Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yaz tatili ç bin metrenin üzerınde belki de günün en güzel dakikaları, hava rüzgârsız ve yağışsızsa, güneşin batmakta olduğu anlardır. O kadar yükseğin incecik havasında süzülmeden gelen ışınların yakıcılığı ınanılmaz hızla soğumaya başlar. Eğer açık bir şekilde batı ufkunu görebiliyorsanız, güneşin gittikçe koyulaşan renklerdeki hava katmanlarının arasına girip renginin kırmızıya dönmekie olduğunu fark edcrsiniz. Çevrenizdeki yüksek zirveler ancak bu saatlerde olabilecekleri gıbı kıpkızıl parlamaya başlarlar. Aladağ, Kızılkaya, Kızılyar, Alaca gibı dağ isimlerinin herhalde bu akşam saatlerınde konmuş olabıleceğini düşünürsünüz. O sırada aşağılarda uzanıp giden ovalar çoktan gecenın karanlığına bürUnmüşlerdir. Evlerin soluk soluk parlayan ışıklanndan bunu anlarsınız. Sizin hâlâ gündüzü yaşıyor olmanız çocukça bir sevinç ve UstUnlük duygusu verir. Bu anlar, aynı zamanda, kuştüyü anorağınıza iyice sarınıp dUşüncelere dalacağınız anlardır. Neden 3000 metreye kadar çıktığmızın yanıtını bulmuş olduğunuzu hissedersiniz. Bir ağustos gecesinde, sıfıra doğru yaklaşan hava sıcaklığında, her zaman alışmış olduğunuz ortamın çok daha uzağında da var olabilmenin ince keyfine varırsınız. Kayaların arasına itinayla yerleştirdiğiniz döşeğinizi biraz düzeltir, çantanızdan yün berenizi bulup giyer, daha da bir büzülürsünüz. Nedense hava tamamen kararmadan ekip arkadaşları arasında pek bir konuşma olmaz. Çünkü bu anlar, bir anlamda da insanın kendi içine kapandığı önemli bir zaman dılimidir. Ayrıca gunün yorgunluğu da yavaş yavaş çıkıyordur. Doğu ufkunda lyice belirginleşen yıldızlarla bırlikte sırt çantalarının ıçınden küçük ocaklar, yiyecekler çıkmaya başlar. Biraz sonra, aynı yorgun ve sabit gözlerle hemen herkes ocağın mavi alevine bakıyordur. Yeme^ı yapan afkadaşın ağır hareketleri büyük bir sabırla ızlenır. Sonunda beklenen yorgun ses, çorbanın hfazır olduğunu haber verir. Bütün gun ağır dağ koşullarında kilometrelerce yol kat etmiş kişiler ıçin artık biraz ilerlerinde duran tuzluk ya da ekmek bile dünyanın öbür ucundaymışcasına uzak gelirler. Çorbalar içilıp sıra çaya geldiğinde grupta ilk canlılık belırtileri görülmeye başlar... Günümüzde, 3000 metrenin üzerinde tatil Kaçkarların, Torosların en yüksek yaylalarına gidenlerin sayısında önlenemez bir yükselme var... Gelişmelere bakılırsa, Türkiye'nin yalnızca bir deniz, kum ve güneş ülkesi olmadığı gerçeği yavaş yavaş bilinçlere yerleşiyor. I u Haldun Aydıngün