27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 ş+ hak veriyorum. Kendimi savunmak değil, kendimi savunmam beklenen dünyadan kaçmak geliyor içimden. tlk kitabımı sckiz y ıllık bir çabadan, dava tehditleri,yenilgıler,bitiptükenmeyenkavgalar, küskünlükler ve bekley işlerden sonra yayımlamayı başarınca yazarlığın zor yanlanndan binnin de kıtaplarınızın uyandırdığı ıyi kötü tepkılerden, düşmanlık ve dostluklardan, ilgi ve ilgisizliktcn, çalan telefonlardan vetelefonun çalmayışından sıynlıp hergün birmıktar yutmanız ve uydurmanız gereken yalanların dünyasına kaçabilmek olduğunu görmüştüm. Yıllarca tek başıma hayal kurduktan, her iki anlamıyla "yazdıktan" sonra kitaplarım yayımlanmaya başlayınca şimdi çok iyi yalan söyleyebildiğim anlaşılmış, gerçekler hakkında ne düşündüğüm de merak edilmeye başlanmıştı. Bukitaptaki yazılarınçoğubu taleplere karşılık olarak yazıldı. Romanhikâyede yalanı, yalan olduğunu hiç saklamadan söylediğimiz için okurdabir "gerçeklik" duygusuuyanırsa bu şaşırtıcı, hatta sarsıcı olur. Düzyazıda ise yalanı doğru söylüyormuş gibi söylediğimiz için, okurda bir gerçeklik duygusu uyandırabilmek için hep şaşırtıcı, hatta sarsıcı şcylcr anlatmak gerekir. Bu da yetmediği için, ikide bir ycmin eden yalancı şahit gibi düzyazıda tanıklıklara, doğrulamalara, kurama ve daha yüksek otoritelerin yardımına başvurmak zorunda kalır insan. Bu çırpınışlar beni boğduğu için düzyazılarımı en kuru, öfkeli siyasal yazılarda bile hep hikâyenin, hikâyeciklerin desteğiyle sürdürmeye çalıştım. Aynı dürtüyle bu kitaba da ara ara hikâyeler, hikâye parçacıklan, gelişigüzel hatıralar, kısa öykücükler koydum. Mutlu olabilmek için benim her gün bırmiktaredebiyatla uğraşmam gerektiği gibi bu kıtabın da yaşayabilmesi için damarlannda hayal gücünün özgürleştirici ve uyuşturucu iksirinden sıkı bir miktar sürekli dönmeli diye düşündüm. Aslında zaman zaman düzyazı yazmayı seviyorum. Şey lerden doğrudan bahsetmek, romanda yapamayacağım bir hızla küçük aynntılarla genel düşünceler arasında gidip gelmek, en aşikâr gerçeklerdcn şüphclcnmek ya da şüpheleniyormuş gibi yapmak, sevdiğim bir yazarın bütün eserini kavrayacak içtcn birkaç cümle yazmak, hiç beklenmedik bır anda aklıma gelen biraz vahşi, ama çckici bir düşünccylc bir süre yol almak, kendimlc çclişmek, biraz, ve çok da inanmadan, kendimle alay etmek, ve kendimi olduğundan daha sevımlı, akıllı, ilkeli göstermek, hiç hatırlamayacağımı sandığım çocukluk, gençlik anılarını hatırlamak, sevdiğim bir dergiye, sayfaya destek olmak, Türkiye'nin dertleriyle öğretmen pozlanna bürünmeden ve kahrolmadan dertlenmek beni iyi kötü mutlu ediyor. Düzyazı yazmanın en mutsuzluk vehci yanı ise, ülkenin, edebiyatın dertlerine çare ve maydanoz olamayacağınızın sıkıntısı değil, insanı roman yazmak ve hayal etmekten alıkoyması. Düşünmeyi, çözümlemeyi, akıl yürütmeyi seven içimdcki biri sürekli parmak kaldırıp söz ister. Şu siyasal mcsele gerçekten çok öfkelendirıyor insanı, filanca kitabın güzelliğini başkalarıyla paylaş, bu aklıma gelcn düşünceyi yazmazsan yazık! Gibi... Akıllı olmak için değil, oyuncu ve yaratıcı olmak için yaratıldığıma kendimi akıllıca inandırdığım için, onun haklı taleplerine kanıp heyecanlansam bile çoğu zaman hiç renk vermiyorum. Bu kitap renk verdiklerimdir.^ Sefa Meydanı 'ndan eski Tatavla 'yı hatırlatan birkaç eski ev. (Fotoğraflar: BURCU KARAÇAM / KENANİSPİR) On vaftiz, bir BURCU KARAÇAM ığer bir tepeye doğru tırmandık | ve kendımızı şehrin bir başka ! kenarmahallesı olan Ay Dımıtri'de bulduk. Buradaki halkın tamamı Rum. Sakin görünüşlü ihtiy arlar, dal gibi delikanlılar, melodili konuşmalan ile havayı dolduran saçları örgülü kadınlar, ortalıkta serbestçe dolaşan domuz ve tavuklarla oynayan kurnaz yüzlü ufak çocuklar." Edmondo de Amicis "Constantinople" adlı kitabında böyle tasvir eder Tatavla'yiDar sokaklan ahşap evleriyle ünlü Osmanlı Istanbul'unun tanınmış Rum semti olan Tatavla şimdilerde Kurtuluş olarak anılıyor. Kiliseleri, ayazmalan, çeşmeleri, Rum îlkokulu ve spor kulübü ile o dönemdekı tanhınden izler taşıyor Kurtuluş... Istanbul 'un nüfusu yüzde yüz Rum olan tek semti Tatavla 'da bugün büyük çoğunluğu Anadolu'dan gelenler oluşturuyor. Rumlar ise küçük bir azınlık olarak kalmış. Müslüman Istanbulluların "Küçük Atina" adını verdikleri Tatavla 1920'liyıllann sonlanna doğru kabuk değiştirmeye başlar. 1929'daki yangınlasemtin büyük bir bölümü kül olur. Tatavla o tarihten sonra Kurtuluş adını alır. Rumca sokak ısimlen Türkçeleştirilir. Artık Türklerin ve Rumlann birlikte yaşadığı bir semt olmuştur Tatavla. Sonra 1964 yılında çıkarılan bir kararnameyle Türkiye'de yaşayan Yunan uyruklu Rumlar sınır dışı edilirler. Bunu, Türk vatandaşı Rumlann yurtdışına göçleri izler. Ardından Anadolu 'nun çeşitlı yerlerinden gelen Türkler semte yerleşir ve semt büyük bir sosyal dcğişime uğrar. Bu değişim rüzgârından geriye kalan küçük bir Rum ccmaati bugün insan ilişkılcrinin iyicc koptuğu, insanlann birbirine yabancılaştığı Kurtuluş'ta yaşamaya devam ediyor. Ancak semtte yaşam yüz yıl öncesinin Tatavla'sından çok farklı şimdi. Eskinin iki katlı, cumbalı ahşap evleri yerlcnni çok katlı beton binalara bırakmış. Karnavallann düzenlendiği meydanlara dükkânlaryapılmış.Gazmolar.meyhaneler kapanmış. Bugün Osmanlı Tatavlası'yla Osmanlı döneminde Istanbul'da nüfiısunun tamamı Rum olan bir semtti Tatavla. Değişen adıyla Kurtuluş... Şimdi ise Rumlar öylesine azalmış ki, 6 sene içerisinde sadece 10 vaftiz ve bir düğün Ayios Athanasios aya:ımı\ı. • yapılmış. Ölenlerin sayısı ise oldukça kabank.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle