Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 PAZARIN PENCERESİNDEN Zürafa Sokağı SELÇUK EREZ VV mesela kuyruklu pıyano * f ^ 9 i b i ' rnatbaa gibi, yontu sanatı gibi, • ,J! demokrasi gibi "zürafa" da ülkemize geç gelmiştir: Enderunl Çuhadar llyas Ağa'nın "Tarih'i Enedrun" ya da "Letaifi Enderun" adıyla bilınen anıiarı, Cahit Kayra tarafından dllimize çevrilmıştı (Güneş Yayınları, 1987). 181220 yılları arasında Osmanlı sarayında olup bitenleri anlatan bu eserde "Mısır Valisinin Padişah'a gönderdiği zürafa"dan söz edilir: "Habeşistan'da bulunup güzellıklerle dolu Rum beldesinde adı var, kendi yok olan zürafa denilen Mubarek gövdeli hayvanlardan bir tanesinl... Mehmet AN Paşa ele geçırip ....denizden gönderdi. Padişah'ın ülkesinde şimdiye kadar görülmemiş olan ve benzerinin bulunması mümkün olmayan hayvanı herkes bir an önce görmeye çalışıyordu. Bazıları da, "Bu gibi hayvanların seyredilmesi zorunludurl" dedi. Bu yüzden pek çok kimse hayvanı görmek için iskeleye indi. Rebiülevvel'ln 23. günü Padişah, hayvanın geldiğini duyunca, emr ve ferman etti. Hayvanı, Çinili Meydanı'nda huzura aldılar... Bütün enderun ağaları toplanıp seyıre gıttiler... Bu arada adı geçen valının ıçtenlıkli davranışı ayrıca saygınlığını arttırdı Başı öküze, boynu deveye ve gövdesi kaplana benzerdı. Bilindiği gibi Acem zarifleri, "Eşter ve gav ve pelenk" yani "Deve, öküz ve kaplan" demışlerdir. Bundan sonra... Padişah, huzurda bulunanların bu konuda konuşmalarını istedi. O zaman güldürücü muhasipler, ...davranışları ve yürüyüşlerl ile tanınan bazı ağaların ya da halktan kişilerin kimisinin bakışının, kımısınin koşuşunun zürafa ile benzerliklerini anlatan bir sürü esassız sözler söylediler." "Zürafa" kelimesi dilimize Arapça'dan gelmiş. Araplar'ın bu yaratığa "zürafa" yani "hızlı koşan" adını vermelerlne karşılık, onu ilk defa Isa'dan 46 yıl önce gören Romalılar'ın "cameleopard" yani "develeopar" demeleri, daha çok Enderunlu llyas Ağa'nın ve Acemlerın tanımına uymaktadır. Mısırlıların bu yaratığı Isa'nın büyükbabasından önce tanıdıkları kesin: Bazı pıramitlerde bulunmuş eşyada deve kuşu resimleri var.. Yeryüzünde dolaşan yaratıkların en uzunu olan zürafalar Afrikalıdır. Erişkinlerinin boyları 5.5 metreyl bulabilmektedlr. Zürafa ile bizden yüzyıllarca önce karşılaşmış, onu bilimsel olarak sınıflamış, onu hayvanat bahçelerinde besleyip yaşatmış, üretmiş Batılılar arasında da bu yaratıktan esinlenen esinlenene! Bınlerce ömekten birkaçı: Mesela, Fay Dunavvay'ın başrolünü oynadığı, Bil Paxton ve Rence Zellvveger'in rol aldıkları yepyeni bir komedinin adı "64 Zürafa" imış. Salvador Dali'nin 1937'de bizde Arşak Palabıyık olarak bilinen komik film yıldızı Harpo Max ve bıraderlerinin oynaması ıçın yazdığı senaryonun adı, "Ata binmiş zürafa salatası" ıdi. MGM stüdyolarınca fazla sürrealist bulunduğundan reddedilmiş olan bu senaryoda olay, 20 metre uzunluğunda, kenarlarında her biri kristal bir basamak üzerınde duran ve ellerınde mumları yakılmış şamdanlar t'aşıyan cücelerin sıralandığı bir yatağın ortasına uzanmış bir kadının ve bu yatağın çevresine yerleştırılmış masalarda yemek yiyen misafirlerin görülmesıyle başlamakta, Arşak Palabıyıkyan cucelerden bırının kafasında bir ceviz kırdıktan sonra şemsiyesini açınca aniden seller bastırmakta, fırtına kopmaktadır... "Zürafa" en son ABD Senatosu Sözcüsü Newt Gingrich'in yankılar uyandıran bir beyanatıyla politikada da yer aldı: Gingrich, "Erkeklerin zürafa avlayıp hendeklerde domuz yavruları gibi çamura yatma dürtüsüne sahip olduklan"nı ilerı surmüştü. California'da Fresno'da Fresno Bee adlı bir dergide yazan John Scalzi, bu iddia üzerine bir anket yapıp sonuçlarını yayınlamıştı (25 Ocak 1977): Hıç zürafa avladınız mı? (% 100 hayır) Newt Gingrich'in böyle bir dürtüsü varsa, zürafa avlarken av aletlerl mi yoksa dişlerini mi kullanacağına inanıyorsunuz? (% 52 dişlerini) Gingrich, domuz yavrusuna benzer mi? (% 54 evet) Peki, Gingrich'i avlamak ister miydiniz? (% 58 evet). Zürafayı bizden yüzyıllarca önce tanıyan ülkelerin edebiyatından bilimsel yapıtlarına kadar birçok yerde bu yaratıkla karşılaşmanız olasıdır; siyasetçisinden, kuyruğu dikey yerleştirilmiş piyanoları icad edenlere kadar bu ılgınç hayvandan esinlenmiş dlanlar vardır... Peki bize bu kadar geç gelen zürafaya ne oldu? Cemaziyülevvel'ın altıncı Çarşamba günü Gülhane Meydanı'nda Padişah huzurunda düzenlenlenmiş bir eğlencede zürafadan çok korktuğu bilinen Enderunlu Abdi Bey "Zürafa kutsal ve mübarektir; elıyle gezdıren Müslüman dünyada zarar ziyan görmezmiş!" diye kandırılıp yanına götürüldüğü zürafaya zorla bindirilmış; hayvan koşunca öleceğlne inanan zavallı Abdi Bey'ın feryadına enderunlular çok gülmüş...Sonra? "Zürafa denen hayvan sıcak yerlerde yaşayan bir hayvan olduğundan ne kadar Saray ahırında gereken özen gösterildiyse de Islambol'daki havada yaşayamayıp öldü.. Içi pamukla doldurulup Enderun Hazinesine kondu..." Zürafa, kültürumüzde nasıl yer aldı? M. Zeki Pakalın'ın "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü"ne (ME Basımevi 1946) bakarsak "Zürafa, mecaz yoluyla sevicilik eden kadınlar hakkında kullanılan bir tabir olmuş.. Istanbul Ansiklopedisı'ne göre de Galata'da, bu hayvanın adını taşıyan sokak, genelevleriyle tanınmışmış; yüzyılın başında burada hoşbeşin bedeli otuz kuruş, sabahlamak da bir lira ımiş.. Niçın şaşalım? Demokrasi de bıze böyle yüzyıllarca rötarla gelmedı mı? Önce rezil etmedik mi, adını kötüye çıkarıp genelevlere düşürmedik mi? Onu ciddiye alacağımıza, üstüne olmayacak adamları oturtup koşturmaya kalkmadık mı? Bugüne varıncaya kadar bırkaç kez bakamayıp, besleyemeyip ölmesine neden olmadık mı? Sonra ölmesinin sebebini kendimizde değil de havada, suda ve başka yerlerde aramadık mı? Bugün Meclis'imize, partilerımize bakıp "bundan sonra böyle şeyler olamazl" dıyebıliyor muyuz? Görülüyor ki "zürafa" deyip geçmemeli; bir ülkede zürafaların başından geçenlere bakıp pek çok şey öğrenebılırızl..^ Kadınlar hamumı... Bedenlerin çıplaklığma kanşan bir kadın dili siniyor ortama... yor: "Hamama gelen kız güzelleşir, teni pembeleşir, eti tatlanır." "Önce kese atılır, sonralif. Kendindengeçcrsin." Hamamda en çok konuşulan konulardan biri de vücutlar ve güzellik. Kimi şişmanlıktanşikâyetçi,kimisclulittcn. Kadınlar sadece yıkanmıyor, tüylerinden kurtulmak için ağda da yaptırıyorlar. Ağda sonrası yıkanmak, cildc iyi gcliyormuş. On yedi yıldır hamamda çalısan Filiz Kanlı, hem kese yapıyor, hem de ağda. "Kese atarken sorun yok da, ağdada bağırıp çağıranlar çok oluyor" diyor. Iriyarı bir kadın Filiz Hanım.Zaten sıskalardanolmazmiijnatırdediğin. Hem ağda yapıyor, hem konuşuyor: "Bak bu kadın da çok bağınr." Tüpün üstünde kaynayan ağdayı bir bıçak yardımıyla alıyor ve kadının bacağına sürüyor. Sonra bezi yapıs,tınyor. tyice sıvazladıktan sonra, olanca kuvvetiyle çckiyor. "Ahhhh" "Sus! Almayayim da erkek gibi kıllı ol." !lk kez ağda yaptıranların, ağlama seslerine karışan tiz çığlıklar hamamı inletiyor. Sertliklcriyledcünlünatırlar.bağıraçağıra ağdayapıyorlar. C'anı yanan müşteriye inatcasınaağdanınyararlannısıralıyornatır: "Ağda yaptıran kadının tüyleriazalır. Teni yumuşar. Gözenekleri açılır, derisi gençleşir." "Ağdadan sonra bir de göbek taşına yatıp keselenirse, kaymak gibi olur." Ağda tarifesi ise şöyle: Dize kadar üç yüz bin, dizden kalçaya tüm bacak, dört yüz elli bin.Tümvüeutaltıyüzbin. Eski hamamların yerini tutmuyormuş yenileri. Yeni hamam da zaten yapılmıyormuş uzunyıllardır. Biryandantorununusabunlayıp bir yandan konuşan y aşlı kadın dertl i: "Aynı tas aynı hamam, ama şimdi insanlar nemrutsuratlı." "tnsandagülmeyeeğlenmeyehalmikahyor?" Gelin olup lstanbul'a ilk geldikleri yılları anımsıyor. "O zamanlar haflada en az bir kez yıkanmayagelirdik." "Ben şimdi de her hafta geliyorum, ama konu komşu ayda bir gelir ya da gelmez." Hlcktrikli şofben, duşakabin ve saunalar henüz bu kadar rağbet görmezken, hamama gitmek eski zamanların en vazgeçilmez eğlencesiydi. Oysa bugün turistler dc olmasa çoğu hamam, müşterisizliktenkapısınakilit vurmak zorunda kalacak. Hamamlar, sumedeniyetininenbelirgin kanıtlan vc belgeleri belki... Roma ve Osmanlı'da hamamın gündelik hayattaki önemini Nermin Haskan, "tstanbul Hamamları" adlıkitabında eski hamamlarasuyun 3035 kilometre uzaklıktan yalnız akıntı yoluyla getirti I di ği n i anlatarak vurguluyor: "O devirlerde su getinnek, hamam yapmaktan zordu. Su kaynağını bulamayan yaptıramazdı. Evvela abkeş dediğimiz su mühendisleri Istanbul'un dışında su ararlardı. Bulunan kaynak, borularla getirilir ve kanallarakatılırdı." Haskan, kitabında hamamların oduna ihtiyacıfazlaolduğundanbirçokkoruluğunzarargördüğünü de yazıyor: "Mesela 19. asrın ikinci yarısında, Büyük Çamlıca'nın muhtes,em korusu, 250 lira karşılığında, Üsküdar Büyük Hamam sahibine satılmıştır. Satılan bu koru, Ivaz Fakih Vakfı 'nda idi. Bugün Sarıkaya mevkiinde görülen 34 çam ağacı, nasılsa bırakılmıştir." Nermin Haskan, tstanbul'daki 237 hamamdan bugün sadece 60'ının faaliyetini sürdürdüğünü saptamış. Bunlardan on ikisi, 1990'dan sonra, eski durumlarını muhafaza etmek kaydıyla çarşı olmuş, dokuzu da müşteri azlığından ve masraflarını karşılayamadığından kapanmış... Bir kısmı dakapanma hazırlığınabaşlamış. Saat 17.00... Kadınlar, hamamı birazdan terkedecekler. Saçlarını tarayıp, kurulanıyorlar. Havlularkatlanıpçantalarayerleştiri1 iyor özenle. Son olarak gazozlar patlatılıyor. Adetmiş...^