Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Playgirl playboy beraberlikleri yürümüyor. Mania türü aşkta ise kıskançlık hâkimdi. Bierhoff "însanlar sevgi stillerini parti değiştihr gibi değiştiremiyorlar " diyordu.. % ManiaTuruncu (Yunanca manie'den: Çılgınhk, sürat): Eros ve ludus'un bir kombinasyonu, yıldızlara uzanmak ister ve acı çeker çünkü scvgili bunca beklenti karşısında asla tatmin cdici olamaz. Bu tür aşkta huzursuzluk, acı, kıskançlık ve dcpresyon vardır. 9 PragmaYeşil (Yunanca pragmatikten: Faydacı davranma sanatı): Ludus ve storge' nin bir kombinasyonu. Karşılıklı olarak küçük ve büyük ihtiyaçlann gidcrilmcsi esasınadayanıyor. # AgapcMor (Yunanca: Armağan edilmiş, tannsal aşk): Eros ve storge'nin kombinasyonu. Kendini unutup sadece sevileni mutlu etmek arzusuna dayanıyor. Lee, aşk yıldızının altı kenan arasında üç bağlantı daha kurdu. Formlarveçelişkilerleoynadı. Bochum'lu psikoloji profesörü Hans Werner Bierhoff, Lee'nin aşk renklerinden öylesi ctkilcnmişti ki, testlere 60 sonı daha ekledi. Onun araştırmalanna katılan iki bin kişi kendilerini de eşlerini de bu testler sonucunda daha iyi tanıdıklannı özcllikle vurguladılar. KitlelerEros'tatoplanıyordu. Pragmatiglerin sayısı birhayliazdı. Amerika'da da Almanya'da olduğu gibi aynı aşk stiline ait çiftlcr çoğunluktaydı. Ancak Ludus türü sevenlerin bir araya geldiği çok az görülüyordu. Playgirllerin vc playboyların beraberlikleri yurumuyor. mania türü aşık iki kiş ini n ilişkisinde isc kıskançlık temel motif oluyordu. llişki içerisinde kişilerin gösterdikleri tutum ise sabit denebilecek kadar tutarliydı. Bierhoff, "insanlar sevgi stillerini parti değiştirir gibi değiştiremiyorlar" sonucunuçıkarmıştı. Renklerin değişimi, çok nadirolmaklaberaber.eşindeğiştirildiği durumlarda görülebiliyordu. Çünkü sevginin hertürü, sonuçta iki insanın birlikte oluşturduğu bir süreçti. Yenieşçokfarklı impulslarverdiği takdirde değişim, zorlayıcı bir psikoloj ik çalışma sonucunda oluşabilirdi. Aslında aşkta karşıtlar da birbirlerini sanıldığı kadar çok çekmiyorlardı. Güzellik ve çirkinlik bir araya geliyorsa, arada zenginlik gibi bağlayıcı bir ara faktör mutlaka bulunuyordu. Tahsil aynı durumlarda ilişkiyi para kadar dengeleyemiyor, birleştirici unsur olamıyordu. Toplumlarda dakimin kimeuygun olacağı hakkında aslında bu araştırmalardan çok da farklı olmayan deneyimsel çıkanmlarhakimdi. Uyum konusu, psikologlann da söylediği gibi, bir sevginin sonucu hakkında kesin bir kriter oluşlurabiliyor. Eğitim, zeka, sağlık ve cazibede eşitlik ilişkilerin ve evliliklerin sağlıklı yürümesinde büyük etken olarak kabul ediliyor. Ancak tüm bu araştırmalar sonucunda ortaya çıkan en ilginç veri, bir ilişkinin ıyi, sağlıklı ve uzun sürmesindcki temel unsurun o hep karşı çıktığımız güçlü erkekzayıfkadın ikilisi üzerine kurulmuş olduğu. Sanınz, burada güçlülükten ve zayıflıktan eşitsizliğin kastcdilmediği anlaşılacaktır... Ve sanıyoruz bir gün birileri de aşkı tahlil edecek ve onu anlamamı/ı sağlayacaktır... O anlasak da anlamasak daen vazgeçilmez tutkulanmızdan bin değil mi'ı*^ SPIEGEUDEN DERLEYEN: AŞKINELÇİ CUMHURİYET DERGİ Marta, Martha ve Marü... TOMRİS ALPAY H er yıl olduğu gibi ilkbahar, lstanbul'la usulcakucaklaşıyor. Yağmurlar, gri bulutlar, güneşli, parlak,ılık günlerlekarıştı. Deliceesen lodosun ardından bastıran yağmurun serinliği ise kalıcı olmadı. Yükselcn ısıdan doğa da payını alınca, bahar dallannın renk coşkusuna yol kenannda adını bilmediğim değişikotlannfılizlenmesiekleniverdi. Bahann müjdecisi, tazeyeşil kokusu ise lstanbul'da artık adresi belli yerlerde. Sonra bir gün, ilkbahar, lstanbul "dan sessizce elini, eteğini çekecek. Evin kış soğuğunu saklayan köşelerinden kaçıp, güneşe doğru yola çıktığımda havanın okşayan sıcaklığına kanıp, "yaz gününden larksız" diye mınldandım.. Bu benzersiz günü değerlendirmeyi aklıma koydum birkez. Mayomu giydim "Arka Koy"a doğru yola koyuldum. Kuzey rüzgârlannın erişemediği, uzaktan bakıp geçtiği orada bulunan Ayazmaylaortak isimli Aya Nikola meydanı sessiz. Sıcaklık bcdenime dalga dalga yayılıyor. Tepeden aşağıy a doğru y ürürken, alnımda boncuk boncuk beliren terler, adanın bir kısmına neden Antalya dcdiklerini anlamama yardımcı oluyor. Koyu çevreleyen dik yamaçlann sık koyu yeşil dokusu yansıyor sulara. Yosunun yeşiliyle birleşip, turkuaz, mavi, maviyeşil, camgöbeği tanımlamalanmn yetersiz kaldığı bir maviye dönüşüyor. Kış lodosunun döerek yuvarlattığı beyaz taşları okşayan denizin rcngi bahar mavisinebürünüvermiş. Çiroz Koyu, Aya Nikola, Arka Koy denincc adanın bu kısmı akla gelir. Yumurta kadar düzgün çakıllara yaklaştıkça yansıyan ısıyı yanaklanmda duyuyorum. Bu koya adını veren, kalın direklere gerilmiş sıra sıra iplere kuyruklanndan birer düğüm atılarak boncuk gibi dizilmiş çiroza dönüşccek uskumrular anılarda nadircn, ancak fotoğraflarda yaşıyor. Artık uskumru da yok Ekim, kasım aylannda koyun yanm ay biçimindeki kıvnmını izleyen direklerin arasındaki iplerbalıklann ağırlığından beyaz taşlara doğru yaklaşır, yayı anımsatan bir görüntü alırmış. Artık uskumru yok. Kolyosu da bilmcdiğimiz bir yerlerde kurutup çiroz yapıyorlar. Çocuklukanılanmdankalanbirresimdi gözlerimin önündcn geçen. Çirozlar Arka Koy 'a adlannı bırakrruştı sadccc. öğleden sonra güneşinin yatık ışınlannın altmda ürpcrtisiz denizin üzeri bir aynadan farksız. Güneş birkaç saat sonra denizle gökyüzünün öpüştüğü çizginin arkasına kayıverecek. Martılar.bahkçı sandallan, gümüş pınltıların ortasında içi çini mürekkebi ile doldurulmuş resimler gibi uzak, zaman içinde takılmış kalmışlar. Koyu, kuzey rüzgârlannın önüne kattığı dalgalara karşı koruyan kayalıklara doğru ilerledim. Tuzlu, köpüklü dalgalar yamaçlann aksine burada bir dal yeşil bilebanndırmamış. Marta'nın tek göz kulübesi ve onu gölgeleyen incir ağacının önünde durdum. Havlumu sererken, gözüm sırtmı dalgalara vermiş kayalara, Marta kayalıklarına takıldı. Marta'yı ilk kez gördüğüm şubat gününü hatırladım. Gemi adaya yanaşmakta zorlanıyordu. Halatlar güçlü dalgalara karşı koyarken, iskele babalannın boyunlannda çıkardıklan sesler iniltiyi andınyordu. lskelelerin demör korkuluklanndan tutarak sürmcye hazırlanan çımacılann yanı başında, Marta konuğunu bekliyordu. Güneş yanığı tenine giydiği basma elbisesinin etekleri rüzgârda çırpınıyordu. Askısı omuzundan sağ kolunun üzerine düşmüştü. Deniz kabuklanndan yapılmış kolye