Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 2005 / SAYI 981 SEVİNÇ ERBULAK Elif Akın I stanbul Şehir Tiyatroları Fatih Reşat Nuri Güntekin Sahnesi'ndeyiz. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun yazdığı, Tarık Günersel'in uyarlayıp yönettiği "Kiralık Konak" adlı oyunun temsiline iki saat var. Kuliste bir heyecan, bir koşuşturma... Kadın oyuncuların saçları döneme uygun şekilde taranırken, erkek oyuncuların bıyık seçimi tamamlanıyor. Makyajlar yapılıp kostümler de giyildiğinde herkes iki saat on dakikalığına farklı bir kimliğe bürünüyor. Bu yoğunluğun arasında "Kiralık Konak"ın başrol oyuncularından Sevinç Erbulak ile tiyatro, televizyon dünyası, hikâye kitabı ve eğitmenliğini konuştuk. Sevinç Erbulak'ı bugünlerde Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen "Kiralık Konak"ta Seniha rolünde izliyoruz. Dizılerde görünmeme nedeniyse henüz "Işte bu anlatılmalı" diyebileceği bir projeyle karşılaşmaması. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ndeki öğrencileri için "Aslında öğrenen onlar değil, benim" diyor... tstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Klasik Bale Bölümü'nü bitirdikten sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde tiyatro eğitimi aldınız. Geçmişte sizin oturduğunuz sıralarda artık öğrencileriniz var. Eğitmenlik nasıl bir duygu? Onun keyfini hiçbir şeyle karşılaştıramıyorum. Fakat benim yaptığım eğitmenlik aslında benden bir şey öğretmek değil, onlardan bir şey öğrenmek. Hiç farkında değiller ama esas öğrenen benim. Bence onlar kimden ne öğrendiklerini, çalışmaya başladıklarında isimlendirebilecekler. mam" demiyorum ama bu tur bir projede bulunabilmem için anlatdan işin gerçekliğine, anlatılması gerektığine ve kaliteli bir iş olduğuna çok inanmam lazım. Gerek tiyatro oyunlarınızda gerekse TV dizilerinizde üstlendiğiniz rolünüzle izleyenleri de hikâyenin içine alıp götürüyorsunuz. Rollerinize nasıl hazırlanıyorsunuz? Bu herhalde benimle, yani Sevinç olan tarafımla ilgili bir şey. Bu bağlamda hissetmeden oynadığımı çok az hatırlıyorum. Bunun için ya hasta olmam ya da canımın çok sıkkın olması lazım. Kaldı ki; bunları sahneye geçirmeye hiç hakkım yök. Okuldan aldığım eğitimim sayesınde bütün olasılıklara açık oynuyorum. Hem metni takip ediyorum hem ön sırada bana gülümseyen teyzeyi ve esneyen amcayı görüyorum hem de telefonla oynayan küçük çocuğu hissediyorum. Öksürüyorsa panikliyorum, sessizce dinliyorsa çok hoşuma gidiyor. Bütün detayların farkında olan bir algı mekanizmasına rağmen gerçekten yüreğim orada. Provalarda oynayacağım kadını, onun neye benzediğini arıyorum. Onu hayatımdan sevdiğim ya da sevmediğim birine yakıştırıyorum. Çünkü roller asla tek renk değildir ve bu nedenle tüm yönlerini görmek için çabalıyorum. Hamilelik gibi bir şey. Gerçekten o role hamile kalıyorum, onunla yaşıyorum ve büyüyorum. Sonunda genellıkle acılı olarak rol doğuyor. Ama doğumun ardından dünyada bundan daha iyi bir şey yaşayamayacağımı düşünüyorum ve her defasında doğan çocuğu daha çok seviyorum. Mesela şu anda "Seniha" (Kiralık Konak) kadar sevdiğim bir bebeğim yok. lamakta zorluk çektiğiriiyaları,fantezileriniz ve yaşadıklarınızla birleştirerek bir hikâye kitabı şeklinde 2002 yılında yayımladınız. "Gözlerini Kırpma Yoksa Düşerim" nasıl oluştu? Ben çok sık ve ilginç rüyalar görürüm. Bunları okuldaki yaratıcılık hocam pedagog Tülin Arman'a anlattım. O da bana "Yaz" dedi ve baş ucuma koyduğum deftere düşlerimi yazmaya başladım. Epey biriktikten sonra anneme okuttum, "Yayrmlamalısın" dedi. Adnan Binyazar'ın katkılarıyla kitabım Epsilon Yayınevi tarafından yayımlandı. Yazmaya hâlâ devam ediyorum. îkinci kitabım da yolda. Son olarak görünenin arkasındaki görünmeyenlerden yani iç dünyanızdan bahsetsek... Kişisel değerler benim için çok önemlidir. Değerlerim benimdir ve bunların sarsılmasına ızin vermem. Biraz sabırsızımdır. Bunların yanında annemle kimliklerimiz çok benzer. Tıpkı annem Füsun Erbulak gibi bir yürek kadınıyım. Ama mantığım devreye girdiği anda çıktığım yoldan çok zor dönerim. Temsillerden sonra kostümdeki teri sıkıp evime öyle dönüyorum ve bu açıdan da tiyatroyu hak ettiğime ınanıyorum. • ASLINDA ÖĞRENEN BENİM Tiyatro sahnesine adım attığınız ilk giinlerden başlasak... Karikatüristbirbaba (Altan Erbulak) ve tiyatrocu bir annenin(Füsun Erbulak) kızısınız. Meslek seçiminizde nasıl yönlendirdiler sizi? Açıkçası hiç yönlendirmediler. Ben çocukken kafamda çok meslek değiştirdim. Uzaya ilgili olduğumdan astronom olmak istiyordum. Bunu babama söylediğimde, içinde yaşadığımız dönemin şartlarında bunu gerçekleştirmek her ne kadar komik olsa da, "Sana çok yakışır" dedi. Daha sonra bu fikrim değişti ve doktor olmaya karar verdim. Fakat kan göremeyeceğimi anladığımdan bu isteğimden de vazgeçtim. Ardından veteriner olmayı düşlesem de hayvanlara olan aşırı hassasiyetimden onu da gerçekleştiremedim. Bu arada annemi ve babamı görmek için sık sık tiyatroya giderdim. Beni boyarlardı. Onların kıyafetlerini giymek, topuklu ayakkabılarla dolaşmak, kulisi keşfetmek, allar pullar çok hoşuma giderdi. Aileniz oyunculuğu seçmenizi nasıl karşıladı? Oyuncu olmaya karar verdiğimi söylediğimde bence çok sevindiler. Ama bu seçimim başka yönde de olsaydı aynı desteği yine göstereceklerinı bıliyordum. Sonrasında iyi bir tiyatro eğitimi aldım ve Şehir Tiyatroları'nda oyunculuğa başladım. Ayrıca çocukken babamla, profesyonel anlamda da annemle aynı sahneyi paylaştım. On dört yıldır da sahnelerdeyim. BİRAZ SABIRSIZIM... Levent KırcaOya Başar ve Hadi ÇamanYeditepe Oyuncuları özel tiyatrolarının yanı sıra 19921993 sezonundan bu yana tstanbul Şehir Tiyatroları oyuncususunuz. "Derya Gülü"ndeki Meryem rolüyle Avni Dilligil En iyi Kadın Oyuncu, "Kelebekler Ozgürdür"deki Jale rolüyle de Vasfi Rıza Zobu Gençlik Ödülü'nün sahibi oldunuz. Pek çok tiyatro oyuncusu arasından önemli bir ödüle layık görülmek nasıl bir duygu? Bir ödüle aday olduğumu öğrendiğim andaki heyecan hem çok keyifli hem de çok tehlikeli. O ödülü elime aldığımdaki keyif ise başka hiçbir şeye benzemiyor. Umarım daha bin beş yüz tane alırım!!! (Gülüşmeler...) Pek çoğumuzun uyandıktan sonra hatır KİRALIK KONAK'IN SENİHA'SI... Sizi ilk önce "Siiper Baba"da, daha sonra ise "Baba Evi"nde izledik. Şimdi dizi furyası var, bugünle o dizileri çektiğiniz zamanı karşılaştırsak... Itiraf etmeliyim ki o dizileri çektiğimiz dönemleri bugünden çok ayrı tutuyorum ve çok özlüyorum. Her açıdan kaliteli, oyunculuğun mesleğin esas sahibi olan insanların tekelinde olduğu bir dönemdi. Çok az oyuncu olmayan oyuncu, ustaçırak ilişkisiyle gelmiş gönüllü arkadaş vardı ve onlara çok yardım edilirdi. "Bundan sonra asla dizilerde yer al Fotoğraf: SERKAN ŞENTÜRK Ahu Türkpençe Oyuncu En büyük hatanız nedir? Önyargılı olmak sanırım. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? Sağlığını kaybetmesi. Çünkü o zaman yaşamak gerçekten güç oluyor. Hayattaki en büyük keyfıniz nedir? Arkadaşlarımla beraber olmak. Hatta hep beraber spor yapıyorsak daha da keyifli olurum :) En sevdiğiniz yazar kim? Can Dündar. En sevdiğiniz film/yönetmen? Bir Zamanlar Amerika/Guy Ritchie. En büyük aşk hikâyesi kimlerinki? When Herry Met Sally filmindeki aşk. Sizi en çok güldüren şey nedir? Selçuk Erdem'in karikatürleri. En büyük mutsuzluk? Yalnız kalmak. En son ne zaman dibe vurdunuz? 1.5 yıl önce. Bir hayvan olsaydınız, ne olurdunuz? Kaplan. En çok yaşamak istediğiniz şehir? Çok yer gezip görmüşlüğüm yok, o yüzden gördüklerim arasından, Istanbul'u seçerdim. Yangında kurtaracağınız ilk üç şey nedir? Valla yangından canımı kurtarırdım, başka bir şeyi kurtarma çabası içinde olmam. Ama yalnız değilsem, yakınlarımı, arkadaşlarımı kurtarmaya bakardım. Bir hayali kahraman olsaydınız kim olurdunuz? Niye? Örümcek Adam, çünkü kostümü güzel ha ha ha :) Sizi en çok tedirgin eden ve en beğendiğiniz özelliğiniz? Insanları çok çabuk hayatımdan çıkarırım ve geri dönüşü olmaz. Daha ılımlı olmaya çalışsam da bir kere vazgeçtim mi, tekrar değer kazanamıyor gözümde. En beğendiğim özelliğim ise gülmeyi sevmem. Mutlu olup gülmek için yaşıyorum, olumsuz ortamlardan ve kişilerden arunda uzaklaşırım. Sizin için affedilemeyecek hata nedir? Aldatmayı affetmem. Sahip olduğunuz en değerli şey? Sevgi. Hangi sıklıkta yalan söylersiniz ve hangi durumlarda? Çok nadiren durumu kurtarma adına söylerim. Çok unutkanım ve ciddi bir yalan söylemek risk benim için. Zaman geçince söylediğım yalanı unutuyorum ve yakalanıyorum. Rezilük valla, en hayırlısı hiç yalan söylememek. Güncel olaylar içinde yakın zamanda sizi en çok üzen olay nedir? Tsunami. Çaresizlik beni deli eder ve doğal afetlerin de bir çaresi yok, insanlar durup dururken öldü işte. Dünya gündemindeki ya da hayatınızdaki bir olayı değiştirme şansınız olsaydı, neyi değiştirmek isterdiniz? Tam olarak değiştirmek sayılmaz, ama 2005 yürna AtatuiVü getirtmek isterdim. Gelsin herkese ağzının payını versin. Hayata gelirken seçme şansınız olsaydı, ne olmak isterdiniz? Seçme şansım olsa, hayata gelmemeyi seçerdim, yok ama illa geleceksek, ben halimden memnunum. En sık kuliandığmız kelime nedir? "Yani", "çünkü" yanlış anlaşıknakhiç ıstemem, sürekli bir açıklama ve anlattığımın net anlaşılması gayretindeyim.