Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGl Türk sinemasındaki masal geleneğinin arkasmda neler yatıyor? Sinemacılar 1950 öncesi tekelci devletin tekelci yönetmenleri olarak fîlm çektiler. Yeşilçam sineması 1950 sonrası yaratıldı. Sinemamızdaki masalsı filmler ve Tüıkiye'ye hâkim olan siyasetler... Yeşilçam'ın masal büyüsii ÎNGtN AYÇA ütun dünyada masallann üç ana özelliğinden söz edilmektedir: i Yer, zaman ve kişiler koausunda belirsizlik. Yer, herhangi bir yerlır; zaman, herhangibirzamandırve kişiler le herhangi bir kişidir, padisab.br, kraidır, ;obandır, keloğlandır, vb... Şu belirli yerded, belirli zamandaki, belirli Irisideğildir. Masallar sanayi öncesi toplumlannın bir :ültür üriinü ve sözlü gel encğin bir parçasılır. Anonim bir üretimdir. Birçok yerde ve amanda anlaula, dinlene, yaygmlaşa varourlar. Ortak değerlerin, davranıslann, kavamlann paylaşılması, yayıJması, benimcnmesi, pekişmesi, sürmesi, sürdürülmesi ürecidir. Toplumsal varoluşun savunma iç gülüsünün bir ürünü olarak da görülelilirler. Masallar, epik bir anlabm urarlar. Anlatıcı, anlatır, linleyenler kendilerine ;öre yorumlarlar. Anatıcı, dinleyenlere ;öre de anlatır, nların nasıl nlamalaı, yonetnanın da girmesine yol açmışür. Turk sinemasındaki evreler Türkiye'nin yaşadığı tarihsel, sosyolojik ve siyasal geİişmelerle koşutluk gösterir. 50'lere kadar olan dönem, yani "Tiyatrocular, Muhsin Ertuğrul dönemi," tek parti yönetiminin, yönetim anlayışının ve topluma bakışının izlerini taşır. 50 'lerle başlayan tarihsel süreç sı FüizAlan... nemamızda Yeşilçam sinemasını yaratmıştır ve o sürecin eğilimlenni yansıtır. 195Oyılındaki ıktıdardeğişimi, tekpartili, tekelci devlet anlayışına tepki olarak kırsal, Anadolu sermaycsinin iktidara gelmesi ve kültürunü egemen kılmak istemesı şeklinde de tanımlanabilir. Feodal toplum ilişkileri, artan içgöçler sonucu kentlere de yayılır, hukumetin topluma bakışma da yansır. Kırsalın bütün eğilimleri, kültürü, insan ılişkileri tek parti iktidannın toplum modeline karşı yaygınlık kazanır, belirleyici olmaya başlar. Filmler Anadohı'da.» Böyle bir ortamda, Türk sinemasının önü açılır. Film gösterimleri bütun Anadolu'da yaygınlaşmaya başlar. Sinema pazan hızla genişler. Bu, artan sayıda yeni filmler yapılması demektir. Ama elde buna uygun sinema modeli yoktur. Bunu düşünmeye, tartışmaya zaman da yoktur, birikim de yoktur, hazır kadrolar da yoktur. Aynca sermaye de yoktur, para da yoktur... Ama filmler varolur ve sayı1 an hızla artar. Işte bu noktada etken (Müşteri her zaman haklıdır, müşteri velinimettir). Seyirci memnun kalıp, salonlan doldurduğu sürece, yapımcılar da (üreticiler) tıcari hedeflerine doğaJ olarak ulaşmaktadırlar. Yönetmen adaylan da sinemayı yeterince bilmemektedirler. Ne ve nasıl bir sinema yapılması konusunda netleşmiş, belirgin bir sinema düşüncesının varlığı kuşkuludur. Aynıdurum,senaryoculariçindegeçerlidir. Daha önce yapılmış ve gösterilmekte olan fllmler ve seyircilerin tepkileri yapımcı, yönetmen ve senaryocular için nasıl filmler çckileceği konusunda çıkışnoktası olurlar. Yani sinemamızın film üretenleri ne yapacaklan konusunda belirsizlik ve arayış içindedirler. Filmler çekme işine ginşen bu insanlara yapacaklan işin kapsamı, içeriği, boyutlan, anlamı, kuramlan, kurallan, vb... konulannda kültür çevrelerinin, aydınlann dabirkatkısı, desteği pek olmaz. (Hattailgisizliğinden, bir ölçüde kösteğındcn de söz edilebilir). '• "' Bir tek scyircinin konumu belirgindir, nettir. Bir tek seyirci ne istedığini bilmektedır. Dolayısıyla sinemamızın nasıl olması gerektiğinde tayin edici olur. Seyirciler, ne istediklerini nasıl ve nereden bilmektedirler? Aralanndaki bu ortak istek nasıl oluşmuştur? Aslında bu vc benzeri sorulann yanıtlannın öncelikle halk bilimciler, kültur bilimciler tarafından araştınlıp, tarüsılması, değerlendirilmesi gerekiyor. Seyircilerin ortak bilinci, anonim sözlü kültür geleneği içinde kendini tanımlamışUr. Halk, o güne kadar masalcılardan, âşıklardan, türkülü hikâye anlatıcılanndan, meddahlardan, vb... ne istemişse, sınemayla öykü anlatıcılanndan da aynı, benzeri şeyleri istemiş, sinema salonlannın geleneksel kimlikleriyle gitmişlerdir. Yüzyülardırsürdürülen bırgelenek, doğal olarak sinemayı da içine almıştır. Yalnız buradamekanik bir geçişten söz etmek doğru olmaz, Olay, yeni bir kültürel sürecin kendi koşullanndabaşlamasıdır. Sözlü masal geleneği, görsel masal açılumna, evresinc girmiştir. Masal geleneği sürmektedir. Halk bir yandan kendi ortamında sözle anlatılan masal geleneğini yaşarken, yaşatırken, sözlü masal anlancısının yanına görsel anlatıcıyı (sinemayı) daekler. Dinleylclden seylrclyo... Suıema, halk için yeni birmasal anlaücısıdır. Masal dinleyicısi halk, masal seyircisi, halka dönüşür. Aslında masal anlatma olayı salt sesli anlatma olayı da değildir, hem sesli hem de görüntülü bir olaydır, masalcı, meddah yalnız sözle anlatmaz, el, kol ile, vücutla, yüzüyle de yani görüntüsüyle de anlatır, oynar, yorumlar. Bu bakımdan, masal anlatma geleneği, genel sözlü kültür çerçevesi içinde görülse de, aslında, belki sesin, sözün önde olduğu, sesligörüntülu (görselişitsel, odiovizüel) bir etkinliktir. Bir çeşit tek oyunculu tiyatrodur. Halk hem dinleyici hem de seyircidir. Sinemanm gelişiyle, bu gelenek kesintısiz sürer. Görüntü, sesin, sözün önüne geçer yalnız. Masal anlatıcısıy la kurulan, birebir, doğrudan, sıcak ilişki, farkh, dolaylı bir ilişkiyc dönüşür. Aslında halk (seyircidinleyici) her ilci durumda da gene masal istemektc ve masal seyretmekte, dinlemektedir. Yani, halkın "masal isteyen ve dinleyen, masalcıyı seyreden" konumu değışmemekte, sürmektedir. Değışen, masallann kimliği ve masal anlatma araçlan ve yöntemleridir. Yeşilçam sineması, işte bu sürecin birürünüdür ve dünya sinema tarihinde belki de tekörnektir. Film çekme işinegirişeninsanlar, baştan umlaıalan ge;ktiğinegöre ıasalıyönlendi ır. Masal, dinleyen.So;regöre, dönüşür. uçta masalcılar, masalı jpluma göre biçimlendirirîr, içini doldururlar, beslerler. Masalcı, bir yandan masalı urer, bir yandan da taşır, yaygınlaştınr, er zaman ve topluluklar içinden topomlann ortak masalmı kurar. Onların bir eşit sözcüsü, mesaj taşıyıcısı olur. Ünemamıza gelecek ohırsak... Yeşilçam sineması ile geleneksel masal retme, anlatma arasında bir bütünlükten, irsüreklilikten, bir, benzersurecıyağıyor Imaktan söz edılebilir. Tarihsel koşullar, eleneksel sözlü kültür ortamımn içine si Türkan Şoray Göksel Arsoy olan, belirleyici, yönlendiriciolandurumlan saptamak gerek. Yapımcılar, nasıl bir sinema yapılacağı konusunda bilgi sahibi değildirler, yalnızca filmlere gereksinme olduğunu, bu alanda para kazanılabileceğini bilmekte ve kendilerini yapımcı oJarak ortaya koymaktadırlar. Onlar için sinemanın sanat ve kültür ürünü olmasından çok ticaret aracı olması önemlidir. Para kazanma birinci ve tek hcdeftir. Bunun için müşterilerin (seyircilerin) memnun kalması, eğlenmesi, beklentilerinin karşılanması gerekmektedir. Buna özen gösterilir. Üretenlerin (üreticilerin) değil, seyircilerin (tüketenlerin, müşterilerin) tatmin edilmesi amaçlanır.