08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Piyango biletçisinin farklı dünyası apı çaldı, Adem Gerçek karşımda, yanında eşi ve kızları, Işık ve Işıl Gerçek. Kırk yıllık dostlar gibi kucaklaşıyoruz; "Kırkıncı ydınızı kutlamaya gelmedik," diyor. KüçUk kızın hastahğı girdi araya. Oysa sana armağanlarım var. Gözleri parlıyor, sesi gUlüyor, ben de gülüyorum. Ne güzel insanlarımız var, diye düşünüyorum. Adem Gerçek, Bursalı bir okurumuz. Onu geçen yaz tanıdım, batan güneşe karşı güzel bir söyleşimiz var balkonda. llkokulu bitirmiş mi bilmem, ama büyük bir kitapsever, Cumhuriyet okuyor, sanat ağırlıklı yazılardan hoşlanıyor. Asıl tutkusu »iir. Piyango biletlerinin arasından bir defter çıkanp çıkarıp şiir denemelerini okuyor bize. Kardeşlerim, enişlem, yeğenlerim, hayran dinliyoruz. Karanlığın içinde akan sulardan, alabalıklarrn şarkısından söz ederek şiirsel bir dünyaya gidiyoruz o dizelerle. Yaşamı kolay değil, piyango bileti satarak ekmek parası kazanıyor, dört kişilik ailesini geçindiriyor. Ama hiç karamsar değil, yaşama sevinciyle dolu, piyango biletini şarkılarla satıyor, atlıyor otobüse Ulkeyi dolaşıyor, sevdiği yazarları selamlıyor, bir selam da bana çakıyor. Bu akşam da kırkıncı meslek yılımı kutlamaya gelmiş. Yıldönümü toplantısını» doğal bir konuğu olmaktan söz ediyor, Ankara'ya gelemediğine üzülüyor: "Gelseydik Işık da küçük bir konser verecckti sana. Alabalık Beşlisi'ne onun soluğu da katılacaktı, diyor. Biraz geciktik ama o konseri şimdi verecek ister misin, çalsın mı?" Işık Gerçek, orta iki öğrencisi; pekiyi derece ve bir teşekkür mektubuyla geçmiş sınıfım, sonra konservatuvara gidecek. Adı gibi parlak bir kız. Torbasından bir flüt çıkarıyor, Çaykovski'den bir sonat çalıyor. Güneş batıyor karşıda, pembe bir akşam saati, pembe pınltılar ve Çaykovski'nin müziği titreşiyor iğde dallarında. Düş değil, gerçek diye gülümsüyorum. Adem Gerçek'in kızı Işık Gerçek'i sevinçle kucaklıyorum. FlUt, kulağı için bir başlangıç, çünkü asıl amacı keman çalmak ve de Suna Kan gibi çalmak. Sonbaharda babası bir keman alacak o da keman derslerine başlayacak. Kardeşi Işıl da mandoline başlayacak o da parlak bir öğrenci okulda. Üç ay hasta yatmış, yine pekiyi ile geçmiş sınıfını. Adem Gerçek kızlarını çok seviyor, onların çoksesli müzik eğitimi görmelerini istiyor. Derken çantasından bir kaset çıkarıyor, Belçikalı turistlerden almış Bursa'da. Bana bir armağan, Mozart'tan. Nadir Nadi'nin "Dostum Mozart" kitabını da okuduğunu ekliyor. Inanılmaz gibi geliyor, ama gerçek. Yazıları, kitapları büyük tutkuyla izliyor piyango biletçisi. Başka bir dünyası var, geliri dar olsa da geniş yaşıyor. Yazarlar ressamlar, çalgıcılarla. Kim ne yapmış, ne yazmış, ne çalmış, nerede iyi biliyor. Benden sonra "Ayla yengesi"ne (Akbal) gitti, sonra da "Sıdıka teyze"sine... Foça dönüşü böyle bir olay yaşamaktan mutluluk duydum. Piyango biletçisi dostumu kırk yılımın güzel bir ödülü diye selamladım. Içten seslenişi, küçük armağanlarıyla çiçekler açtı gönlümde. Armağanlar birbirinden güzel. Bir Bursa havlusu, mavi yoi K Piyango bileti satarak ekmek parasını kazanan Adem Gerçek, kıtaplar, şiırler arasında, kendıne bambaşka bir dünya kurmuş. Biletlerını satarken de atlıyor otobüslere, ulkeyi dolaşıyor, sevdığı yazarları selamlıyor culuklarda kullanayım diye mavi rengi, tahtadan küçük bir ev, penceresini açınca birkaç satır: "Sevgili Hekimoğlu, sevgiye açtığınız pencerenizden ektiğiniz güzel çiçeklerin kokusu dolacak. Okurunuz Adem Gerçek." Mesleğimizin güzel gerçeği bu, sevgiyle açtığımız pencerelerden güzel çiçeklerin kokusu geliyor kimi zaman. Bursa'dan, Foça'dan, Ayvalık'tan, Çanakkale'den, Kaz Dağlarından. Geçen akşam Ahmet Yorulmaz da Ayvalık'taki okurlardan selam getirdi bana. Kaz Dağı'nın doruğuna birlikte çıkmak için haber bekliyorlar. Sarı Kız'a gitmek istiyorlar. Vaktiyle tannların yaşadığı dağlara çıkmak insana yüce duygular veriyor gerçekten. Sarı Kız'a ulaşmak da çok güzel, ama masal kızın yattığı yeri görünce düş kırıklığı olabilir. Sarı Kız gerçekten orada mı yatıyor acaba? Haksızlığa karşı direnişiyle masallaşan güzel kıza Kaz Dağı'nın doruğunda bir mezar yakıştırılıyor belki de. Mitolojik bir yaklaşım bu. Bugünlerde başka dağlardan, köylerden, kıyılardan çok gelen var Kaz Dağları'na. Güneşi, San Kız'ın yanında selamlayacaklar. Kadın erkek bir arada, genç kızlar kadınlar en güzel ve en renkli giysiletiyle, saçlarında kekik kokusu, gözlerinde Sarı Kız'ın parıltısıyla dans edecek, şarkı söyleyecekler. Doğan güneşe karşı aşağıda uzanan maviliklere karşı yeşil çamlara, barışı simgeleyen zeytinliklere karşı. Zeytin dallarını biraz da hüzünle seyrediyor insan. Barışı yalnız dallarda hissetmenin hüznünü duyuyor. Birkaç dal kopanp kimi kişilere yollasak yararı olur mu acaba? Geçen akşam Ayvalık koyunda tekne ile dolaştık akşam saatlerinde. Yıllarca Şeytan Sofrası'ndan seyrettiğimiz bir güzelliği yakından yaşadık, eski CHP senatörü Nejat Sarlıcalı'yı dinledik. 27 Mayısçı eniştem Selahattin Özgür ve Sami Küçük ile Ege'nin bir barış gölü olmasını özlediğimiz günleri anımsadık. Ayvalık koyu anılarla dalgalandı giderek. Ben Ayvalık'a ilk gelişimi anımsadım. Yeni Sabah gazetesinde çalışıyordum o zaman, Yazı lşleri Müdürü Osman Karaca, Ayvalıklı, daha doğrusu Midilli'den Ayvalık'a göçenlerden. Babası üsman Karaca Belediye Başkanı, dayısı Sezai Madra, Çamlık'ta güzel köşkleri var. Hâlâ duruyor, ama Çamlık'ta çamdan çok beton görünüyor şimdi. Yine de güzelliğini koruyor. Nejat Sarlıcalı da Midilli'den Ayvalık'a gelen bir ailenin oğlu, dört yaşından beri burada yaşıyor. Vaktiyle Çamlık'ta güzel bir bahçenin ortasında güzel bir Rum evinde otururlardı. Sofrası da güzel bir ev, Kıvanç Sarlıcalı da güzel bir ev sahibesi, yaz gelince sanatçı politikacı dostlarını toplardı sofrasına. Nejat Sarlıcalı sevgili eşinden söz ederken Hasan Işık'ı, Faruk Güvenç'i de anımsadı gülümseyerek. Sonra açıkladı Şeytan Sofrası'na ilk tırmananlardan biri Kıvanç Sarlıcalı Ayvalık'ta. O zaman yol yok, keçi yollarından ulaşıyor tepeye, kimbilir neler hissediyor? tlk gidişimde ben de şaşkına döndüm. Düş mü, gerçek mi saşırdım. O güzellik şeytanı da şaşırtmış, sofra kurup keyfe dalmış belki de... Şeytan Sofrası'nda aşağıdan küçük adalardan bir çağrı duyarım her zaman, o çağrı geçen akşam Sarücalı'nın teknesinde yanıtlandı. Kimbilir kaç adayı kucaklayarak mavi bir yolculuk yaptık Ayvalık koyunda. önce güneşle sonra ayla köşe kapmaca oynadık. Beyaz dalgalar batan güneşle kızardı, mehtapla gümüşlendi. Belleğimizin küllerinde de dalgalanmalar... Bir geçmişe gidiyor, bugüne dönüyorum yeniden. Nuri Bozyel'i anıyoruz. Sezai Madra ve Osman Karaca aileleri, Büyükelçi Necdet Kent ve eşi df Ayvalık'talar bugünlerde. Necdet Kent, Çamhk'ın karşısındaki adayı yaşanır bir duruma getirmeyi düşünUyordu vaktiyle. Düşü gerçekleşmediği için Uzgün mü acaba? Orhan Peker'i düşünüyorum derken, Gönül Karaca ile evlenmesini, e^ki yalıda görkemli bir sergiyi. AkşamüstU Yunan turistlerle karşılaştık iskelede, biz koyda dolaşırken onlar Midilli'ye yollandılar. Günlük konuklar onlar; sabah gelip akşam gidiyorlar, Midilli komşu kapısı, neredeyse şarkılar duyuluyor. Tekne yolculuğunda ışıklan seyrederken düşünüyorum Ayvalık'ta, Atatürk anıtı önünde 1974 yılında Hasan Işık'ın konuşması çınlıyor kulağımda. CHP Genel Sekreter Yardımcısı o zaman, Yunanh dostlarımıza sesleniyor. Kalıcı bir barışın koşullarını anlatıyor. Bir aralık Averofun kitabından da söz etti, alanda değil de kıyıda bir kahvede belki. Kitabın adı "Kılıç ve Kalem" sanıyorum. Hasan Işık barışın kılıçla değil, iyi bir diyaloğu geliştirerek kalemle sağlanmasını öneriyor. Kimi Cundalılar "Hasanakim" diye boynuna sarılıyorlar. Diplomat dostları "Hasanakimu"yu tanıyamazdı. Başında Burhaniyeli öğretmen Özgüzlii1 nün kasketi, sırtında yakası açık bir gömlek, elbet her zamanki zerafeti içinde. Nejat Sarlıcalı gözleri yaşararak anımsıyor o gönleri. Beyaz tekne iyi bir arkadaş olmuş ona, yalnızlığını denizle Ege'nin mevililikleriyle paylaşıyor. Çağdaş bastecilerimizden tlhan Usmanbaş ile opera sanatçısı eşi Atifet Usmanbaş da tatillerini Ayvalık'ta geçiriyorlar. Çamlık'ta iki kuleli bir evleri var. Eski bir Rum evi, kulelerini sonradan kondurmuşlar galiba. llhan Usmanbaş güzel yapıtlarını o kulelere çıkıp besteliyor belki de. Son günlerde neler yapıyor acaba? Karşıda Ege'nin mavililikleri, tepemizde jetler, TV'de savaş haberleri.. Çankaya'da Ozal, kamuoyunda kuşkulu beklentiler, bir besteciyi nasıl etkiliyor acaba? Dostlar! savaşa bir tepki barışa bir çağrı bckliyor llhan Usmanbaş'tan. Ayvalık koyundan dünyaya bir selam... Elbet biliyorsunuz Cundanın adı Alibey adasına dünüştü Kurtuluş Savaşı'ndan sonra. Denizler savaş rüzgârlarıyla dalgalandı, cumhuriyetin kurucuları da barışçıl bir politikayla eğittiler bizi. Vaktiyle körfez köylerinde eski savaşçılarla söyleşirdik kahvelerde. O söyleşilerde savaşın acı izlerini bulur, barışı daha çok özlerdik. Kurtuluş Savaşı vermiş bir ulusun çocukları olarak ancak kurtuluş savaşlarına sıcak baktık kuşaklar boyu.... Ülkemizde çok şey değişti, ama bu bakış değişmedi bence. Erdal lnönü'nün bir sözü de çok alkışlandı bu kıyılarda. Parlamento kürsüsündeki konuşmasında, "Yönetimler gider halklar kalır," diyor SHP lideri. O gün hiç kimse yoktu deniz kıyısında, herkes Ankara'ya vermiş kulağını. Duyduklarından hoşlandılar mı bilmem ama "Halklar kalır" sözünü beğendiler. Halklara kalıcı barış dilediler. tlhan Uzmanbaş'ın dostaları da bir barış senfonisi diliyorlar... D 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle