Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ 1999. SAYI 693 yor. 'Ahar' adı verilen bu usulle ebrulara yazılan yazı çok keskin oluyor ve hata yapıldığındarahatlıklasilinebiliyor. Yüzyıl ömür biçilen ebrunun ömrü 700 yıla kadar çıkabiliyor. Ebru, çiçeklerin stilizasyonu esasına dayanıyor. Geçmişten günümüzc 89civanndaçiçek figürügelmiş. Lale, sümbül, papatya, menekşe ve karanfîl bunlardan bazılan. Başar, stilize edilmiş çiçek sayısını arttırmak için girişimlerdc bulunuyor. "Hocam Mustafa Düzgünman' a tarih boyunca gül yapılıp yapılmadığını sormuştum. O da hiç yapılmadı biz de dcnedik atna başanlı olamadık dedi. Ben de bunun üzerinc çalişmalara başladım. Hocamızı 1990yılında kaybettik onun vefatından bir ay sonra gül figürünü yapmayı başardık. Gül katmerli birçiçek,onuyapabildikten sonra ötekilerini neden yapamayalım dedim. Sanırım 40 civannda yeni çiçek yapabileceğiz. Bu, ebruda yeni bir aşama, yeni bir soluktur." Bakanın çiçekleri birgörüştetanımasıgerekiyor. "Sanat, kökenini bilimden almıyorsa uydurmadır. Sırfduyguyla sanat olmaz.kullanılanmalzemeninbilgiside önemlidir. Duygu malzemeyi yönlendirir, tabii duygularda da mantıklı köklü bir gerçeklik gerekir. Sanat anlaşıhr ama kolay ulaşılamazbirşeyolmalı. YıldızTeknikÜniversitesi'nin laborutavarlannda araştırmalar yaptık. Fizikte bu sanata yönelik yeni çığırlar açıldı. Ebrunun matematikle, asrrofizikle, atom f iziğiyle, fizyon fiziğiyle büyük ilgisi var. Ebrunun yapılışıyla mimari arasında korkunç bcnzerlikler var. Çünkü statik hesaplarbirbirineoldukçayakın.Ebrubilimle içiçe bir sanat." Başar, ebru sanatını tanıtmak adma dünyanın birçok ülkesine gitmiş. ABD, Japonya, Malezya.Tayvan, Ürdün, Dubai, Kıbns, Almanya bunlardan birkaçı. "Bizim çalışmalanmız, Metropolitan Müzesi'nde, British Museum'da, Japon Imparatoru'nun odasında, Malezya Savunma Bakanlığı'nda ve ABD Senato üyelerinin bir kısmında var. Üzülerek şunu da belirtmek istiyorum, atölyemiz Topkapı Sarayı'na ve Türk lslam Kserleri Müzesi'ne çok yakın bir yerde olmasina karşın bu mekânlarda bir eserimiz yok. Birazilgibekliyoruz." ABD'de ebru Türkiye'dekinden daha çok tanınıyor ve ilgi görüyormuş. "Tespit edebildiğimiz kadarıyla Amerika'da profesyonel ebrucu sayısı binin üzerinde. Ebru, Avrupa'da hobi olarak değer kazanmış. Ebru malzemeleri setler halinde hobi mağazalannda satılıyor. Günümüzde ebrular bizde de doğum günü, nişan gibi özel günlerde hediye olarak verilmeye başlandı. Genç kızlarımızın arasında ebru adının yaygınlaşması da ebruya olan özlemin göstergesidir." BASKENT GUNLERİ CHP Orkestrası MÜŞERREF HEKÎMOĞLU I ana sen öğrettin, aşkı sevdayı' . şarkısını hatırlar mısınız? Nostaljik * çağnşımlarla kuşaktan kuşağa uzanan bir şarkı. Kalede dinledim geçen akşam, VVashington Restoran'da, geçen pazar da Çankaya'da, Pembe Köşk'ün çamlan altında. Eskl başkentliler VVashington Restoran'da buluşur belli günlerde. Kimi zaman İki, kimi zaman üç kuşak bir arada, büyük babalar, torunlar, babalar günü kutlanır ya da anneler çevresinde buluşur aileler. Geleneksel Türk mutfağının özelllkleriyle tatlanır, geçmişten geleceğe yol alır söyleşilerle. Derken bir piyano sesi gelir derinden, sonra bir şarkıdan dizeler. 'Sevdim bir genç kadını' ya da 'Bana sen öğrettin, aşkı, sevdayı'... Yılların gizemini fısıldar gibi, rüzgâra, dut ağacının dallarında oynaşan yapraklara eşlik eder, başkentin ışıklarına göz kırpar gibi söylüyor Belma Çoiak. Eski bir müzik öğretmeni. Kızı Banu da caz şarkıları söylüyor, Kale akşamları güzel sesleniyor. Sessizliğin müziğl denebilir. Kalabalığa karşı çatal bıçak sesi duyulmuyor hıç, masalar arasında kelebekler gibi uçuyor görevliler. Yıllardır tanıyorum onları, biıiikte yaşadık olayları, birlikte selamladık politikacılan. Birlikte yorumladık yanlışları doğrulan. Kimi çocuk tanıdığım zaman, kimi dellkanlı, orta yaşa geldiler şimdi, kimi hâlâ ocak başında, mutfağın düzeyini korumak çabasında. Kimi hasta ama yatakta değil ayakta, masaları uzaktan izliyor, hiçbiri çalışmaktan geri kalmıyor. Hangi dalda ohjrsa olsun emeğe, düzeyini korumak uğraşına saygı duyarım. Hemşinli kardeşleri de saygıyla selamlarım ama Hemşinliler azınlıkta kalacağa benzer. Kalenin dar sokaklannda oturan çocuklara iş vererek çevreyle bütünleşiyor güzel bir Anadolu mozaiği oluşturuyor Hemşinli ustalar. Pembe Köşk bahçesinde de güzel bir mozaik oluştu geçen pazar. Inönü Vakfı Başkanı özden Toker açıkladı bir aralık, hazırlıklar sürerken kalp çarpıntısı var, yağmur yağar mı, konuklar ıslanır mı kuşkusu duyuluyor. Ama kuşkuya yer yok Pembe Köşk'ün geleneğinde. Çözüm bulunuyor her şeye. Bu kez de yağmura göre önlemler alınıyor, şenlik başlıyor Ne şenliği derseniz Can Bilgehan'ın sünnet düğünü. Kapıda davullar karşılıyor konukları, Karagözler, Hacıvatlar, orkestralar. Çocuklar üst bahçede, yetişkinler kaç kuşak bir arada aşağı bahçede, kestane ağaçları ve çamlar altında. Pembe Köşk mutfağının özellikleriyled damak şöleni yaşanıyor. Köşk'ün içinde de bir başka şölen. Kocaman bir ağacın dalları gibi değişik köklerın buluşmasını yansıtan fotoğraflaıia bir aıle sergisı. Bir panoda Bilgehanlar, ötekinde Tokerler. Yanda bir odada mavi bir yatak, rengi de çarpıyor, ışlemesı de. öykusü daha çarpıcı bence. Mevhibe ve Ismet Inönü'nün yatağı bu, 48 yıl yaşanıyor bir yastıkta. ömer, Erdal, Özden kardeşler de o yatakta doğuyor. 2000'lı yılların öncesinde de Can Bilgehan yatıyor orada. Sünnetini kutluyor. Dayılar, halalar, teyzeler, yengeler, enişteler, tüm yeğenler paylaşıyor sevincini, Pembe Köşk'ün tüm dostlan, vakıf üyeleri, çalışmaları destekleyen tüm başkentliler. Pembe Köşk toplantılarında gözüm de parlar, yüreğim de. Sevdiklerimi görürüm, özlem dindiririm, bir merhaba, birkaç sözcük, sıcak bir kucaklaşmayla güzel bir şey yakalanm bir anda. O bir anlık buluşmayla uzun yıllar, acı tatlı anılar uyanır belleğimde. Bu kez de öyle oldu, Engin Inönü'yu, Mutlu llmen'i, Berna Toker'I görünce Istanbul'un güzel bir dönemi canlandı hayalimde. Gözlerimde yaşlarla neler anımsadım. CHP'nin yeni Genel Başkanı Altan öymen, B Ustaçıraklllfkisl... Sabır sanatı olarak da bilinen ebruda esas, usta çırak ilişkisi. Ebru, ustasındanöğreniliyor, kendi kendine ebru ögrenmek ise olanaksız bir şey. Başar'ınatölyesindeiki Japon kadın dikkatimizi çekiyor. Junko Tanaka ve Tomoko Kudo. Türkiye'ye ebru ögrenmek ve Türk halkını tanımak amacıyla gelmişler. Tanaka bir yıldır, Kudo ise iki yıldır Türkiye'de yaşıyor her ikisi de turizmci. Japonya'da gezdikleri ebru sergilerinden çok etkilenmişler ve bu sanatı öğrcnmcyc karar vermişler. Atölyede karşılaştiğımız Nihayet Ağçay da Başar'dan ebru dersleri al ıyor. Fuad Başar' ın atölyesi