11 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 8 “açılımlarını”, Gürcistan’a karşı askeri harekatını, olabildiğince diplomatik yönden de savunmaya özen gösteren Rusya’nın, söz konusu hatlara doğrudan saldırması, kendini topuğundan vurması anlamı taşır. Zira bu hatların mülkiyeti, çok sayıda uluslararası şirkete ve onların ardındaki devletlere de aittir. Bu hatlar, sadece Gürcistan ve Azerbaycan’a değil, BTC örneğinde olduğu gibi İngiltere’ye (BP), Norveç’e (Statoil), Türkiye’ye (TPAO), ABD’ye (ConocoPhilips, Devon, Hess, Chevron), Suudi Arabistan’a (Delta9; Japonya’ya (Itochu, Inpex), Fransa’ya (Total) ve İtalya’ya (ENI) aittir. BTC ve GKDGBH; yine bu şirket ve ülkelerin, hatta Rus ve İran’lı şirketlerin gazını da taşımaktadır. Dolayısıyla Gürcistan’ı “cezalandırmanın”, Azerbaycan’a gözdağı vermenin daha “basit” ve doğrudan fiziki saldırı içermeyen yolları varken, bugünün koşullarında Rusya’nın bu hatları bombalamasının hiçbir gerekçesi olamaz. Bu nedenle bu konudaki açıklamalar, Şaakaşvili yönetiminin; Türkiye’yi, ABD’yi ve AB’yi, Rusya’ya karşı kışkırtmaya yönelik, temeli olmayan çabaları olarak değerlendirilmektedir. Buna karşın köşeye sıkıştırıldığını, tehdit altında olduğunu hisseden her devletin yapabileceği gibi, doğrudan olmayan yöntemlerin kullanılması, tamamen ihtimal dışı sayılmamalıdır. Akdeniz’den başlayarak sağlayan, son derece kapsamlı bir stratejiyle korumaktadır. Osmanlı döneminde, Karadeniz Filosu’nu tamamen Osmanlı’ya karşı oluşturan ve yıllardan beri Boğazlar’dan ayrıcalıklı olarak geçip, “sıcak denizlere inme” ihtirasıyla koşulları sürekli zorlayan Rusya’nın, Türkiye ile belli bir süreden bu yana; Karadeniz, Boğazlar ve Montrö eden mücadelenin bir parçası olarak, yine Türkiye’nin girişimiyle kurulan ve Rusya’nın da dahil olduğu BLACKSEAFOR (Karadeniz İşbirliği Görev Grubu), Karadeniz’de güvenlik ve kıyıdaş ülkeler arasında işbirliği açılarından, son derece olumlu ve başarılı bir uygulama olmuştur. Hal böyle iken ABD, uzun süredir her olanakla, Akdeniz odaklı bir faaliyet olan “Operation Yardımcısı General Nogovitsin’in Karadeniz’e çıkan NATO ülkeleri gemilerinin burada en çok üç hafta kalabileceklerini anımsattıktan sonra, “21 günün sonunda NATO savaş gemileri burada kalmaya devam ederse, ilk sorumlunun Türkiye olacağını hatırlatmak isterim” dediğini aktarmaktadır.(12) Her ne kadar Nogovitsin’in sözleri gereksiz ve Montrö’nün hükümleri itibarı ile Türkiye’ye yönelik suçlamaları temelsiz ise de, gerektiğinden daha fazla ABD yönetimi ile özdeşleşen bir Türkiye görüntüsü, Rusya’yla (ve İran’la) ilişkilerimiz açısından, akılcı ve güven verici olmamaktadır. Diğer yandan, halen tükettiği doğalgazın yaklaşık yüzde 63.5’ini Rusya’dan alan(13), bunun dışında Rusya’dan ciddi miktarda petrol de ithal eden ülkemizin, bu ülkeyle anlamsız ve gereksiz gerginliğe hiç mi hiç gereksinimi yoktur. İki ülke arasındaki ticaretin 20 milyar dolar üzerinde seyreden hacminin, önümüzdeki yıl yaklaşık 38 milyar dolar olmasının beklendiği, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) yetkilileri tarafından ifade edilmektedir. Türkiye’nin, ABD’nin Karadeniz sevdasına yeşil ışık yakması; ülkemizin çıkarları ile bağdaşmayan, gereksiz, anlamsız ve son derece tehlikeli bir sürecin yolunu açacaktır. Bu nedenle, bundan sonraki adımların çok kontrollü atılması ve hızla denge sağlanması gerekmektedir. Doğalgaz ithalatımızın yaklaşık yüzde 18’inin de İran’dan yapıldığını ve her kış uzun süreli kesintiler yaşadığımızı da, kış gelmeden bir kez daha anımsamakta yarar vardır. ? Kaynakça ve Dipnotlar 1. Gürcistan, 7 Ağustos 2008’de G. Osetya’ya, havadan ve karadan saldırı başlattı. Kimi kaynaklara göre yaklaşık 200, kimilerine göre yaklaşık 3 bin (çoğu sivil) kişi öldü. Rusya Federasyonu bu saldırıya, birkaç saat içinde, Gürcistan’a girerek ve hem havadan hem de karadan birçok kenti bombalayarak yanıt verdi. 2. “Soğuk savaş çıkarsa, kaçmayız”, (Rusya Federasyonu’nun Ankara Büyükelçisi Vladimir Ivanovski’nin, Yeni Şafak Gazetesi’ne yaptığı değerlendirmeden), http://www.rusya.ru/tur/index/news/print?id=7612 3. “Kafkasya’da Yeniden Kurulan Düzen ve Enerji Boyutu”, Necdet Pamir, Jeopolitik Dergisi, Eylül 2008 4. “An Oil Crossroad in the Cross Hairs”, Edward C. Chow, Senior fellow in the Energy and National Security Program, Center for Strategic and International Studies (CSIS), August 15, 2008 5. BP web sayfası; http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9006 667&contentId=7014330 6. “BP diverts Ceyhan crude as fire still burns”, http://www.upstreamonline.com/live/article160568.ece , Thursday, 28 August, 2008, 08:00 GMT 7. “BP shuts in Georgia links”, http://www.upstreamonline.com/live/article160951.ece , Thursday, 28 August, 2008, 09:20 GMT 8. “Baku holds firm over BTC booster”, 11 March 2008, http://www.upstreamonline.com/live/article150433.ece , 9. “Gazprom Azeri gazına talip”, 10 Eylül 2008, Zaman Gazetesi; http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=697565 10. “One More US Military Ship Enters Batumi Port with Humanitarian Aid”, News Agency Trend News, 27.08.2008, http://news.trendaz.com/index.shtml?show=news&ne wsid=1279452&lang=EN 11. “Railway Traffic to Georgian Black Sea Ports Resumed”, 26.08.08, Trend Capital, http://capital.trendaz.com/?show=news&newsid=1279 059&catid=519&subcatid=481&lang=EN 12. “Rusya’nın faturası”, Oktay Ekşi, Hürriyet, 28 Ağustos 2008 13. Bu oranda bağımlılığın sakıncaları, yıllardır tarafımızda vurgulanmaktadır. Her krizde bu husus anımsanmakta, daha sonra unutulmaktadır. Türkiye nasıl etkilenir? Her ne kadar mevcut hatların Rusya Federasyonu tarafından doğrudan saldırıya uğrama olasılığı son derece düşükse de, daha önce değinilen olası yeni projelerin gerçekleşme şansının azaldığını söylemek gerekir. Bu nedenle de, başta NABUCCO olmak üzere, ülkemiz üzerinden geçerek, AB’nin enerji güvenliğine katkı koyacak projelerin gerçekleşme olasılığı, 7 Ağustos 2008 tarihindekinden daha düşüktür. Zaten teknik, ekonomik ve özellikle siyasi engelleri önceden de var olan bu projenin, Gürcistan’da Şaakaşvili türü bir yönetimin varlığı söz konusu iken, risk primi çok yüksektir ve bu nedenle de gerçekleşme şansı azalmıştır. Bu da Türkiye’nin AB nezdindeki önemini arttırmaz, azaltır. Rusya’nın zaten var olan etkisini (paradoks gibi gelse de) ise arttırır. Zira alternatiflerin önünde, teknik, ekonomik ve siyasi engeller bu denli yoğunken, Avrupa istese de istemese de, daha fazla Rus gazına gereksinim duyacaktır. Bir halk deyişi ile “havada uçan kuşa değil, eteğindeki taşa bakmayı”, menfaatine daha uygun görecektir. Diğer yandan, ABD’nin NATO’yu da kullanarak, Rusya’yı sıkıştırmaya yönelik politikaları, ülkemiz için giderek daha somut bir sorunsal boyutuna erişmiştir. Uzun süredir dile getirmeye çalıştığımız gibi ABD, günde 3 milyon varilden fazla petrol taşımacılığının gerçekleştiği ve 2010’da günde 4 milyon varile ulaşması beklenen Karadeniz’de, petrol akışının kesintisiz sürmesini sağlama gerekçesi ile, ABD ve/veya NATO gemilerini bulundurmak istemektedir. Oysa Karadeniz uzun süredir sorunsuz ve kıyıdaş ülkeler arasında uzlaşma sağlanmış bir denizdir. Deniz Kuvvetlerimiz, Karadeniz’in güvenliğini, ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ABD’nin NATO’yu da kullanarak, Rusya’yı sıkıştırmaya yönelik politikaları, ülkemiz için giderek daha somut bir sorunsal boyutuna erişmiştir. Uzun süredir dile getirmeye çalıştığımız gibi ABD, günde 3 milyon varilden fazla petrol taşımacılığının gerçekleştiği ve 2010’da günde 4 milyon varile ulaşması beklenen Karadeniz’de, petrol akışının kesintisiz sürmesini sağlama gerekçesi ile ABD ve/veya NATO gemilerini bulundurmak istemektedir. Oysa Karadeniz uzun süredir sorunsuz ve kıyıdaş ülkeler arasında uzlaşma sağlanmış bir denizdir. konularında uyumu söz konusudur. Ayrıca Karadeniz’e kıyıdaş ülkeler, “münhasır ekonomik bölgeleri” konusunda anlaşmışlar ve her ülkenin münhasır alanı diğerlerince kabul edilmiştir. Bu nedenle her ülke söz konusu alanlarda, petrol ve gaz aramalarını, sorunsuz ve ihtilafsız sürdürmektedir. Nitekim Türkiye, son yıllarda Batı Karadeniz’de önemli gaz keşifleri yapmıştır. Orta ve Doğu Karadeniz’de ise çok yoğun arama programları devrededir ve önemli bir spekülatif potansiyelden söz edilmektedir. 1373, 1540 ve 1566 sayılı Birleşmiş Milletler kararlarına uygun olarak, terörizme ve asimetrik tehditlere karşı Karadeniz’de caydırıcılığı sağlamak üzere, Türkiye’nin inisiyatifiyle (2004’de) başlatılan “Black Sea Harmony” harekatı, Rusya’nın da Aralık 2006’dan beri dahil olduğu önemli bir oluşumdur. Türk Boğazları’nda ve Karadeniz’de güvenliğin sağlanması için başlatılan bu inisiyatif, Türkiye ve Rusya Federasyonu arasında önemli bir diyalog ortamı da sağlamıştır. Diğer yandan Karadeniz’in güvenliği konusunda devam ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Active Endeavour”un görev kapsamını, Karadeniz’i de kapsayacak biçimde genişletmeye çalışmaktadır. Bu çaba, özellikle Rusya tarafından kabul edilebilir görülmemektedir. Buna karşın, “renkli devrimler”le ABD yörüngesine kayan Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelerin yanı sıra yine ABD ekseninde yer alan Romanya ve Bulgaristan gibi Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin de katkısıyla, ciddi bir zorlama söz konusudur. Gürcistan ve Rusya arasındaki son gerginlik bahanesiyle, Montrö’yü de zorlamaya çalışarak, Karadeniz’e, başlangıçta bu anlaşmanın sınırladığının çok üzerinde tonajlı gemilerle girmeye çalışan ABD, ilk aşamada geri adım atmış görünmüştür. Tonaj açısından Montrö’ye uygun bir çizgiye gerilemiş görünse de, insani yardım malzemelerinin savaş gemileriyle taşınması ve sürekli artıp eksilen NATO gemisi varlığı, Karadeniz’in daha önce sakin olan sularını bulandırmaktadır. Bu gelişim eğilimi sürerse, Rusya ve Türkiye arasında gerginlik yaşanması kaçınılmazdır. Hürriyet’in Moskova Muhabiri Nerdun Hacıoğlu, Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkan ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle