Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Ulis 'in Bakifi, Theo Angelopoulos'la (sağda) seyirciyi aynı duynularla butcjtirdi. 1. Dünya Savaşı'nı belgeleyen karelerden Yugoslavya iç savaşına... Yunanlı yönetmen Theo Angelopoulos'un Ulis'in Bakışı filmi, Homeros ve Joyce kanşımı bir kokteyl. çabuklaştırarak şiddcti kucaklaması neden? Bizyokolmayayazgılıinsanlarsonsuzluğu birbirimizi yoketmeyle mi yoksa dostluk, duyguların paylaşımı, insan olmanın bize yüklediği artı değerleri kullanarak mı sağlayacağiz? Biz nezaman tam anlamıyla birbirimizi anlayacağız? Tam anlayabilmeyi başarabilsek bunun verdiği haz yoketmeyle mi yoksa bize bahşedilen hayatı keyifli bir birliktelikhalindesürdürmeylemisonuçlandırdı? Bu keyifli birlikteliğin anılarını bizden sonrakilere anı olarak bırakmanın zevkinı düşünmek de üstelik cabasıyken... Angelopoulos'un görsel karelerindegerçekleşeno masum, ilk bakış, obakışınzihnime yüreğime akıttığı acı dolu hayı flanma bu sözcükleriyazdınyorbana... Filmin ana izleği, 1. Dünya Savaşı'nı film karesiyle belgeleyen Manakis kardeşlerin kaybolanüçbobinlikfilmlerininpeşinedüşen ABD'de sürgün yönetmen A'nın etrafında dönüp dolaşıyor. Anayurduna dönen A, bu bobinlerin izini sürmek uğruna yakın gecmişte yaşadığımız Yugoslavya'daki iç savaşın içine düşüyor. Onun derdi kaybolan bu filmleri günışığınaçıkarmak... Rüzgârınsavurduğu yaprak misali, bir inancın peşine düşmüşoradanorayasürükleniyor...Inancın içsel monoloğuyla zenginleşen, güçlenen hayata karşı alınan tavırla, hiç hesaptaolmayan. birdenbire fırtınaya çevrilen rüzgânn yaprak misali, bireyi inançlarıyla birlikte oradan oraya yalpalatması, savurması... Dışsal dünyayla çatışan içsel dünya Saraybosna'nın bombadan harap olmuş, metruk, yıkık dökük binalarının arasında, terkedilmiş boş sokaklarında"üçbobinlik film uğruna" tehlikeleri göze alış... Siren sesleriyle sessizliği bozulan metruk sokaklarda, nefes nefese, beş. adım ötesinde patlayan bombalardankılpayıkurtulmanın bir katnyon enkazının gölgesinde soluklanışı... Niye? Üçbobinlik film uğruna mı? Yoksa hayatın içinde o bobinlerin gönderme yaptığı "başka bir değerler sistemıne" doğruyol alış mı.tehlikeyı, ölümü boşlayış? İnançtan mı yoksa... Umudun saklandığı yer NEVİN ÜNALIN ir kitap okudum bütün hayatımdeğişti"diyorduYeniHaı: yat'ınyazanOrhan Pamuk... Tek bireserokumakla "Tüm bir hayatın değişebileceği" savını ortaya atmak oldukça iddialı gözükebilir. Bu izleyicininçapıylaveeserinyaratıcısıyladailintilidirkuşkusuz... Amabilinenbirşeyvardırki, sanatçı ve izleyici ortaya konan eserin kurgulanmasında, katılım sağlanarak paylaşılmasındaortak bir süreci yaşarlar. Hayatın sorgulanması, gündelik, sıradan degerlerinin dışında imgelem gücüyle zenginleştirilmiş sadece insan olmanın mükemmelliğiyle yaratılabilecek, düşün gücüne dayanan ikinci birdünyanınkapısınınaçılmasıdırbu.Neolduğumuzun,neolmadığımızın,yanlışlanmızın, sevaplanmızın, günahlarımızın, eksiklerimizin, fazlalarımızın sessizboyutlarda irdelenmesi, beraberce, elele yapılan gizemli birsöyleşidirbu...Gözgözegelip,hiçkonuşmadan, içsel monologlar ve diyaloglarla sürüp giden yüzünü görmediğimiz ama yapı ii B\ 1 tıyladüşüncesinin, duygusunun resmini yapabildiğimizkişiylekarşıkarşıyaolmaktır... Kısa bir süreönce sinemalanmızda gösterime giren Yunanl ı yönetmen Theo Angelopoulos'laböylebirbirlikteliğiyaşadımben... Odissea'nınBakış'ları(Leregardd'Ulysse) değdi gözüme... O bakış binlerce yıl öncesine dayanan birbakıştı... Homeros'unOdysses'iningözleri 3.5 saatboyuncarahatbırakmazken beni, James Joyce'un "Ulysses"indeki Mr. Bloom'un gözleri, Angelopoulos'daki A'nın (Harvey Keitel) gözleriyle karıştı...lnsanlığınyaşamiçindekiserüveninin zihinsel yolculuğundagözümün perdesi, Angelopoulos'unilkgörselkaresiylearalanmaya başladı... Zihin her karede duyguları eşeledi. Duygu ve zihin ortak yanları keşfedip Homeros, Joyce, Angelopoulos kanşımı bir kokteyli birlikte yudumlarken pupa yelken, dingin, dalgasız, masmavi engin bir denizde, masmavi birgemiyledüşünceserüveninin rüzgârlarıyla masmavi yelkenlerini şişirdi... Angelopoulos'un ilk görsel kareye yerleştirdiğigemiydibu... Engin denizınufkunda kaybolacak sanırken film karesinin solundan.sinemaperdesininkaranlıkboşluklarındakayboldu. Maviningöndermeleriduyguyuçağırdı... Duygularumudu... Umut,kaybolangemiylesarmaşdolaş,...Umut,gemiyle birlikte hayatın bilemediğimiz bir köşesine saklanırken zihin sorguladı hayatı... Neden? Herşey(umutlar)denizgibi masmavi, sonsuzluğa yelken açabilecekken neden hayatın biryanmdanboşluğa, hiçliğedoğru akıpkayboluyor? Neden umutları sonsuzluğa yelken açtırmayıdeğilde,mavibirgemininağırseyrinde, yavaş yavaş hiç oimadık, hiç beklenmedik bir şekilde yokedip hüznü estiriyoruz yüreğimizde... Bu bir insanlık durumu mu? Biz buna mı yazgıhyız? Umudun kaybolup, biryerlere saklandığı, savaş, şiddet, kavga, akan kanlar, patlayan bombalar, eşitsizlik, kimin icadı? Bizaşkı,sevgiyi, inancı, ideolojiyi hayatı güzelleştirmek uğruna icat etmişken bunun tam zıddı davranışlara ruhumuzu teslim ediş neden? Zihin bunca düşünceyi, buncakurguyu,buncapaylaş,mayıkurabiliyorken, bunun tam karşıtı bir olguyla, ölümü Filmbirçoksekanslaörülmüş. Böylesahnelerin birınde, bobinlerin izini süren kişiye şöylebirsorusorardiğerkahraman,"Butehlikeyi göze alış inançtan mı yoksa çaresizliktenıni?"diye...lnanç veçaresizlik zihne bütün göndermeleri yol lar... Duygu coşar, zıplarveaçıklaryüreğindekılerı...Çaresizlikdc, inançdaaynıkapıyaçıkmıyormu?Kaçınılınaz hiçliğedoğru yol alan hayatındireksiyonunu, sonsuzluğa doğru çevirmek ıçin yapılan bir hamle değil mi inanç? Bu hamle bira/ daçarcsizliğinkıvrandıncısancısındandoğmuyormu? Acınıngüzelolanbırdeğcrleyoğurulması değıl mi bu ilerıye atılış? Kvet Angelopoulos zihne tüm busorularısorduruyor yavaş kamera çekimleriyle gerçekleştırdiğı karelerde...Karelereegemenolanenaltıçızıli mesaj; insanın yalnızlığı... Sınırlann kontrolunu zorlaştıran savaş, bir ülkeden, bir ülkeye geçerken ağırlaşan şartların altında ezilen birey in, aynı zorluğu y üreğinde hisseden diğer kişiyle paylaştığı duygu sıcaklıkları. paylaşımlar, bir anda bir ömre bedel "bir dostluğunbile"oluşabileceğinedair ikikişi arasında oluşansıcakişaretler... Yalnızlığın, çaresizliğin bir kenara doğru itelenişi iki kişi tarafından... Yalnızlığın mavi geminin sinema perdesinin karanlık boşluklarında kaybolması gibi, bir kayboluşu yaşaması... Bir ümidin y ürekte alevlenmesi, coşkul u bir şekilde "dostluğun" hayatın tartışılmaz bir değere doğru yücelişi... Yüceltilmesi... Bu düşünceler bana nasıl geçti? Film peşine düşen yönetmen A'ya sının geçirten şoförle, A arasında kurulan diyalog ve gene sının geçmek isteyenbirkadinın aynı arabada gerçekleşen üçlü yolcuiuklarıyla! Sınırgeçilir... Kadın kentin merkezinde iner arabadan...Kocabirmeydanınortasında,küçücük bavuluyla, kocaman yalnızlığıyla yakınını arayan İcadını kamera önce yakın çekim, sonra meydanın devasalığım da içine alarak görüntüler... Yalnızlık yüreğe işler, zihin sorgularveyargılar. Niye,neden diye? Angelapo