22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 20 TÜİK hesabıyla elektrik zammı: Yüzde 51.5 Kurulu güç ve üretimde bu gelişmeler yaşanırken, zam baskısı 2008 yılında faturalara yansıtılmaya başlandı. TÜİK’in tüketici fiyatları endeksinde dikkate aldığı elektrik (fatura) fiyatları, Aralık 2007’de 16 Ykr’den Ocak 2008’de 18.76 Ykr’ye çıktı. Temmuz 2008 zammıyla TÜİK’in baz aldığı elektrik fatura fiyatı 22.47 Ykr’ye yükselirken, ağustos ayında fon ve vergi kesintilerinin; dağıtım, iletim ve perakende hizmet bedelleri hariç tutularak çıplak fiyat üzerinden alınmasına yönelik yasal düzenleme nedeniyle Ağustos 2008’de 1 Ykr’ye bile ulaşmayan küçük bir indirim yaşandı. TÜİK Ağustos 2008’de 22.21 Ykr olan elektrik fiyatının Ekim 2008’de yapılan zamla 24.24 Ykr olduğunu gösteriyor. TÜİK’in faturayı baz aldığı verilerine göre enflasyon artış hesabında dikkate alınan birim elektrik fiyatı Aralık 2007’ye göre Ekim 2008 tarihinde yüzde 51.5 zamlandı. 4628 sayılı Yasa sonrasında kurulu güç, üretim ve fiyatlar bazında yaşanan gelişmeler, elektrik alanında Türkiye’nin AKP Hükümeti döneminde ciddi bir darboğaza sürüklendiğini belgelemektedir. Geçmişten miras kalan yapıyla bu zamana kadar idare edebilen sistemin tıkanma nedenlerinin tespit edilerek, yeni bir modele geçiş yapılması zorunlu görünmektedir. Serbest piyasa temsilcilerinin, “hükümetin zam yapmaması nedeniyle fiyatlarda oluşan baskı sonucunda yatırım yapmadıkları” görüşlerine rağmen bu sürecin karşılıklı etki içerisinde bir sarmal olarak geliştiği fark edilmelidir. Özel sektörün yatırım yapmaması, kamuya da yatırım yaptırılmaması sonucunda arz açığı oluşacağı ve bu yapı içerisinde faaliyet gösteren özel sektörün daha karlı üretim hedefine ulaşacağı açıktır. Nitekim bu gerçekleşmiştir. Kaldı ki bu sarmal içerisinde özel sektör için “serbest piyasa” ısrarı nedeniyle ikinci bir karlı alan doğması da sağlanmaktadır. Bu da kamunun kaynağı yok söylemiyle perçinlenen özel sektörün yatırım yapması için yer tahsisi, vergi teşvikleri ve pek çok garantiye kadar uzanan kamu kaynaklarının belli bir kesim için seferber edildiği özel ihale modelleridir. Bu yapının işleyişe geçmesiyle 4628 sayılı Yasa ile başladığı iddia edilen serbest piyasa dönemi öncesindeki kamu zararına yol açan alım garantili sözleşme modellerinde olduğu gibi yeni kamu zararlarının oluşacağı dikkate alınmalıdır. Özellikle küresel kriz ortamında kredi bulunmasının zorlaşacağı, özel sektör borçlarına devlet garantisi verilmesinin tartışıldığı böylesi bir dönemde özel kesimin bulacağı kredilerin de devletin kendi borçlanması ve kendi kaynaklarıyla finansman sağlamasından çok daha maliyetli olacağı bir gerçektir. ? Üretim ile kurulu güç arasındaki ilişki incelendiğinde çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. 20022007 yılları arasında Türkiye kurulu gücü artışından bağımsız olarak üretimde artış gerçekleştiği ilk saptama olarak belirmektedir. 2002 yılında 31 bin 845.8 MW’lık kurulu güce karşılık 129.4 milyar kWh üretim yapılırken, 2007 yılında 40 bin 835.7 MW’lık kurulu güce karşılık 191.6 milyar kWh’lik üretim gerçekleştirilmiştir. Elektrik Sektöründe Finansman Açmazı Serbest piyasa dönemi olarak adlandırılan 2002Ağustos 2008 dönemleri arasında beklenen yatırımların gerçekleşmemesine paralel olarak elektrik sektörünün kredi kaynaklarından yararlanma miktarının azaldığı belirlendi. Merkez Bankası’na Türkiye’de faaliyette bulunan bankaların yaptığı bildirimlere göre tasfiye olacak krediler de dahil olmak üzere, Aralık 2002 itibarıyla bankaların kullandırdığı toplam 56.2 milyon YTL’lik kredinin, 4 milyon YTL ile yüzde 7.14’lük bölümünün elektrik, gaz ve su kaynakları sektörlerine tahsis edildiği görülüyor. Bu tarihten sonra hem kullandığı kredi tutarı hem de sektörel olarak kredilerden aldığı pay azalan elektrik, gaz ve su kaynakları sektörünün Aralık 20052006 yıllarında miktarsal olarak kredi kaleminde ciddi artışlar olmakla birlikte genel olarak kredi olanaklarının artması nedeniyle kredi tahsislerinden aldığı payın yine küçük kaldığı gözleniyor. Bu gelişim sonucunda Ağustos 2008 itibarıyla elektrik, gaz ve su kaynakları sektörünün 10 milyon 161 YTL ile toplam 364.4 milyon YTL’ye ulaşan kredi hacminden yüzde 2.8 pay alabildiği belirlendi. Yani elektrik, gaz ve su kaynakları sektörlerinin kredi kullanımı ülkedeki kredi hacmindeki artışa paralellik sağlayamadı. Bu sektörün kredi kullanımının Aralık 2005Aralık 2006’ya kadar olan 1 yıllık süreçte bir artış eğilimi gösterdiği, ancak 2007 yılından itibaren kredi kullanımında duraklamanın başladığı, Şubat 2008’den itibaren ise küçük bir artış eğilimi ortaya çıkmakla birlikte bu artışın oransal olarak kredi payına yansımadığı saptandı. Tasfiye olunacak kredilere bakıldığında ise, elektrik, gaz ve su kaynakları sektörlerine kullandırılan kredilerde 2006 yılında batıkların arttığı, 2007 yılında ve 2008 yılında ise belli bir düzeyin korunmaya başlandığı, ancak Mayıs 2008’den itibaren yeniden tasfiye olunacak krediler kaleminde bir artış eğiliminin ortaya çıkmaya başladığı belirtilebilir. Tasfiye olunacak kredi miktarı Ağustos 2008’e gelindiğinde 10 bin 211 YTL’ye ulaştı. Merkez Bankası’nın yurtdışından sektörel bazda sağlanan uzun vadeli kredilere ilişkin verilerine bakıldığında ise, Ağustos 2008 itibarıyla toplam 140.4 milyar dolarlık özel sektör borcunun 6.7 milyar dolar ile yüzde 4.8’inin elektrik, gaz, buhar, sıcak su üretim ve dağıtımı sektörüne ait olduğu görülüyor. Bu dış borcun 858 milyon dolarlık bölümünün 12 aya kadar, 1.3 milyar dolarlık bölümünün 2 yıla kadar geri ödenmesi gerekiyor. ? Serbest piyasada dış bağımlılık arttı Serbest piyasa döneminde özel sektörün devreye aldığı yatırımların yüzde 85’lik bölümünün doğalgaz ve ithal kömür kaynaklı olduğu, buna karşılık aynı dönemde kamunun devreye aldığı yatırımların ise tamamen hidrolik ve yerli kömüre dayandığı tespit edildi. Kamunun doğalgaza dayalı santralları, 2002 yılında Türkiye kurulu gücünün yüzde 12.5’ini oluştururken; 2007 yılında bu oran yüzde 9.58’e indi. Özel sektör doğalgaz santrallarının 2002 yılında yüzde 14 olan toplam kurulu güç içindeki payı, yüzde 22’ye yükseldi. Doğalgaz, ithal kömür, fueloil, motorin, nafta gibi dış kaynaklı sayabileceğimiz elektrik santralları kapsamında 2002 yılında yüzde 62 olan sahiplik oranını 2007’de yüzde 75’e çıkaran özel sektörün hidrolik, rüzgar, linyit ve taşkömürü olmak üzere yerli kaynaklara dayalı santrallar içindeki yüzde 15.3’lük payı ise yüzde 13’e geriledi. Kamunun dış kaynaklı santrallar içinde 2002 yılında yüzde 38 olan payı, 2007 yılında yüzde 25’e düşerken, yerli kaynaklara dayalı santrallar içindeki payı ise yüzde 85’den yüzde 87’ye çıkabilmiştir. Tüm bu veriler, hem YİD, Yİ gibi modellerin uygulandığı 4628 sayılı Yasa öncesindeki dönem hem de 20022007 yılları arasındaki serbest piyasa döneminde yatırımların büyük ölçüde doğalgaz ve ithal kömür olmak üzere Türkiye’nin enerji alanındaki dışa bağımlılığını artırıcı tercihlere yöneldiğini gösteriyor. Bu dönemde planlamanın tamamen kaldırılıp, özel sektörün inisiyatifinde elektrik piyasasının şekillenmesinden çıkan bir diğer temel sonucun dış kaynak bağımlılığının artışı olduğu söylenebilir. Nitekim 2002 yılında kurulu gücünün yüzde 77’si yerli, yüzde 23’ü dış kaynaklara dayalı olan kamunun 2007 yılında bu oranları 80’e 20 düzeyine çektiği; özel sektörün 2002 yılında toplam kurulu gücü içinde yüzde 73 olan dış kaynaklara dayalı santralların payını 2007 yılında yüzde 83’e çıkardığı belirlenmiştir. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle