23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Mart 2014 Cumartesi 9 tamamlanması halinde günde 3 milyon m3’lük suyun kente verileceği belirtilmektedir. İlk bakışta rahatlatıcı imkanlar sağladığı izlenimi veren Melen projesi bazı ciddi sorunlar içermektedir. Öncelikle, bugünlerde temeli atıldığı açıklanan Melen Barajının halen depolama kapasitesi bulunmamaktadır. Diğer taraftan yaşanmakta olan kuraklığın doğal olarak Melen havzasının beslenmesini etkileyeceği de unutulmamalıdır. Bu öngörüler önümüzdeki dönemde bir su sıkıntısının başlayabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla, Melen projesine rağmen İstanbul’un kaderi büyük ölçüde ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde beklenen yağışlara bağlanmış görülmektedir. Melen projesinin beraberinde getireceği diğer bir sorun da havzanın korunması ile ilgilidir. İstanbul il sınırlarının çok dışında olan bu havzada oluşabilecek endüstriyel kirlenmelerin önlenmesi potansiyel güçlükler içermektedir. Bölgeye şimdiden günde 30004000 m3 atıksu oluşturan sanayi kuruluşlarının yerleşmiş olduğu ifade edilmektedir. Melen su kaynağına, yöredeki kentlerin ve yerleşim bölgelerinin de istekli olabileceği diğer önemli bir husustur. Olası kirlenme sorunu ile ilgili olarak Melen sularının da İstanbul’a halen verilmekte olan suların arıtıldığı yöntemler kullanılmak suretiyle arıtılabileceği ileri sürülebilir. Ancak İstanbul’da endüstriyel kirlilik içermeyen yüzey suları, sadece bulanıklılıkları giderilerek dezenfeksiyon ile kullanılır hale getirilmektedir, bu nedenle bu arıtma düzeni kirlenmiş Melen suyu için yeterli olmayacaktır. u İstanbul halen atık sularını hiç Marmara kurtulur mu o Prof. Dr. DERİN ORHON arıtmadan ısrarla denize vermeye devam eden tek büyük metropol durumunda: Oluşan atık suların yüzde 72’sini oluşturan günde toplam 2.2 milyon m3 atık su, 9 değişik noktadan hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan Marmara ve Boğaz’a boşaltılıyor. A orhon@itu.edu.tr Özetlenen tablo İstanbul için yeni ve ciddi bir su yönetim planının gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Su sorunu artık yağmur duaları ile çözülemez. Anadolu yakasındaki Melen, Yeşilçay, Kabakoz, Sungurlu barajlarının ve Melen isale hattının 2.aşama inşasının bir an önce tamamlanmasının yaşamsal önemi bulunmaktadır. İstanbul’un su ihtiyacı ile ilgili gelecek planının şekillenmesinde, ithal sularda komşu illerin de hak sahibi oldukları gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu illerin yerel yönetimleri ile ortak ve adil bir paylaşım için merkezi hükümetin ‘Entegre Su Havzaları Yönetimi’ ilkelerinin yanı sıra ‘Komşu İller Arası Su Yönetimi’ esaslarının belirlenmesi ve uygulanması ‘Sosyal Yönetim’ anlayışının kaçınılmaz bir ilkesi olarak gündeme getirilmelidir. Bir zamanlar bir bölümüne körler ülkesi sıfatı yakıştırılan İstanbul’un, artık gözlerini açarak kıyılarını çevreleyen deniz suyunu da fark etmesi zamanı gelmiştir. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler, deniz suyundan desalinasyon teknolojileri ile ekonomik ve güvenli kullanma suyu elde edilebileceğini göstermektedir. Bu uygulamanın hemen civarımızda çok çarpıcı örnekleri mevcuttur. Anılan amaç için tuzluluğu en az olan Karadeniz’e komşu olunması bir şanstır. Melen projesi gibi oldukça pahalı çözümlere kıyasla, ilk yatırım ve işletme maliyetleri toplamı 1.0 USD/m3’ün altında kalacak olan bir desalinasyon tesisinin yapımı öngörülmelidir. Yapişletdevret yöntemi ile de yapılabilecek 200.000 – 300.000 m3/ gün kapasiteli desalinasyon tesisi İstanbul’un su ihtiyacı için güvenli bir sigorta olacaktır. Neler yapılmalı? sya ve Avrupa’yı birleştiren benzersiz konumu ile Marmara bir zamanlar dünyanın belki de en çekici denizi idi. 1950 ve 60’li yıllarda, bir milyon civarında bir nüfusun yarattığı muhteşem doğal ortamda benim gibi yaşayabilmiş olanlar İstanbul’u Florya’dan Süreyya Paşa’ya kadar uzanan muhteşem plajları ile hatırlarlar. O dönemde gençler Suadiye plajından Caddebostan plajına yüzerek gidip gelmekle övünürlerdi. Bugün ise, Marmara ciddi ölçüde kirlenmiş durumda; aynı kıyı şeridi tamamen dolduruldu, yollar geçirildi; bizler bırakın yüzmeyi, neredeyse suyu unutmuş durumdayız; güneş ve denizi birlikte hatırlayabilmek için yılda bir güneye kaçmaya çalışıyoruz!.. Marmara’yı neden kaybediyoruz? Bunun için dönüp günümüzdeki İstanbul’a bakmak yeterli. Kentsel yönetim olarak tamamen başıboş bırakıldığı için, kent nüfusu 1990’lı yıllarda 8 milyona yükselmiş ve 1994’ten bu yana da %70’in üzerinde artarak bugün 14 milyona dayanmış durumda. Bu kadar kişinin atık suları nereye gidiyor? Büyük oranda Marmara’ya... Atık suların uzaklaştırılması ile ilgili çalışmalar 1960’lı yıllarda başladı, uzun süre devam etti. O dönemdeki modaya uyuldu: Boğaz’ın Marmara’ya yapılan deşarjlar hidrodinamik özellikleri, üst ve alt tabakalarındaki çift akıntı ve alt akıntının Marmara’nın sularını Karadeniz’e taşıması da dikkate yetmiyor ise, Kanal İstanbul gibi hiç bir bilimsel tutarlılığı alınarak, İstanbul’da oluşan atık sular değişik noktalardan ve olmayan projeleri gündeme getiriyoruz!.. arıtılmadan uzun deniz deşarjları ile Marmara’nın tabanına ve Marmara’nın kurtulması İstanbul için hala bir değer taşıyor Boğaz’ın alt akıntısına verilmeye başlandı. ise, bu düzenin değişmesi ve atık suların ileri arıtmadan Bundan sonra iki gelişmeye dikkat çekmek gerekir: Birincisi, geçirileceği yeni bir atıksu yönetiminin derhal yürürlüğe dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde – İstanbul hariç deniz konması zorunludur. İstanbul’un büyük bir kuraklık sorunu deşarjı uygulaması çoktan terk edildi ve atık sular en azından yaşadığı bu dönemde arıtılmış atık suyun, özellikle tarımda biyolojik arıtmadan geçirilerek deniz ortamına verilmeye kullanılan alanlar için ne ölçüde büyük bir katkı sağlayacağını başlandı. İkincisi, 1990’lı yıllarda Boğaz ve Marmara’da dikkate almak gerekir. yürütülmüş olan ciddi bilimsel çalışmalar Boğaz’da alt Her şeyin ötesinde, İstanbul için en büyük çevre ve yaşam akıntının, özellikle Marmara’ya açıldığı Kadıköy – Yenikapı tehdidi sürekli artan nüfustur. İstanbul’u yönetenlerin bölgesinde ciddi oranda üst akıntıya karıştığını ortaya koydu. bu büyük tehdidi artık farketme zamanı gelmiştir; hatta Böylece arıtılmadan uzaklaştırılan atıksuların önemli bir çoktan geçmiştir. 2009’da büyük bir bilimsel çaba sonucu bölümünün tekrar Marmaya’ya döndüğü ortaya çıktı. oluşturulmuş ve yürürlüğe girmiş olan Çevre Düzeni Şu anda ne yapılıyor: Resmi kayıtlara göre günde 3.1 Planı İstanbul için 16 milyon nüfusu bir üst sınır olarak milyon m3 atıksu Boğaz’a ve Marmara’ya atılıyor. Tuhaftır tanımlamıştır. İstanbul’a sağlanabilecek kaynaklar, başta su olmak üzere, bu sınırın üstünde bir nüfus yükünü ama, aynı resmi kayıtlar Istanbul’a günde 2.5 milyon m3 su kaldıramaz. Başta kuzey ormanlarının tahribi olmak üzere, verilmekte olduğunu belirtiyor; yani, günlük atıksu hacmi halen gündemde olan tüm projelerin bu bilimsel olgunun verilen su hacminin 600.000 m3 üstünde... Muhtemelen atık ortaya koyduğu hayati ikazı ciddiye almaları gerekir. su kollektörlerinin kevgire dönmüş olan bir bölümü deniz suyunu içeri alıyor ve tekrar denize basıyor. Biz bu durumu İTÜ’de yapmış olduğumuz bir çalışmada Baltalimanı’nda basit tuzluluk ölçümleri ile tespit etmiştik. Daha da önemlisi İstanbul halen atıksularını hiç arıtmadan denize vermeye devam etmede ısrarlı olan tek büyük metropol durumunda: Oluşan atıksuların yüzde 72’sini oluşturan günde toplam 2.2 milyon m3 atıksu, 9 değişik noktadan hiç bir arıtmaya tabi tutulmadan Marmara ve Boğaz’a boşaltılıyor. Bu konuda son günlerde afişlerde yer alan “Bugün atıksularının %97’sini arıtan İstanbul” ifadesinin tamamen yanlış olduğunu belirtmek gerekir. Deşarj noktalarındaki binaların içinde sadece ızgaralar ve kum tutucular var; bu tür üniteleri arıtma olarak ilan etmenin ne denli aldatıcı olduğunu eğer görmek isterseniz evlerde ufak bir deney yapalım, atıksuları kaba bir kevgirden geçirelim, bakalım atıksu arıtılıyor diyebilecek misiniz?.. İstanbul’da bu tür atıksu deşarjı nerede yapılmamalıdır diye sorulsa herhalde doğru cevabı Boğaz/Marmara karışım bölgesinde yer alan Kadıköy ve Yenikapı olur. Maalesef, şu anda bu iki noktadan toplam 1.2 milyon m3 atıksu bu noktalardan Marmara’ya boşalıyor. Özetle, dünya bırakmış biz hala devam ediyoruz; Günde yaklaşık 1100 ton organik maddeyi, 130 ton azotu, 20 ton fosforu ve bunlarla birlikte sayısız tehlikeli maddeyi Marmara ve Boğaz’a atıyoruz. Marmara’yı yok etmek için bunlar da ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle