22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 HAZİRAN 1995. SAY1 480 yorsa kendi çocuklannın da iizerlerinde o giysileri taşımalanndan yanaydı. Birgün birkaç köylü evlerine gelmiş, o arada temizlik yapmakta olan Lütfiye Hanim, ayaklannın değdiği yerleri gösterip, "Ay basmayın" diye bağırmıştı. Köylüler daha sonra kaymakamlığa gitmişler, görüşme sırasında olanlan anlatıvermişlerdi: "Kara kaşlı kara gözlü Ne şirin verdi sözü Kaymakamın kansı trezil etti bizi" Mualla iki buçuk yaşındaydı o tarihlerde. Rahmi Bey, köylülere birerçift ayakkabı armağan etmiş, konu da böylece kapanmıştı. Rahmi Bey, Serbest Fırka'ya geçmiş, Sabahattin Eyuboğlu Fransa'ya gitmiş, Bedri Rahmi Eyuboğlu da ressam olmak için lstanbul'u seçmişti. Ortaokulu bitiren büyük kızkardeş de lise çağına gelmişti ama Anadolu 'da ona uygun bi r okul yoktu. Aile Istanbul'ataşındı. önceŞehzadebaşı'nda oturdular, Bozdoğan Kemeri ve Soğanağa'da. lstanbul Kız Lisesi 'nde okudu Mualla. 1941 42 yıllannda Akademi'den mezun olduğunda artık bir mimardı... Ilk işi, Hasanoğlan'da, Yüksek Köy Enstitüsü'ndeydi. Yapı Kolu Başkanı olarak görevlendirildi. Ailesi.Ankara'yayakınlığınarağmen Hasanoğlan'a gitmesine karşıydı. O aralar Sabahattin Eyuboğlu da Ankara'da çalişıyordu. "Ağabeyim'e gidiyorum" dedi Mualla, "Onun yanında misafir olarak kalacağım". Gitti de. Amamisafirliğe değil, çalışmaya... En çok başını ağntan konuy sa evlilik teklifleriydi. Tümünü geri çeviriyor, ısrarlar karşısında ise ne yapacağını bilemiyordu. O belki de ağabeylerinin eve girip çıkan arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler nedeniyle kadın ve erkeğin dost olabileceğine, aralannda ıllc de aşka ve cinselliğedayandınlmayacak beraberlikler yaşanacağına inanıyordu. Buyüzden yalındı, rahattı. Birakşam, havanın da güzelliğinden etkilenip müdüre "Mehtaba bakalım" demişti. Müdür de, "Amaaan bacun" deyip odasına gitmiş, kapısını kilitlemişti. Köy Enstitülerinden aynldığında yıl 1947'diydi.GüzelSanatlarAkademisi'nin Yüksek Şehircilik ve Mimarlık Bölümü'ne asistan olarak girdi. Aynı yıl kurulan Türk Sanat Tarihi Enstitüsü'ne geçti daha sonra. Artık bir restoratördü. Hafriyatlara katılıyor, kazılara eşlik ediyordu. Küçük Yazılıkaya hafriyatı sırasında, işçiler yanına gelip, "Aman hocam" dediler, "Dikkat et, köyün demircisi seni bu akşam kaçıracak". Birkaç arkadaşıyla birlikte demirciyi buldular. Efendiden bir adamdı, onlan dinledi ve sevdasındanvazgeçti. Gittikleri yerlerde sadece kazılarla ilgilenmiyor, yörenin otantik türkülerini de öğreniyordu. Hiç türkü sevmeyen Ahmet \ lamdi TanpınarbilcDiyarbakırtımarhancsindcyakılan birtürküyüMualla'nınsesindendinlediğinde beğenmiş, her karşılaştıklannda söyletir olmustu: "Aşağıdan gelirsürüler Gine melullaştı görela gözler Haydi helallaşak gelinler kızlar..." Onüçüncü asır kcmerlerini nasıl farkediyorsa, türküleri de öyle keşfediyordu Mualla. Enstrüman çalmıyordu ama sesının güzellığini annesindenalmıştı. Lütfiye Hanım, ilahilerokur, çocuklarına dadinletirdi. llkOsmanlıeserlen üzerineçalışmış,namazgâhlartoplamışlardı. Tekkelertamir etmiş, mahalli inançlan yakından görmüştü. Bu inançlann mimari üzerindeki etkilerine tanık olmuştu. Rakamlann önemi büyüktü inançlarda. Bu mimariye de yansıyordu. Üç ve dört rakamlan önemliydi, dokuz sembolikti, bütün süslcmelcrde, arabcsklerdc bu ilişkiyi görmek mümkündü. DERGIDEN Merhaba, 1995yılının ilkbahanm da tükettik veyaz aylarına girdik. Çoğunuzyaz tatili nedeniyle Cumhuriyet Dergi 'yi değişik yerlerde okuyacaksınız. Denizle, güneşle ve doğayla birlikteyken de umarız dergimizden aynı keyfi alırsınız. Yeni bir mevsime girdiğimize göre, dergimizde de bir iki minikyenilik yapalım dedik. Zaman zaman okurlarımızdan telefonlar geliyor, sevdikleri yazılar üzerine düşünceleriniaktanyorlar. Bazı okurlanmız dayazı ve fotoğraflanyla katkıda bulunuyor. Ancak mektup gönderen okur sayımız çok az (Bilmeceye gelen yüzlerce mektubu saymazsak tabii). Okurlanmız dergideki yazilara ilişkin düşüncelerini 1012 satırla sınırlı kalmak kaydıyla bize iletirlerse hep birlikte yeni bir köşe açabiliriz: okur mektupları köşesi... Yazyeniliği olarak bir de değişik bir bilmece düşündük. Onu da haftaya sayfalarımızda bulacaksınız. Güzel bir hafta sonu dileğiyle... îpek Çalışlar CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ BERİN NAOİ • BASANVEYAYAN YENİGÜNHABERAJANSIBASINVEYAYINCIUKA.Ş.BGENELYAYINYÖNETMENl: ORHAN ERİNÇ • GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ HİKMET ÇETİNKAYA • YAZ1İŞLERİMÜDÜRLERİ:DİNÇTAYANÇ(SORUMLU),İBRAHİMYILDIZB YAYIN YÖNETMENLİPEKÇAUŞLARBGÖRSELYÖNETMENAYNURÇOLAK • REKLAM:MEDYA C KAPAK FOTOĞRAFI: HATtCE TUNCER 10 Haziran Cumartati TEKNCOB YAZA MERHABA (Mbaha kadar) K A Ç K A H (1724 H«z., 2431 Haz.) Aydar. Çaymakçur, Afaflt v« Yukarı KavronM«zovlt va Zllkala, Çat ALAOAÛLAR GEÇİŞİ (19 Tammuz 1995) 6 gaca çadır konaklamalı, zoıiu dafi gaçlfi. YUNANİSTAN (23 Eylül8 Ekim) Kavala, Salanik, Atlna. Volos. Adalar. Ayrıntılı broaOr Istaylnlz. TEMEL FOTOÖRAF EâİTİMİ BAŞLIYORI 1 T»mmuz Cumartasl gunü, 8 hatta sOrall f min»rl>rlmlz baslıyof, h«m»n arayınl Pantolonlu bir mlmar Yine harp yıllanydı. Devlet şantıyeleri yoktu ve Yüksek Köy Enstitüsü'nün eksik binalan bir an önce tamamlanmalıydi. Mualla, hem eksik binalann projelerini çizdi, hem de öğrencileriyle birlikte uygulamaya koyuldu. En büyük yardımcılan da Macar ustalardı. Miizik bölümü için bina, öğretmen evleri, kantin... Müzikbölümü için yapılan bina yuvarlaktı ve öğrenciler için tek tek odalar yapılmahydı. Tecrit malzemesi bulmak zordu. Çözümü odalar arasında boşluklar koymakta buldu. Ortaya çıkan göriintünün orak çekici çağnştırdığı söylendi önceleri. Söylenti