Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 KASIM 2005 / SAYI 1026 Benim bir adım var! Elif Dağdeviren sevgilileriyle değil, yaptıklarıyla anılmak istiyor. Var olmakla ilgili derdi de bu yüzden. Yine de "Hayatımın hiçbir döneminde işsiz, parasız ve eşsiz kalmayacağım" diyecek kadar hırslı. Şimdi, yapımcılığını bir ABD şirketiyle birlikte üstlendiği "Living&Dying" filmiyle gündemde. Yeni hedefi ise, Arap sermayesini Hollywood ile buluşturmak. Esra Açıkgöz \ T h Fotoğraf: Vedat Arık RT'de çevirmenlik, yönetmen yardımcılığı, Netbul.com'un kuruculuğu, Cosmopolitan'da genel yayın yönetmenliği... Bunlar Elif Dağdeviren'in şimdiye kadar yaptığı işlerden birkaçı. Yine de Elif Dağdeviren dendi mi, hâlâ pck çok kişinin akhna Tarkan ya da Yılmaz Erdoğan'ın "sevgilisi" geliyor. Bu yüzden var olmakla ilgüi bir derdi var; çünkü sadece yaptığı işlerle anılmak istiyor. Sürekli proje üretiyor, "Iş hayatında aşkla çahşıp, akılla bitirirsen tatmin olursun" diyor Dağdeviren. Şimdi de iki yeni çalışma ile karşımızda. Biri, Amerika'da New Films International ile ortak bir film çeken I lermes Film Prodüksiyon, diğeri Arap sermayesi ile Amerikan sinema olanaklarını birleştirecek bir proje. Ona göre isabetli kararlar vermesinin nedeni iyi koku alması. Bir de aldığı eğitimler... Elif Dağdeviren'le yeni projelerini konuştuk. Elif Dağdeviren kim? Ben iş insanıyım, başkalarının fikirlerini kitlelerle tanıştıran bir aracıyım. Gazeteciliğe başladıktan 6 ay sonra yazı işleri müdürü, ondan bir iki ay sonra da genel yayın yönetmeni oldunuz. Ustelik daha 24 yaşındaydınız... Nasıl oldu bu? iki önemli nedeni var; ilki derginin içeriği. Sonuçta beni Aktüerin genel yayın yönetmeni yapmadılar, Cosmopolitan'ın yayın yönetmeniydim. Ikincisi de, ortaokuldan beri Ercan Arıklı'nın projelerinde yer alıyordum, yani beni o zamandan beri yetiştiriyordu. Sonra genel yayın yönetmenliğini bırakıp Tarkan'la birlikte Amerika'ya gittiniz... Hiçbir kararımı "Geleceğime nasıl etki eder?" diye düşünüp vermedim. Amerika'ya gitmek ciddi bir karardı, ancak onu anlayacak durumda değildim. Yine de bu sayede Amerika'da şov dünyasının nasıl çalıştığını gördüm. Dışardan bakıldığında Amerika'ya gitmem, hayatımda bir duraklama gibi görünüyor, ama aslında bugünün birçok tohumu, internet, sinema, uluslararası vizyon, global bakış, çalışma sistemleri hepsi orada atıldı. Bunu da çok çalışarak yaptım. Amerika'dan döndükten sonra Netbul'u kurdunuz. Sonra da sattınız... Sektör olarak dünyada internet şirketlerinin büyük gruplarla birleşme zamanı gelmişti. Netbul'u tck başıma ancak o kadar büyütebilirdim. Iş hayatında ancak, aşkla çalışıp akılla bitirirseniz tatmin olabiliyorsunuz. Peki kurduğunuz işleri elden çıkarıp, yeni bir işe başlarken, neye güveniyorsunuz? Kendime... Hayatımın hiçbir döneminde ne işsiz, ne parasız, ne eşsiz kalacağıma inanmadım ve inandığım gibi oldu. Şimdi de Hermes Film Prodüksiyon'un başındasınız, nereden çıktı bu? Zaten 22 yaşındayken Melih Kibar'la bir prodüksiyon şirketi kurmuştuk. Ancak oyaşta ne kadar bilgi sahibi olunursa olunsun yapılabilecek bir iş değildi. Bu, birikim, kültür, maddi ve manevi güç meselesi. Artık bu işi hakluyla yapabileceğime inanıyorum. HOLLYVVOOD'A GİRMEK İÇİN... New Films International'la anlaşarak, Amerika'da bir Hollywoodfilmineortak oldunuz, "Living&Dying". Michael Madsen, Anoıd Vosloo, Tamer Karadağlı ve Deniz Akkaya'nın oynadığı film, son günlerin en çok konuşulanları arasında. Gerçekten çok mu sermayeniz var, nasıl başardınız Hollywood'a girmeyi? Daha Hermes'in adı yokken, New Films ile görüşmelere başlamıştım, üç yıl önce senaryoyu okuduğumdan beri bunun altyapısını kuruyordum. Bülent Helvacı'yla tanıştım ve Hermes'i kurduk. New Films ile ikinci bir projemiz daha var. Amerika'da başka bağım sız şirketlerle de görüşüyoruz. Hollyvvood'da iş yapmak için öyle 50 milyon dolarlardan bahsetmeye gerek yok. Burada harcanan rakamlarla orada da güzel işler yapılıyor. Bir de Arap sermayesi ile Amerikan sinema imkânlarını birleştirecek bir proje üzerinde çalışıyormuşsunuz... Netbul'la ilgili konferanslar verdiğimde, bu işin altyapısını hazırlıyordum. Pek çok ülkede Netbul'a benzer uluslararası iş teklifleri aldım. Onlara hep, "paranızı, yatırımlarınızı harcama kredilerimi başka işlere saklamak istiyorum" dedim. Şimdi bu projede, o kredileri harcıyorum. Şu anda sermaye gücü dünyayı dolaşıyor ve yoğun olduğıı yer Ortadoğu ve Körfez ülkeieri. Bu ülkelerin girmek istediği sektörlerden biri de eğlence. Eğlence sektörünün Doğu'dan Batı'ya, Batı'dan Doğu'ya geçişi için en uygun ülke Tiirkiye. Çok planlı biri misiniz? Bu plan mı değil mi, bana siz söyleyin... AB ile ilgili konuşmalar yapıldığında, insanlara "AB'ye gireceksek, Eurovision'u da kazanırız, Avrupa'da yönetmen de, oyuncu da çıkartırız" dedim. Eğlence sektörü şu anda dünyanın ortak dili. Devletler nczdinde AB'ye alınmamızın altyapısı hazır, halk nezdinde kabulü için eğlence sektörüne ihtiya cımız var. Bu koku almayla ilgili bir şey. Bir dizide oyunculuk yaptınız yakın zamana kadar. Peki o nereden çıktı? Küçüklüğümden beri, babam televizyon daire başkanı olduğu için takdir edersiniz ki, sürekli teklif geliyordu. Işlerime engel olacağı için kabul etmedim. Ancak 37 yaşına gelince, "Bakalım nasıl oluyor?" deyip yapmaya karar verdim. Artık hevesimi iddjm Bir röportajınızda "Benim içirt\Sh önetn * li iş varolmak" demişsiniz. Nedir buradaki var olmanın tanımı? Benim bir adım var, Ali, Ayşe, Veli, Elif, her neyse... Biri bunu elinizden alıyor. Sadece bir adama aşık olduğunuz için adınız "bümem kimin sevgilisi oluyor". Bu benim seçimim değil, ben sadece adamı seçtim. Bir adam olduğu için var olmadım, var olduğum için o adam beni seçti zaten. Bana yokmuşum gibi davranılıncasinirleniyorum. Varolmakla ilgili derdim bu. Parayla ilişkiniz nasıl? İyi olduğu söylenemez. Amerika'da tanıştığım bir kadından şunıı öğrendim, "Para sadık cş gibidir, nasılsa var diye şımarırsın ve ilgilenmez, ilişki kurmazsan seni bir gün tamamen terk eder. Bir daha da gelmez". Onun için şimdi tanışmaya çalışıyorum. 0 Masalını arayan prenses Z. Ezgi Altıner irçok tiyatro ve televizyon yapımına imza atan Umut Eğitimci, Beyoğlu Dulcinea'da gerçekleştirdiği tek kişilik gösterisi "U Dönüşü"yle, bu kez sahnede buluyor kendini. Gösteri, kadın erkek ilişkileri, bekâr kadınlarııı sorunları ve mutlu bir beraberliğin nasıl olması gerektiğine dair hikâyeler ve sorularla şekilleniyor. Farklı insanlarla yaptığı röportajların da katılımıyla zenginleşen sunumu, Eğitimci'nin masalsı anlatımıyla eğlenceli bir hal alıyor. Gösterinin, belki de en güzel yanı interaktif bölümle sonlanması. Bu noktada aktifleşen izleyici kendi fikrini söylüyor ve bir sohbet ortamı yaratılıyor.. B Çocukluğumda gerçek bir prenses olduğuma inandmldım. Hayatımın ve ilişkilerimin de masal kahramanları gibi olacağıru sandım. Aslında yaşadığımız hayattan çok da farkı yok masalların, bu yüzden seviyoruz onlan. Masallarla birlikte insanların kendilerini unuttuğunu, içlerindeki sevgi ve aşkın üstünü örttüklerini fark ettim. "U Döniişü" masalların ötesinde ne söylemek istiyor bizlere? Kadınerkek ilişkilerini sorguladığım bir gösteri bu. Bekâr kadınlar, yürümeyen hatta başlayamayan ilişkiler, mutlu beraberlikler... Yaptığım röportajların da katlusıyla farklı insanlann görüşleri ve yaşamları da bu gösteriye eşlik ediyor. Iddia ettiğim bir şey yok. Gördüklerimi ve yaşadıklanmı izleyiciyle birlikte tartışmaya sunmayı amaçlıyorum. Gösterinin adı neden "U Döniişü"? Bu bir uyanış mı, yoksa kaçıp gitmek mi? Benim için bir seçimdi bu. Tüm bunlar benim hikâyem aslında. Istanbul'a paralel ama bir o kadar da yabancı bir şehir New York. Oradan buraya bir u dönüşü yaptım ve katettiğim mesafenin öğretici olması, olumlu bir sonuç doğurdu. New York'u tstanbul'dan bu kadar ayıran ne? New York, geçmişi olmayan, daha doğrusu geçmişleri birbirlerinin umurunda olmayan insanların yaşadığı bir yer. Geçici bir sü "Geçmişi olmayan bir şehir New York.." Umut Eğitimci'nin bu sözlerle anlattığı şehirden İstanbul'a dönme nedeni ise mutluluğun mekânla sınırlı olmadığını anlamış olması. Şimdi tüm yaşadıklarım farklı bir teknikle sahneye taşıyan Eğitimci, "U Dönüşü" adlı gösterisiyle İstanbullu izleyicilerle buluşuyor. Ama bir şartı var; "Herkes konuşacak!" "U Dönüşü"nde neden masalsı bir anlatımı tercih ettiniz? Babaannem sayesinde masallarla tanıştım ve onlardan çok şey öğrendim. Masallar, insana neyin ne kadar gerçek olduğunu tekrar düşündürüyor. İLİŞKİLER VE YALNIZLIKLAR tzleyiciye ulaşmanızda, etkilemenizde nasıl bir rolü var masalların? Masallar, hem bilinçaltımıza hitap ediyor, hem dc dilinin ve tasvirlerinin büyüsüyle daha az can yakıyor. Onlara inanmalı mı, inanmamalı mı? Bu gelgitin içinde, analiz ve sorguların daha rahat yapılabileceğini düşünüyorum. Peki sizin masallarla keşfettikleriniz... re de olsa, geçmişin olmadığı o hayatı yaşamak istedim. Sadece anı yaşadığun, kendi geçmişimi yeniden yarattığım bir maceraydı. Orada tek başınalığın önemini, mekân değişiminin mutluluğun şartı olmadığını kavradım. tnsanlar tek başınalığı genelde ıstıraplı bir yalnızlık olarak algılarlar... Tek başınalığınızın umutsuz yapan, acı veren yanı da var tabii, ama tek başınalık önce kendiniz için yaşamak ve kendinizin farkında olmaktır. Yalnız olduğunu sanan insan birine tutunma ihtiyacı duyar. Ilişkilerin yürü' memesine bir cevap olabilir işte bu. Kendi ^ ne yetmeyen bir başkasına ne verebilir ki? Sizce kadın da bu kendine yetememe haliyle hata üstiine hata mı yapıyor? Bir şeye, özellikle bir erkeğe adapte olma gücü, kadında içgüdüsel bir eylem sanırım. Kadın kendini unutunca da, ilişki bir varmış, bir yokmuş oluyor... Çünkü ilişki, erkek için ekstra bir mutlulukken kadın için bir amaç oluyor. Kendinizi ertelediğiniz bir ilişki bitince de çırılçıplak kalıyorsunuz... Röportajlardan birinde anneanne ve dedeniz, aşklarını anlatıyor. Neden onlan tercih ettiniz? Çünkü yaşadıkları çok güzel. Eski aşklar diye geçiştirip artık böyle şeyler yok deniyor. Eski insanlar da ayrılıyor, bir başkasını tcrcih ediyor. Zorunlu olduklarından beraber değiller yani. Fark, tahammülümüzün azalmasında biraz da. Oysa aşk içimizde olan bir şey, bu yüzden eskimez, kural tanımaz. Neden interaktif bir tekniğe başvurdunuzr İnsanların ne düşündüğünü merak ettiğim için... Hepimiz hemen hemen aynı sorular ve sorunlarla karşı karşıyayız. Birbirimizden uzaklaştığımız bu dünyada bir paylaşma imkânı bu. •