Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ankara'da Siteler'de Bir kaynaşma, bir gel gil Sabahın erinden akşamın gecine Yaşamın atar daman Ter ve kâr Ustalar çıraklar hamallar özeller dolmuşlar kamyonlar Motor gürültüsü hızar sesi Yaz kış günboyu, sür git... • 3 R Ankara'da Siteler'de Onbeşinde onaltıstnda çocuklar Bıyıklan yeni terlemiş Elleri yüzleri yağ içinde Tüm işleri yüklenmiş Gel oğlum koş oğlum Aç oğlum sil oğlum 1lerde gecekondular... gün Seyit Usta'nın işleri ters mi gidiyordu ne, sabahın yedisindc yarım saat dolmus bekledi Bentdere'sinde. An oğul verir gibi bir kalabalık. Sağ kolıı ağrır omuzdan. Dün akşam sobayı kurayun derken ayağının altındaki eski tabure kırılıverince, soba boruları bir yana, kendi bir yana... Omuzunun acıması değil dc, boruların eğilmesi sıkmışiı caııını. lçine ağaç sokup düzeltmek bü(ün bir akşamını almıştı. Karısı ile kızı da televizyonun başından kalkmamışlardı. Ne bu lurlarsa o merct kutuda? Kızmışlı ikisine dc. "Ulen bcn sizin icin çalışıyorum, azıcık yardım etseniz e! Tek başına soba kurulur mu? Gelin buraya soykalarl" diye bağırmıştı. Sinirinin asıl nedeni başkaydı, ama onlardan almıştı öcünü. Bütün gece rahatsız olmuş, söylenmişti kendi kendine. lşçileıdcn UçUnün işine son verilecekti. Patron kendisine bırakmıştı kimin çıkarılacağım. Genç çocuklar, hepsi de ev geçindiriyor, hangisini çıkarırsın? Hiçbirine kıyamıyordu. Kızıyordu patronun acımasızlığma. Üç beş kuruş karşılığında bütün yaz çalışttr, hem de sigortasız, hem de dokuz saaton saat. Kış başlayıp da işler biraz tavsayınca silk at. tnsaf neresindeydi bunun? "Ben yapamam Hacı Bey" denıişti, "Hepsi de iyi çalışıyor Allah için. Fllerinden geleni yapıyorlar. Nasıl çıkanrsın, kışın neyile gecinir bu yocuklar?" Başını sallamıştı patron, buz gibi yüzüyle. Konuşmaya zamanı yoktu adamın. Çekmecelerini kilitleyip allahaısmarladık bile demeden atlayıp mersedesine gitmişti. Ulan Allahsız, bizim alın terimizi yiyorsun, azıcık ilgilensen e? Bir sorsan a, bu çocuklar nasıl geçiniyor? Işsiz kalırlarsa ne yaparlar? Bütürı gece rahatsız oldu. lş çıkışında kalfalar çıraklar hep yüzüne baktılar. Bir terslik olduğunu anlıyorlardı, ama ne onlar sorabildi ne bu söyleyebildi. Söylenir mi? O lır. Nasıl da bilirler canlarının kıymetini? Bir iki telefon, bono, senet falan. On iki olmadan çeker gider. Sen, çalış babam çalış. Laf anlat sağa sola. Çıraklara kalfalara iş göster. Dünya iş, bitccek. Hafta sonuna yetişecek. Patron bol keseden söz vermiş, teslim edilecek. tçine tüküreyim ben böyle çalışmanın. Çağır da bir sor, hafta sonuna yetişir mi? Bir de azarlar, 'bunca adamsınız, yetiştirin!' Yağmur mu yağacak, kar mı? lnsanın nefesi buğulanıyor. Sabahın ayazı. Her kuyruğun önüne dolmuşlar geliyor, bizimkine gelmiyor. Terslik şimdiden basladı. Gün iyi geçmeyeceğe benzer. Allah sonunu hayırlı etsin. lşçileri, çırakları tek tek düşünmeyc başladı. Dursunun adını versek olmaz. Çocuk yeni askcrden döndü. Anasına, beş kardeşine bakıyor. Eli işe yatkın. Ne dersen şarp yapar. lsmail, çahşmak zorundayım deyip okulu bıraktı. On yedisinde civan. Biraz dalgacı, ama o yaşta hangimiz öyle değildik? Kimbilir ne yelleı esiyor başında? Nasıl denir, hadi git? ö y l e bir oğlum olsun ıslerdiın, olmadı. Patronun aylak oğlundan beş kcrc daha dcğcrli, ama gel dc anlat. Sclim derscn atölyenin bel kemiği. Şimdiden usta. Bir iş göster, gerisine kanşnıa. Gözün arkanda kalmaz. Bu çocuklar nasıl atılır yahu, hangi vicdan elverir? Yakup öyle, Suzi öyle. Hayrullah deseıı, patronun yakını, kımıldatama/.sın. Bana kalırsa o da iyi çocuk. Hepsi çalışmalı. Zaten ne alıyorlar ki? Bu hayat pahalılığında boğazı tokluğuna çalışıyorlar. Veli'yi Recep'i çıkarsın, sıkı mı? Onları çıkaracağına bcni çıkarsın. Ama aklından geccnı biliyorum. Geçen aün cılar, bir de sabahçı öğretmenler. Onlar da bizim gibi erkenden koşar zavallılar. Bu saatte boynu kıravatlı birine rastlarsanız, sorun kesin öğretmendir. Hiçbirinin arabası yoktur, servisi yoktur. Üstü başı yalınkattır. Onlar da bizim gibi garip emekçiler. Ne sendikaları var, ne birlikleri var. tşten atılırlar, sürülürler, kimseye dertlerini anlatamazlar. Bizim Musa yeğen zavallı, bir iki hak mak diyecek olmuş, Gümüşhane'nin bir köyünde aldı soluğu. Haritada yerini bile bulamadılar. Nasıl gideceğim diye günlerce düşündü. Eskiden bir sendikaları vardı, bir iki öterlerdi, şimdi o da yok. Süt liman ortalık. Keşke benim gibi bir zanaata girseydi, karnı doyardı az buçuk. Okuttuk da adam olsun dedik, sürünüyor şimdi. Yakın durakta inip atölyeye vardı ki, çıraklar hep gelmiş. Yerleri süpürüyorlar, makinelerin tozunu alıyorlar. Günaydın usta, iyi günler usta... tyi günler bakalım. Tutkalın altını yaktınız ını? Yaktık usta, kaynadı usta. Dün suratın neden asıktı usta? Ananızın dini, size ne benim suratıından? Bir şey mi oldu usta? Yok ulan, gidin işinize? Var, var bir şeyler, ama ne? lsmail elinde süpürge, eli yüzü toza kesmiş, yıvışıyor çevresinde. Bir şeyler seziıılemiş. Gel de anlat. Patron üçünuze yol veriyor oğlum, de, kolay mı? Gocuğunu duvara asıp yürtldü tezgâhın başına. Acıyan otnzuıuı uğuşturdu. Çıkarın aletleri hadi! Seslendi. Göz ucuyla kim gelmiş, kim gelmemiş, dcnetledi. öbür ustalar henü/ yoktu ortada. Çalışmaya başladılar. İçi alıp vcriyor Seyit ustanın. Sövüpsayıyor kendi mem, dedi kısaca. Neden usta, iyi demledim valla. Karşılık vermedi. Eğildi işine. öbür ustalar da gcldiler. Geniş atölyenin öbür köşesinde dikilip çaylarını içtiler. Aralarında konuştular. tki de bir dönüp Seyit ustaya baktılar. Az çok biliyordu ne konuştuklarını. "Bir garipllk var üstünde. Patrona mı kızdı, evde kansına mı kızdı, kimbilir?" Sonra dağıldılar işlerine. Gürültülü bir çalışmadır başladı. Patronun geldiğini farketmedi. Dün açtığı delikleri düzeltiyor, Dursun'un döktüğü tutkalla ayakları geçirip mengeneyle sıkıştırıyordu. İşi biten parçayı clleşip duvar dibine diziyorlardı. Usta, patron senl çagırıyor. Başını kaldınp köşedeki camlı bölmeye baktı. Gelmişti demek. Yanında iyi giyimli birisi de vardı. Senli benli konuşuyorlardı. Bir müşteri miydi, kimbilir? Zımpara yapan kalfaların yanından geçti. Toza kesmişti o bolüm. Elinin tutkalmı temizleyerek girdi içeri. Buyur... Ha Seyit usta, otur. Ne yaptık, neye karar verdin? Yarından sonra aybaşı. Ücretlerini ödcylp yallah... Hesap yaptım, bu kervanı yuhitemem. tş bildigin gibi degil. Hep içeri giriyorum. Dün sana söyledlm ya, heplen kapatmayı bile diişünüyorum. Çok daha güzel işler var. Bak bu beyefendi de işadamı. Çankaya'da süpermarket açtı, para kırıyor. Bizimkisi enayilik, hamallık... Seyit usta ayak değiştırdi. Yüzü karardı iyice. Boğazını temizlcyip yutkundu, Ben kimsenin kanına giremem Hacı Bcy, dedi. Bu işi bana sorıım. Neden o? Sen benim ustabaşım degil misin? Sana sormayacagım da kime soracagım? Ustabaşınsam kimseyi çıkartma derim. Yazık bu adamlara. Bundan sonra iş hulamazlar. Her biri ev geçindiriyor, bir de onu diişün. Hacı Bey koltuğuna yaslanıp tavana baktı. Bir süre sustu. Bunlan bilmiyorum mu sanıyorsun, düşiinmedim mi sanıyorsun? Olur hele şöyle. Beyefendi yabancımız degil, yakın arkadaşınıdır. Kendisine de anlattım, durumum kötü. Aylardır içeri giriyorum. İşler yavaşladı. Nasıl yavaşladı Hacı Bey, ben yaptıgımız işi bilmez miylm? Elimden geçiyor her gün. Başını indirip incedcn güldü Hacı Bey. Sen yaptıgın işi bilirsin ama ben de hesabımı bilirim. Kazandığım parayı, ödedigiın vergiyi bilirim. Bu adamlar bana fazla. Ayda bir milyon lira Ucret ödüyorum ben, bir milyon da başka masrafım var. Nasıl kalkanm altından? Burası İş Bulma Kurumu degil ki... Sesini birden indirdi, Hem bunlan seninle tartısacak degilim. Şu iş yerinde bunca emeftln var, saygı duydugum için sordum. Yarın üç dört kişinin adını ver dedim. Sen söylemezsen kendim tespit ederim. Danlmaca yok. Çalıştıramam bu kadar adamı. Seyit Usta başını yere indirmişti. Ağzını açıp uzun bir soluk bıraktı, nasıl söyleyeceğini düşündü, Hiçbirini çıkarmayın Hacı Bey, dedi. Yazıktır. Ben bütün gece uyuyamadım. Bunun ne demek olduğunu azıcık düşünün. Ben bunlann ekmegini yemedim ama siz yediniz... Patron birden kızıp sözünü kesti, Ne demek o, klmln ekmegini yediın ben? Onlann emegi ile... Sus ulan! Hftlfi solculuk mu yapıyorsun? Suçtur bu sözler, aha tanığım da var. Seyit Usta yeni oturmuştu, birden doğruldu, Kimseyi çıkaramazsın, dedi. Çıkarırsan ben de giderim. Yazıklar olsun! Çat vurup çıktı kapıyı, Hacı Bey önce bir şaşaladı. YUzü kızaıdı. Gözlerinde pırpırlar oldu. Giil! diye bağırdı. Gidersen gil. Defol git! Ne sanıyorsun sen kendini be? Sesi atölyeyi doldurdu. Tüm ustalar, kalfalar, işçiler, durup baktılar. Yüzleri donmuş gibiydi. Gocuğunun asılı olduğu duvara doğru yürüyen Seyit Ustayı şaşkınlıkla izlediler. Kimseye bir şey söylemedi. Gocuğunu ağır ağır giyip, yürüdü dışarı. Nerde kaldı bu dolmuşlar yahu? Bazan dizilirler arka arkaya, bazan da böyle yollara baktınrlar. Şoförler evde keylf çatıyorlar. Çaylannı içmcden işe çıkarlar mı hiç? Seyit Usta duymuyor konuşmaları. O kendi içinde kavgada. Başıru çevirip yan yan baktı gecekondusuna. Arkasını kayalık tepeye yaslamış iki pencere bir kapı, yoksul ev. Yirmi yıldır çalış çabala, hepsi bu. Sırtında iyice yıpranmış deri gocuğu, başında karısının ördüğü yün bere. Kırçıl bıyıklan sarkık. Yılların Seyit Ustası, Yozgat'ın Dumruk köyü, kıraç tarlada geçen çocukluğu, gençliği, sonra Ankara'da inşaat işçiliği, atölyelerde çıraklık, kalfalık ve sözüm ona ustalık. Eşeğin kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır. Sabah git, akşam dön. Hızar sesi, ağaç tozu. Patronun buyrukları, alıcıların şikâyetleri. Her gün hır gür, her gün bitmeyen bir didinme. Yahu nedir bu, cehennem dedikleri bundan farksız mı? Omzunu yokladı, nasıl çalışacağız bu ağrıyla? Derenin içi duman dolu. Millet şimdiden yaktı sobaları. Kış erken bastırdı. Odun kömür yetmez, yılbaşını ancak bulur. Şimdiden almalı. Kızdan hayır yok, çizme, manto deyip duruyor. Aldığı, ancak kendisine yetiyor. Nc görürsc ona heveslenir, arkadaşları ne alırsa o da alır. Hıı hıhlNerde kaldı bu dolmuşlar? ömrüm yollarda geçiyor. Daha işe varmadan yorulup bitiyorum. Şu bekleşenlere bak, hep fakir fukara takımı. Sabahın altısmda kalkarlar, yedide işbaşında olurlar. Patron onda gelir, özeliyle. O saatte yollar tenhalaşır biraz. Trafik sıkısıklıgında canı sıkı Seyit Usta azarlaması demek bunun içinmiş. Gençler yetişti, Veli'yle Recepin yerini doldururlar, onlara yol verelim demek istiyor. Bak şu işe. Kaç yıldır birlikte çalıştık. Nereden nereye getirdik şu atölyeyi. Her yıl milyonlar kazandırdık. Adını tüm Ankara'ya duyurduk. Nankörlük olmaz mı şimdi? Hem bu ölü mevsimde nasıl iş bulurlar? Hiç düşündüğü yok. On ların Ucretini kârına ekleyecek de gözü doyacak. Sendika kapalı. Haklarını arayacak arkalarında kimseieri yok. Vay vicdansız vay! Bunca yıl tepe tepc çalıştır, kolsuz kanatsız kalınca kapının önüne bırak. Böyle işte patronluk. Bunun için yapıldı demek bu i;ler. Aah ah, kime ne anlatırsın? Eskiden iyi kötü öğle yemeği verirdi, yılbaşlannda hediyeler dağıtırdı. Hepsini kesti. Güler yüzü de değişti, suratını astı iyice. Nerde şimdi yavrumlar kuzumlar? Konuşurken neredeyse anamıza sövecek. Bilmiyoruz sanki nedenini. Uf, omzum, nerde kaldı bu dolmuşlar? Olan bizim gibi garibanlara olur zaten. Sırtı kalınlara hiç dokunamazlar. Hılı, yağmur da başladı, soğuk bir yağmur. Bu yağmurlarda hep biz ıslanırız. Patronlar hiç ıslanmaz. Hiç üşümcz onlar. Evlcri sıcacık, arabaları sıcacık, niyc Uşüsünler? lştcn atılma korkuları da yok. Ah ulan şu dünya, içinc tüküreyim senin! Dolmuşa bindiğindc hasta gibiydi. Hiç konuşmadan oturdu bir kıyıda. Pencereden baktı, bu saatte ne kadar çok araba? Tıklım tıklım dolu yollar. Okul çocukları, işçiler, kapı kendine. YUzünün çizgileri derinleşiyor. Devinimleri zor durumdaki insanın devinimleri. lçinden çıkamayacağı bir işi düşünüyor. Ne yapacağını bir türlü kestiremiyor. Biraz sonra patron gelince, ipleri koparıp iyi bir kavga mı etsin, yoksa yalvarıp yakarıp işi tatlıya mı bağlasın? Akşamdan beri kafasında döndürüp dolaştırdığı düşünce bu. Dün söylediklerine ne ekleyebilir? Nasıl insafa getirebilir patronu? Adam iyice kasıntı olup çıktı. Sadece buyruk veriyor, söyleneni dinlemiyor. Hele bu yıl iyice değişti, tanınmaz hale geldi. Bir zamanlar öğle yemeklerini bile burada birlikte yerlerdi. Hepimize ayrı kebap getirtirdi yandaki lokantadan. Şimdi nerdee, yüzünü bile görmüyoruz. Gelmesi ile gitrnesi bir oluyor. Yarım saat oturamıyor yazıhanede. Çırakları kalfaları geçtik, bizimle bile doğru dürüst konuşmuyor. Ne oldu bu adama böyle? Ulan Allahsız, bizim sırtımızdan yağlandın sen. O yazlık kışlık daireleri, o arsaları bizim emeğimizle aldın. Daha beş on yıl önce sen de benim gibi bir işçiydin, ne çabuk unuttun? Kendin anlattın kaç kez bu atölyeyi nasıl aldığını, ne zorluklar çektiğini? Şimdi geçip gitti o günler öyle mi? Köşeyi döndün, piyasayı tuttun. Eyvallahın kalmadı kimseye. Kış gelince at işçileri, yazın gene al. Her yer adam dolu. Vay Allahsız vay!.. Çay içer misin usta, çay demlendi? Göz ucuyla baktı lsmail'e. Acıdı içinden. Topun ağzında bu vardı öyle ya, en gençleri. Iste 22