23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 14 Bahadır Selim DİLEK NKARA Rusya Federasyonu’nun, 8 Ağustos’ta Gürcistan’a yönelik başlattığı operasyon ile birlikte, küresel enerji rekabetinde yeni bir döneme girildi. Moskova yönetimi soğuk savaşın ardından ABD öncülüğündeki tek kutuplu sisteme yönelik ilk ciddi tepkisini vermiş, bundan sonra Washington’ın küresel politikalarını oluştururken Rusya’yı öncelikle ve ciddi olarak hesaba katması gerektiği mesajını ortaya koymuştu. Kafkasya’da kimsenin çok da beklemediği bir anda patlak vermiş olan savaşın nedenleri konusunda yakın tarih ve yakın tarihin siyasal, toplumsal gelişmeleri önemli ipuçları verse de bu krizin asıl nedeninin küresel enerji rekabeti olduğu biliniyor. Ancak, bu rekabetin ayrıntıları konusunda bugüne kadar çok fazla değerlendirme yapılmadı. Hem gelişmelerin hızı hem de küresel bilgi akışındaki kirlilik, WashingtonMoskova eksenindeki rekabetin tam olarak anlaşılmasının önünü kesti. Durum böyle olunca da geleceği yönelik yapılan projeksiyonlar ya eksik kaldı ya da öngörülen yaklaşımların ayakları tam olarak yere basmadı. Aslında, Kafkasya’da Gürcistan’ın Güney Osetya’ya yönelik operasyonunun gerekçe gösterilmesiyle patlak veren savaş, küresel enerji rekabetinde önemli bir kırılma noktası oluşturuyor. Vladimir Putin ile başlayan dönemde Rusya’nın SSCB’nin ardından etkisini yitirmiş olduğu arka bahçesi ile ilişkilerini yeniden düzeltmesi, bu ülkelerle önemli enerji anlaşmaları yapması, Orta Asya ve Hazar havzasında tek söz sahibi olmaya yönelik çabaları ve bütün bunların yanı sıra enerjide kaynak ülke olarak bu konumunu siyasal güce tahvil etme A Kafkas savaşı sonrasında soru işaretleri Rusya’nın kapanı politikası, Kafkasya’da bugün yaşanmakta olan gerilimin zeminini hazırlamıştı. Çünkü, ABD küresel enerji politikalarında tek belirleyici olma konumunu sürdürmek istiyordu. Hazar petrollerinin, Rusya’nın bütün muhalefetine karşın BaküTiflisCeyhan (BTC) hattı ile Akdeniz’e indirilmesinde, BaküTiflisErzurum (BTE) doğalgaz hattının faaliyete geçmesinde Washington yönetiminin katkısı büyüktü. ABD’nin enerji konusunda uzman diplomatları ile büyük petrol ve gaz şirketlerinin sağladığı finansmanla seçilmiş senatörleri hem Bakü’yü hem de Tiflis’i adeta komşu kapısı yapmıştı. Bu durum doğal olarak Moskova yönetiminde ciddi bir rahatsızlık yaratıyordu. Ancak her iki projenin yaşama geçirilmesi için çalışmaların sürdüğü dönemde Rusya’nın, BTC ve BTE’yi engelleyecek gücü elinde enerji Vladimir Putin ile başlayan dönemde Rusya’nın SSCB’nin ardından etkisini yitirmiş olduğu arka bahçesi ile ilişkilerini yeniden düzeltmesi, bu ülkelerle önemli enerji anlaşmaları yapması, Orta Asya ve Hazar havzasında tek söz sahibi olmaya yönelik çabaları ve bütün bunların yanı sıra enerjide kaynak ülke olarak bu konumunu siyasal güce tahvil etme politikası, Kafkasya’da bugün yaşanmakta olan gerilimin zeminini hazırlamıştı. yoktu. Bu süreçte Kafkaslarda siyasal açıdan Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye ekseni şekillendi. Bu üç ülke de Rusya Federasyonu ile sıkı ilişkilere sahip olmanın yanı sıra ABD’nin de en yakın müttefiki konumundaydılar. Ancak, Gürcistan’ın başında bulunan Eduard Şevarnadze’nin SSCB döneminden kalan siyasal deneyimi Washington yönetiminde rahatsızlık yaratıyordu. O nedenle Tiflis’te, ABD’nin her isteğini kayıtsız koşulsuz yerine getirecek bir lidere gereksinim vardı. O lider de ABD’nin bir zamanlar genelkurmay başkanlığını yapmış olan Gürcü kökenli bir orgeneralin önerisi üzerine ortaya çıktı. Mihail Sakaşvili ABD tarafından özenle seçildi ve yetiştirildi. Sonra da renkli bir darbe ile iktidara geldi. Mihail Saakaşvili, ABD’ye öyle minnettar kaldı ki, Tiflis’in en merkezi caddelerinden birisine George W. Bush Caddesi adını verdi. Saakaşvili’nin Cumhurbaşkanı olmasından sonra Tiflis’e gidenler yenilenmiş Gürcistan bayrağının yanı sıra ABD bayrakları ile de karşılanıyordu. Moskova yönetimi bu duruma uzun süre çok fazla ses çıkarmamayı tercih etti. Rus siyasilerin ve staretjistlerin yaptıkları açıklamalardan gelişmelere ilişkin yaklaşımını öğrenmek olasıydı. Ancak retorikte ortaya konmakta olan tepkinin pratiğe dönüşme olasığı yok gibiydi. Çünkü nereden bakılırsa ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle