17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 20 KASIM 2005 / SAYI 1026 'Badem' tadında rock Akustik ağırlıklı poprock grubu "Badem", kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri ile müzik dünyasına adımını attı. Müzik kanallarında sıkça çalan çıkış parçaları "Kara Soldan sağa: Mert Ozdemir, Mustafa Kemal Oztiirk, Etnre Yıldız, Doğaç Başaran ve Banş Bahçeci. yor olmamız. Bizi dinleyenler tarzımızı, MFÖ, Modern Folk Üçlüsü, Travis ve Coldplay'e benzetiyor. "Badem" isminin özel bir anlamı var nıı? Mert: Banş'tan "Ba", Devrim'den "De", Mustafa'dan da "M" harfinden oluşuyor. Albümde Aziz Nesin'in "Arkadaşım Badem Ağacı" şiirinin yorumu dikkat çekiyor... Mert: Aziz Nesin'in bu şiirini bir arkadaşım bana güstermişti. Okuyunca çok etkilendim. Elimde isimsiz bir beste varken onu şiire uyarladım. Bu şarkı zamanla çok hoşumuza gitti. Hem ismimizi taşıyordu hem de dinleyenler üstünde derin bir etki bırakıyordu. Bizim için maskot bir parça oldu. Barış: Müziğimizin siyasal rengi ve politikası yok. Türkiye için önemli olduğunu düşündüğümüz Karacaoğlan ve Aziz Nesin'i aynı yerde buluşturmak bizi mudu etti. Onların politik kimliklerini bir yana bırakın. Duyguları, özellikle sevgiyi bu şekilde ifade ediyor olmaları çok önemli. Ikisinin de aynı yerde, insanların gerçeğinde bulunabiliyor olması bizi etkiledi. Karacaoğlan'ın sözlerini kullanmayı düşünürken onun tüm insanlara ulaşabilen, bir araya getirici tarzını kullandık. Aziz Nesin'i de bunlardan ayrı düşünemedik. POPFOLK, ROCK... "Karacaoğlan" ile müziğinizi birleştirmek fikri nasıl doğdu? Mert: Karacaoğlan'ın söylemi insanı cezbediyor. Genelde "Emrah" ve "Dadaloğlu" ile karıştırılıyor ama onun tavrı biraz farklı. O gördüklerini, çelişkileri ile anlatmış. Sözünü sakınmamış. İnsanı ve doğayı tanımış, onu benimsememek elde değil. Müziğinizde çok farklı tatlar almak mümkün. Ama PopRock ifadesi sizi kısıdamıyor mu? Mustafa: Poprock iyi bir tanımlama değil. Ama başka bir anlatımı yok müziğimizin. Daha önceleri bu konııyu çok tartıştık. Müziğimize 9 yıldır isim veremedik. Ben, popfolk rock demiştim. O da olmadı. Kendi tarzımızı yapıyoruz gibi klişe cümleler kullanmak istemedik. Genel bir çatı altında kullanınca poprock olarak adlandırdık. Folk ezgileri taşıyan vokal ağırlıklı poprock diyebiliriz aslında. Barış: Cem Karaca ve Barış Manço ilk çıktığında müziklerine isim koyma kaygıları yoktu. O dönem için yeni bir müzikti yaptıkları. Isimleri ise yirmi, otuz yıl sonra kondu. Bizim nasıl bir rock yaptığımız şu an için çok önemli değil. Adı zamanı gelince konulacaktır. Doğaç: Bizim tüm şarkılarımızı dinleyenlerin kafasında müzik anlayışımız oturuyor. Ama birbirinden uzak parçalarımızı dinleyenler tümünü k'avrayamıyor. Karacaoğlan'ın sözlerini taşıyan parçalar folk havası taşıyor. Diğerleri ise çok farklı. Işte bu ikisini bir arada dinlediğinizde "Badem" çıkıyor ortaya.# Değil mi?" ise halk ozanı Karacaoğlan'ın "Bana Kara Diyen Dilber" şiirinin uyarlaması. Ali Deniz Uslu B adem grubunun müziğinin özünde Karacaoğlan'ın şiirleri var. Ayrıca albümde Aziz Nesin'in "Arkadaşım Badem Ağacı" şiiri de etkileyici bir şekilde düzenlenmiş.Tarzlarının poprock olarak adlandırılmasından pek metnnun ölmasalar da, onlar istedikleri müziği yaptıklarını söylüyorlar. Müziklerinin anlaşılması için albümdeki tüm şarkıların dinlenmesi gerektiğini de vurgulamadan edemiyorlar. Biz de müzik dünyasına farklı bir tat getiren Badem grubu ile ilk albümlerini konuştuk. "Badem" miiziğe nasıl başladı? Barış: Müzik hayatına 1996 yılında başla dık. Önce Boğaziçi Üniversitesi rock korosunda bir tenor grubundaydık. Daha sonra grup "Ikarus" adını aldı. Biz oradaki kemik ekiple yola çıktık. Ben, Mustafa ve Devrim seslerimizi piyano başında denemeye karar verdik. Bestelerimizi çoksesli yorumlayalım derken "Badem" kuruldu. Biz bu çoksesli vokallerin üstüne iyi enstrüman çalan bir grup olmak istedik. Akustik sound'u yakalamak için bir gitarist ararken gruba Mert katıldı. En son Doğaç ve Emre'nin katılması ile 2002 yılında son halimizi aldık. •2002 yılında "Sing Your Song" yarışmasında finallere kaldınız ama yarıştnadan çe kildiniz. O zaman isminiz Toprak'tı. Yarıştnadan niye çekildiniz? Doğaç: Yarışmaya şans eseri katıldık, ama bizim için iyi bir macera oldu. 20 grupla finale kaldık. Sonra avukatlarla anlaşmazlık yaşadık. Bize tamamını okumadığımız bir sözleşmeyi imzalatmak istediler. Şardarı çok ağırdı. îmza atmadığımız içinde diskalifiye olduk. Şimdi bakıyoruz da iyi ki devam etmemişiz. Müziğinizi nasıl tanımlryorsunuz? Doğaç: Müziğimizin en önemli özelliği çok vokalli olması. Rock korosunda tanıştığımız için hepimizin altyapısı aynı. Ayrıca enstrü manlarımıza çok önem veriyoruz. Müziğimizi olgunlaştırmak için çok emek harcadık ve iyi bir sound yakaladık. Çok uzun zamandır beraber çalmamızın sonucu olarak albümümüz, bir ilk albüm için fazlasıyla olgun bir yapı kazandı. Mert: Öncelikle rock kökenliyiz. Ama farklılıklarımızı yansıtırız. Mesela, Barış çok iyi bir halk müziği dinleyicisidir. O, Doğu'ya yakın vokal yapar, Mustafa ise daha Batılıdır. Müziğimizde önce vokal sonra enstrüman geliyor. Badem'in müziği haricinde hepimizin bağımsız müzik zevkleri var. Buradaki tek ortak nokta melodik müzikleri çok sevi Cadıların dünyası: Goldfrapp niversite yıllarında resim ile uğraşan şarkıcı/klavyeci/besteci Alison Goldfrapp resim yapmayı bir kenara bırakıp müzik ve görselliği karıştırmaya başlamış. Böylece kendine farklı bir sanat kolu yaratarak zamanla beste yapmaya da soyunmuş. Bir arkadaşının demolarını besteci ve yapımcı Will Gregory'ye dinletmesi ile bir anda yaşamına farklı bir yön çizen Goldfrapp kendisini müzik dünyasında buluvermiş. Will Gregory ile aynı müziklerden hoşlandıklarını fark edince Alison'un soyadını markalaştırarak kendilerine ikili bir grup kurdular. 1999'da Mute ile sözleşme imzalayan ikili, elektronikfolk, sinematik Björk benzeri müziği kurcaladıklan ilk albümleri Felt Mountain'ı 2000'de yayımladılar. Goldfrapp'ın chillout divası olarak öne çıktığı, yanm milyon satan ve bir de Mercury adaylığı alan albümün getirdiği ilgi, 2003'te gelen, daha keskin ve seksi disco melodilerin yer aldığı Black Cherry albümü ile daha da büyüdü. Björk ve Portishead ile kıyaslanan Goldfrapp, yaptıkları müziğin içine seks Müzik marketlerln ve glamrock sentezini başarıyla işleyerek kendi tarzlarını yarattı. Bir anda disraflarında birkaç co'nun seks kokan, şehvetli elektro ikiliaydır yenl bir albüm si olarak dikkat çekmeye başladılar. Yakaladıklan tarzı daha fazla kurcalamamaya var: Supernotlre. karar veren ikili bu özelliklerini birkaç ay Albüm, Allson önce çıkarttıkları Supernature albümleri ile devam ettiriyorlar. Goldfrapp İle Wll Yeni albüm, Supernature ise tam bir elektGregory ikllisinln ro, sintisayzır pop ve disco patlaması. Arada sırada Gary Numan ve Siouxsie and dıe Bansüçüncü çalışması. hees sınırlarına başarıyla sokulan albüm, ilk Allson önce resme parçadan itibaren sizinle flört eden bir kadın gibi. Ne kadar uzak durmaya çalışsanız da bir şeakıtmış kilde farkında olmadan size sokuluyor. Her ne yaratıcılığını, kadar müzik farklı görünse de, içine girdikçe kendinizi 70'lerden gelen disco girdabının içinde bumüzlğe kayınca da luyorsunuz. Analog sintisayzır ile süslenen soğukgörselliğl ihmal kırılgan vokallerin öncülük yaptığı parçalar dinleyeni gizemli cadısal bir dünyaya taşıyor. Alison'un etmemlş. Sonuç: davetkâr inlemeler, puslu sentetik melodiler ve saSeks kokan dlsco mimi fısıltılar ile süslenen sesi bu türde ilerleyen Goldfrapp'ı hemen diğer gruplardan algılanabilecek parçaları... KÜLTÜR SANAT MERKEZİ Zekeriya S. Şen u şekilde ayınyor. Supernature şu ana kadar yaptıkları çalışmaların en iyi anlarını toplayıp bir sonraki evreye sokulan ve Alison Goldfrapp'ı yıldızlığa taşıyacak bir albüm. Albümün açılış parçası Oh La La, parlak makyajı ve haz veren pop hissi ile aslında albümün genel akış yönünü belirliyor. Oh La La, ahlaksız teklif içeren sözlerin, ağır bas ritimleri ile ezilen sintasayzır melodileriyle süslendiği bir parça. Lovely 2 C U albümdeki en harekedi parçalardan birisi, nakaratsız. Asıl önemli olan müziğin sentezi savunmasını doğrulayan bir çalışma. Ride A White Horse parçası seks ve disco arasında mükemmel çalım atan bir oyuncu niteliğinde, dinleyeni itirazsız dansa kaldırabilecek kuvvete sahip bir yapı. Elektronikleştirilmiş hassasiyetin damlatıldığı bu gotik danspop parçası hiç kuşkusuz albümün en sağlam ve ayrıcalıklı halkası. Sinsi bas melodilerin işlendiği Fly Me Away, akıcı sözleri ile baş döndüren bir atmosfere sahip. ilk bakışta buz gibi görünen ve vamp havasında olan Alison yeni çıkacak 45'likleri No. 1 ile tüm bu önyargıyı yıkıyor. No. 1 taze ve etkileyici altyapısı ile kusursuz bir kapanış parçası. VERİMLİ DÖNEM, BAŞARILI ALBÜM... EMI etiketi ile ülkemizde de çikan Supernature'da Goldfrapp ve Gregory ilk iki albümlerine kıyasla, anlam ve stil arasındaki kusursuz müzikal dengeyi bulmuşlar. Goldfrapp'ın nefes kesen vokalleri ve büyüleyici sintisayzır düzenlemeleri, dinleyeni ne olduğunu anlayamadığı sersemletici bir atmosfere taşıyor. Minimalist elektro temeller üzerine oturtulan melodiler, geleneksellikten uzak farklı pencereler açıyor. Ancak algılama değerlerinin düşük olduğu bir dönemde açılan bu pencerelerden bakanların sayısı çok olmayacak, bu da Goldfrapp'ı kitlesel tüketime sokmayacak. Bu tabii ki çok sevindirici, çünkü kidesel talep ve tüketimde bu tür grupların nasıl yok olduğuna ve yozlaştığına sayısız defa şahit olduk. En verimli döneminde ve en başarılı albümleri ile karşımızda tüm samimiyeti ile duran bu organik ikiliyi göz ardı etmek ayıp olur. • adıköy, atölye çalışmalarının ve kültür sanat etkinliklerinin yapılacağı yeni bir mekâna; Portakal Ağacı'na "merhaba" diyor. Çocuklarla büyüklerin aynı mekânda üretecekleri, öğrenecekleri Portakal Ağacı, Erenköy'deki yerinde ilk ürünlerini vermeye başladı. Atölyede, 46 yaş grubu çocuklara oyun ve küçük egzersizlerle solfej ve temel düzeydeki müzik parçalarının öğretildiği "Müzik Yolcuları" bölümünü Yeşim Tezgören yönetiyor. 79 yaş grubu çocukları ise Çağla Tulukçu yönetimindeki "Kukla Atölyesi"nde iki boyutlu kâğıt işlerden kukla yapımına doğru eğlenceli bir serüven bekliyor. "Düş Rengi" atölyesinde çocukların renkleri, plastik malzemeleri ve kendilerini keşfedebilecekleri serbest eğitim Şebnem Aydın Gündüz yönetiminde veriliyor. Çocuklar Portakal Ağacı'nda her cumartesi günü, güzel masal ve hikâyeler dinleme şansına da sahip. Portakal Ağacı'nın büyüklere yönelik etkinliklerinden biri Alin Taşçıyan'ın yönettiği "Sinema ve Sanatlar" atölyesi. Bu atölyede sinemanın diğer sanat disiplinleri ile ilişkisi üzerine odaklanılıyor. "Bir Film Nasıl Okunur?" başlıklı atölyede ise Mehmet Açar, bir filmi nasıl bir gözle izlemek gerektiğine odaklanırken, filmlerin detaylı analizine giriyor. Ercüment Usluer'in "Fotoğraf ükuma" atölyesinde fotoğraf sanatı ile günümüz yorumlanmaya çalışılırken, nasıl daha az fotoğraf çekileceği ve tüketileceğinin de cevabı aranıyor. Atölyenin büyükler için düzenlenen müzik bölümünün adı ise "Analitik Müzik / Dinlediğin Müziği Biliyor musun?". Bu atölyede Tayfun Polat, her yeniliğin tüketildiği bir müzik ve sanat ortamında, kulağımıza çalınan popüler müziğin yolculuğunu sorguluyor. • Tel: 0216 368 89 03 Portaka Ağacı... K \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle