Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
H AFTANIN KONUĞU 'Babam para kabul etmez, altın alırdı' Behiye Beya Oayan Hayat babası Udı Mısırlı ibrahim Efendi'nin anılarıyla yaşıyor Udi Mısırlı İbrahim Efendi'nin kızı Behiye Hanım anlatıyor: Kırklı yılların sonunda, ardında yaklaşık 200 beste bırakarak 70 yaşında ölen udi Mısırlı İbrahim Efendi'nin hayattaki tek çocuğu Behiye Hanım, babasınm gençlik yıllarını, Atatürk ile olan dostluğunu, üretken sanatçı yaşamını dile getiriyor. Bekl Bardavld yılında Halep'tc doğan İbrahim Hayal Levi, daha bilinen adıyla Udi Mısırlı İbrahim Efendi, 22 yaşındayken lcarısı Feride ile Halep'ten tstanbul'a geldi. Babası baharat tüccarı olmasına lcarşm babasının ışıne ilgı duymamıs, daha küçük yaslardan itibarcn "müzikmüzik" diye diretmiştı. Şişhane dolaylanndaki Okçumusa Mahallesi'ne ycrleşen çift, birkaç yıl içinde ıkisi kız, ikisi erkek, 4 çocuk sahibi oldular. İbrahim Efendı'nin yasayan tek evladı olan Behiye Beya DayanHayat, babası ile ılgili anılarını coşkuyla anlatıyor. 1948 yılında Okçumusa Mahallesi'nın Keribarcı Apartmam'nda ölen Mısırlı Ibrahim, geriye bır dizı beste bıraktı. "Halen radyolarda çalınan bestelerin en guzeli, annem Feride için bcsteledigi 'Sırma Saçlı Yarim'dlr" dıyor Behiye Hanım ve ckliyor, "biliyorsunuz Feride Arapça 'tek' demektir." Behiye DayanHayat, gençlere tas çıkartacak denli süslü. Kitap okumayı çok seven ve elinde hep kitapla dolaşan Behiye Hanım birkaç dili anadılı gibi konuşuyor. Her zaman bakımlı ve zarif olan Behiye Hanım "zamanım y o k " diyerek üstbasa özen göstermeyenlere de ders veriyor böylece. Babası ile ilgili anılarını da canlı bir üslupla sürdürüyor Behiye Dayan: "Buyukbabam Halep'le çok Unınan iyi bir liıccardı. Baharatçıydı. Oysa babam surekli ud elde bir yeyler çalınaya çalışıyordu. Buyukbabam da oglunun bu haline şiddetle karşı çıkıyor ve 'oglum, bırak bu saçmalıkları, bak ne gıizel isim var, dukkflnım var, gel, çalı>, ne guzel zengin olursun bu işlen... ' gibi nasihatlerde bulunuyordu. Ancak babamın aklı fikri udundaydı. Üslelik ne bir hoca, ne bir okul vardı o zaman. Hiçbir müzik egitimi görmuyordu. Ama tfiktı, muzige flşıktı, bir an olsun udun 1878 Udı Mısırlı İbrahim Efendı'den gerıye kalan anılardan bırınde soldan sağa oturanlar Kemani Ihsan Bey, Artaki Candan, Amerıkalı bır organızatör, Udı Mısırlı İbrahim Efendı, Kemençecı Sotın Efendı, ayaktakılerse Hanende Yahya Bey, Hanende Hafız Yaşar Bey, Hanende İbrahim Bey ve Ağyazar (Akyaz) Coşar dan vazgeçeme^di. 'Ben müzisyen olacağım...' agzından çıkan lek sozdu." "22 yaşında iken 1900 yılında annem Feride ile evlendi. Annem 14'unde idi ancak. Ve de çok güzeidi. O ara Amerika'dan bir damat adayı gelmişti, pek de zengin. Annemin gozu lbrahim'den başka kimseyi görmuyordu: 'Ben zenginligi ne yapacagım. Ben İbrahim'i isliyonım' der, başka >ey deme/dl." "Bütun bunlar Halep'te oldu. Sonra tstanbul'a geldller ve biz dört kardeş İstanbul'da dogduk. Gelince, Şishane'deki Yahudi Mahallesi diyebUecegimiz Okçumusa Mahallesi'ne yerleftiler. Bizleri çok iyi yetiştlrdi gerçekten. Atabeyim Hayat Levi doktordu, aynı zamanda tambur ve kemençe çalardı. Ben piyano çalardım ve babam yakamı bırakmazdı. Beni piyano ba?ına oturtur, bestelediği sarkılan bana çaldınr, sesleri dinlerdi, 'iyi... oldu...' derdi bana. Bazı şarkılarını da plağa aldırmıstı. Bunlar tas plaktı elbet. Yaklaşık yapıtları ikiyüzii asar ve çogu nihavent, usak, huzzam, kiirdili hicazkflr makamlanndadır." • "Peki, dört çocuk sahibi ve çok iyi eğitim vermiş size, baksamza içinizden biri doktor bile olmuş. Nasıl geçindirirdi ailesini tbrahim Efendi" diye sorduğumuzda, gene canlı sesiyle konuşmaya başladı Behiye Hanım. • Babam çok iyi para kazanırdı. Çünkü çok aranan, çok istenen bir müzisyendi. Çok ünlüydü. Gece işe çıkardı ve saat ikide, üçte, bazen de dörtte eve dönerdi. Hemen yatardı. Sabah kahvaltı eder ve hemen çalışmaya koyuluyordu. Odasından saatlerce çıkmaz, ud elde, notalarla uğraşırdı. Yaptığı işin karşılığında para kabul etmez, hep altın alırdı. özellikle duğünlere çağrılırdı, zengin düğünlerine. tşte o geceler birkaç altın birden alırdı. O zaman radyo yoktu. Ancak radyo TUrkiye'ye geldikten sonra eserlerini radyolarımızda duymaya başladık babamın. Dolmabahçe Sarayı'nda 1930'lu yıllarda çekılmış olan üsttekı fotoğrafta dönemın ünlu musıkı san.ıtcıldiı TurkGülşen Musıkı Heyetı" adıyla Ataturk'un huzurunda konser verdıkten sonra topluca bır anı fotoğrafı çektırmışler Isimlerını saplayabıldıklerımız soldan sağa olan öndekı sırada bırıncı Tamburacı Osman Pehlıvan, uçüncu Osman Gür Ikıncı sırada dördüncü Aleko Bacanos, beşıncı Yorgo Bacanos. Üçüncü sırada ıkıncı Tahsın Karakuş, yedıncı Ağyazar Coşar 8