Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14ŞUBAT 1999. SAYI 673 19 PAZARIN PENCERESİNDEN nir. Mücadele etmcyi, kısa zamanda doğru karar verebilmeyi, ileriyi görebilmeyi, tüm bu alışkanlıkları satranç kazandırabilir. Buyönleriyle, bir kere son derece yararlı birbeyin sporıı. Zatenspor Jcy ince, mutlaka kişiye birîakımyararlarsağlar." Satranç sporunun gclece|eetkisi üzcrine Amerikalı îirbilimadamrnınşusözlc•inc dikkat çekiyor: "20. /üzyılın başlannda Hollyvoodyıldızlanna,dahasonasanayidevrimiylebirlikte ;üç sporlarına ilgi göstcrildi ıc bunlar alkışlandı. 21. /üzyılda önce 'satranççıar'ı, sonra 'fizikçilcr'i ve laha sonra da 'gcnctikçier'i alkışlayacağız. Adale porlarının yerini, düşünce porlanalacak." Dalkıran,Türkiyc'ninzaııan kaybetmcden satrançta crini alması gerekliğiııi öylüyor. "Sovyetlcr Birliği 11. )ünya Harbi sırasında souk savaş yıllarındadeğer;ndirmek üzere, dönemin ütün satranççılarını harp .. . . . . ,...«, jn sakladı. Bu dönemde Dunyanm merakla ,ztedığl KarpovAnand maçu.. rivctnternetdcsürprizülkelerinortayaçıkatranç,tcknikaçıdan bir hayli gelişti.Soğuk ıvas. yı I lanndan sonra satranç konusundaki masına neden olabilir. Israil'e, Isviçrc'ye, A B D 'ye de dikkat etmek gcrekiyor." âkimiyet tamamen Rusların eline geçti. 2000 yılının Satranç Olimpiyatı, Türki>BD'ninekonomikvesiyasiaçıdanağırlıye'de yapılacak. En son yapılan olimpiyat, lyla birliktc terazinin dcngeleri değişmeyc tspanya'nın F.listakentindeydi. Elista°8cle uşjadı. Bana göre 1970'li yıllarda dünya Türkiyc erkeklcrde 70. oldu. ıtranç şampiyonluğunu Amerikalı Bobby ischer'inkazanması,yanişampiyonluğun "Dünyadabugüne kadar bizhiçbirzaman uslardan Batı 'ya geçmesi vc yine o tarihilk 40'ın altına düşmcdık. lilısta'ya Türki•rde A B D' 1 i astronot 1 an n ay a ay ak basma ye'nin gclmiş geçmiş en kuvvetli satranç tarı.teknoloji vcbilimaçisından Ruslannsokımı ilc katılmamıza rağmen 70. olabildik. uk savaşı kaybetmelcrinin göstcrgeleri. Önümüzde ev sahipliği yapacağımız bir orbaçov'un glasnostu, Sovyct rejiminin olimpiyat var. Bu başarısızlığın ncdcnleri iküşü,Fischer'in dünya şampiyonluğunu araştırılmalı." ızanmasıylabaşlayansürecebağlanabilir." Dalkıran.sınıftangelenseslerüzerineçocuklann satranca neşe kattığını söylüyor. ampiyonlar Rusya'dan... "Çocukların turnuvalarında cnteresan "Bugün hâlâ dünya satranç şampiyonları olaylar oluyor. örneğin, oyun sırasında bir n Rusya'dan çıkması ise geçmiş. ten gclcn anlaşmazlık çıktığında hakcm müdahale ediyor. Bir taraftan yana karar veriyor. Bu rikimin sonucu. Yakın bir gelecekte, dünı şampiyonluğudael değiştirecek. Çinliler durumda çocuk hakeme itiraz ediyor 'Siz taıteresan birgelişme içinde. Zaten kadınlar raf tutuyorsunuz' diye." Sertaç Dalkıran'ın sözü smıf kapısının ı dünya şampiyonluğunu kazandı lar. Olimyatlardadaçokiyidcrcceleraldılar. Avru açılmasıylakesiliyor. Çocuklaryavaşyavaş dışarı çıkıyorlar, yüzleri hiç de yorulmuş giı'dalngiltcrc, AlmanyaveHollandabukobi değil. Kn son da Burcu Korkmazçıkıyor ıda bir hayli ilerleme kaydetti. Bu arada odadan. O, çocukların aksine bir hayli yor>vyetler Birliği'nin dağılmasıyla birçok us satranççının çcşitli ülkelcrc ycrleşmele gun gözüküyor. ^ Neden asık yüzlüyüz*; SELÇUK EREZ , u hafta DERGl'de Ümit Otan'ın Muzaffer Izgu ile yaptığı bir söyleşi vardı. Başlık ilgimi çekti: "Biz neden asık yüzlüyüz?" Izgü, "Halk gülmeye çalışmış ama hep engel olunmuş. Hep okkalı, oturaklı insanlar olunması istenmiş." diyordu, "..Din de engel olmuş. Din, güleni sevmez.. Kadın kahkahası namazı bozabilir.. öğrencı belki ilkokulun ikinci sınıfına dek gulebılir. Ondan sonra öğretmen engel olur. Devlet adamları da gülmez; müdür memura gülmez, memur vatandaşa gülmez... Acaba hangl dilde var 'Karı gibl gülme!' sözü?" Izgü doğru söylüyordu: Gülmeden çok ağlamaya yatkınlığımız nedendir? Dinımlz, düzenimız neden gülmeyı sevmez? Gülmenin, kahkahanın ne oiduklannı aramak bunu anlamamıza yol açabilir. Koestler'in bu konuda enine boyuna düşünmüş, kıtap yazmış olduğu bilinir Koestler sorar: "Onbeş kadar yüz kasının aynı anda, istem dışı kasılıp genellikle bastırılması olanaksız bazı seslerin oluşmalannın varlığın sürdürülmesl bakımından değeri nedir? Gülme, belirli bir biyolojik amaca yaramaması açısından benzersiz bir reflekstir. Tek yararının, yaşamın ışlevsel baskılarından geçici sıynlma sağlaması olduğu düşünülebilir. Evrim açısından bakıldığında da gülmenin ortaya çıktığı evrede, termodinamik yasalarının geçerli olduğu ve en dayanıklı olanın yaşamını sürdürebildiği bu esprısiz âlemde, bir kaçkınlığın araya sızdığı görülüyor." 1997'de "Akıl nasıl çalışır?" başlıklı bir çok satan kıtap yazmış olan psikolog Steven Pınker de Koestler'in bıraktığı yerden alıp öteye götürmüş bu konuda düşünmeyi "Doğru, gülme, istem dışı ses çıkarmaktır ama bir özelliğı daha vardır gülmenin: Bulaşıcıdır, insandan insana geçer!" Pinker, gülmenin bir iletişim yolu sayılması gerektığını ve istem dışılığının, kızgınlık gibı utanç gibi, korku gibı tüm duygu sergilemelerinde görülen bir özellik olduğunu öne sürmektedir. Unlü Çek yazarı Milan Kundera da işlemiş bu konuyu. Lafa 1974'te bir femınistin yazdığı bir kitaptan aktarma yaparak girmış: "Kızkardeşime belki de o bana dediydi 'gel gülmecilik oynayalım' dedim. Yatağa yanyana uzanıp başladık: önce yapmacıktı tabiı ki.. Zorlama gülmeler, gülünesi gülücükler, çok gülünesi olduğundan insanı güldüren gülücükler. Bunları gerçek gülücükler izledi: Eksiksiz gülüşler, çatlarcasına, patlarcasına kahkahalar, zlncirden boşanırcasına, kasılırcasına kahkahalar, muhteşem gülüşler... Hakkını vererek gülmek, hakkını vererek yaşamak demektir!" Bunları aktardıktan sonra Kundera, "Bu kardeşler herhangı bir elle tutulan şeye gülmüyorlar, sadece yaşamlarından, varoluşlarından mutlu oiduklannı dışa vuruyoriar!" diyor. "Yaşamak mutluluktur. Görmek, işitmek, dokunmak, içmek.suya dalmak, göğe bakmak, gülmek ve ağlamak." diye sıralamışmış feminist yazar tensel zevkleri. Kundera, bunlara sevişmeyı de katıyor. "Sevişme de güzeldir, çünkü bu eylem, bütün tensel zevklerin tümünü kapsar!" diye de eklemiş. (Çevirisi 18.8.980 tarihli New Yorker'da The Angels başlığıyla yayımlandı) Burada gülmenin cinsellikle ilişkisini de algılar gıbi oluyor Kundera ama orada kalıyor. Kahkaha aslında orgazma benzer: Koestler de, insan yüzünün onbeş kasının ıstemdışı kasılmasıyla oluşan gülmenin benzersiz olduğunu savunurken, bunun sevişmenin sonunda varılan orgazmda pelvisın bilmemkaç kasının istemdışı ve hazveren kasıntısını çok andırdığını gözünden kaçırmıştır. Peki başka ne güldürür insanları? Başkalarının güç durumlarda kalmaları bizi güldürür; özellikie eleştirısı tabu olan bir üste yönelik mızah daha içten kahkaha atmamıza • yol açar; bu açıdan mizah ve gülme, bir başkaldırı, bir hizaya getirme, agzının payını verme yolu sayılabilır! Müdürler, başöğretmenler, padışahlar mizahı yoğun bir fıkra ile bir anda dümdüz edilebilirter Lady Astor, Churchill'e "Kocam olsaydınız, çayınıza zehir eklerdım!" dediğinde Churchill'in öyle uzun düşünmeden verdiği cevap, karşıtı "dümdüz etme"nin nefis bir ömeğidir: "Karım olsaydınız ben o çayı hemen içerdim!" Mlzah, yöneticilerin kötülüğünü, yetersizliğıni en iyi vurgulama yoludur. Boğaziçı Üniversitesı'nin fizikçilerinden bir dostumun Oman Veli'nin iyi bilınen şiırine yazdığı parodi kadar gelmış geçmış belediye başkanlarını yere vuranı anımsamıyorum: Istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalıönce hafiften bir rüzgâr esıyorYavaş yavaş sallanıyoryapraklarYakınlarda, çok yakınlardaHoparlörlü kamyonetlerin "patates, sovaaan" bağırtılarılstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. Istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalıKuşbeyinli sürücüler geçiyor, derkenKasetlerinden gumbur gümbür, çığlık çığlık. "Neremi neremi? "tısssdak, tısssdak. "Ağlar çekiliyor dalyanlardaPet şişelerden başka bir şey çıkmıyor.. Oynak pembe bir kaldırım taşının altındaki suya batıyor bir kadının ayakları (üstü başı rezll oluyor)Istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. Istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalıSerin Uı$tan sona kadar götürücez di mi şahı..." serin KapalıçarşıCıvıl cıvıl MahmutpaşaVıcık vıcık örnektepeDumanlı dumanlı FikirtepeÇamur çamur KuştepeYolsuz yolsuz Seyrantepeve daha Okmeydanı, Kurtköy, Sultanbeyli, Dudullu, Ümraniye, Üçşehitler, Yahyakemal vesairelstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.. Mizah, kötü yöneticlyi, bozuk düzeni dümdüz, politikada karşıtlarımızı gülünç kılarak yertebir etmenin en kestırme yoludur ama üretimi de, kavranması da belli bir zekâ ve algılama düzeyi ister. Hasan Pulur geçen hafta, bunun "özel yetenek ve ınce gözlem gerektirdiğini" söylüyordu. Ağzından taksitle laf çıkan, cümlesinin başıyla sonu bir tüıiü uyuşamayan, birleşemeyen politıkacılardan bunu bekleyemeyiz. Taksirimiz nedir ki bu memleketın vatandaşından seçim kampanyalarında espri yapabilen politikacı ızleme zevki bile esirgenmiştir? Kıme nasıl şıkâyet edelim? Gelin, bu durumda anlatılması uygun bir fıkra ile yetinelim: Kışın dağda yürüyen bir adamın ayağı kaymış, tam uçuruma düşecekken bir dala asılmış kalmış. Korkuyla göğe doğru seslenmiş: "Imdat, yok mu beni kurtaracak?" Gökten bir ses gelmiş: "Kurtulman için itikadını ıspat etmen, tuttuğun dalı bırakman gerekir!" Adam • altındaki uçuruma bakmış; alabildiğine derin.. Yeniden seslenmiş yukarı doğru: "Peki, orada bana yardım edebilecek başka biri yok mudur?" ^ j