25 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 KASIM 2005 / SAYI1026 KAYIP HAYATLAR... Peki ya 21. yüzyıl, hızh kentleşme, teknolojik yenilikler bu hastalığa neler ekledi? Yanıt Prof. Verimli'den geliyor: "Uzay^laki bir laboratuvann düşeceği söylentileri çıktığında, bazı obsesifler 'üzerime düşer' diye hastanelere doluşmuştu. Aynca radyasyon gibi soyut ve ölçmesi kolay olmayan şeylerle ilgili insanlan ikna etmek çok zor. Özellikle AIDS, Hepatit B, C gibi hastalıklar konusunda büyük kaygı duyuyorlar. Yani teknolojinin ve bilginin artması, korkularımızın, kaçındığımız şeylerın sayısını da arttırdı." Arkadaşlarım bana takıntılı diyor... ıvılcım Aslan, obsesif olup olmadığından emin değil aslında. Sadece arkadaşlarının onu takıntılı olarak nitelediklerini biliyor, bir de simetrisi bozuk bir tablo gördüğünde düzeltmeden duramadığını, "Pek samimi olmadığım bir insanın evine bile gitsem, eğer bir tabloda milimlik eğiklik varsa, onu düzeltmeden yapamıyorum, yoksa karşımdakinin ne dediğini bile anlamıyorum" diyor. Aslan'ın çocukluğundan beri tahammül edemediği dığer bir şey de, dağınıklık ve kirlilik. Öyle ki üniversitedeyken bile, odasını toplayıp, yerleri silip, tozu alıp, ancak ondan sonra sınavlara çalışmaya başlarmış. Aksi halde bir yerde toz gördüğünde okuduğunu anlamıyormuş. Bu durum şimdi de devam ediyor. Tek farkla, artık onunla yaşayan bir insan daha var, oğlu ve o bu durumdan hiç memnun değil, "Evde ikimiz birlikte bir şey yapıyorken, halının üzerinde bir şey görsem, onu temizleyene kadar rahat edemiyorum. Bu arada onun da rahatını bozuyorum, o yüzden bana sinirleniyor. Sanırım tepki olarak da odasını Mahmutpaşa gibi tutmayı yeğliyor, ne giyse ortada bırakıyor. Ben de sabahları o görmeden topluyorum" diyor. Aslan hayatı boyunca hiç çamaşır leğeni kullanmamış. Niye mi? Işte yanıtı: TEDAVİ İÇİN İLK ŞART; İSTEMEK Obsesyonlar daha çok ergenlikte başlasa da, çocuklarda da görülüyor. Özellikle 1430 yaş arasında yoğun yaşanıyor. Obsesif Kompülsif Bozukluk tanısı konulan hastalan sınıfsal yapılarına göre ayırmak mümkün değil, çünkü böyle bir farklılık yok, ama bu cinsiyet için geçerli değil. Çünkü kadınlarda daha fazla görülüyor. Verimli'ye göre, bunun nedenlerinden biri kadınların oğrenme süreçleri üe yönteminin ve sosyal statüsünün bunu desteklemesi. Tabii biyolojik farkların etkili olması da muhtemel. Anne ya da babanın obsesyonlu olması, çocuğun da obsesif bir kişilik geliştirmesine yol açabiliyor. Obsesifliğin oluşmasında eğitim de önemli. Tarhan, eğitimli kişilerde özellikle estetik kaygılar ve beden algısına ilişkin takıntdar görüldüğünü, eğiProf. Dr. Nevzat Tarhan'a göre, obsesif kompülsif bozukluk oluşumunda çocuklukta yaşanan travmalar çok etkili. K geç kalma pahasına da olsa, ortalığı dağınık, mutfakta bula^ık bırakmıyor. "Çünkü" diyor, "akşam eve geldiğimde bir bardağı bile set üzerinde görmeye tahammülüm yok. Haftada bir kadın geliyor, o yükümü biraz hafifletti. Eskiden kadmın yaptığı temizliği de kontrol ederdim, ama birkaç seneden beri bunu yapmıyorum. Sadece temizlikçinin temizlemediğini bildiğim yerleri, dolap ya da portmanto üzerini 15 günde bir, işten gelir gelmez, bezımi alıp siliyorum". Yine de 1999'daki depremden sonra obsesyonlarını eskisi kadar takmamaya başlamış, çünkü o sırada bunlar anlamsız görülmüş. Aslan'ın diğer bir sorunu da, kapıları, ocağı, pencereleri defalarca kontrol etmesi. Kapıyı kilitlerken birden "ışıkları ya da pencereleri açık mı unuttum" kaygısıyla tekrar giriyor eve. Hatta birkaç kere, ütüyü fişte unuttuğunu düşünüp, işten eve döndüğü de olmuş. Sonuç mu, utu fişte değilmiş, "Neyse ki işimle evimin yakın olması bir avantaj" diyor. Kontrolle ilgili obsesyonlarının artmasında, evine iki kere hırsız girmesi de etkili olmuş. "Çamaşın her zaman ipten alır, ütüler ve yerine kaldırırım. Arkadaşlarım 'hâlâ külot mu ütülüyorsun' diye kızıyorlar, ama ne yapayım rahat edemiyorum, hem onları yaptığımda kendimi mutlu hissediyorum. Bu bıraz da alışkanlık, annemizden öyle gördük. Bence tedavi edilecek bir bozukluğum yok. Onunla birlikte hayatımı sürdürmeyı başarıyorum. Mesela, bir iki tanıdığım var, yer sildikleri bezleri bile yıkayıp ütülüyorlar. Ben onlardan değilim". Gerekirse, sabahları erken kalkıp evi temizliyor, hatta işe Peki ya kontrolü kaybettiğinde? "Allah beni korusun!" diyor hemen Aslan ve ekliyor: "Istanbul dışına giderken, oğluma sürekli 'Camları açık bırakma, ocağı açık unutma' diye tembih ediyor, hatta gittiğim yerden de ara ara telefonla hatırlatmalar yapıyorum. Gerçi artık büyüdüğünden, onu olumsuz etkiler diye yapmıyorum bunu, ama aklım evde kalıyor." tıîjBsiz kişilerde de çocuklarıyla ilgili obsesyonlara sık rastladığını söylüyor. Eğitimli kişilerde tedavi şansı daha yüksek. Eskiden OKB'ye "psikiyatrinin ruh kanseri" deniliyormuş. Yeni tedavi yöntemleri ile hastalığı yenmek zor olmasa da hâlâ pskiyatri kliniklerini dolduranların çoğunluğu obsesifler. Pskiyatrları hâlâ en çok yoran hastalar da onlar. Hele de hastada obsesyonla birlikte narsisizm de varsa... Çünkü onlar kendilerine sonsuz inanç duydukları, yaptıkları ve hissettikleri her şeyin en doğuısu olduğunu düşündükleri için değişmekten ziyade ^erkesin kendilerine benzemesini istiyorlar. Zaten onları kliniklere ya da hastanelere taşıyan da, artık durum la baş edemez hale gelen yakınları. Bir diğer sorun da, çoğu insan^l hastalıklarını kendilerinin bir parçası olarak kabul etmesi ve doktora başvurmaması. Onları da doktora taşıyan yakınları, üstelik de zorla. Tedavide amaç, obsesybn şiddetinin yavaş yavaş azaltılarak kişinin yaşam seviyesini yeniden düzeltmek. Psikoterapi tedavisi etkili olmasa da, ilaç tedavisinin yanı sıra davranışçı terapi etkili. Verimli, ilaçla tedavide sağlanan başarının yüzde 55'i geçemeyeceğini söylüyor, oysa ilaçla tedavi davranışçı terapi ile birlikte yürütüldüğünde bu oran yüzde 85'e ulaşabiliyor. Tabii ki hasta iyileşmeyi istiyorsa... • j AIDS diye bir şey olmasaydı aciye Tozun'un kontrol obsesyonu var. Hani şu evden çıkarken, camları, ütünün, televizyonun fişini, suları, ocağın düğmelerini defalarca kontrol edenlerden. Üstelik de her şeyin normal olduğunu bildiği halde, "Ya yanlış gördüysem?" kaygısıyla, bir daha ve bir daha bakıyor. Camın kapalı olup olmadığını anlamak için üç kere açıp kapıyor. Sokak kapısı için bir takıntısı yok, çünkü ona göre, sokak kapısı kontrolü altında tutabileceği tek bir kapı. Kontrol edecek şey sayısı arttıkça dayranışları da anormalleşiyor. Bu davranışlar Tozun'da özellikle eve kedi aldıktan "" sonra daha da artmış, "Evin patlaması bir trajedi, ama kediye bir şey olması daha da felaket olur" diyor. Tozun'un bir diğer takıntısı da, hasta olmaktan korkmak. Ancak burada söz konusu olan öyle bildik grip, nezle, zatürre gibi hastalıklar değil, bir günde öldüren virüsler ya N da AIDS, Hepatit B, tümör, çölyak gibi tedavisi zor olanlar. Boynunda bir beze çıktığında bunu olabilecek en kötü hastalığa yoruyor. "Bu bademciğimdeki iltihap da olabilir, ama ben onun kanser olduğunu düşünür, tanıdığım bütün doktorları arar, gecelerce bunu araştırırım" diyor. Tozun'un fiziksel acıdan ya da ölümden yana bir korkusu yok. Onu korkutan yakalanacağı hastalıktan dolayı kötü bir ölüm yaşamak. Tozun'a göre, yaşanılan dünya obsesyonların gelişmesine müsait, çünkü dünyada AIDS diye bir şey var, yani o uydurmadı. "Doktora çok sık giderim, ama ölümcül bir şey olmadığından emin olduğumda. Mesela, bir şeyim olmadığını bildiğim halde hayatta AIDS testi yaptıramam. Yani yüzde 99 negatif sonuç çıkacak olsa da, yüzde bir gibi bir oran bile beni delirtir" diyor. Mantıksız, ama... Yol çizgilerlne basmadan yürümek, belki pek çok klşi için bir çocukluk oyunu. Ancak OKB hastalan İçin hayatlarını sınırlayan büyük bir sorun. Yaşamını rakamlara göre ayarlıyor ve bir şey yapmaya ille de soldan başlıyor Cenk Metin. Müdahale edebildiği her şey tek sayı olmalı. O yüzden de kafasında daima "bir" rakamı mevcut. Televizyon izlerken, ses ayarını çift sayıdakı numaralara getiriyor, çünkü kafasındaki bir ile oradaki sayının toplamı tek sayıyı veriyor. Bu durum üzerinde numara olan her şey için geçerli. Çorbasını kaç kaşıkta ıçeceğini de bu matematiğe dayandırıyor. Ya müdahale edemeyeceği şeyler olduğunda, bir otobüse binerken, bir amfide sınava girerken ne yapıyor "Böyle durumlarda yapacak tek bir şey var" diyor, "Kafamda kendimi rahatlatacak bir toplama yaparak, onu istediğim gibi tek hale getirmek. Gerekirse görmezden geliyorum. Bunlar hayatı cehenneme çevirebilir, ama daha ilerı düzeye gitmekten bir şekilde kurtuluyorum. Bir dönem ilaç kullandım, takmıyordum. Sonra ilaç kullanmak anlamsız geldi. Şimdi hayatımı etkilemeden yaşamaya alıştırdım kendimi". Metin bunların mantıksız olduğunu biliyor, ama "yaparsam da bunlar zarar vermeyecek şeyler" demeden geçemiyor. Ne yaparsa yapsın işe önce soldan başlıyor, mesela merdiven mi çıkıyor, önce sol ayağını atıyor basamağa. Şaşırıp sağ adımını attığı durumlar da olmuş. Ne mi yapmış? tnip yeniden çıkmış. "Bir de" diyor Metin "Biri bana beddua ederse, o sözünü geri alana kadar onunla ciddı kavga ederım". Çocukluğundan beri takıntılarıyla yaşıyor. En kötüsü de özgürlüğünün kısıtlandığı ya da depresyona gırdiği zamanlarda obsesyonlarınm da hat safhaya çıkması. Nefesini bile tek sayı, çift sayı kontrolüne soktuğu oluyor. "iki ayrı bardağa bir sıvıyı eşit olarak koyabiliyorum. Bilinçli değil, ancak muhtemelen dökerken o sesi de sayıyorum" diyor. \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle