Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYL1DERGİ rinden. Merakla soruyoruz: "Yıllardır küçük çocuklara öğretmenlik yaptınız.Zor oluyor muyetişkinlere A, B,C öğrermck?" Duygu yüklü bir seskarşılıkveriyor: "Küçük çocuklar mecburiyetten gel iyorlar okula. Buradaki öğrencilcrim ise, birçok zorluğu aşarak gcliyorlar. Hepsi o kadar istekli ki onlara bir şeyler öğretmek insana büyük bir mutluluk veriyor. Onların okuma azmini ve okula gelme hcvcslerini gördükçe çok duygulanıyorıım." Sürdürüyoröğretmendersini... Konusutarih. Anlatıyor eskiyi, Arapça'nın nasıl zorlukla öğrenildiğini ve getiriyor sözü Atatürk'e. "Ayak diremiş de gitmemıştı mahallc mektebine. Çünkü orada dayak yemiş ve bir daha da kimse göndcrcmemişti onu oraya. O zamanın şartlarına göre daha modcrn olan Şemsi Efendi tlkokulu'na gitmiş" diye anlatırken öğretmenleri, belki de ilk kez duyduklan bilgileri öğrenirken çıt çıkmıyordu sınıftan. öğretmen sözü Atatürk'ün devrimlerine getiriyor. Okuma yazma bilmenin nc kadar önemli olduğunu bunları dinledikten sonra daha iyi kavramış görünüyorlar. Kalemlerini daha bir sıkıtutuyorlar. "Hangi fişimizdekalmıştık?" öğrcnciler hepbir ağızdan yanıtlıyor: "A I i araba nerede?" "Bu bir soru. Ne koymalıyım cümlenin sonuna?" Uğultu halinde sesler yükseliyor.Öğretmen:"Hanikulağabenzeyenvardıya!" Bu kez uğultular tek bir cümlcde birleşiyor:"Soruişareti." Kendilerine göre bir dilgeliştirmişler. Her işaretindeğişikbiradıvarburada.Virgülişaretine"çimdik"diyorlar. öğretmen /'Herkes bu cümleyi üç kez deftcrine yazsm, sonra ben tahtaya yazacağım." Fatma Afyonlu sıraları tek tek dolaşıyor, öğrencilerinin yazdıklarını kontrol ediyor. Vc ağzında hep aynı cümle, bitip tükenmedentekrar ediyor. "Ali araba nercdc?Ali araba nerede?..." Öğretmen inci gibi dizilmiş harflerden oluşan cümleye şöyle birbaktıktan sonra: "Bir harf eksik " diyor. Ferhunde Teyze, y azmay ı un uttuğu "c" harfi ne y er aç ıyor. Altmış beş yaşında Ferhunde Teyze, Adapazan 'nda doğmuş, on iki kardeşinden sadece kcndisi okumamış. "Çok küçiiktüm annem öldüğünde, babam başkabir kadınlaevlendi. İyi biri sayılırdı ama üvey anneydi işte. Pek ilgilenmedi benimle,okuldabirhayliuzaktıeve. Bunlar mazeret değil tabii ki,cvde kalıp iş yapmam daha işine geliyordu üvey annemin. Okula çok yakın oturan halamın yanında okuyabileceğimi düşündü babam, bu kez de halam bakamayacağını söyledi.Çok istememe rağmen okula gidemedim. Annemin sağlığında ablalarım okumuştu. Büyük ablam öğretmen olmuş ve şu anda adını hatırlayamadığım bir yerde öğretmenliğe başlamıştı. Babam bcni ablamın yanınagönderdi. Çok sevinçliydim,nihayct okula gidebilecektim." Okul dediği iki göz bir yermiş, bir odasındaablası, eniştesi ve kendısi kalıyorlarmış, diğeroda ise sınıf olarakkullanılıyormuş. "Çocuklar öğretmeninkardeşi gelmiş diye başıma toplanıyorlardı. Ablam da her seferinde öğrencilerin dikkatini dağıtıyorum diye çıkartıyordubenisınıttan. Okula bukadaryakınkcn okuyamanıış olmak, şu an düşündüğümde bile, kızdırıyor beni. Daha sonra diğer ablamın yanına gönderdiler beni. Okul çağını da yavaş yavaş geçiyordu. Eniştem halinıe acıdı da, "Bu kızın okula gitme.si gerek"dedı. Birakşamokulunabaşladımıkı ya da üç gün gittım galiba tam hatırlayaınıyorum. Bu kez de hayatım boyunca unuta Nişanlısından bile saklamtş okuma yazma bilmediğini Ferhunde Gümüf. AUesinde herkes okumuş, onun sırası ise anca gelmiş. Geç yaşta okullıı olıınca danlıktan kurtanyor. Okulum diyordu da başka bir şey dcmiyordu Ferhunde Teyze. Kolay değildi hani, altmışyıllıközlemini.eksikliğinigiderdiği yerdi burası. Müdür Yardımcısı bize yol gösteriyor, adımlarımızı hızlandırarak sınıfa ulaşıyoruz. Sınıf, halkeğitimmerkezineeklenerekinşaedilmiştekkatlıbiryapı,dışıbeyaza boyanmi!}. Yılların ağırlığını yüklenmişccsineağırdemirkülçedenbirkapısıvar. Sınıfın dışı gibi içi debembeyaz. Camlardaki tüller, yazı tahtası, sıraların üstündeki örtülerde... Umutlarayna olmuş yansımış. Apaydınlık. Öğretmeni, sıraları, tahtası, Atatürk'ünportresiveherikiyanınaasılmış GençliğeHitabe,lstiklâlMarşı'ylaalışılmış bir yer burası. Sıraların üstüaynıeümlelerin defalarca yazıldığı defterlerle, hiç kullanılmamış, yarısı bitmiş kurşun kalemlerle, silgilerle,"Büyüklerlçin Okuma Yazma Alfabesi" yazan kitaplarla dolu. Burada farklı olan tek şey, defterleri, kalemleri,kitaplankullananöğrenciler. Herbiri elli altmış yaşında. Yüzler, y ıllann yorgunlugunayenik,çizgilerledolu.Titrekellertutuyorkalemleri. Herkes pürdikkat. Başlar önde, yazıyorlar da y azıyorlar. Arada bir de olsakaldınpbaşlannıbakıyorlartahtayahatavarmı, diye. Sınıfotuzkişi. Yaşlılannarasındagençler dc yok değil. En küçük öğrenci yirmi yaşında. Erkek öğrenci sayısı sadece üç. Birbirlerincöylesinekenctlenmişlerki biri anlatmaya dururken diğerlerinin gözleri doluyor. Herkes ezberlemişbirbirininhikâyesini. Biri anlatmaya başladı mı, öykünün sonunu getiriveriyor bir diğeri. Ağır bir hava hâkim oluyor sınıfa, dolangözler yerini gözyaşlanna bırakıyor. Öğrctmen de bırakıveriyor gözyaşlannı.Öğrcncilentapıyoröğretmenlerine. Dillerindesürekli"tcşekkür"sözcükleri. Yirmi altı yıllık deneyimli bir öğrctmen Fatma Afyonlu, geçen yıl emekli olmuş da vazgeçmemişöğretmenliğinden,öğrencile YEŞİM KÜÇtlKKAYA S oğuk bir tstanbul sabahı, gökyüzü bulut kaynıyor, yağmuryağdı yağacak ve biz yola koyuluyoruz. Bir okula gidiyoruz. Yanımda okulunöğrencilerinden Ferhunde Gümüş... Maltepc'ninbildik.alışılmışsokaklanndan gcçerek yarım saat sürecek yolumuzu bir an önce bitirme telaşınday ız. Sokaklar, caddeler işe yetişme telaşındaki insanlarla kaynıyor. Tren istasyonuna ulaşıyoruz. Rayların üstündensagımızasolumuzabakınarakhızlı adımlarla karşıya geçiyoruz. Bir banliyö treni gürültüyle Gcbze istikâmetine doğru yol alıyor. Ferhunde Teyze işaret pannağıyla ileriy i gösteriyor ve sevecenliğini yansıttıgı sesiyle: "lşte orası, şu siyah tabelanın olduğu yerokulunV'diyor. Ikikatlıbirokul,camlarındaneskibirbina olduğu hemen anlaşılıyor. "Maltcpe Halk EğitimMerkezi"yazılıbirtabelabinayısıra Pazara gittiklerinde fiyat etiketini okuyamadılar, işe başvururken formlan dolduramadılar. Hep okuyup yazacaklan günü düşleyip durdular. Sonunda okullu oldular. Maltepe Halk Eğitim Merkezi'nde yetişkinler için bir okuma yazma Geçmiş ydlurdan bir okumayazmu kursu. Millet Mektebi önünde kuyıt yaptırunlar... kursundan izlenimler...