ebru meraklılany la dolup taşıyor. Bir rehber iki Amerikalı turisti atölyeye getiriyor. Turist çift, ebru yapımını büyülenmişcesine izliyor. "Bu sanatı öğrenirken beceremez oturur uydururum ve herkese de bunun büyük bir sanat olduğunu kabul ettiririm, havadan şişkin birbalon olurum. Ama sanatçı değil." Başar, geçimini hattan sağlıyor."Ebru satarak geçinmeye çalışsaydım yanmıştım. Belki de ticari gözle bakamadığımdan. Çünkü ya sanatçı olursun ya da sanatın tüccarı, ikisinin ortası yok. Ebru çok derin felsefesi olan bir sanat. Hem bu sanatla uğraşsınlar hemde felsefesi üzerinebiraz oturupdüşünsünler. Ebruyla ugraştıklarındaonlan neşeli günlerin beklediği mesajını verebilirim " ^ eşi Aysel, güzel kızı Aslı da konuklar arasında. Onursal Başkan Inönü ile söyleşiler yapıyor genel başkan, çevresinde toplananlar da soru yağmurunda ıslatıyor onu. Yeni PM için ne düşünüyor? Listesini delenlere nasıl bakıyor? Geleceğe nasıl bakıyor, neler bekliyor? Altan öymen eski bir partili, Pembe Köşk'te de ilginç anıları var, belki de o anılar doğrultusunda yanıtlıyor soruları. CHP'nin doğasını da iyl tanıyor, iyimser ve gülümser sözcüklerle çokseslıliğin olumlu ürünler verebileceğini belirtiyor. Bir orkestra yöneticimiz Renglm Gökmen de ilgiyle izliyor onu. Ben de düşünüyorum, Parti meclisinde çok değerli çalgıcılar ve ustalar da var, ama müzik üretebilecekler mi? CHP orkestrası güzel bir konser verebilecek mi acaba? Bence verecek; tek çalgıcılar, öz sesine âşık olanlar, dahası notaları umursamayanlarla müzik değil karmaşa oluşuyor ancak, yaşayarak biliyoruz. Geçen hafta Cadı Kazanı'nı izledim Farabi sahnesinde. A. Ü. Tiyatro Kürsüsü öğrencileri oynadı. Güncelliğini yitirmeyen bir oyun ülkemizde, Prof. Nurhan Karadağ da güzel yorumluyor. Yazarı Arthur Miller ama cadılar yabancımız değil, her dönemde, her yerde kaynıyor kazan. Değişik kimllklerie sahnede cadılar. Kimi kişiler de itfaiyeci görevi üstleniyor ancak. Altan öymen: CHP Orkestrası 'yla müzik üretecek mi? Görev güç ama başarmak gerekiyor. Murat Karayalçın konuklar arasında. Destek oyları kutlanıyor. Fikri Sağlar'dan, Inal Batu'dan, Oya Araslı'dan da çok söz ediyor konuklar. İlginç yorumlara uğruyor oylar, sayısal tırmanış delegelerin bilinclne bağlanıyor. Susuriuk'u, yolsuzlukları, Fethullah Hoca'yı irdeleyen politikayı, grup başkanvekilliğinin olumlu çabalarını, diplomatlıkta uzun yılların güzel bırıkimiyle CHP'ye katılmayı oylanyla değerlendıren delegelere selam yolluyorlar. Pembe Köşk'te bir şenlik olur da "Deniz ve mehtap sordular seni" şarkısı söylenmez mi? 196O'lı yıllara dönüp dansa başlamaz mı başkentliler? Başta Özden ve Metin Toker, bir grup başkentli için dansa çağrı şarkısı bu, nerdeyse ulusal! Güzel dostlukları çağrıştıran bir şarkı. Işte yine herkes dans ediyor, kimi eşine, kimi sevgilisine, kimi anılara, yitik dostlara sarılarak. Karşıdaki parkta Ismet Paşa da izliyor onları. O da üst bahçede dans ediyor Hanımefendiyle. Yüzlerce konuğun bir ağızdan söylediği şarkıyı o da söylüyor belki. 'Bana sen öğrettin, aşkı sevdayı, Ne çabuk unuttun beni hercai.' Ben de dizimdeki ağrıyı unuttum, dans ederek, o şarkıyı söyleyerek ayrıldım Pembe Köşk'ten. Neler öğrendik neler unuttuk, diye düşünerek selamladım Ismet Paşa'yı.^ Başar'ın ebru öğrencisi Nihayet Ağçay, Bahçelievler Relediyesi'nde çalışıyor.