Çiçeği (1999)veHerMevsim Bahardır(2000) "Aslında Zazacam iyi değiL." dukku, işkcnceler, ölümler, kavgalaryaşamın bir parçası olmuştu. Bu ncdenle sözler öne çıkıyor, müzik ikinci planda kalıyordu. Ancak bunlara rağmen benim türümde müzik yapan arkadaşlar iyi işlere imza attılar. Senfonik müziği ilkbizlerkullandık. lstanbul Senfoni Orkestrasını ben on yıl önce kullandım albümlerimde. Amayaptıklanmızı iyi tanıtamadık. Muhalif müzik yapan sanatçılann en büyük eksikliği yaptıklannı geniş kitlelere tanıtmada zorlanmalarıydı.Çünkümedyabizlerekapalıydı.Bu son bir kaç yıliçindebeu ve dığerarkadaşlarım daha çok gündeme geldik. Aslında medyada ye başladı. Bana inanmayıp Kürtçe bilen bir polis çağırdılar. Polis gece uyandınlıp pijamasıyla getirildiği için bana çok kızgındı, benden aynı parçayı okumama istedi. Okudum o da başladı tercüme etmeye.' Evimi yükledik yaylaya gidiyoruz' deyince diğer meslektaşlan koro halinde 'deloy loy, deloy loy can varmı?' diye gülerek gerisini getirdiler." Dönüşme ve olgunlaşma... Ferhat Tunç, ünlenip daha geniş kitlelere ulaşınca albümlerinde de devrimci ve ajitatif sözlerin geri planda kaldığını müziğin öne geçtiğı gözlendi. Artık marj inal bir kitlenin sanatçısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle