16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 EKÎM 2005 / SAYI 1022 DEPECHE MODE Aynur, 10 yıldır müzik Rock'ın dijital çığlığı Ali Deniz Uslu piyasasında, ama adı, geçen yıl çıkardığı 'Keçe Kurdan' ile duyuldu. Şimdi yeni albümü 'Nupel' ile bir konsepte ulaşmaya çalışıyor. Müzik onun için hayatın kendisi ve en iyi ifade yolu. O yüzden de kendi sesinin peşinde. I smi "new wave" ile bütünleşen elektronik poprock grubu Depeche Mode'un yeni albümü "Playing The Angel" müzikseverlerle buluştu. Bundan 25 yıl önce sert gitar tınıları ile rock davul ritimlerini klavyelere taşıyarak rock ve elektronik müzik arasındaki dinginlikte kapıyı aralayan Depeche Mode, bıı albümünde de az da olsa hâlâ agresif, muhalif ve saldırgan. Üstlendikleri köprü görevi ile "new wave" akımını başlatan grup, rock müziğin çözülmesinde bir dönüm noktası olan 9O'lı yıllarda adından sıkça bahsettirmişti. Synthisier'ın çıkışından sonra rockçılar gitarlarım bırakıp müziklerini dijital seslerle kitlelere ulaştırmaya başladıklarında da onlar başı çekiyordu. Progressive elektronik tarzları ile dünya çapında 50 milyondan fazla albüm, Ingiltere'de 38 hit single başarısına ulaşan Depeche Mode, 11. stüdyo albümü "Playing The Angel"da da yenilikçi tarzını koruyor. tsimlerini bir Fransız moda dergisinden alan grubun temelleri 1976 yılında üç liseli arkadaş Martin Gore, Andrew Fletcher ve Vince Clarke tarafından atıldı. Üç îngiliz genci "Composition Of Sound" isimli grupları ile programlar yapmaya başladılar. Üçlü Depeche Mode'u dünya müziğine taşıyan David Gahan'a ile 1980 yılında bir gece kulübünde tanıştı. Sonraları David'in isteği ile grubun ismini "Depeche Mode" olarak değiştirdiler. Kaydettikleri demo çalışmalarını birçok plak şirketine yollayarak müzik yaptılar. tığına inandıkça, konuşacak malzemesi oluyor. Oysa daha yenıyim, önümde uzun bir yol var. O yüzden de henüz söyleyecek çok sözüm yok. Tabii ki herkesin söyleyecek sözü vardır, ama insanın kâmillik içinde konuşması zaman alır. Bir yandan da son günlerin aranan insanlarından biri oldunuz. Bu sizi korkutmuyor mu? Çok korkutmuyor. Yaptığım şeylerin insanların dikkatini çekmesi ve konuşulması güzel, ama bu ilgı ayaklarımı yerden kesemez. Kendimi en iyi müziğimle ifade edebiliyorum. O yüzden konuşmuyor, fazla bir şey söylemiyorum. Müzikle tanışmanız nasıl oldu? Müzik zaten hep vardı. Köyde büyüdüm, o dönemlerde elektrik bile yoktu, yine de herkes kendi hislerine göre bir şeyler söylüyordu. Köyden Istanbul'a gelmenin tedirginliği içinde Arif Sağ'ın kursuna başladım. Müzik benim için hayatın kendisi. insan müzikle pek çok şeyi kırabiliyor, ulaşamayacağı yerlere girebiliyor. Çünkü müzik doğrudan hissiyata hitap ediyor. Insanı en hassas yerinden vuruyor. Bazen müzisyen olmasaydım "neolurdum?" diyedüşünüyorum. Hiçbir şey bulamıyorum. Neydi kırdıklarınız, kırmak istedikleriniz? Mesela, dünyada savaş olmasın, kan dursun, şiddete hayır... Bunları sözle söylemek etkili olmuyor, oysa bir parça pek çok şeyi anlatıyor. BİRLİKTE TÜRKÜ SÖYLEYECEĞİZ Bir röportajınızda "Kendi sesitni arıyorum" diyordunuz. Buldunuz mu? Hayır, hâlâ arıyorum. Kendi sesimi, iç dünyamı ancak her şeyi, aranjörlüğü, yorumlamayı, düzenlemeyi, enstrüman seçimi benim fikirlerimle oluştuğunda bulacağım. Sonucun iyi veya kötü olması fark etmez. Zaman geçtikçe, ona doğru ilerlediğimi düşünüyorum. The London Times gazetesi "Türkiye'nin kültürü ve zenginlikleri" ekinin kapağında fotoğrafınızı kullandı. tngiltere'de yayımlanan Folk Roots dergisinin "kapak kızı" oldunuz. Evet (gülüyor), çok ilgi gösterdiler. Hangi dilde söyledığimi bile bilmiyorlardı. Ancak sadece bize yüzünü çevirenler dinlemesin, herkese ulaşalım istıyorum. Aralıkta Mikail Aslan ile Avrupa'da "Fırat'ın Tınıları" adlı turneye çıkacağız. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde türkü söylemeniz bazıları için sorun oldu. Aslında konserde herkes büyük bir zevkle dinledi. Bunu hissettim, gerek alkışlar, gerek sessizce dinlenilmesi bunun göstergesi değil mi? Hatta ağlayanlar oldu. Bu gerçeği bildikten sonra, konuşulanlar beni çok ilgilendirmiyor. Bu tip çikışlar olabılıyor, ama bunlar da geçer, geçeceğine inanıyorum. Hangi dilde söylediğin kaygısını gütmeden türkülerimizi hep birUkte söyleyeceğimiz günleri beklıyoruz. Albüm kapağında "Zorladıkça açmaya çalıştığım, açıldıkça ardı ardına kilitli bekleyen kapılara ulaşmak ister gönlüm" diye yazmişsınız. Neler gördünüz açtığınız kapılarda? insan kendine dönük bir savaşa, kendini anlama, iç huzuruna erme savaşına girdiğinde o kadar çok bilinmedik şey çıkıyor ki önüne, anlatmak zor. Bu uzun bir süreç zaten. 12 yıldır tstanbul'dasınız, 10 yıldır da müzik piyasasında. Bu 10 yıl sizden neler götürdü, neler getirdi? Getirdiklerini söyleyebilmek için henüz erken, yolun başındayım. 10 yıldır uğraşıyorum, ama her şey iki yıldır değişti. Ondan öncesi nereye başvurayım, ne yaparım, diye düşünmekle, mücadele içinde geçti. Olmayı istediğim şeyin hayatımdan kayıp gitmemesi için savaş verdiğim bir süreçti. Şimdi yavaş yavaş beni dinleyenleri, beğenenleri görünce sevıniyorum. Bu başka biri olma durumu getirmiyor. Aynur hep aynı Aynur. • Aynur'dan 'Yeni Sayfa' Esra Açıkgöz Bu demolardan "Photographic", "Same Bizzare" adlı karma albüme kabul edildi. Grup, Londra Bridge House'da çalarken Mute Record'tan Daniel Miller'ın dâhiyane gözleri onları keşfetti. Bu keşif, ilk albümleri "Speak and Spell"in 1981 yılında yayımlanmasını sağladı. Zamansız bir ayrılık o sene Vince Clarke'tan geldi. Albümdeki birçok şarkıya imzasını atan Vince, müzikal tartışmalar içerisinde gruptan ayrıldı. Bu kayıp bir anlamda grubun gerçek çıkışına öncülük edecek Martin Gore'un söz yazarlığı ile öne çıkmasını sağladı. îkinci albüm 1982 çıkışlı "A Broken Frame" oldu. Bu albümden iki parça "See You" ve "The Sun And The Rainfall" kısa sürede "Depeche Mode" adını dillere doladı. Dört yılda dört albüm hızına erişen grup, üçüncü albümü "Contruction Time Again" 1983 yılında yayımlarken önüne geçilemeyen heavy metal müzik ile arasındaki rekabeti politik söylemlerle müziğine yansıttı. "Black Celebration" 1986 yılında yayımlandığında "Depeche Mode" depresif ve karanlık ruhuna yaklaşmışu. "Stripped" albümü ise grubun müziğinin rock ritmine kapıldığını hissettiriyordu. Artık gitarları ağırlaşmış, davulları da sertleşmişti. Bu değişim sonrası çıkan "Music For The Masses" albümü de stadyum konserleri ve ilk platin plaklarının yolunu açtı. 1989 yılında ki "Personel Jesus" ise grubun olduğu kadar rock tarihinde de önemli bir yer aldı. Güçlü ritmi ile bu şarkı Depeche Mode'u gelecek yüzyıla taşıyacak kadar iddialıydı. Depeche Mode 9O'lı yıllar da içinde bulunduğu metamorfozu tamamlarken müzik dünyasma "Violator" gibi kült bir albüm hediye etti. ŞÖHRETTEN ARINMAK Zirvede kalmak her zaman zordur ve hızlı yükselişler ani düşüşleri getirir. Her büyük grup gibi Depeche Mode da müziğinin zirvesinde büyük bir deprem yaşadı. Dünya turları sırasında Martin Gore tutuklandı. David Gahan uyuşturucudan kendini kurtaramadı. Son darbe Alan Wilder'ın gruptan ayrılma kararı ile geldi. David Gahan'ın intihar teşebbüsü ise Nirvana'nın başarısının ardından intihar eden Kurt Cobain'e bir gönderme gibiydi. Neyse ki o kurtuldu. Tüm bu girdap başladığı gibi bir anda duruldu. Grup üyeleri rehabüite oldu. Bu, uyuşturucu için olduğu kadar şöhreti kaldırmak için de yapılmış bir rchabiliteydi. Daha sonra rock tarzına yakın iki albüm "Ultra" ve "Exiter" piyasaya sürüldü. Sonunda "Depeche Mode" olgunlaşmıştı. Şimdi ise çağın müziğinin öncüler öncüleri sıkı bir albümle geri döndü. Albüm 9O'lı yıllarda ki müzikal denemelerden uzak, tam bir "Depeche Mode" klasiği. Albümden çıkan ilk single "Precious" ise dinleyenleri oldukça tatmin edeceğe benziyor. Kimilerine göre elektronik popun öncüsü, kimilerine göre ise progressive rock tanrısı "Depeche Mode" 2001'de Exiter Turnesi kapsamında Istabullu müzik severleri coşturmuştu. Bir daha ne zaman gelirler bilinmez, ama biz "Playing The Angel" ile bu arzumuzu bir süre dindirebiliriz. • . ynur Doğan'ı geçen yıl çıkardığı "Keçe Kurdan" albümü ile tanıdık. Sonra Yavuz Turgul'un "Gönül Yarası" filminde söylediği Kürtçe parça, "Darhejiroke/İncir Ağacı" ile daha da arttı ünü. Ardından Fatih Akın'ın "Istanbul Hatırası/Köprüyü Geçmek" filminde "Ahmedo"yu seslendirdi. Bütün bunlar olurken, "Kürt kızlarını dağa çıkmaya teşvik ettiği" gerekçesiyle "Keçe Kurdan" albümüDiyarbakır 6. AğırCeza Mahkcmesi tarafmdan toplatıldı, ancak Eylül'de karar kaldırıldı. Aynur bütün bu kargaşanın arasında, hep müzikle ilgilendi, çünkü tek isteği huzur ve ona göre müzik bunun en iyi yolu. O yüzden de çok beklemeden ikinci albümü, "NupelYeni Sayfa"yı çıkardı. Bu müzikal A anlamda açılmış bir sayfa, "Birinci albüm tanınmamı sağladı. Nupel ile bir konsepte ulaşmayı hedefliyorum. O yüzden de geleneksel ezgiler daha fazla" diyor. Bu albümün "Keçe Kurdan"dan diğer farkı da tran, Suriye, Irak tınılarının yer alması. Albümde bir de Türkçe parça var, " Aşkın Şarabı". Aynur ile yeni albümü üzerine konuştuk. Bütün röportajlarınrzda sizin için yazılan bir cümle var, "Bu ses bu kızdan mı çıkıyor"... Beni kara, kuru görünce öyle bir ses çıkarabilmemi beklemiyorlar, ama insan bir şeyleri çok etkilenerek yaşayınca oluyor (gülüyor). Oysa röportajlarda, televizyon progratnlarında konuşmayı pek sevmiyorsunuz... Evet, insan bir şeyler yaptıkça, bir şeyler yap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle