Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DOKSANLARIN YAŞAM BİÇİMLERİ Neyi nasıl yaşayacağız? Evlilik ve aile, "altın çağ"ını yaşayacak. Mutfaklar yeşil. Ailenin ekseni: Çocukların eğitimi. Diploma çok moda. Cinsellikte, geçmişe oranla tutuculuk ön planda. Yaşlılık baştacı... 'lerde California'dan kopup gelen, Washington üzerinden dünyaya yayılan ve Reaganizm adı verilen şiddetli Batı rüzgârı, 60'ların, 70'lerin esintilerini bastırdı ve iklimc damgasını vurdu. 9O'lı yıllar için hava tahtnin raporu: Batı rüzgân sürecek. Reagan fırtınası dindi ama yerini yine Batıdan esen başka ruzgârlar alacak. Bu rüzgâr yine "muhafazakâr" polenler taşımayı sürdürürken öncelikte ailenin etrafını kuşatan "kuşku kirliliği"ni söküp atacak. Evet; 1980'lerde olduğu gibi 1990'larda da toplumsal yaşam, aile mihveri etrafında sürüp gidecek. Bu durum "aile"den sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in üzerinde çok durduğu projenin, düıtya çapında başarıya ulaşmasından çok, cinsel özgürlüğün AIDS adlı göze görunmez bir canavara ya da onun korkusuna yenik düşmesinden kaynaklanıyor. Belki bu da Bakan Çiçek'in projesi ile aynı kapıya çıkıyor, her neyse. Ailemerkezli bir yaşamın altyapısı, ev dediğimiz o kutsal mekân. Villa ya da gecekondu olması önem taşımıyor. Çünkü modeın teknoloji, her türlü mekânın içine bütün nimetlerini, beyazeşyaları, renkli TV'leri videoları, otomatik telefonları, mikrodalga fırınları sokmadı mı? Sular akmıyor mu dediniz? O kadar kusur kadı kızında bile olur. Kuraklık deniyor; bunda (eknolojinin ne gibi bir kusuru olabilir? Bütün evlerimize "Aç kapa, aç kapa"yı sokınadı mı? Evlerde "beyaz eşyanın" yerini "yeşil eşyanın" alması bekleniyor. Ozonu delen "kloro floro karbon" gazları buzdolabından kovuluyor; yerini ozonla barış içinde yaşayacak maddelere bırakıyor. Bu yeni anlayışın bir göstergesi olarak da buzdolaplan yeşile boyanıyor. Buzdolaplarının dışı kadar içi de yeşilleniyor. Besili tavuklar, sığır etleri, hormon ve yapay beslenme nedeniyle gözden düşüyor. Bol bol sebze ve çeşitli otlar rağbet görüyor. Artık varlıkhlarla dargelirlileri ayıracak kıstas, dolabın içindeki yeşilliklerin türleri ve nitelikleri. Zenginler büyük paralâr harcayarak yapay gübre ile yetiştirilmeyen yeşillikler peşinde koşarken, dargclirliler, halk pazarlarında, süpermaıketlerde önleıine konanla yetinecekler. Bir de genetik mütasyonlarla sebzemeyve yetiştirme çabaları var. Bunların ilk örnekleri laboratuvarlarda elde edildi. Yaygınlaştırılmaları, 90'larda söz konusu olabilir. Yeşile boyanan mutfak, giderek iyice otomatikleşiyor. Mutfaklar adeta, uzay gemilerinin kumanda kabinlcri gibi: Bir düğmeye bas, ıspanak haşlansın, ötekine bas çorba pişsin. Ey hanımlar ve de beyler, ne hoş değil mi? Ancak bu otomatikleşme, karşıt görüşü de beraberinde getiriyor. Haftarun beş altı günü "fasl food" çılgınlığını yaşayan çağdaş in 1980 Cüneyt Akalın san, haftarun bir iki gtfıiü uzun saatlerini mutfağa ve sofraya ayırmaya hazırlanıyor. Sofra adabı, kültürü hafta sonu yaşamının ayrılnıaz bir parçası olacak. Evin hanımı, beyi, yemek kitabını açacak, en zor yemekleri yapmaya koyulacak. Sonra sofraya oturulacak ve saatlerce yemek yenecek. Böylece çağdaş insan, hafta içinde ruhunu kemiren saniyelerden intikamıru alacak. Evlerimizin yeşillenen başka bölümleri de salonlar ve bütün odalar. Doğayı katleden insanoğlu, yeşili kendi küçük dünyasında, evinde küçük saksısında yaşatmaya çalışacak. Koca koca çamları bir emirde devirtenler, evlerinde giderek daha fazla çiçek yetiştirmeye çalışacaklar. Garip ama gerçek. Evin hanımı, beyi ve belki de çocuklar, yeşilliklerle bezenmiş salonlarında spor yapmayı sürdürecekler. Ancak, bu "vücut geliştirmek"ten çok, "sağlıklı kalmayı" amaçlayan bir çaba. 80'lerin güçlü, adaleli Rambo'su ya da "yorucu" aerobiği, yerini çeşitli aletlerin yardımı ile yapılan y.umuşak jimnastiğe bırakıyor. Bu noktada güdülen amaç, görece yaşlanan nüfusu fazla zorlamadan, kanter içinde bırakmadan formda tutmak. Yumuşak jimnastiğin aletleri, terletmeden değişik kas gruplarını çalıştırmayı sağlıyor. Günümüzün ekoloji modası, ormanlarda yürüyüşe çıkmak. Canım, siz de kıs kıs gülmeyin; orman dediysek, bu pekâlâ bir makilik de olabilir. Amaç "temiz havayı solumak için" koca kentten kaçmak. 1990'larda anababanın esas kaygısı, yine çocukların eğitimi olacak. Ancak çocuklarınızın eğiliminc"mutlu ve ruh sağlığı yerinde olsun yeter" anlayışı içinde yaklaşırsanız çağın gerisinde kalabilirsiniz. Bizden söylemesi, gözde olan metot, çocuğun sıkı bir eğitim görmesi. Bilgisayarlann tuvalete kadar girdiği dünyamızda, bunları programlayacak kişilere de ihtiyaç var, değil mi? Bilgisayarla ve o ekranlı dünya ile haşır neşir olabilmek, tngilizceyi bilmekten geçiyor. Aman dikkat! Diploma yine önem kazandı. Çünkü modern toplum demek, uzmanlaşmak demek. Herkes ne yapacağını bilmeli. lyi bir baltaya iyi bir sap olmalı. "Babasırun yanına girer, birşeyler öğrenir, yuvarlanır gider" anlayışı 80'leri bile çıkaramadı. Bir uyarı daha; siz siz olun, oğlunuzu, kızınızı yanlış yönlendirmeyin. Osmanlı döneminde paşalar, ağalar itibat görürmüş. Cumhuriyetin ilk yıllarında askerler ve yüksek memurlar rağbetteydi. Sonra bunların yerini mühendisler, işletmeciler aldı. Devir değişti, 1990'larda elektrik, inşaat mühendisliği gibi meslekler gözden düştü. Türkiye'yi elektrik mühendislerinin yönetmesine sakın aldanmayın. Geleceğin ilgi alanları bilgisayarlar, genetik mühendisliği, bilimselteknolojik araştırmalarda, yeni enerji kaynaklan, çevre mühendisliği vb. Felsefe, ahlak, güzel sanatlar 18