Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5OCAK 1997. SAYI 563 lia'sındansözcttim. Hellman,dahasonraam olarak yayımlarbukonuyu.tşigücü olmayan bir araştırmacı, anıda geçen tren saatlerini Almanya'ya gidcrck araştırır. 50 yıl önceki trcn saatlerini gösteren tabloya baktıklarında görürlerki,Hellman'ınyazdığısaatlereuymamaktadırbu! Hellman'ınbuanıyı uydurduğunu, gerçekteyaşamadığınıilanederler. Amerika'da büyük bir olay olur bu konu. Hellman gözdendüşer. Bu tartışmalann arasından genç bir Amerikalı kadın tiyatro yazan çıkar dcr ki "Hiç umurıımdadeğilJulia'nıngerçekolupolmaması.Hellman'ınarkadaşıdırveyakendisidir. Onu okumaktan o kadar zevk aldım ki, o olmasaydı hayatımdaeksiklikolacaktı". Bu fikrctamamenkatıldığımısöyledim. Aynca Türkiye'de katıldığım, Yapı Kredi'nin düzenlediği "tskemle" panclinden bahsettim. Bizim yaz sinemalarında çocukluğumuzda ahşapolansandalyelerianlattım.O"sandalyeler" üzcrinde neler yaşadığımı, o filmleri seyrederkenkadınlanniççckişıylcnelcrden hoşlandiklarıni, erkcklerin kadınlara nasıl baktığmı öğrendiğimi ve sandalyelerüzerinc bir, iki sayi'a başka şcylerden sÖ7 cttim. tskemlekonusundanörnck veri^inıinbirnedcni de, böyle bir panel in ülkemde gerçekleşebildiğinionlaraduyurmaktı.Çünkühâlâbize yöneltilcn sorular gencllikle geçmişimize yönelikti. Şuandakiyaşantımızadaırhıçbir şey bilmediklerim farkcttim. 1 lollandalı yazarın girişi çok hoştu; o da bizim May Hower'da kaldığımız koridoru anlatti. () koridorunyalnızlığı veuzunluğubizihepetkiledi. I latta ben bir fotoğrafını çekip kapıma yapıştırdım." nüyor bu konuda. Hayat sanata yakın mıdır? "Hayır, hayatın sanata yakın durduğunudüşünmüyorum. Hayatın çokgcrçekolduğunu ve hiçbir sanata yakın olmadığını düşünüyonım. Onu öyle görmek isteyen bizler onu oraya çekiyoruz. Sokaktaki adam için hayatın hiçbir şiirselyanının olduğunu sanmıyorum.." Uzuner'in fantastikkurgularını yaratırken hayatın yalın, kaba gerçeklerinden çok uzak kalmadığınıbiliyorum. Uzuner'in öykülerinde uçuş serbesttir ama o uçuşuyapan kahramanlarsonuç ta ayaklarını yere değdirecek olayları, ilişkileri yaşamak için bu olguyu gerçekleştirirler. Bu yüzden yarattığı karakterlere de çok özen gösterir Uzuner. Onlaı ı deney masasına vatırır. Soyağaç larını çıkarır. Oyle ki... Uzu ner'dendinleyclimmi?"Öylekı karakterlerimin soyağaçlannı çıkarırken, romanda görülmeyecek bırbüyükannenin hangi kökcnden gelip, neyi yiyip neyi içtıği, hangi şartlarda sevdiğini bılmek zorundayım. Önce karakterlerimi çok iyi tanıyorum kurguyu yaratırken. Tanıdıktan sonra serbestbırakıyorumonları.Kendileriyazıyoröyküyü. Bensadecc görsel olarak seyrediyorum. Yani onlarbaşlıyorlar filmi çekmeye, ben seyrediyorum. Çünkü o kahramanlar kuvvetli olurlarsa Göremediklerimiz... beni yanıltmıyorlar. Bunun nedenişu: HğerkahramanınızıdeneyselbirşeHollandalı yazarın koridorla ilgili denekildeıyidonatamazsanız, öykününbiryerinmesinde Brezilyalı yazarbirkarakterolarak girmişti yazıya. Uzuner'lc birlikte sonra sor dcbeklenmedikbirşeyyaparbuhemokuyumuşlar Brezilyalı yazara' Böy le mi oldu?' di cuyu şaşırtır hem öyküye olurmadığı için ınandırıcıolmaz.""Peki.sonbellimidirbaşye. "Öyle mi olmuş" diyorum mcrakla. "Hata" diye sorduğumda "Hayır, söy lediğim gibi yır veya evet diycmiyordu. Hatırlamıyordu sonu onlar hazırlıyor. Onları izliyorum ve bu çünkü" diyerek nedenıni açıklıyor: "Artık yüzden bazen yardıın edemediğim bir kahrahatırlayamazdi çünkü okunan metinle, kendi man için çok iizüldüğüm dcoluyor..." geçmiijikari!jmii,ü."örneklemelerle, ironiylc, kahkahayla dolu tartışma sonucunda şu "Benım Adım Mayıs", "Ayın En Çıplak yargıya vannışlardı: Kurgu olmayan bir şeGünü", "Güneş Yiyen Çingene", "Bir Siyah yin, bir yazar tarafından sonunu kadar gerSaçlı Kadının Gezı Notlan", "Iki Yeşjl Susaçckçibirşekilde kurgu olmadanyazılamayamuru", "Balık Izlerinin Sesi" adlı kitaplara cağı. Yine dc bir açık kapı bırakmışlardı; imzasını atan Uzuner'i Iovva'daki edebiyat 'Büyük birolasılıkla...' çevreleri anlatım açısından L.atin Amerikalıların yazdıklanna yakın bulmuşlar. Magic Bir yazarın gözündeahşap bir iskemlenin, Realizm(Sihirligerçekçilik)denilenakıma upuzunbirkoridorunyolaçtığıkurgusaldüyakın durupdurmadığı hakkındakcndisine şünce, hayatın gerçeklerine bclki en yakın olanıdır. Gördüklerimizdenziyade göreme düşünüyor? "Beni o kategoriye koyınak istediler ama benim bir ayağım kesinlikle ycre diklerimiz değil midır bizi hayata taşıyan? basmalı öbürii uçabılırbiryerlerde.. O yüzSözcüklerinşiiridirhayatıanlamlandıran,sanatsal boyuta süriikleyen... U zııner ne düşü den gerçekçiliğimi Latin Amerika'nın 'büyülü gerçekçiliğinden1 çok farklı olduğunu düijünüyorum. Çünkü DoğuAkdenizli bir kimliğe sahibim ben. Bu çok önemli bir olgu. Biz bir kere Avrupa'ya yakın büyüdük. Dünyanın merkezi olarak kabul edilen Avrupa kültürüne baktığımızda o bakımdan biz dahagerçekçiyiz diye düşünüyorum. Hem dünyanın bir ucundaolmak, hem de dünyanın merkezi sayılan bir yerlere yakın olmak, çok kısa bir sürede oraya gidebileceğini bilmek bir kere adamın ayağını yere bastırıyor. Bu belki çok psikolojik gibi gelebilir ama öyle deği I! Çok benzer yanlarımız var Latin Amerikalılarla fakat biz hiç koloni olmamışız. Çünkü büyük bırdcvletin'arka bahçesi' olmamışız. Şimdi öyle olmaya çalışıyoruz belki ama bizim kendi kültürümüz de, arka bahçelerimiz de var. Ve bunun getirdiği çok farklılıklaroluyorgerçckte." Deneylerçoğu kez şaşırtıcı Uzuneryeni kitabına, Kumral Ada Mavi Tuna adını vermiş. 13 yordum. Dahaönceböylebiryığın programa katıldım. Daha gerçekçi sonuçlarladöneceğimi sanıyordum ama öyle güzel dostIuklarolduki,inanıyorumba7ilarıylabirgün,biryerlerdetekrar rastlaşacağız,buluşacağız...Kalbimin önemli hücrelerini orada bırakmışgibi hissediyorumkendimi vc bu hiç beklemediğim bir şeydi. Son gece, dostluk anlamında, en iyi tanımlayacaktır orayı. Bu dcmek değildir ki, 40 kişi birbiriyle çok iyi dost oldu. Aramızda sadece merhabalaştığımız veya merhabalaşamadığımızyazarlarda vardı. Yazdıklarıyla hiç ilişkimız olmayan insanlardabulunuyordu. Son gece mutfağımda'Türk KahvesiGecesi"düzenledim. Bengenelliklenereye gidersem gideyim cezvelerim, fincanlarım ve kahvemledolaşınm.Ogecebanageldiklcrinde bir önkonuşma yaptım. "Hiçmistikdeğilimdiramace7vem, Türk fincanlarım ve kahvemle dolaşırım dünyayı. Sanırımbubaşlıbaşınazatenbirmistisizmdir" dediın. Aynca nazar boncuğu da götürmüştüm yanımda. Nazar boncuğununda bizim topraklara özgü bir şey olduğunu, dığcrlslam ülkelerinde olmadığınısöyleyipbirertanekendilerinehediyeettim.Çokhoşlarına gitti bu. Mutfakta onlara Türk kahvesi yaparken, kahvenin kokusu gecenin içinc girdı. Eski Osmanlı kültürünc dahil Arnavutluk 'tan gelen bir yazar 'kahve falı vardır' deyince tek bir fincanın içinde çıkan şekıllerc göre, heryazartekertekerelinc alıp kendi hikâyesini anlatmayabaşladı. Herkesbirşcyler uyduruyordu. Ama uyduran kişıler 'profesyonel yazar' olduklan için o kahve fincanı, herhaldc hayatında hiç bu kadar yazarın kendisine bakıp hayaller kurduğunu, öyküler yarattığınıbirdahagöremeyccck..." Sadece kokıı dcğildir Uzuner'in öykülerinde kimlik değiştiren.. Renkler, sesler de bütün göndermelerini yapmaya hazırlanırlar kaleminin ucunda... Salt haliyle bilc rcngi, kokuyu, sesi anlatmak mümkün müdür sözcüklerle? Zordur tabii.. Onun için ilgilenir olaylarla. Bu ilgisinin nedenini şöyle açıklıyor bana.. "Birhareketi.birduyguyu sesle, renkle,kokuyla nasıl anlatırımı sorgulamak ve bununla ilgili çalışmalar yapmakla kendimemeydanokuyorumbiryerde.." Son sorum,okuruylabaşbaşaymışgibi lovva'yı çok kısa cümlelerle anlatmak istese nasıl anlatır. Her cümlenin sonundaduraklayarak Iowa'yı şöyle betimliyor"Iowa... Sııba1 hannı yaşadım lowa'nın vesonbaharı ç.. ' ieven birisiyim. lowao yüzden kırmızı, san, turuncu renklerin olduğu bir yer.. lowa nehri Mississippi nehrinin bir kolu. O nchre bakan bir odada yaşadım üçay.. Çok güzel bir sonbaharı karşılıyordu yaşadığını oda. Prairie Lights Bookstore adında şahane bir kitabevi. JavaHousededikleıi kahve...Çok tatlımısırlar..." Uzunerbu tasviri yaparken bana, biraz öncebenimlepaylaştığı lovva'nınserinsonbahargeccsiniılıtansımsıcak.köpüklü,mis gibidumanıüstünde,dostluklarıdepreştiren kahvenin kokusu geliyorburnuma..Gabriel GarciaMarquez'inhenüzmcşhurdcğilken, Bogotalı yazar olarak tanıdığı, May Flovver'ın o upuzun koridorunu çıplak ayaklanyla dolaşması geliyor gözümün önüne.. Marquez o sıralarda yazıyordu "Yüzyıllık Yalnızlık" adlı romanını.. Marqucz'le aynı yıl lovva'yadavct edilen Nazlı Hray anlatmıştibuünlüyazanbanabirröportaj esnasında... Koridor, iskemle, kahve kokusu... Aklın gizi olarak girerler öyküye.. öyle bir giz ki, yaşanılmış olmasa bi le okunmadığı takdirde hayatımızdabireksiklikolacağınıhisscttirir bıze...^ BUKET UZUNER Ankara'da doğdu (1955). Değişik ülkelerde öğrenim gördü, araştırmacı olarak çalıştı, ders anlattı. Hacettepe, Bergen, Michigan, ODTÜ ve Tampere Teknik Üniversitelerinde çevrebilim dalında uzmanlaştı. Iskandinavya, Amerika, Kanada ve Cezayir'de yaşadı, uzun tren yolculukları yaptı. 1977'den beri edebiyat ürünleri yayımlanıyor. Yayımlanmış altı kitabı bulunan Uzuner, Türk edebiyatında postmodernizm ve neosürrealizmin temsilcilerinden kabul ediliyor.^ sonuçlara ulaşabilir. Deney esnasında keşif yapabileceğininümidinitaşımakbirserüvcn tadını duyumsatır insana. Uzuner' in de böyle bir serüveni yaşadığını sanıyorum." Doğru ınu düşündüklerim?" "Çok doğru bir noktayı belki bilcrek veya hissederek söylüyorsun"diye başlıyor söze ve o süreci şöyle anlatıyor "Çünkü ben hcporganik bilimlerleuğraştım. Organik bilimlerle uğraştığın vakit biyoloji veyabiokimyadabeklcnmeyen sonuçlar çok fazladır. Mekanik deneylerden farklı olarak hiç beklemediğin türde yosunlar,bakterilervs.oluşabilir. Isıyıyanlışyapmışsındırfalan.O yüzden böylebir serüveni yaşadığımı yine o ilgili oldugumalanla açıklayabilirimancak.." lowa'nın kokuları... Uzuner, öykülerinikurarkenpostmodem biryaklaşımlakurarçoğukez,sürrealistbir tavrı izleriz satırlarında.. Burnumuzda mis gibi tüten kahve kokusu, sözcüklerinin o şaşırtıcıdeneyselliğinde başka boyutlara götürürbizi. Kokukimliğinideğiştirir;dostluğa değer, aşka uğrar, vedaya yol alıp, vefadaağlatırbizi.. Bu yüzden merak ediyorum Iowa denilinceburnunahangi kokulargeliyor?.. Birkaçkelimeyleyanıthyorsorumu"Kahve, kitap ve dostluk kokusu..." Dostluk kokusu cn çok hangi gün burnuna çok keskin geldi diye sorduğumda "songecemizianlatırsam belki o kokııyu duyarsın" diyor gülerek ve Iowa'da üç ayı içiçe yaşadığı o yazarlarla ilgili düşüncelerini şöyle anlatıyor "Onlarla bu denliuyuşabileceğimidoğrusuhiçbeklemi