Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6ARALIK1998. SAYI663 N. Ciireli: Habcrin içine yorumu katarak, okuru yönlendirmişoluyorsunuz. Halbuki haberin objektif olması gcrekir. Kendi yorumunuzu imzanızla yaparsınız, okurya da ızleyicı bunu sizin imz.ani7İa kabul eder. Yorumu haberin içindc, haberin bir ıınsuruymuşgibi vernıek okuru aldatmak, yanıltmak ve manipiileetmektır. Sizce Türkiye'deyorumla haberin iç içeliği neden bu kadar yaygın? II. Talu: Birçok ncdeni var. Istedikleri kadar ciddi bir gazeteolduklarını söylcsınlcr, bizim gazetelerin hemcn hemen yüzde doksanının sunuş şekli tabloid. Türkiye'dekigörsellikveokumaalışkanlıklannın getirdiği bir yöntem olarak çarşaf gibi birgazete bile esası sansasyon vc sululuk olan tabloid mantığıyla hazırlanır. Dolay ısıyla, birinci sayfadaki haber, içi çok düzgün ve haber kurallarmagöre yazılmışolsadabaşlığındanspollarına kadar yorumla çıkar. Bir başka faktör isc son 7aınanlarda gazetecilerın elıtleşmesiyle birlikte herkesin köşe yazarı olınak istcmesi. Herkesin kendi fikirleri var vc bu fikırler bir köşe bulamazsa bıle habcrin içınc yorıım olarak sızdırılıyor. Bir Leylu başka cephede, bunuıı tam tersi, köşe yazarlığı bolluguvar. Birkısını muhabirliktcn gelmiş ya da muhabirliğe özeniyor ve köşelerınde fikirdcn çok röportaja, bir habcrin bir unsurunayahutbirisininverdiği belgeye yeı veriyorlar. Burada haberle yoruın iyice bırbırinckanşıyor... Tehlikesi... U.Talu: Muhabır bir haberin unsurlarını oluştururken müınkün olduğu kadar çok kışiyle konuşmaya çalışır, oluşturamadığı zaman da belkihaberi sunmaz. Halbuki köşe yazarı yazısını teslım etrnek zorunda olduğu saati de dikkate ularak ilk bulduğu kaynak, ilk bulduğu bilgi, doğrulanmamış bilgiyle Umur Talu kendisine dikte edilen bu bilgi çoğu zaman manipülasyon riskini de taşır köşesıni doldurur. Kaynaklar açısmdan baktığımızda da kaynaklar giderekpatronla, genel yayın yönetmeniyle hclc genel yay ın yönetmcni aynı /amanda yazı yazıyorsa bellibaşlı köşe yazarlarıyla ilişki kurmaya alışır ve bunu daha saglam yol olarak görür, çünkü verdiklen kadarıyla vcrmedıkleri kadarmı kontrol edebılme imkanıartar. Bu,Türkiye'de muhabirin itibarını da yok ediyor ve artık birçok gazete nercdcy se ınuhabirsiz çalışıyor. Birınci sayfa manşctlerı köşe yazılarından, köşe yazarlarının uygun gördükleri bir haber formuylaoluşuyor... Sizce iletişim fakültelcrinin eğitim anlayışı medyadaki kirliliğe etki ediyor mu? N. Güreli: Fakültelerinc gore dcgişse de genel olarak ılctışım fakültelerindeyetersiz eğitim vcrıldiğinı söyleyebiliriz. U.Talu: Zincirdeki en masum halkalardan bıri fakültelcrdekı eğitim. Bunu pasif masıımıyct anlamında söyledim,dahadinamikbircğitim belki sorunların daha az olmasmı sağlayabılırdi. Tümüu nükatmıyurum ama ilctışim fakiiltelenndeki kimi iletişimciler, kendi iletişimlerıncöncm vererek.medyayıolumlayarak, ciddi ve yaygın olarak clcştirılmesine engel oluyorlar. Derslerine girdiğim takültelerde etik dcrsinin dördüncii sınıfta verildiğini gördüm, oysa birınci yılın dersi olmalı. L.Tavşanoğlu: Katılıyorum, en masum halka ilctışim fakülteleri. Dikkatimi çeken nokta, reklamcılık, halkla ilişki lcr vc gazeteciliğin aynı bağlamda veriliyor olması. Bu kadar karışık bir eğitim verdiğiniz zaman gördüğümüz gibi köşe yazarı veya muhabir olduğunda televizyona çıkıp bir ürünün reklamını da yapabiliyor ve bununlaövünebiliyorda.^ 15 PAZARIN PENCERESINDEN Bitlerle haşır neşir SELÇUK ERKZ .1 Ikokulun birinci sınıfında olan kızım ikıde 'i bir bitlenıyor. Öncelerı sinırlenıyordum; .. ama düşündükçe bıtlenmenın oyle pek ayıp bir şey olmadığını anlar gıbı oldum! Bir kere "Pıre ıtte, bıt yığitte bulunur!" diyenTürk atasözü değil midir? Atasözlerinden hepsi doğruyu ya da yüzdeyüz doğruyu söylemez; mesela "Kenanna bak bezini al, anasına bak, kızını al." sözü... Yaşamım boyunca nıce menhus anaların ziyadesıyle latıf kızlarını gördüm... Ama bu bıtlı atasözümüz en doğru atalarsözüdür: Gerçekten bildığımız kelle bıtının sadece ınsanda (bu insan da Turk ıse "yiğit" olması kadar doğal bir şey yoktur) bulunabıleceğı, pirenın ıse hayvanlarda da yaşayabıleceğını bıologlar nispeten geç farketmışlerdır Sığır, at, eşek, domuz ve köpeklenn de kan emen ya da derıyle beslenen bıtleri de vardır ama şekıl ve boyut açısmdan bızımkilere benzemezler. Sonra Avrupalıların çoğunun "pıre pazarı" dedıklerıne bızde "bıt pazan"denmesı de bu yaratığa ulusça ılgı duymamızın bir sonucu değıl de nedır'' Dahası da var' Mahmut Makal'ın ünlü Bizim Köy'ünde ınsanlarımızın bitle nasıl içli dışlı yaşamış olduklarını okumadık mı? "..Okulu yenı açtık.. Bu ilk seneden sonra ışler yoluna gırer; oğrencılerımız bıtsız olur.. Hıç t9 duşunduğum gıbı çıkmadı Tam aksı oldu. Çocukları yoklamak için yakalannı açmaya fılan luzum yok Öğrenciler derste, toplantıda vs de parmak kaldırıyorlar; soruyorum. Arkadaşının boynundakini haber veriyorlar.. Bir gün en garibi oldu. güneşlı havada, dışarda ders yapıyorduk. Onsekız parmak kalktı. önlerındekı arkadaşfarının boynunda birer ıkişer yuzenlerı haber verdiler. Çocuk kısmı arkadaş sırrını saklamaktan çok açmayı sevıyor.. Her zaman yaptığım gibi bitli denenlerı evlerıne gönderdım... Anaları ve bacıları, çocukları soyup gömlekte ıçlikte ve donda görebıldiklerını ellerinin başparmakları arasında çat çat öldüruyorlar ve gıydirıp giydirıp geri gönderiyorlar...Bızım bir pompa var. Birkç defa öğrencılerı tek tek içeri alarak verdım pompayı.. Bırkaç şışe DDT harcadım . Ama hıç tesırını göremedim. Ne eksılıyor, ne tukenıyor. " Bitlerle ıçh dışlı yaşamımız burada bitmez: Cerrahpaşa'da asistandım.. Doğum servısınde Trakya'nın köylerinden bırınden getirilmiş bir gebelik zehirlenmesı vakası vardı.. İlk çocuguna yedıbuçuk ay gebe olan bu genç kadına uygulanan tüm tedaviler, komadan çıkmasını sağlayamamıştı. Bir gün okuması yazması kıt ama cin hastabakıcılardan bıri, "Doktor bey." dedi, "Ne yapsanız nafile.. Seher yakında göçecek!" "Nereden bildin?" diye sorduk; hastayı yatağında biraz kenara ıttı ve bıze hastayı uzun bir konvoy şeklınde terk etmekte olan bıtleri gösterdı.. Demek kı halkımız sonuna yakın tadı kaçan ınsanı bitlerin terk ettığını gözlemleyecek kadar bitli görmüşler olum döşeğinde. Bılındiği gibi, tifus hastalığı baş ya da apış değil vüeut bitinin ınsana taşıdığı bir mıkrobun yol açtığı ölümcül olabılen bir hastalıktır. özellikle savaşlar sırasında askerler ve kamplarda barınanlar arasında ve de kış aylarında, lyıce beslenmemiş mahkumların bulunduruldukları çok kalabalık tutukevlerınde görülür bu illet. 1984'te Istanbul Ünlversltesl Tıp Fakültesi'ninin Tıp Tarihi bölümünde, Tıp Tarihi doktoru olmak için başvurmuş olan Helmut Becker'in "Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Cephesi'nde Askeri Tababet ve Eczacılık" konulu tezıni ıncelemiştik: Bu tezde Irak'ta 6. ordumuzu yöneten Von der Goltz Paşa konusunda şu bilgiler yer alıyordu: "Türk doktoru Abdülkadir Bağdat'taki bütün subay ve doktorlara kendi geliştirdiği bir aşıyı uygulamıştı. Alman doktorları arasında, Dr. Abdulkadir'in bitleri ezerek oluşturduğu bu aşı tartışmalara yol açıyordu. Mareşal'ın Alman doktoru, Goltz'un aşılanmasına karşı çıktı. Birkaç hafta sonra Mareşal Von der Goltz, Bağdat'ta tifüsten öldü. Bir süre sonra doktoru da vefat ettı. Buna karşılık bütün diğer bırlıkler ve subaylar kurtuldular.." Eskiden kanatlı olan ama binlerce yıl boyunca insanda paraziit olarak yaşamayı beceren bu yaratığın zamanla kanatlarını yıtırerek, buna karşılık bacaklarında ınsanın kıllarına sağlam bir şekılde tutunmayı sağlayan kıskaçların gelıştığını, derıyı delen sıvrı delgeçlere ve etkın bir şekılde kan emmeye yarayan emeçlere sahip olduğu anlatılır zoolojı kıtaplarında. Nıçin 310 yaşları arasındakı çocukları tercih ettiğini, Atnkalı sıyahılere bayıldığı halde Amerikalı zencileri neden sevmedığını kimse bilmiyor. Mahmut Makal'ın Bızım Köy'ünde kullandığı DDT artık kullanılmıyor.Bu maddenin ınsanlara da zarar verdiği anlaşıldığından yerine başka ilaçlar uygulanmakta, ancak DDT'nin bırakılışından yani 1973'ten bu yana gelişmiş ve temız geçınen ülkelerde de bitlenmeler gıderek daha sık gorulmektedır. Mesela ABD'de yılda 12 mılyon vaka görülmekteymış.. Demekkı yenı çıkan bit ılaçları DDT kadar etkın değıller Peki, buna karşılık zehırlı yan etkilerı pek az mı? Bunlardan bırinin bazen aplastık anemiye yol açabıleceğı ve sinir sısteminı olumsuz etkıleyebıleceği Pedıatric Pharmacotherapy Monthly Review'da 1998'de belırtıldi. Başka bırının pnomonı, kas paralızıne yol açabıleceğı, dığer bırının de solunum yetmezlığıne neden olabıleceğı ılerı surulmekte O kadar kı bunların yerine çocukların başına zeytınyağı, sırke gıbı eskiden kocakan ilacı olarak belledıklerimizi sürmenın, bıtlenmiş aaç fırçası ve giysilerin kaynar suda yıkanamayacaklarını bir plastik torbada onıki gün tutup bitleri ve sirkeleri açlıktan öldürmenin daha uygun olacağını söyleyenler çoğalıyor. Çanaklardan ve kanallardan aktarıp seyrettiğimiz gavur dokümanterlerınde uzak diyarlardakı balta girmemış ormanlarda yaşayan maymun atalarımızın arasında yürürlükte olan en önemli ve sürekli dostluk pekıştırıci sosyal faaliyetin birbirınin bitini ayıklamak olduğunu görmüyor muyuz? Herhalde bu mübarek yaratıklar, bize insana dönüştükten sonra gelmedi; bunlar bize muhtemelen taa maymun atalarımızdan miras kaldı. Heraçıdan doğala eğılım gösteren, doğallığı yeğleyen, doğal yaşam diyerek televizyonlarda oniki saat nefes tüketenlerin her şeyden evvel bu konuyu incelemeleri gerekir. Sonra, çağımızda insanlar arasında sevgisızliğin, bencilllğln giderek çoğalması, komşunun derdiyle ilgilenenlerin azalması, birbirinin gözünü oyanların, birbirine kazık atanların sayılarının artrrıası karşısında çare düşünenler, "Acaba bıtleri yapay, yan etkili ve insanlara, çocuklara zararlı ilaçlarla gıdereceğimize, zaman zaman bir araya gelerek mesela bir şöminenin karşısında ve Bach dinlerken, birblrimizin bitini ayıklamaya yeniden başlasak, Insanın insanı içten ve candan sevebilmesinin yolunu açmış olamaz mıyız?" diye düşünmelıdirler! ^