06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

* • * 8 EKİM 2000. SAYI 759 birçok şeyden yoksundurlar. Para yoktur, sektör yoktur, nasıl bir sınema yapılacağı bilgisı, görgüsü, birikimı yoktur. Sinema yazarlan, yayınlan, kitaplar yoktur, yazılı kültür geçmişi ve birikimi yoktur. Ama seyirci vardır, sözlü kültür gelencği ve ılişkileri vardır. Olaya tican açıdan bakacak olursak pazar (müşteriler) vardır, pazann (müşterilerin) istekleri vardır Bunlar bellidir ve ticaret içın güvencedir. Ama rnal tasanmlan yoktur. Ancak, yapa yarula urün özellıkleri, zaman içinde belirginleşmeye başlar. Bu sürecin, Türk sinemasının Yeşilçam döneminin anlaşılabilmesi için araştırılması, tartışılması, değerlendırilmesı ve üzennde düşünülmesi gerekir. Yeşilçam sinemasının, sinemacılannın önünde yapacaklan işle ilgili bazı ömekler, uygulamalar kuşkusuz vardır. Onlara bakılır. Bunlar, o zamana kadar yurtdışrnda y apılmış, yabancı filmlerle, yurdumuzda, öncelikle Muhsin Ertuğrul'un yaptığı yerli filmlerdir ve seyircilerin bu filmlere gösterdiği tepkilerdir. Aynca bir de yabancı filmlerin Türkçe seslendirilmelerindeki uygulamalardan, özellikle de Ferdi Tayfur'un yabancı filmleri yerlileştirme çabalanndan yararlanılır. Sinema alanındaki bu oluşumlar, 50'lerdeki siyasal, toplumsal gelişmelerle iç içedir ve bunlardan etkilenır, bunlara uygun biçimlenir, bunlann sonucu gibi ortaya çıkar. 1950 sonrası, genel seçimlere ve parlamentoya da yansıdığı gibi ckonomide ve siyasette Anadolu sermayesi öne çıkar. Feodal yapı ve ihşkıler söz sahıbı olur. Çoksesli, Batı (çağdaş)uygarlığına, onunkurumlannayönelen tarihsel ve toplumsal, kültürel süreç, saptınlmaya, geri çevrilmeye çahşıkr. Daha "birey" oluşamadan, yeniden feodal "ümmet" ilişkilerı yaygınlık kazanır. Bireysel, grupsal farklı sesler, farklı söylemler, yönelişler önlenmek ıstenir. Bunun için yasalar çıkanlrr, gelenek ve görenekler öne sürülür, baskılar ve kovuşturmalar gündeme gelir, sinemada sansür polis eliyle sıkı bir şekilde uygulanır. Siyasette popülizm egemen olur. 1930'lann 40'lann tek partili, "tekelci devletkapitalizmi", 1950'lerde ve sonrasında "köylülarması kopradorkapitalizme" giderekyerinibırakır. Sinemanın unutulmaz çiftleri (sağda)... 1) Muhterem Nur, Bülent Oran 2) Belgin Doruk, Ayhan Işık, 3) Hüfya Koçyiğit, TarıkAkan MuhslnErtuğnıl Türk sinemasının "Tiyatrocular Dönemi"nin tek yönetmeni Muhsin Ertuğrul, Cumhuriyet'in 50 öncesi "tekelci" devleti nin, "tekelci" yönetmeni olarak filmler çeker. 194550 arası nasıl siyasette bir geçiş dönemiyse, sinemamızda da "Geçiş Dönemi" olarak adlandınlır, tiyatroculann tekel iktidan, yerini yavaş yavaş, tiyatro dışmdan gelen sinemacılara bırakmaya başlar. 1950'lerdeki DP iktidan, Yeşilçam sinemasının oluşum sürecini başlatır. Uluslararası soğuk savaşın da gene bu yıllarda başladığını, aydınlann, yazarlann baskı altına alındığını, kovuşturulduğunu bu arada unutmamakgerekir. Yeşilçam sinemasının örnek aldığı, almaya çalıştığı yabancı sinema ve Muhsin Ertuğrul sineması, farklı tarihsel ve kültürel süreçlerin, anlayışlann sinemalandvr. O tarzda bir sinema için DP iktidan dönemi uygun bir ortamoluşturmaz. Hattatamtersi eğilımlere yol açar. Demokratik çokseslilik, toplumsal eleştiri, toplumsal güncel konular, bireyin anlatımı, bir yandan seyircilerin eğilimleri, diğer yandan asıl polis sansürü tarafından sinemamıza yansıyamaz. Yönetmenlerkendı sinema dünyalannı ve sinema dillerini kuramazlar, bireysellik oluşamaz, kişisel sinemalar gerçekleşemez. Sözlü halk kültürünün, içinde varolduğu feodal yapı, feodal yöneticiler, ümmet ilişkıleri 50'lerde de hüküm sürer ve sinemamız bu ortama uygun olarak ancak sözlü geleneğin içinde kendine yer bulabilir, bu geleneğin parçası olur. Siyasal anlayış ve polis sansürü sinemamızın güncel olaylara, günlük yaşama, o günün sorunlanna, kişilerine eğilmesine olanak sağlamaz. Aynca devleti ve toplumu oluşturan resmi ve sivil kuruluşlar da her türlü eleştıriye ve olumsuz göstermeye karşı aşın duyarlı ve tepkili olurlar. Yeşilçam daha başlangıç yıllannda güncelden uzak durmak zorunda kalır. "Gibi" yapar, kendini soyutlamaya, ya da genellemeye vurur, masal tarzına yaklaşır. Yapımcılann tarihe, topluma, siyasete dair sorunlan ne kendileri için, ne de filmlerinde yoktur. Ticaret birinci ve öncelikli tercih olunca, yapımcı halkın eğilimlerine kendini "teslim" eder. Yönetmen, senaryocu ve oyuncular da bu eğilime "teslim" olurlar. Böylece ipler seyircilerin eline geçer. Halk zaten, bu türden baskıcı yönetımlere alışıktır ve geleneksel sözlü kültürü içinde kendine varolma zemini yaratmışnr ve bunu sürdürmektedir. Sinemamızı dabu tavnn içine çeker ve onu kendine göre şekıllendirir. Soyutlamalar vo genellemeler... Belırlı bir zaman, yer ve kımlıkler (kişiler) ışleyerek bir olay anlatmanın, tavır koymanın, eleştirmenin, gözlem ve ırdeleme yapmanın, vb.. zorluklan ve rizikolan karşısında yapımı, üretim sürecini sekteye uğratmamak için soyutlamaya, genellemeye gıdılır. Belirlibirzamaru,yen vekişileri olmayan, her zaman, her yerde, herkesin başına gelebılecek olaylar, genel bir çerçeve içinde anlatılmaya çalışılır. Halkın masal üretme süreci de benzer bir durumdur. Halk, sinema seyircisi olarak, Yeşilçam'a, kendisi için masal ürettıren konuma girer. Yapımcılar ve üreticıler de masal üreticisi ve anlatıcısı kimliğını benimseyerek, duruma ^^^ uyum gösterirler. Sözlü üretimde olduğu gibi anonim, ortak, herkesin bir şekilde oluşumuna katıldığı ve sürdürdüğu bir sinema süreci başlar. Herkesin kabul ettıği ortak bir anlahm tarzı, genel ortak kişiler, kim «• Yönetmen Muhsin ErtuğruL.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle