02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Festival halka mal olmuştur Bugünlerde 14'üncüsünü izlediğimiz İstanbul Festivali'nin planlanması 1964 yıllarına kadar uzanır. Almanya'daki eğitimi sırasında bir sanat festivali düzenleme düşleri kuran Nejat Eczacıbaşı, Salzburg'taki Mozarteums'unkurucusu Paumgartner ve Cevat Metnduh Altar'm manevi destekleriyle İstanbul Küliür ve Sanat Vakfı'nı kurar. llk festival İ973 yılında düzenlenir ve büyük beğeni kazanır. İstanbul Festivali bugün dünyadaki en seçkin 44 festivalin ilk altıncı sırasım işgal ediyor. \ i ğ tstanbul Kültür İUIHIU III ve Sanat I I I Vakfı'nm H ^ B H düzenlediği • • • "Uluslararası ^ P ^ y tstanbul çıik 2 bin testival içinde seçkin 44 festiva4in ilk 6 sırasında yer alıyor. Birkaç yıl önce başlayan Sinema Günleri'86 da şimdiden dünyanın bu birkaç çok ünlü film festivalleri arasına girdi. Festivalin bu kadar kısa surede bu başarıya ulaşmasını hangi etkenlere baglıyorsunu/.? Başarıya ulaşmasında ve beğeni kazanmasındaki ctkenlerin en önemlisi, ku: ruluşun statüsünun hazırlanışında göster len özendir. Burada çok değcrli dostum Cevat Memduh Altar'ın çalışmalarını saygı ve şükranla yad etmek isterim. Vakıf Statüsü'nün ha/ırlannıasında tecrübelerden yararlanılmış, ileride çıkabilecek sorunlara karşı tedbirler alınmıştır. Ne gibi sakıncalardı bunlar? Daha çok eski olmayan tarihlerde, devlet otoritesini eline geçirip sanatı yönlendirmek isteyen otoriter rejimlere rastladık. Yuzde yüzü eğitilmiş bir toplum olan Almanya'da bile bir diktatör çıktı, kendi ölçülerine ve sanat anlayışına uymayan yapıtları tahrip etti ve sanata yasaklar getirebildi. Yetmisli yıllarda Türkiyc Cumhuriyeti hükümetlerinden birinin Kültür Bakanlığı Müsteşarı Batı mu/iğine "gâvur mızıkası" diyebıldi. Oysa Henry Miller'in dediği gibi, "Öncelikle kendi kendisine inancı olan insandır, sanatçı. Olagan uyarılara uymayan biridir: Ne bir ugır işçidir, ne de bir parazit... O, kendi kendisini açıklamak için yaşar ve bu yoldan dünyamızı /enginleştirir." Devlet yönetiminde iktidarlar değiştikçe sanat anlayışı parti ya da kişinin görüşü doğrultusunda değişecekse o sanat yozlaşır. Toplumumuzun demokratik özlemi ayakta durdukça vakfimız gerçek sanalın saygısı içinde olacaktır. önceki sorunuza dönersek: Vakfın dünya ölçıılerinde böylesine başarıya ulaşmasında kuşkusuz Genel Mıidur Aydın (iün'ün çok büyuk payı vardır. Sanat alanındaki engın bilgısi ve gerçek değerleıde hiçbir bahaneyle odün vermemesi Türkiyemizi kultur dünyasında saygın yerine oturtmuştur. Başarının bir başka etkcnini de çalışanlarda, vakitlerinı ve bilgilerıni tutku haline gelmiş bir özveriyle vakfın başarısına adayanlarda aramak lazım. Yoksa sanatıa başarı, onun bunun emriyle gerçekleşecek bir iş değildir. Son yıllarda festivaldeki yerli yabancı oranının yerli etkinlikler lehine biraz yükseldigi godemleniyor.. Doğu Batı müziği diye bakarsak son yıllarda Doğu müziğinin oranının giderek arttığını söyleyebiliriz. Ama biz iyi şey dışardaki, yurt dışındakidir diye düşünmUyoruz. Türkiye'de bir sanatçı ya da grup festival düzeyine gelince, aman denge bozulur diye almamazlık etmeyiz. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Bizim görevimiz elbette î i o ^**"^ Festivali' V in ı ondördüncüsü 20haziran cuma günü piyanist Güher Süher Pekinel kardeşler ve kemancı Gârard Jarry'nin solist olarak kaiıldıkları Jean François Paillard Oda Orkestrası'nın Atatürk Kültür Merkezi'nde verdiği konserle başladı. 1973 yılından bu yana her yıl her biri kendi alamnda dünyanın en ünlü sanatçılarını, topluluklarım tstanbullulara izletme, dinletme olanağı tanıyan İstanbul Festivali'nde bu yıl toplam 16 ülke sanatçıları 75 ayrı program sunacaklar. Her yıl bir öncekine oranla daha zengin programlarla, daha başarılı geçen tstanbul Festivali'ni, bilindiği gibi İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı hazırlıyor. Hani şu dakikalarca, avuçlarımızı patlatırcasına, ayakta alkışladığımız programları... Nasıl, hangî koşullarda, hangi sıkıntılar, streslerle hazırlandığını belki hiç aklımızdan geçirmeden izlediğimiz programları... tşte biz bu haftaki "Haftanm Konuğu" köşesini İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nejat Eczacıbaşı 'na ayırarak festivale bir nebze de olsa sahne arkasından bakmayı amaçladık. Sayın Nejat Eczacıbaşı, en başından başlarsak, Islan. bul Küliür ve Sanat Vakfı nasıl kuruldu? tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın planlanması 1964 yılına kadar uzanır. Almanya'daki tahsilim sırasında, mllzik eğitimimden olacak, ülkemizde de bir festival düzenlenmesini çok özlerdim. Almanya'da 6 kaldığım günler içinde Salzburg Festivali 'ne gitmeyi genellikle ihmal etmez, bir gün bizde de böyle bir şölenin gerçekleşmesini isterdim. Ulkeme döndüğümde merhum Vedat Nedim Tör ve Cemal Reşit Rcy'in de buna benzer girişimler düşunduklcrini, fakat gerçekleştiremediklerini öğrendim. 1960'a kadar önce askerliğim, sonra işe atıldığım ilk yılların yoğun çalı^ma zorunluluğu düşlediğim konuya vakit ayırmaına imkân bırakmıyordu. 1960'tan sonra işlerim bir ölçüde yoluna girdi, ben de kendi uğraşı alanım dışında da toplumumuza yararlı olabileceğini duşündüğüm konulara vakit ayırabildim. Vakfın kuruluşunda bana destck olan, özellikle iki kişiden bahsetmek isterim. Bjunlardaıı birisi ünlü Mozart uzmanı ve Salzburg'daki Mozarteums'un kurucusu, uzun yıllar da yöneticiliğini yapan Paumgartner, öteki Sayın Cevat Memduh Altar'dır. Böyle bir girişim nasıl kar$ılandı?> önce kuşkularla karşılandı. Sonra "halka dönük" olmadığı gibi tutarsız eleştiriler dönemi geçirdi. Bugün halkımızın beğenisini kazanan bu kuruluş artık toplumumuza mal olmuş ve benimsenmiştir. Festival bugün dünyada adı geçen büyük, kü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle