Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 23 EKİM 2005 / SAYI 1022 Cinsel özgürlük istiyorum, ama... A Mi! «•/ #» Alımet Ozcan Nergiz (Fotoğraflar: Vedat Arık) ^mBH&S.%**•.. slı Erdem, 21 yaşında. Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Bölümü son sınıf öğrencisi. Doğma büyüme tstanbullıı. O araştırmada geçen "Kadın öğrenciler cinsel özgürlüklerıne önem veriyorlar", maddesine uyan bir örnek. Onun için cinsel özgürlük, cinselliği rahat yaşayabilmek demek. "Ancak" diyor, "Şu anda rahat yaşayamadığım için, bu rahadık kavramını formüle edemiyorum. En basitinden şu anda kadın arkadaşlarımızla bile cinselliği konuşmak bir utanç, cinselliğimizden, onun da altında bedenlerimizden utanıyoruz. Bunu hissetmediğim zaman, cinsel özgürlüğe ulaştığım zamandır herhalde". Erdem'e göre, bu ne Türkiye'ye özgü bir sorun, ne de sadece erkekler yüzünden olan bir şey, pek çok nedeni var, eğitimsizlik, töreler, yasaklar, tabular... Cinsel özgürlük istese de, bazı konularda kafası karışık, "Tabuları yeni yeni yıkmaya çalışıyorum. Kadın kimliğimi üniversitede fark ettim. Kadın olmaktan mutlu olmayı öğrendim. Ondan önce biraz daha erkeksi bir yaşam içindeydim. Önceden bakımlı olmaktan utanıyordum, şimdi 'Kendine bakan kadın akıllı olamaz' anlayışını umursamıyorum". Erdem özellikle ikinci sınıftan sonra kadın konusuyla ilgili çalışmalar yapmaya başlamış. Bunlardan biri Türkiye'dekı kadın rock müziği sanatçılarının var olma şekilleri, diğeri de üniversitelerde cinsel tacizle ilgili bir yönetmelik çıkarmayı amaçlayan bir çalışmaydı. Bütün bunlara rağmen, Erdem kendini özgür hissetmiyor, "Bu benim elimde olan, ancak aşamadığım bazı şeylerden de kaynaklamyor. Toplumun etkisi de fazla. Kendimi eğitmeye çalışıyorum, ancak yerleştırilmiş bazı şeyleri yıkmak kolay değil. Üniversitede, çevremdeki insanlara bakıyorum, bekâret hâlâ problem. Mesela okul içindekı internet forumlarında açılan bekâret tartışmalarına katılan kadın öğrencilere hemen bir yafta yapıştırıhyor. Bundan korktuğumuzdan, belki de farkında olmasam da ben bile, cinselliği konuşmaktan kaçınıyoruz. Bu da bizi cinselliğimıze, bedenimize yabancılaştınyor. Pek çok öğrenci için, hâlâ evlenilecek kadın, gezilecek kadın ayrımı var" diyor. Erdem'in şansı ailesi. Çünkü bu konuda onlarla hiçbir sorun yaşamamış şimdiye kadar. Hatta kadın kimliğinin farkına varınca, annesi ile arasındaki ilişki daha da gelişmiş. Erdem'i kızdıran konulardan biri, "Gençlere cinsel eğitim verılmeli mi?" tartışmalarının hâlâ devam ediyor olması. "Sanki" diyor, "onlar cinsel eğitim vermediğinde gençliğin cinselliği uyanmayacakmış gibi davranıyorlar. Oysa eğitimsizlik yüzünden, cinsellik yaşandığında sorunlıı yaşanıyor. Mesela, kürtaj gibi bazı şeyler kayıt dışı yapılıyor". Erdem için en kötüsü de, "kadınlann kadınlara yaptıkları, şu şunla birlikteymiş" dedikoduları. Hayırlı evlat olmak... hmet Özcan Nergiz, 20 yaşında, Sabancı Üniversitesi Mekatronik Bölümü öğrencisi. Babası işadamı, annesi ev hanırm. Antalya'da doğup büyümüş, Sabancı'yı burslu kazanınca Istanbul'a gelmiş. Böylece ailesinden ilk ayrılığını yaşamış ve buna alışmak hiç de kolay olmamış. Aile, Nergiz'in hayatının en önemJi parçası. Öyle ki, ailesinin onaylamayacağı biriyle evlenmekten vazgeçebileceğini söylüyor, "Birine ne kadar bağlansam ve ayrılınca üzülecek olsam da, ailemi dinlerim. Onlar, her şeyi danışabileceğim, benden daha fazla hayat tecrübesi olan insanlar. Onlara güvenim sonsuz. Çünkü şimdiye kadar hiç haksız çıktıklarını görmedim. Kaba bir tabir olacak ama birkaç kişiyle evlenebilirsin, ancak birkaç tane daha anne baban olmaz" diyor. Nergiz'e göre, ahlak değerleri aile tarafından öğretilmeli. Çünkü "insan çocukken dünyayı daha masum algılıyor ve büyüyünce insanlann kötülüklerini" görüyor. Bu yüzden "nerede, nasıl davranması gerektiğini aile yardımıyla öğrenmek" daha iyi. Üstelik bunun için biraz bağlılık, biraz da öğüt yeterli, "Sonra onlar bir şey demese bile, zaten siz gidip danışmaya başlıyorsunuz. Bizde aile reisi baba olarak geçer, ancak somut olarak hissedilir bir aile reisi yoktur. Tek başına karar vermez. Bize fikirlerimizi sorar" diyor. Nergiz, bir konuda "Anne babam da böyle düşünüyordur" diyecek kadar emin değilse, onlara danışmadan karar vermiyor. Daha bireysel davrandığı konular, yapacağı işi, okuyacağı bölümü seçmek. Amaçlarından biri, hayırh evlat olmak. Nasıl mı? "Dürüst, çalışkan olarak, bir de üzerine düşen görevleri yerine getirerek. Benimle gurur duymalarını isterim. Eğer bir şeyi yapacağım zaman gurur duyacaklarsa, o tabloyu bozmamak için yapmak istemesem bile yaparım. Tamamen istedikleri gibi biri olamam belki, ama istemedikleri şeyleri yapmamaya çalışırım. Zaten şimdiye kadar isyan edip de 'yapmıyorum' dediğim bir durum hatırlamıyorum. Ailemin dediklerini yapmamın nedeni, 'tlla ki doğruyu düşünüyorlardir* güvenini çok duymam. Yine de ara sıra 'Özgürlüğüm kısıtlanıyor mu?' diye düşündüğüm oldu, ancak buna evet diyebilmem için, bana isteklerini zorla kabul ettirmeleri lazım. Oysa bizde öyle bir ilişki yoktur". Nergiz'in bir de kız kardeşi var, onunla her şeyi konuştuklarını belirtiyor. "Ben nasıl yanlış yapmaktan korktuğum için anne babama danışıyorsam, o da bana danışır, anlatır" diyor. O, kuracağı ailedeki iletişimin anne babasıyla olan ilişki gibi olmasından yana, "Alacağım kararlarda kesinlikle çocuklarımın, eşimin fikirlerini sorarım, onlara birey olduklannı hissettiririm. Eğer ikna edemezsem, ortaklaşamazsak, sorumluluğunu alabilecek kadar eminsem, kararı ben veririm. Çocuk yeterince özgür olduğunu bilmeli, ancak bir şeylere ailede karar vermenin daha olumlu sonuçlar doğuracağını da anlamalı. Annem 'Doğa erkeklere üstünlük vermiş, bunu kabul etmek lazım' diyen biridir, ama babamın hiç tek başına karar verdiğini de bilmem. Bizdeki gibi karşılıklı güveni sağlayabilirsem, ne mutlu bana"... Kızlar özgürlükten, Gençliğin umut ve korkularını belirleyen asıl değişken, cinsiyet. Bir de Doğu ile Batıdaki yaşam tarzı. Ortaklaşılan nokta ise, ümitsizlik ve özgürlüklerin engellenmesi. Bunlar, "Universite Gençliğinin Değerleri" araştırmasının sonuçlarından birkaçı. İşte sonuçları ete kemiğe bürüyen dört gendn ve araştırma koordinatörü Prof. Dr. İnci Erdem'in anlattıkları... ' Araştırma koordinatörü Prof. Dr. tnci Erdem Artan. Çıkacağını düşündüğünüz, ancak umduğunuzu bulamadığınız bir sonuç oldu mu? Fakülteler arası bir ayrım olacağını, tıbbı seçen bir öğrencinin hayatı algılamasıyla, güzel sanatları, mühendisliği seçenlerin algılamasının biraz daha farklı olacağını düşünüyorduk, ancak üniversiteler ya da alanlar bazında bir farklılık çıkmadı. Araştırmaya göre, farklıhkları belirleyen en önemli faktör cinsiyet, değil mi? Evet, yanıtlarda cinsiyetlere göre bariz farklılıklar var. Bir de, öğrencilerin doğdukları, yaşadıkları bölgeler arasında, Doğu ile Batı arasında farklılıklar var. Sizi en çok şaşırtan sonuç neydi? Benim için en çarpıcı sonuç, 70'li yılların ortalarında yapılan bir değerler araştırmasında, "özgür ; A Esra Açıkgöz G ençlikle ilgili araştırmaların amacı, onların arzuları, korkuları ve kaygılarını öğrenmek. Tıpkı "Universite Gençliğinin Değerleri: Umudar ve Korkular" araştırmasında olduğu gibi. Türkiye genelinde 27 üniversitenin 7 fakültesindeki 2 bin 220 öğrencinin yanıtladığı araştırma, Prof. Dr. înci Erdem Artan'ın koordinatörlüğünde, Yard. Doç. Dr. Deniz Börü, Yard. Doç. Dr. Güler îsmailoğlu, Yard. Doç. Dr. Serra Yurtkoru, Dr. Beril Sipahi, Ar. Gör. Kutlu Çalışkan ile Ar. Gör. Sinem Ergun tarafından yapıldı, TESEV tarafından kitaplaştırıldı. Biz de araştırma ile ilgili olarak Prof. Dr. İnci Erdem Artan ile konuştuk. lük", "bağımsızlık" ön planda çıkarken, şimdi o zamanın gençlerinin çocuklannın daha ıtaatkar, geleneksel değerlere yönelmiş olması. Bu hakikaten enteresan. Sizce bunun nedeni ne? Sanırım, ebeveynler çok fazla şeyin bilincinde olunca, daha koruyucu oluyorlar. Hak ve özgürlük söylemlerinde kendilerini aşmış çocuklar yerine, sorunlardan daha uzaklaştırılmış, farklı bir gençlik yetiştirdiler. O günkü ideal ve söylemlerle, bugünün gençliğinin söylemleri çok farklı. Bu çalışma universite gençliğini ne kadar kapsıyor? Aslında 27'den fazla üniversiteye 5 bin küsur anket dağıttık. Her ankette, 200'den fazla soru vardı. Öğrencilerin bazıları, cinsiyet ve cinsel rolle ilgili soruları yanıtlamaktan çekinmışler. Yine de yanıtların sayısı az değil. Sonuçlar da üniversitelerin genel profiline yakın. Tamamen universite gençliğini tanımlamasa bile, en azından onu açıklayıcı nitelikte. BİLİM, ALLAH VE KADER... Biraz da sonuçlar Uzerinden konuşursak. Araştırmaya göre kızlar çalışma etiğini önemserken, erkekler için asıl önemli olan, statü sahibi olmak. Sizce bu farkı yaratan ne? Bu, toplumsal rollerle ilgili. Erkeğe verilmiş toplumsal rol onu, eşinden daha üstün olmaya, toplumda saygm bir yer bulmaya itiyor. Bunun etkisi, iş seçme kriterlerindeki sonuçlarda da bariz bir şekilde görülüyor. Erkekler, daha geleceği belli, ayakları yere basan işleri seçerken, kızlar kendilerini geliştirici işleri tercih ediyorlar. Çünkü "Evimin düzenini ben koruyacağım", "Bir şeyleri benim idame ettirmem lazım" gibi kaygıları var. Bu değerleri aileler öğretiyor. llginç olan şu ki, erkekler de ailenın kendisine bu değerleri kazandırması gerektiğini düşünüyor, ailelerinden bunu bekliyorlar. Araştırma sonuçlarına göre, bilim, Allah inancı, kader ve şans kavramlarının benimsenme oranı birbirine çok yakın. Karşımızda geleneksel ile yeninin arasında kalmış, kafası karışık bir gençlik mi var? Ben bunu arada kalmışlık olarak nitelemiyorum. Bu kavramları yoğurabiliyorsa, o güzel bir scntez. Bilim dünyanın keşfedılmesi, kader ise bizim kültürümüzde var olan bir şey. Ancak buradaki kader bizce, oturalım, bize ne olursa olsun anlamında değil. Bu sorunun sonucunda Batı ve Doğu'ya göre bir farklılık var, Batı'da bilim oranı Allah'a inanma oranından fazla. Bir de Batı'da kaderin yerini şans alıyor. ı