Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Tatil satışı'nda milliyet unsuru Ege ve Akdeniz kıyılarında, yerel girişimciler artık turistleri yalnızca birer "yabancı konuk" olarak görmeyip, Alman, İngiliz ya da Fransız olmalarının getirdiği uiusal özelliklere uygun taiil hizmeti verebiliyorlar. Ege'nin hareketli tatil yörelerinden çok, guneyin sessiz kıyılarında konforlu oteller arayışı içinde olan ingiliz turistler, pahalı, ama daha "rafine" bir tatil pe^ındedirler. Örneğin, önünde pırıl pırıl bir deniz varken, otelin güzel bir havu/u da olsun isterler. Çevre şöyle dursun, birbirleriyle bile pek kaynasmayan îngiliz turistler, uzun sureli güneşlenme, kaliteli ve çok ces.itli yemek, diskosuz, televızyonu ve bağırtılı teyplerı olmayan tnoteller için gelmektedirler. Giderken faturaya itiraz edip eirnedıkleri konusunda bir bilgimiz yok, ama yerli turistlerin pek yanına yaklaşamayacakları yerlerde kalıyor olmaları, sayılarının azlığına karşın, "döviz girdisi" açısından kuçümsenmeyecek bir kitle olduklarını göstermektedir. Belkı itiraz edecekleri konular, öğle veya akşam yemeğinin 4 dakika gecikmesi, tekne turunun programındaki kuıuk bir aksama ya da kom^u otelin gazinosunda, sonuna kadar açılmış teypten, "lğğığığuı.... Ağğağağaaa..." gibi 'nağmeler' dökülmesidir. Yukarıda sıraladığımız bütün bu özellikleri ilk keşfeden biz değiliz tabii ki!.. Bu işin mektebinde okumuş, dışarıda uygulama gormuş, deneyimli, meslekten turizmciler biraz da "komşu"da (Yunan adaları) görduklerini taklide yönelmişler. Ama yerel girişimci yurttaşlarımızın başarıları, asıl sözü edilmeye değer konu... Doğup büyüdüğu yörenin bir zamanlar iç turizmedönük kıpırtılannı fark ederek, karınca kararınca bir şeyler meydana getirmiş olan bu "alayl'" ve "çekirdekten" yetişme kesim, daha sonra kendiliğinden gelen yabancı turistle sağladığı diyaloğu çok iyi değerlendirerek, önce yabancı turiste taiil satar hale gelmiş ve giderek, "turistin milliyetine göre program paketlemeyi" öğrenmiş. Bu konuda en çarpıcı örneği, Bodrum'un Gümbel mevkiinde bulabilirsiniz. Kullanılabilir sahil şeridi uzunluğu bir kilometreyi bile bulmayan bu kuçucük yörede kurulu 10 kadar otel, motelden 8'i oracıkta doğup büyümüş yerli girişimcilerin eseri. Bunlardan 4'u kardeş, enişte, kayınbirader gibi akrabalık ilişkileri bulunan kimselere ait. Hele birinde çalışan 20 personeiin 15'i oz kardeş, amca, dayı, teyze, hala çocukları. Aynı soyadı taşıyan 810 İcişiye rastlamanız olası. Fakat heniU lise ve ortaokul çağında sayılacak bu gençler, işlerini görecek kadar lngilizce biliyor ve zor beğenen bir turist kitlesine hizmette kusur etmiyorlar. İşin ilginç yanı, bu yörede iyi kazanan tesisler, hep bu turden yerel girişimler sonucu doğanlar. Bundan uçbeş yıl önce "emekleme" döneminin içinde bulunan bu kuruluşlar, şimdi hızla serpilip boy alıyorlar. Darısı bütun sahillerimizin başına!..D Taner Kutlay BODRUM skiden, ülkemizde yalnızca "yabancı turist" kavramı geçerli idi. Bu 'yabancı'nın ulkesi, uiusal ozelliklerinin "luristik konumuna" nasıl yansidığı, taiil anlayışı, beklentileri pek göz önune alınmaz; yalnızca, "yesin, içsin, yatsın" diyerek, deni/ kıyısında bir yer gostermekle yetinirdik. Son yıllarda, özellikle 1986 ve 87 sezonunda, bu işin rengini bayağı değişmiş gorduk. Hatta hayretle izledik ki Almana, Ingilıze, Fransıza uiusal mizaçlarına, beklentilerine uygun tatil satmayı başarmaya başlamışız. Ve bu işi, "mürekkep yalamış" lurizmcilcrimiz kadar, yerel girişimci yurttaşlanmız da pek güzel becerir olmuşlar. Şu sıralar, Ege ve Akdeniz kıyılarımızda, "sürüsüne bereket" dedirtecek kadar bol bulunan Alman, Fransız ve tngiliz turistlerin nasıl tatil yaptıklarını yakından gözleme fırsatı bulduk ve kendilerine sunulan farklı tatil paketlerini inceledik. E Alman turistler karayolu ulaşımım yeğlerler. Çoğunluğu, Merccdes'lerinin arkasına bir karavan bağlayıp gelir. Genellikle de buyuk benzin istasyoniarının ardındaki geniş boş alanlarda "mocamp" duzeninde tatile göre hazırlıklıdırlar. Denize pek u/ak olmayan bir yerde bir karavan alanı ve seyyar elektrik prizini bulması yeterlidir. Daha çok "ailece" barınmayı yeğlerler. Yemek yapmak, çamaşır yıkamak gibi tatilde "kulfet" sayılacak işlerden yılmazlar. Bir yerde uzun süre konaklamak yerine, birçok yerde ikişeruçer gun geçirmek isterler. Bu yüzden de yanlarında, kendi göbeklerini kendi başlarına kesecek araçlara sahiptirler. Yiyecek sorununu, erzak satın alıp karavanda halletme şeklinde çözumlemeye yatkındırlar. Alman turistlerin bu özellikleri, yöresel girişimcileri 'camping patronu' yapmaya yetmese de seyyar marketler, kiralık gezi eşekleri ile sandal ve sörfler gibi, turistik bir pazar ekonomisi yarattığı gerçek. Fransızlar ülkelerındekı turızm operaıorlerinden daha çok " t u r " ve "club" tarzında program satın alırlar. Hatta ikisini birden alanların sayısı da oldukça fazladır. llki Ku şadası'nda, daha sonrakiler Anlalya ve Foça'da kurulan "Club Mediterranee" uygulamalarıııı yakından ızleyen turi/nı şirketlerinin, daha önceleri farklı amaçlarla kurulmuş tesisleri bu yönde geliştırmeİerinden sonra, Fransız turist girişinde önemli artışlar gözlenmiş... Fransıziarın tatil zevki de spor, oyun ve toplu eğlence uzerine yoğunlaşmıs durumda. Bunun farkında olan işletmeciler "tatil köyü" seklinde duzenledikleri tesislcrde, yatak odalarını kasten konfordan uzak ve biraz da küçuk tutmuşlar. Amac, kıpır kıpır Fransız turisti, "odada tutmadan" eğlence unitelerine yöneltmek. Bunun icin, günü saat saat programlamışlar bile... Sabah yüruyüş ve yüzme, oğle sıcağında gölgeliklerde bilardo, masatenisi, minı golf turu oyunlar, akşamüzeri guzel bir "ambiance" içinde müzik ve aperitif. Akşam, haftamn her bir günu ayrı mekânlarda yemek yiycbileceğiniz çeşit çeşit bar, restoran, gazino; isterseniz tabldot mönü, isterseniz "â la carte"... Saat 22.00'de yemeğiniz bitti mi, haydi "anphitheâtre"a... Orada playback yarışması, ilk uç sırayı bilmek uzere "üçlu bahis" oyunu... Bıraz bağırıp çağırıp ısındınızsa, "disco"ya buyurun... Bu arada, her turlu oyun ve spordan kazanacağınız 'başarı belgeleri' törenle dağıiılır ve tabii, "Seneye yine bekleriz!.!' 15