05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÜNLÜK Salâh Birsel Sansür: Dünyamızın bir oyunu 7 Ağustos 1989 • • • a Tarihlen Sayfalar. Rabindranath • • • Tagore'un beden rasathanesı 7 I W Ağustos 194l'de, seksen yaşında yıkılmış. Kımı yazarlar anılanna son yıllarında el atar. Ben Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu'na elli dördumde sanlmıştım. Tagore da anılarını ellisınde yazmıştır. 1912 yılında. Avrupa ve Amerıka'ya gitmezden önce. Tagore: Belleğimizin beyaz perdesine görüntüleri kimın çızdiğıni bılmıyorum. Şu gerçek ki, bu tablolar birer sanat ürünu. Onları yapan, olup biten şeylerin tümünü bir fotoğraf makinesı gibi saptamıyor. Hoşuna gidenleri alıyor, gıtmeyenleri de bırakıyor. Olaylan hiç umurlamadan buyültüyor ya da küçültüyor. ön planda yer alan nesneleri ikınci plana kaydınyor, gerıde saklananları da göz önüne çıkarıyor. Kısacası işı, bir tarihçinin değil, bir ressamın işi. Bencesi, anıların her şeyden önce anı olmayı bıhnesi gerekir. Bunun için anılar hiç kıpırdamadan, helvanın üstüne basmadan beklemelıdirler. GUnlUk tatavadan, günlük hapır hapurdan iyice uzak durmalı, bir anılar dünyasına Bu, folyalakların, feleğın gönlünü ikıye yaranların, konsantrasyon suratı kullananların dunyası değıldir ayak basılacak gunu kollamalıdırlar. 17 Ağustos 1989 * l tane Benexol aldığım ıçın uykusuzluk bütun gece baş ucumda şıp şıp el vurdu. Çin sabah vaktınde göz kapaklarım ağırlaşmaya başlayınca, kendımı alapşap yatağıma taşıdımsa da, yme uykunun o sevdavi ülkesıne ayak basamadım. Alman ressamı Paul Klee de ıçinde yer yer beliren yüksek ısının tuzağına düştüğü geceler uykusuzluk vartasına kapıhr. 1908 eylülunde bir gece başına yıne böyle bir patpatana gelmıştır Ne kı, o zamanlar, otuzunda olduğu ıçin dışannın ayazından yılmamış, koşup pencereyi açmış, taze ve serin havayı cığerlerine pompalamıştır. „ Öyle bir saattiı kı, bu, çevredeki apartmanların tum ışıkları sönüktür. Yalnız çok uzaklardakı bir pencereden bir ışık sızıyordur. Klee o vakıt dünyada (Münih'te) birinin daha, bir zıvirin daha uykusuzluk denizinde yuzduğunü ve kendısınin gecenin fırfırında yalnız olmadığını çakar. Bırden, bir yerlerden gani yureklı bir pıyano sesi de, bir başka yaralının iniltisi de gelmeye başlar kı, bu da yureğıne billahlı, fillahlı bir dostluk boca eder. Klee çekeme7İık nedır bılmez. Birini sevdı nıı, onıı eksiksi/ orlaya koyar. Izlenımcı ressamların başdiyakosu Manet'nin hemen hemen butün yapıtlarına değer gösterir. En çok da Absent tçen Adam'ma kesilir. Tablonun, kendısını tonlama çalışmalarında iyisinden ululadığını açıklamaktan da cekinmez. Van Gogh'a da tutkundur. Gerçi onun veli gidişli yanı içıni pek açmaz, ama yıne de bir dâhi olduğuna ınanır. Alman ressam Paul Klee, Manet'nin hemen hemen bütün yapıtlarına değer gösterir 19I2'de tanıştığı ressam Kandınsky ile Franz Marc'a da pek bağlıdır. Hele ikincisini kendisinın bir eşı sayar. Vardığı güzelliklerin çoğunu Franz Marc'ın kendisinden önce ele geçirdiğnı söyler. Ne var, sevmediği ressamlara kılçık atıp, kundeyı oturtmayı da savsaklamaz. 21 Ağustos 1989 V anım kalktığından, yatmadan önce 5 biskuvı. Üstüne de nes. Gecenin bırı. Ikisi. Uykusuzluğum boyuna kaşındı durdu. Araplar, geceleyin göz yummayıp uyanık durmaya "El seher fetheteynle" derlermiş. Fransız şaıri Baudelaire de, uykuya her gece yinelenen korkunç serüven gözuyle bakar. Ama ınsanların her gun buyuk bir pervasızlıkla uyuduğunu da ekler. Ona göre, bu pervasızlık da tehlıkeyi kestırememekten doğmaktadır. Ibnülemin de, Mütercim Asım'ın KamusülMuhit çevirisinde şöyle kılıç Uşürduğünu Ne var, sevmedığı ressamlara da kılçık atıp kundeyı oturtmayı da savsaklamaz lşte benım sağlığımın kaldıramadığı şey budur: Yaşamın kepeği. Kendimi boyuna iceceklerden, yıyeceklerden koruyorum Ama yıne de aralık aralık, sahneden yuvarlanıyorum. 9 Eylül 1989 D akırkoy'de Özgurlük Meydanı. Yeni Kuşak Dergisı'yle belediyenin el ele oluşturduğu kitap sergisi. Imzada ıkı yazar. Çiçeğı burnunda bir genç kız gelip sordu: Siz gunlüklerınızi yazarken kendinizi sansürden geçiriyor musunuz? Nasıl? Ben de günlük tutuyorum. Ama insan her istediğıni günlüğüne aktaramıyor. Sözlerine sansür uygulamak zorunda kalıyor. Benim günlüklerimi ablam alıp okuduğu içın gizlilerimi oraya dökemiyorum. Ama bir kolayını buldum. Herkesin okumasını istemediğim duygularımı lngilizce yazıyorum. Ablam lngilizce bilmediği için buna çok bozuluyor. haber verir: Uykusuzluk tıp bılimine yakın duranlar arasında unlu bir hastalıktır. Ona tutulanlar her gece uyuyamaz. Nedeni, safra ya da sevda ve melankolidir. Ya da onlara benzer makule'lerden kaynaklanır. 1 Eylül 1989 Ne yapıyorsun da bu kadar zayıfiıyorsun? Tuz yok, yağ yok, şeker yok, içki yok, cigara yok, et yok. Yani kırmızı et yok. lyi doğrusu. Ben yapamıyorum. tngiliz şairi Robert Brovvning de (18121889) son yıllarını benim gibi, sıkı bir perhizle geçirmiş. Dört dörtlük bir sakınım olmadan ınsan sağlığının tahtında duramayacağı sözünü de dılınden hiç düşurmezmiş. Nedir, 70 yaş barajını aşmış çoğu kimselerın, kiş kiş seslerine kulak asmadan, dünya nimetlerini hopur küpür atıştırdığı da oluyor. M ıs Sokağı (cinayeti) imza günlerinde Aziz Nesın sordu:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle