Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 gelen dosyalarda eksiklik var! Eksiklik onlarda mı, bizde mi? Orasını sizlcrdüşünün. Şimdi soracaksını/, "Dairede kimse çalışmıyor mu?" Çalışıyor... Herkes kendisine çalışıyor. "Oh, oh,oh!.."diyeceksiniz,"si/ Devlet'ten aylık alın, olurun."Eğersizde, bizim gıbı mcmur olsaydınız, çalışır mıydınız? Yoksa çalışmayı oturmaya yeğler miydiniz? Aradan aylar geçli. Bizim dü/enimi/ aynı, değişiklik yok. Geleni çevir, giderken: İki ay sonra buyrun. lşleriniz ancak o zaman görülür. 1 Iaydi tavla, okeye... Şef, müdüryardımcısı, müdür... Kim kime, dum duma!.. söylüyordu. Sonra Kerim Bey, HıMüdür, o gün bizim serdır Bey... Dosyaensonundabenim vise geldi. Durumu göriiıı masamageliyordu. ce, sanki, "Siz kumara dc Dosyanızı bırakın, iki ay içinvamcdin"diyordu! Yü/ü de eksikleri tamamlayip gelin. nün sağ tarafı gülerken, sol Karşımdaki adam dudak büke •tarafı somurtuyordu. Ali rek: Bey: Nasıl olur? Aman beyefendi... Ooo, müdür bey buyrun, geçin Lütfen... şöyleoturun. Dosyadaki eksiklerin giderilMüdür son zamanlarda çok simesi gerekiyor. nirliydi. lhtar veriyor, usulsüzdav Dün de "eksik" demiştiniz, ekrananları ise, müfettişlcre şikâyct sikleri giderdim. ediyordu. Salt bizim servisi ceza Baksanıza şuraya, o evrak ollandıramıyordu. Çünküscrvislcrin mayınca, dosya yürürlüğe konulen belahsı bizimkisi. Müdür: maz. Arkadaşlar lütfen beni dinlcyin. Adam, bizim servise girdiğine Kimse konuşmayınca, sözünü pişman! sürdürdü: Bizim servise gclip, işini yaptıraSizler... cak olanın alnını karışlarım. Tünı Müdür, bizlcre anlatacaklarını anlatmaya başlayacakken, Ali Bey: erim Bey, Bırak ulan söylevi, otur şöyle yanıma. Gel, gel.. Çekinme, aramasanın mızda yabancı yok. çekmecesinden Osman Bey, müdürün oturmayacağını anlayınca, üstelcdi: küçük ruleti Otur be, kareyi kuralım, okey çevirclim. çıkarttı. Olmaz... Gclcecklcr var, onlaMasanın üstüne koydu. rı bekliyorum. Mirim, gelccekler gelselerdi, Ben ruleti çevirmeye şimdiyc dek çoktan gclirlcrdi. Dcmek gelmeyecekler. Kimi beklibaşladım. Biz yedi yorsun? Kım gclecek? Sakın bana "Ankara'dan gelecekler" deme. kişiyiz, o tekti. Rulet Onu eskiden yutuyorduk. Artık o döndükçe, Fehim palavralara karnımız tok. Hıdır Bey, müdürc: Bey'in başı daruletle Bizc lolo yok, otur bakalım şuraya. dönüyor, cebinden Müdür, Hıdır Bcy'in göstcrdiği yere oturdu. Çevresini sardık. Ali çıkardığı banknotu 50 Bey: CUMHJJRlYET DERGİ Mehmet Semih'ten bir öykü TAHAKKUK KIRAATHANESİ crdivenleri çıkın, ikinci katta sola dönün, sağdam « u ^' ü Ç u n c u odadan içeri ü I I ! P girin. Bu odada bizler çahşınz. Kapının yanında Ali Bey'in masası, onun yanında Kemal Bey, daha ilerdeki masada da Osman Bey oturur. Onların karşısındaki masalarda da bizler... Ben, KerimveHıdırBey... Saat dokuzdan sonra, kıdem sırasına göre daireye geliriz. Bu uygulama hiç bozulmaz. Serviste, Ali Bey gazetesini açar okur. Kemal Bey, eşinden yakınır. Kerim Bey, maç hastasıdır. Hıdır Bey, borçlularınelindennasılkaçtığınıanhıtır. Ben de onları dinlerim. Ogünlerde katsayı göstergesinin yükseleceği,aylıklarımızazamyapılacağı söyleniyordu. Ertesi aya dek, önemli işleri bitirdik. Gelgelelim ne katsayı göstergesi yükseltildi, ne de aylıklanmıza zam yapıldı! Aylaröncebaşladığımız eylemi, şimdi, yine sürdürüyoruz. Işler durmadan aksıyor... Katsayı göstergcsinin yükseltilmemesi, bizleri şaşırtmıştı. Neyapalım? Aldığımız aylıkla geçinemiyoruz. Bizim servisikahveyeçevirdik. Ali Bey tavla, domino, Kemal Bey de iskambil kâğıdı getirdi. Osman Bey okcy takımıyla geldi. Sabahtan akşama dck, oyun oynuyorduk. Servise gelen, Ali Bey'in masasının önünde duruyor, o da geleni Kemal Bey'e gönderiyordu. Kemal Bey ise: Bayım, dosyanızı şu yandaki arkadaşaverin! Adam dosyasmı Osman Bey'c veriyor, dosyadaki evrakları incelyor, dosyada eksiklcr olduğunu MEHMET SEMIH Mehmet Semih 1952 yılında Istanbul'da doğdu. Ortaöğrenımıni yarıda bıraktı. Beden işçiliği, ardından mücellitlik yaptı. Sanata şiirle başladı. Yeni Istanbul gazetesinde spor yazarltğına başladı. 1976 yılında mizaha yöneldi. Çeşitli gazetelerde gülmece öyküleri yayımlandı. Bulgaristan'da düzenlenen "Uluslararası Mizah Hikâyeleri Yarışması"nda birinciliği kazandı. "Altın Kirpi" ve "Sviştov Kenti özel ödülleri"ni aldı. Birçok öyküsü yabancı dillere çevrıldi. 1977'deilkkitabı yayımlandı: "Dünyanın En Haksız Yere Dayak Yiyen Adamı Selahattin Bey". Bunu, "Gözlüklü Beyefendi", "Türk Mizah Hikâyeleri Antolojisi", "Hurda Kralı", Türk Taşlama ve Hiciv Antolojisi", "Umutla Yaşıyoruz Efendim", "Mahallede Dedikodu Var" izledi. Müdür bey.n'oldu bizim katsayı göstergesi? Hâlâ yerinde sayıyor! Ne biçim bakan bu? Memurları hiç düşünmüyor. Ben söze kanştım: Bu ne biçim yasadır? Bizim gibi dar gelirlileri ezip geçiyor? Hükümetin işine kanşılmaz. K numaraya koyuyordu. Karışırız... Hükümet bildiğini okuyor. Müdür ayağa kalktı, kapıdan dışan çıkarkcn: Konuşmanıza dikkat edin, hangi dönemdeyiz? Bcnbildiğimi söylerim, bildiğimden şaşmam. Sizler korkmuyor musunuz? Bakan beyin kulağına gitmesin. Burada konuşulan her şey, onun kulağına gider. Kapıya, kartona yazdığım "Tahakkuk Kıraathanesi"yazısını astım. Bizim servisin kahve levhasıydı. Küçücük oda kumarhaneye döndü. Tavandan masalann üstlcrineampullersarkıttık, yeşil çuhalar serdik. Duyan, bizim servise geliyor, masa başına geçiyordu. Ben kumar oynamıyordum, oynayanlardan mano alıyordum. Başkadairelcrden gelcnler, şıp bizim servise damlıyor! Üç bizden, o tek. Adamcağızı yoluyorlardı! Eğergelen itirazedeeek olursa, oyunda hile yapıldığını söylcrsc... adamı kolundan tuttuğum gibi, kapı dışan ediyordum. Ağzını açamıyordu, açarsa, iki yumruk, iki tekmeylc mcrdivcnlerden aşağı... Arkasından bağınyordum: Oynamasaydm. Burada kimse kimseye hilc yapamaz. Sen hile yapmaya kalkıştın. Dairede kumar ganimetleri çoğalıyordu. Şapka, ceket, palto... Kumarda kaybeden, fiş karşılığı parayı ödcmeyince, giysilerini rehin alıyorduk. Pek itiraz eden çıkmıyordu. Dayak yemekten korkuyorlardı. Müdür yine bizim servise geldi, kapıdaki "Tahakkuk Kıraathanesi" yazısını söktü. Onun söktüğü levhayı, o gidince yerine çiviledim. Düzenimizde değişiklik yok. Kumara dcvam... Ben manoculuğun yanı sıra, gözcülük yapıyordum. Günlük kazancım, aylığıma eşitti. Salt benim mi?.. Dairede, kumardan kaybeden yok, kazanıyorduk. Kumarbazlık varken, mcmurlukyapılırmı? Ankara'dan daireye kurul geleccği söyleniyordu. Geldiler. Belki, bizden başka kimsenin haberi olmadı. Müdür bey müfettişleri uğurlarken, ben penceredcn bakıyordum. Müfettişler, resmi araçlara binince, arkadaşlara döndüm: Gittilcr, oyuna devam... Ali Bey, masadan başını kaldır