komünistsuçlamalannadönüştü.Meclis'tebiletartışıldi.lnceleme yapıldıvebinanıngörünümününkomünistliklebirbağlantısıolmadığınakararverildi. Aydın, Kayseri, Erzurum, Hamidiye... Neredeyse bütün köy enstitülerinde ders verdi, arazi tay in edip, binalar inşa etti. Öyle köy lere gidiyorlardıki,yolununyokluğubiryana,haritada bile görünmüyor. Çalışmak için gidilen köylerdeki kızlar isteniyordu ailelerinden. Kürt köy lerinde aşiret reislerinin de baskıları yüzünden kızlara ulaşamıyorlardı bile. Türkmenler ise büyük kolaylık gösteriyor, neredeyse istenmedcn kızlannı çalışmaya gönderiyorlardı. Ayağında pantalon ve yün çoraplarla bir kadından çok erkeği andıfıyordu ama köylülerin bunapek şaşırdığı söylenemezdi. Birgün trenle Ankara'ya giderken önünde oturan kadının önce rengi sarardı sonra da öldü. Kadının kocası biraz şaşkınlıktan, biraz da üzüntüden ne ya Merkez Bankası Umum Müdürü 'nün karşısına çıktığında da ayağındaydı pantolonu ve yün çoraplan.Bir de heybesi. Müdüre olup biteni anlattı. Yetmiş iki lira olan maaşını istiyordu. Adama verecek, karısının cenazesini kaldırmasını sağlayacaktı. Maaşı verildi. pacağını bilemiyordu. Kurala göre kadının öldüğü yerde trenden indirilmesi gerekiyordu. Kocanın gözyaşlarına dayanamadı Mualla. Üstelikparalan da yoktu. Ankara'ya kadargidilmesini sağladı. Merkez Bankası Umum Müdürü'nün karşısına çıktığında da ayağındaydı pantalonu ve yün çoraplan. Bir de heybesi. Müdüre olup biteni anlattı. Yetmiş iki lira olan maaşını istiyordu. Adama verecek, karısının cenazesini kaldırmasını sağlayacaktı. Maaşı verildi. Müdürün yanından çıktığında görevliler o giysilerle oodaya nasıl girdiğini sordular, birdc müdürü nereden tanıdığını. Güldü. Parayı kocaya verdi ve kadının cenazesikaldınldı. Iznlkçinileriveevllllk Lznikçinileriüzenne çalışmaya başladığında biryardımcısı vardı. Dr. Robert Anhegger. 1911 'de Viyana'da doğmuş, Amsterdam, Zürih, Berlin ve Viyana'da hukuk, edebiyat ve tarih öğrenimi görmüştü. Balkan tarihine ilgiliydi. Bu nedenle Türkçe öğrenmek üzere 1935 yılında Türkiye'ye gelmişti. Bir yıl kalmış, bu arada Gedikpaşa'da oturmuştu. Arkadaşlarının gözünde Türkiye'ye gittiği için bir aptaldı. Türklerin gözünde ise bir casus. Kimileri de soruyordu, "Sen bizimle alay mı ediyorsun?"Anhegger ikinci kez 1938 yılında Türkiye'ye geldiğinde yanında Türkolog Andreas Tietze de vardı. Birlikte Anadolu'yu dolaştılar. Türklerin değil üzerine yatınm yapmay ı adını bile bilmediği bir kavramdı turist. Köylere izinsizginlemıyordu.Görevlileregörede,*" Demlrclnin savdası O yıllar köylerde cami yoktu, imam da. Ölü nasıl gömülür, bilmezdi köylüler. Anlatır, yol gösterirlerdi. Yıllar sonra düşündüğünde,yobazların cami ve imam olmaması yüzünden Anadolu'da kendilerine yerbulduklannı düşünecekti Mualla. TEL 0216414 44 74 FAKS:021M476297 GOÇERLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle