Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9NİSAN 1995. SAYI 472 15 PAZARIN PENCERESİNDEN Eski eserler ve suçluluk SELÇLK EREZ undan on yıl önce bir yazımda Nezih Başgelen'in "Arkeoloji ve Sanat Dergisi"ne gelen köylü mektuplannı yayımlamıştım. Bir tanesinde şöyle deniyordu: "Mektubuma başlarken üzerime farz olan Tanrı selamlarımı sunar, nazık ellerinizden hörmetle sıkarım. Nasılsınız iyi misiniz? Beni soracak olursanız hamdolsun sürüne sürüne yaşamaya gayret ediyoruz. Ben fakir bir köylüyüm. Kışın tarhana bulgur, yazın biber domates. ömür böyle geçıp gidiyor... Size bu mektubu yazmamın nedeni bizim orada geçen trenden çocuklara atılan bir gazetede ilanınızı görmüş olmamdır. Ben tarihe, okumaya çok meraklı bir insanım. Bunun en büyük sebebi, babamdan kalma bir tarlam var; bu tarla eski bir mezarlıkmış, çift sürerken sabana bir taş takılıyor, bakıyorum yağ kandili, üzeri resimli toprak eşya, gözyaşı şişesi, bronz para çıkıyor. Bunlann kimini kırıyor, kimıni eşe dosta hedıye veriyorum. Bunları bir müzeye vermeyi çok isterdım. Ama sizın de bıldığınız gibi, ben bunları müzeye vermeye kalksam "Nerede buldun? Kazı yapmak yasak değil mi?" gibi bir sürii lafla karşılanıyorum. Aslında kazı yaptığım yok. Tapulu arazihii tarıma tarıma elverişli duruma getirmek için sabana takılan taşı kazmayla söküp tarlamı temizliyorum. Fakat adresinizi okuyunca şu aklıma geldi; benim böyle bulduğum şeyleri sıze versem, dergilerinizde bunları yayınlasanız ondan sonra bir devlet müessessesine hediye etsenız nasıl olur? Ben bunları yaparken hiçbir maddi karşılık beklemıyorum." Bodrum'dayken balıkçılann, ağlanna takılan anforaiarı başlanna bela geleceğinden korktuklanndan kırıp denize attıklannı öğrenmiştim. Türkiye'de arkeolojik eserin çok bulunmasına karşılık Türk insanını eski eserden soğutan, elinde iki parça eser bulunanı suçlu durumuna ındırgeyen yasa ve uygulamalar içte böyle sonuçlara yol açıyordu. Eski eseıieıie ilgiiı yasaların yol açtıkları bu sonucun bir zamanlar "Türk Parasını Koruma Kanunu" geçerlıyken, üzerınde on dolar bulunanın hapse atıldığı gunleri çağrıştırdığını söyleyebıliriz. Zamanla bu durumun değişeceğinı, Avrupa'yla entegrasyonun bize gelişmiş ülkelerde bu konularda yürürlükte bulunan kuralları getireceğini umarken geçenlerde Kültür Bakanlığı'nca hazırlanan "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu" taslağı ile yenı koleksiyonculuk yonetmelığıni okudum ve şaşırdım. Bu tasarı ve yönetmelikte yer alan anayasaya, mulkıyet hakkına ve evrensel insan hakları beyannamesine aykırı maddeler Türkiye'de eski esere duyulması doğal ilgiyi baltalayacak, koleksiyoncuları koleksiyon yapmaktan vazeçirtecek, sonuçta eski eserlerin yurtdışına kaçmasını hızlandıracak nitelıkteydi; kanun taslağının 24. maddesinde etnografık kültür varlıkları devlet malı olarak kabul edılmış ve müzelerce alınmayan eserierın alım ve satımı sert>est bırakılmıştır. 30. maddede satılacak eserler ile koleksiyonları Bakanlığın kuracağı komisyonca takdir edılecek bedel ile müzelere satın alma esası getırılmıştır. 26. madde ile ve yeni koleksiyonculuk yönetmeliğı ile etnografık eserierın belgelenmesı, fışlenmesi şartı getırılmıştır. 3386 sayılı yasa ile etnografık eserlerin Türkiye içinde alımı satımı, devri sertsest bırakılmıştır. Bu kanun gereğince çıkartılmış olan 1988 tarihli yönetmelikte müzelerin edinmek istedikleri eserlere kendileri değil, mal sahibi ile uyuşacakları değerin esas alınacağı hükmü getirilmiş; bu nedenle koleksıyoncular çoğalmış, yeni müzayede salonları ve galeriler açılmış, eski eserler yurtiçinde alıcı bulduğundan yurtdışında bazı eserlerin geri getirilip Türk koleksiyoncularına satılması yolu açılmıştır. Yeni yasa ve yönetmelik taslağı bütün bu olumlu gelişmeleri durduracak ve Türkiye'de eski eser, etnografık eser koleksiyonculuğunu öldürecektir. Türkiye'de yapılması gereken, etnografik eserlerin ve tarihi eserlerin yurtiçinde alım satımının serbest bırakılmasıdır. Belirli kıstaslar konmalı ve bu kıstaslara göre yurtdışına bu eserlerin çıkarılması eksperlerden, müzelerden alınacak musaadelere bağlanmalıdır. Bu yola gidildiği zaman koleksiyoncu sayısı Türkan Şoray ve Türk sinemastnın en giizel gözleri. yor; yeni formüllü maskaralarkirpikleri daha Makyaj modasını genel olarak kozmetik sauzun vcgürgösteriyor;cyeliner ile gözler danayii belirl iyor, ancak kadınlann tercihlerini ha belirginhalegetiriliyor.Ünlü kozmetik şir de yabana atmamak gerekiyor. Örneğin kaşkctinsteeLauder'inAraştırmavcGeliştirme lar. Kaşları olduğu gibi bırakmak veya bırakMüdürüDominiqueSzabo,gözmakyajındamamak;iştebütünmeselebu. 1800'lüyıllann ki gelişmelcri şöyle açıklıyor: "Kadın cinsel ortalannda modayı yakından izleyen kadınliğini ve tutkularını rahat rahat yaşayacağı bir lar, kaşlarını tümüyle tıraş edip, ycrinc fare dönemcadımatıyor. 1980'lerinnatürelgörükürkünden yapılmış yapay kaşlar yapıştmnüm modası artık geçti. Kadın mı erkek mi ol yordu. Biryüzyıl sonra ise, kaşlaryay şcklinduğu belli olmayan insan tipi ortadan kalkı deyolunupkalemleşekillendirilmeyebaşlanyor. Gözmakyajınakadınsı bir hava getirili dı. Taki Brooke Shields kaşlarını doğal haliyyor. Geçtiğimizonyıl boyuncakadınlar yalle korumaya karar verinceyc kadar. nızcagcceleri gözlerini boyardı. Şimdi kaşlar Bütün bu hayhuy içinde bugünlere gcl indi. belirginleşiyor, göz kapakları renkleniyor. Makyaj sız dolaşma modası sona erer ermez, Dolayısıyla, böyle bir makyaj la göz olduğun kadınlar piyasadaki makyaj malzemesi bolludan daha büy ük görünüyor." ğunu neden sonra fark edip, yıllardır niçin Göz makyajının bugün aldığı şekli anlamakyaj yapmadıklannı sorgulamaya başladı. mak için gözmakyajının geçmişine vegelece Bu arada boş durmayan kozmetik sanayii, tekğine bir göz atmakta yarar nolojinin sınırlarını zorlayavar. rak, makyaj malzemclerinin ,r öz makyajı kullammını daha da kolayGöz makyajı Mısır KraliMısır laştırma yollarını aramaya çesi Nefcrtiti ilebaşladı, Klebaşladı. Böylece şirketlerhcr opatra ile devanı etti. lki kraKraliçesi gün biröneekinden daha güliçe de gözlerini oldukça zel, daha kullanışlı mal/.eabartılıbirşekildeboyuyorNefertiti ile melerle piyasayı donattılar. lardı: Sürme olarak kömür, Örneğin bir göz farı almak farolarak kök boyalardan yabaşladı, istediğiniz zaman, binbir çerarlanıyorlardı. Eski Roşit pudra, krem, kalem, far ma'da ise kadinlar, kirpikle Kleopatra ile devam rine su ile kurşun tozunu kaetti. Eski Roma'da ise arasındaseçimyapamazhalegeliyorsunuz.Tüketici,bu nştırarak elde ettikleri kremi başdöndürücü üretim hızı surüyorlardı. Makyaj tarihci kadınlar, kirpiklerine karşısında kcndini makyaj si Bobbi Brown, kozmetik yapmayazorunluhissediyor. sanayii öncesi dönemlerde, su ile kurşun tozu Bugünkü moda mı? Söykadınlann yüzlerini, gözlerileyelim mi: Kaşlar bclirgin ni boyamak için renk veren kanştınp sürerlerdi. ve keskin hatlı; kırpıkler hcrtürlümalzemedenyararuzun fakat zari f; göz kenarl an si yah eye1 iner landığınıbelirtiyor. ile sınırlı; göz kapakları pastel renkli far ile Richard Corson, "Makyaj Modası" isimli boyalı. Bahar'95'tc parlak renklerden uzak kitabında, Ingiltcre'del. Elizabethdönemindurulacak;favorifaraltınyaldız;eflatun,açık de kadınlann saçlarınınönkısmını vekaşlarını tıraşederek alınlarım genişlettiklerini, do mavi veto/pembe pastel farlardagözdc. DominiqueSzabo, bahar modasını şöyleözetlilayısıyla gözlerini iyiceaçığaçıkarttıklarını anlatıyor. Corson, 18. yüzyılda Ingiltere Par yor: "Yüzünüze renk gelecek, ancak bu ren* lamentosu'nun, makyajı, erkek lerituzağa dü gintonuinsanlanürkütmeyecek.Parmakuçlannızın üzcrindcyürürgibi makyaj yapacakşürcn çok tehlikeli bir silah olduğu gcrekçesi sınız."^ ileyasakladığınıyazıyor. Kraliçc Victoriadöneminde, kadınlann yenıden natürcllığe döSolsayfadaki gözlerin sahipleri: 1. Roy Lichnüşyaptığı belirtiyor. tenstein 'in 'Ağlayan Kız 'ı, 2. Twiggy, 3. Lucy, Amerika'da ise kadınlar, makyaj yapmayı 4. Mona Lisa, 5. Marlene Dielrich, 6. Bahltlasinemadanöğrendilcr. 1990'lıyıllarınbaşınrın çizgi kahramanı 'Küçük Öksüz', 7. "Şu da, Hollywood aktrislerinın makyajcısı Max GüzelMavi Gözler "isöyleyen Frank Sinatra, Factor, modern makyaj ıntemeliniattı.Onun 8. Pablo Picasso 'daıı gö'zler 9.Man Ray ve gcliştirdiği makyaj teknikleri bugün hâlâkul"Gözya$lan", 10. Bette Davis, 11. Kraliçe NefertitL 12.SophiaLoren. lanılıyor. Eski eser koleksiyonculuğunu öldürmeyelim. çoğalacağından ve bu koleksiyonculara eski eser bulan ve satanlar da ortaya çıkacağından iki önemli sonuç elde edilecektir: a. Türkiye'de eninde sonunda bir müzeye intikal edecek eski ve etnografik eser koleksiyonları çoğalacaktır. b. Bu tıcaret yaklaşık 5000 kişiye yasal geçım yolunu açacaktır. Geçenlerde gözüme çarpan Urartu sanatı ile ilgili Kudüs'te basılmış bir yapıtta yer alan eserlerin kaynağını okuduğumda bızde yürürlükte bulunan kısıtlı yasaların nasıl üzücü sonuçlara yol açtıklarını daha iyi algılamıştım. Urartu Krallığı'nın topraklarının çoğu bugün ülkemızin kapsadığı alanda bulunduğu halde bu kitapta yer alan eserler Israıl, Isviçre, ABD ve Alman özel koleksiyonlarından alınmıştı. Kitapta hiçbir Türk koleksıyoncusunun ismı yoktu. Batı görgü ve bilgisiyle donanmış yeni Kültür Bakanımızın bu olumsuzlukları görebileceğıne ve düzelteceğine inanmaktayız.^