Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BASKENT GUNLERI M Ü Ş E R R E F H E K İ M O G L U renkli bir kadın mozayiği canlanıyor gözümde. Kara Afrika'nın güzel kadınları. Uzakdoğu'nun gizini yansıtan esmer kadınlar, çekik gözlü sarı kadınlar, sonra Avrupalılar, Amerikalılar. O dev boyutlu mozayikte hayli azınlıkta kalıyorlar. Barıştan söz ederken renkli kadınlann sesi daha gür çınlıyor büyük salonda. Bir de Yunan kadınlarını anımsıyorum. Hayli kalabalık bir grup. Birgen Keleş ile salonda bulunmadığımız bir andan yararlanarak kürsüye fırlıyorlar. Kıbrıs sorunundan söz ediyorlar. Her zamanki gibi hayli çarpıtarak. Yanıt hakkı istedik, Birgen Keleş konuştu kısaca. Yunanistan sözüne hiç değinmeden gereken yanıtı verdi. Biraz bozuldular, kahve saatinde biri yanıma geldi. Arkadaşınız bizden söz etti değil mi, diye sordu. Ben de dostça güldüm. Bağdat'ta savaş ortasında bir kongrede ortak bir özlemi, barışı, gelecek kukıldı belki de. Elçiliğimiz bombalardan sonra ne durumda acaba? Belki de onanm gerekecek. Büyükelçi Necati Utkan'ın görevine ne zaman gidcceği de henüz belli değil. Şimdilik Bakan Damşmanlığı'nı sürdürüyor. Körfez ülkelerindeki Türk diplomatların eşleri de Ankara'da. FUsun Utkan'ın Yemen Sefiremiz Dilek Belger'in gelişi nedeniyle düzenlediği çayda buluşanlar Körfez ülkelerinden değişik rüzgârlar estirdiler geçen gün. Savaş rüzgârlarının geride kalmasını, barışı yaşamayı dilediler. Arap Yarımadası'nda kaç ülke var, dinleri bir, dilleri bir ama aynı dili konuşmuyorlar! Yemen nerede, Kuveyt nerede, Bahreyn nerede, Ürdün nerede? Ama asıl bundan sonra nerede olacaklar. Barış şarkısını bir ağızdan söyleyecekler mi? Soruların yanıtı sanat olaylarında her zaman. Savaş korkusu bir sanat olayının Yıllar önce Bağdat oğun günler yaşandı başkentimizde. Hızlı bir trafik, Dışişleri Bakanı Alplemoçin Körfez'den başlayarak Okyanus'un ötesine uçarken başta Sovyet Başbakanı, yabancı devlet adamları, yabancı komutanlar geldi ülkemize. Yalnız lran Başbakanı gelmedi, son dakikada vazgeçmiş olacak. Gelseydi Hilton'da kalacak, protokol gerekleri de Hilton salonlarında verilecekti. Büyük sürpriz değil mi? Ancak artık hiçbir şey sürpriz sayılmıyor. Başbakan Akbulut'un Sovyet konuğu onuruna Devlet Konukevi salonlarında verdiği yemekte birkaç gazeteciden başka kadın yok. Güneş'ten Nurcan Akad ve Milliyet'ten Nur Batur'a bakarken gençliğimi seyrediyorum. Yokuş yıllarını, Rüzgârlı Soİcağı. Başkentin yoğun trafiğinde soluk soluğa geçen günleri. Mesleğimizi onlar da benim kadar güzel ve mutlu yaşarlar inşallah... Devlet Konukevi salonu da nelere sahne oldu vaktiyle. O zaman Ankara Palas, başkentin bütün partileri, yemekler, kokteyller burada. Başbakan Akbulut konuşurken başka konuşmalar çınlıyor kulağımda. Başbakan Inönii'nUn Podgorny ile konuşmaları, Başbakan Demirel'in Kosigin ile konuşmaları. Bu salonda dalgalanan kalabalık. Ayrancı'daki Sovyet Elçiligi'nde Nazmiye Demirel ile Kosigin arasındaki bir konuşma, lçişleri Bakanı Faruk Siikan'ın kimi davranışları, Dışişleri Bakanı Çağlayangil'in olgunluğu, Sovyet Dışişleri koltuğunda en uzun oturan Gromiko ve eşi onuruna verilen yemekler. Bayan Gromiko çok hoş, şık bir kadın. Başkentliler de çok şık selamladı onu. Her şey nasıl değişti. Podgorny ve lnönü konuşurken güzel bir şarkı çınlıyor kulağımızda. Moskova geceleri. Podgorny konuşmasını kesiyor birden. Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin gülümsüyor. Şarkıyı ünlü operacımız Suna Korad söylüyor yan salonda, piyanist Mithat Fenmen eşlik ediyor. Çankaya tepeleri Moskova gecelerinin ışıklarıyla parlıyor akşam çökerken... Başbakan Akbulut'u ve Sovyet Başbakan Rljkov'u dinlerken düşünüyorum. Devlet adamlarının konuşma türü, anlatım biçimi de çok önemli. Eski deyişiyle "üslup", belli bir düzeyi, bir kültür birikimini, bir yaşam biçimini de yansıtıyor. Kimi kişilerin üslubuna ahşmak kolay değil hiç. Körfez savaşı yaşanırken yapılan konuşmalann üslubu da hayli şaşırtıcı doğrusu. Belki de benim yorumum. Kimi liderler konuşur Y ken bombalar yağıyor, güçlülerin güçsüz yanlarını da zenginlerin fakirliğini de hissediyor insan, dünyayı denetlerken konuşmalarını denetleyemiyorlar. Söz Körfez'e gelince Kuveyt Büyükelçimiz Giiner öztek'i kutlamak istiyorum. Beklentilerinde hiç yanılmadı. Kuveyt'in 25 şubatta kurtulacağını, en geç 15 martta görevine döneceğini söylüyordu. 25 şubatta Irak Kuveyt'ten çekildi gerçekten. Büyükelçi Güner öztek de 1 martta Taife gitti. Elçiliğimizin durumunu görecek, eşi Tugba Öztek'i de alıp görevine başlayacak sonra. Güner öztek iyimser bir kişi, geleceğe umutla bakar her zaman. Ve de hoşgörüyle. Dışişleri Bakanı Alptemoçin'in yaptığı yolculuğun izlenimleri de umutlu yorumlara uğruyor. Ama Ortadoğu'ya umutla bakmak kolay mı? Yıkıntılar içinde yeni bir düzen kurulacak. Yeni bir yapılanmada kimler ne ölçüde yer alacak, pastayı kimler bölüşecek, göreceğiz. Kentleri yıkanları onarıcı durumda görmek sürpriz değil artık. Projelerini hazırlamışlar bile! Savaş sonrası Bağdat insana hüzün veriyor doğrusu. Belleğimdeki Bağdat, Ortadoğu'nun güzel bir kenti. lnsanlığın hayal müzesinde yerini yitirmeyen bir başkent. Irak Kadınlar Konseyi'nin uluslararası kongresinde gezmeye de seyretmeye de doyamadım Bağdat'ı. Müzesi gerçekten yıkıldı mı acaba? Mezopotamya uygarlıklarını sergileyen görkemli bir müze. Bombalar yalnız müzeyi değil, Sümer, Akat, Asur uygarlığı kalıntılarını da yok etti belki de."Yok etmek ne kolay, var etmek ne güç değil mi? O yıkıntılar arasında Saddam'ın başını da görür gibiyim! Kadınlar Konseyi'nin toplantısında Saddam'ı yakından gördüm. On yıl kadar önce. Bir de fotoğrafımız var. Gördüğümden daha romantikmiş galiba! O karşılaşmada sevgiyle sarılmış bir lider, Irak kadınları gözleri parlayarak bakıyor ona. Haksız değiller. Laik bir ülkede yaşamanın sevincini kutluyorlar Saddamın kişiliğinde. İran savaşının sona ermesini, savaş gücünün başka alanlara yönelmesini diliyorlar. Yanımda Birgen Keleş, kısa bir konuşma yaptık Saddam Hüseyin ile. Neler konuştuk anımsamıyorum. Biraz dalgındı galiba. Kimbilir neler düşünüyordu! Böyle bir sonu düşünemezdi kuşkusuz. Kişiler de toplumlar da düşünemediklerini yaşıyor çoğu kez. Irak Kadınlar Konseyi'nin yöneticileri şimdi neredeler, ne yapıyorlar kimbilir. Dünyanın her köşesinden gelen delegelerle çok S«ks«nll yıllarda Ba^dat'ta g*r9«kl««Urll«n Irak Kadınlar Konaayl'nln uluslararaaı kongresinde D«vrlm Konaeyl Başkanı Saddam HUsayln, Kadınlar Konsayi O«n*l Sakretarl Blrgan K*l«f v* MUserref Heklmoglu II* blrllkto... O gün, Birgen Keles II* Heklmoglu, Irak lideriyle kısa bir görüf me de yapmışlardı. şakların güvencesini, haklarını, özgürlüklerini yaşamayan kadınlann sesini duyurmak için buluşanların özel konuları, Ustelik çarpıtarak kürsüye getirmeyi mutsuz bir olay diye niteledim. Türk ve Yunan kadınlarına da barışa giden yolları açmak yakışır, tıkamak değil, dedim. Belki de bir AtatUrk kızı olmanın sorumluluğuyla TürkYunan dostluğunu özlemle dUşUndüğümU anlattım. Sonra sarılıp öptüm onları. Sanırım etkilendiler. Bağdattan ayrılırken dostça kucaklaştık yeniden. Bağdat Büyükelçimiz Nüzhet Kandemir o zaman. Güzel elçiliğimizde Sadiye Kandemir'in hazırladığı sofrada TürkIrak ilişkilerini anlattı bize. O zaman ilişkiler çok iyi düzeyde. Irak'ın her yerinde Türk mühendislerinin, mimarlarının, Türk işçilerinin elleri var. Şimdi çoğu yı soluğuyla kayboluyor. Danimarkalı yontu sanatçısı Jorgen Hangen Sorensen'in sergisi güzel bir kokteylle sona erdi. Nefis peynirler ve şaraplarla. Ben de bir kez daha seyrettim o güzel yontuları. Konuşan taşların, mermerin şarkısını dinledim. Halkbank Genel Müdürü Mümtaz Pehlivanlı, sanatçıya bir armağan verdi, bu sergiden bir anı olarak. Bu sergi de sanatçılara bir armağan bence. Galerinin ortasında kocaman bir yontu var, granitten bir anıt gibi yükseliyor. Sanatçı iki yıl önce yitirdiği eşinin mezartaşı olarak yaratıyor bu yapıtı. Graniti oyarken sevdiği kadına neler anlatıyor kimbilir? Ben de yitik sevgililerle konuşarak seyrettim o yontuyu. Körfez savaşında ölenlerin yakınlarını selamladım sonra. A C U M H U R İ Y E T DERBİ 1 0M A R T 1991 SAYI 2 1 1