Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M EKTUPLARDAN Osman Senemoğlu Nâzım Hikmeften Adalet Cimcoz'an Ne yazık ki, ülkemizde sanatçılara ' 'sahip çıkıldıgtnı", hiçbir koşul aranmaksızın destek olunduğunu soylemek çok güç! Nâzım Hıkmet, bu üzücü tuiumun en unlu ve hüzünlü ürneklerınden bın yalnızca. Yurt sevgisiyle atan yüreğinin yıllarca hapiste yıpranmasına karşın, şiirlerindeki coşkuyu koruması; gür sesinin ülke sımrlan dışına da taşarak tüm engelleri aşması sanat gücünün temel göstergelerinden birkaçı yalnızca. Tum engellemelere karşın toplumun malı olan Nâzım Hikmet 'in yaşamına ilışkin bellı baslı olaylan kendi kaleminden okumak, böyle bir bilgi akrarıınını "sıradanlıktan" kurtaracağı için, en guzel yuldur: "1902'de doğdum / doğduğum şehre dönmedim bir daha / geriye dönmeyi sevmem / üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim/ on dokuzumda Moskova Koımmist Üniversite öğrenciliği / kırk dokuzumda yine Moskova'da TsekaParti konukluğu / ve on dördumden beri şairlik ederim / kimi ınsan otların kimi insan balıkların çeşidını bilir / ben ayrılıkların / kimi insan ezbere sayar yıldızların adını / ben hasrellerin / hapislerde de yattım biıyuk otellerde de / açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadıgım yemek yok gihidir / oiuzunıdu asılmamı istediler / kırk sekizimde barış mudalyasının bana verilmesini/ verdiler de/ oluz altımda yarım yılda geçıim dörl metre kare beionu/ elli dokuzumda on sekiz saatle uçluın Prag 'dan Havana'ya/ Lenin'i görmedim nöbet luitum tabutunun başında 924'de/ 961 'de ziyareı eiriğim anıt kabri kiiaplarıdır / partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedı / yıkılan putlann altında da ezilmedım / 95J'de bir denizde genç bir arkadafla yüriidüm üstiine ölumün / 52 'de çatlak bir yurekle dörl ay sırtüstü bekledim ölümü " Ve Nâzım Hikmet'in yiireği 3 Hazirun I963'te durdu. 1910'yılında doğup 197O'te ölen Adalet Cimcoz'sa belli bir yaşın üstündekiler için, kendine özgu sesiyle Turk sinemasının kadın oyuncularına renkli bir boyut kazandıran dublaj sanatçılarınuzdandı. Ağubeyi sinema oyuncusu Ferdi Tayfur'la (19041958) ba^layıp siirdiirdukleri bu çalışmaların yanı sıra A. Cimcoz, Brecht, Buchner, Kafka vb. yazarların yapıtlarım Almanca'dan çevirerek, şiir ve öyküler yazaruk edebiyat alanında da ürünler vermiştir. Bu çok yönlü insanın sanat yasamımıza yaptığı başka bir önemli katkı da 1953 yılında kurduğu ve tstanbul'un ilk özel galehsi olan Maya'dır. A. Cimcoz, burada gerçekleştirdiği etkinliklerle ölümüne dek, sanat yasunuruı canlılık kazandırmak için hüyük çabalar harcamıştır. Adalet, Mektupların gecikmesi tahmin ettiğin gibi posta yüzünden, kış dolayısıyla Istanbul'la Bursa . arasında haftadn üç giin posta işliyor. Bak ne tııhaf bir şey oldu dün gece fırtına çıktı, benim odanın damındaki kin....ıtlcri uçurmuş, sonra bir dc yağmur geldi, odam aktı. Sabaha karşı yataktan fırladım ve odanın içinde şıpırdayan yağmur damlaları altında ekserisi burnumun tcpcsinc vc cnscme damlıyordu don gömlek titreye titreye dolaşırken hiç de şairane bir manzara değil şu rubaiyi yazdırn: Biz, bir inalcı bahçıvamz, Siz, yedi yıldu bir açan giilümiizsiinüz. Krişilmez olıışunıız yıldırmıyor bizi, belki, bilhassa hundan dolayı makbıılümsünüz... Bu böyle, sana tuhaf bir şey daha söyleyeyirn: Müzchher'den son aldığım mcktupta, şair Asaf Halet Çelebi'den biraz alayla bahsediyor ve karısına yazdığı bir şiiri herhalde senin de bulunduğun bir "artistlcr toplantısında" okuduğunu söylüyor ve bununla da alay ediyordu. Ben verdiğim cevapta cevabım biraz geciknıişti, karım ziyaretime gelmişti ve ccvabımın gecikmesindeki mazeretimi söyleyerek: "Karım burdayken dünyaını unutuyorum" dedikten sonra Asaf Halet Çelebi'yi sevdiğimi, hele karısına âşık olduğunu, ona şiir yazdığını duyduktan sonra bu muhabbetimin bir kat daha arttığını yazmıştım. Aradan bir hayli zaman geçti, kızdan ccvap gelmcdi. Düşünüyorıım da, yoksa bilmeyerek bir pot mu kırdım, Müzehher'i kı/.dırdım mı diyorum? Asaf Halet Çelebi'ye yoksa sahiden mi içerliyor, kim bilir? her ne hal ise, herhalde mektubumu bu kadar uzun zaman cevapsız bırakışlanm anlayaınadım. Ihsan Ipekçi, Ankara'ya neyin iznini almağa gitti, mektubundan çıkaramadım doğrusu. Yeni bir film çevirecekler de senaryosunun iznini mi almağa gitti? Her ne hal ise diyelim bu bahis için de, isterse gelir, bizim mekânımız ve adresimiz malum. Gazetelerde hakkında yazılanlar senin üstünde ne tesir bırakıyor? diye soruyorsun. Hiçbir tesir. Numara yapıyorum sanma. Ve sualini anlıyorunı. Birdenbire adımın hem de bu şekilde gazetelerde geçmeye başlaması senin vc ahbaplarımın üzerinde şu veya bu tesiri yapabilir. Çünkü size göre ben dokuz yıldır hapisteyim. Ama bana göre öyle değil biiyük samimiyctlc söylüyorum daha dün hapse girıniş gibiyim. Zannedersem bir yazımda bu hapis psikolojisiııi şöyle tarif etmişüm: "Hapiste günler ağır gcçcr, seneler çabuk!" Bunun daha doğrusu şu ki, hapiste günlerin ağır geçmesine rağmen, scneleı. lıcle uzadıkça belki bu sade benim için öyle, ama değil hiç geçmemiş gibi oluyorlar. Bundan dolayı da ben, dokuz sene sonra tekrar yazılrnağa başlananları yadırgamadım, dokuz sene evvel de yazarlardı ve ara yerde benim için dokuz sene yok. Kendini ne güzel tarif etmişsin. Bayıldım. Hele kulaklarındaki sallantılı küpelere. Kiipe vahşi bir nesnedir, ama birçok vahşi siisler gibi güzel şeydir. Yalnız buruna takılan küpclcri biraz yadırgıyorum. Adalet, sen sahiden yüzünün buruştuğuna, ihtiyarladığına filan mı kanisin? Yüz buruşukluğu mutlak olarak çirkin bir şey değil. Lâf diye değil sahiden söylüyorum ve meselâ senin alnının kırışıkları eskiden bir iz halindeydilcr şimdi derinleşmişlerse herhalde seni bir kat daha ,r • •lleştirmişlerdir. Hiç merak etme, sen ' ' i güzelliğin çeşioi çizgi, buruşuk ile filân ilgisiz, daha doğıusu bu ycııi elcmanlarla > .nnden kaybetmiyecek soydandır. . Nâzım A 4 . , , Bursa, 1947 (*) Bu mektup Şükran Kurdakul'un arşıvinden alınmıştır. 22