Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9OCAK2005/SAYI981 15 Bu takıların birer öyküsü var Tasarımlarını ünlülerin üzerinde görebilirsiniz, Tarkan'da ya da Linda Evangelista'da... Derya Tolgay şimdilerde de "Moda Manhattan Fuarı"na hazırlanıyor. Gözde tasarımı ise "Fatima'nm Eli"... erya Tolgay, 20 yıldır takı tasarımı yapıyor. Birçok ünlü marka ile çalışmış ve pek çok özel başarıya imza atmış olmasına rağmen yurtdışında daha çok tanınıyor. Son yıllarda Amerika'da tasarladığı etnik ürünler ve yarattığı vintage konsepti (eskitilmiş ürünler) ile çok ilgi görüyor. Onu, Itkib defilesinde Linda Evangelista'nın taktığı, Bahar Korçan'ın defilelerinde kullandığı ve Tarkan'ın "Salına, salına" klibi için tasarladığı özel aksesuvarlardan tanıyoruz. •Sizi vefirmanızıhiç tanımıyoruz. Biraz kendinizden, geçmişinizden, firmanızdan bahsedermisiniz? llk tasarımlarımı 1984'te Türkiye'nin ilk fuarı Hilton'da sergilemeye başladım. 86 yılında Gemini'yi kurdum... "GEMÎNÎ" adlı bir showroom ve atölyemiz var. îki yddır NewYork ağırlıklı çalışıyoruz. Onun dışında birçok firma de imalat ve tasarım çalışmalarımız sürüyor. Türkiye'de ise farklı markalarla çalıştık: Beymen.Vakkorama, Derishow, Mavi... 1997'de de Tarkan'ın yer aldığı Bahar Korçan defilesinde takıları tasarlamıştık. TESVİYE, CİLA, TAŞLAMA... Yurtdışından çalıştığınız tasarımcılarla nasıl bir iş birliği içindesiniz? Farklı ülkelerden birbirinden çok farklı firmalarla çalışıyoruz. Tosh Accessorıes bunlardan biri. Ayrıca Gemini'de Schmuck Art, East Berlin, Charte, Petra Meiden, Barbara Kanz, Mary Frances gibi tasarımcıların çanta, kemer, şapka, takı gibi ürünlerini sergiliyoruz. Genelde firmaların tasarımcılarıyla buluşuyoruz. Beraber yeni akımlara ve firmanın kolleksiyonuna göre tasarımlar yapıyoruz. Biz bunları üretiyoruz. Bazı firmalar da bizim kendi koleksiyonumuzdan ürün seçip alabiliyorlar. Ya da kendi siparişleri oluyor. Bu üretimleri kendi atölyenizde mi yapıyorsunuz? Bu çalışmanın arkasında kaç kişi var? Evet, üretimlerin büyük bir kısmını atölyemizde yapıyoruz. Kimyasallarla ilgili kısmını yani kaplamayı dışarıda yaptınyoruz. Tesviye, cila, taşlama, kalıp ve döküm gibi işlemleri kendi bünyemizde ya # um D pıyoruz... Atölyemizde ben , kız kardeşim Bingül ve meslek lisesinden stajerlerimizle çalışıyoruz. Dünya pazarında rüştünüzü ispat etmeniztn ilk adımı ne oldu? 2003 yılında dünyanın en büyük moda ve tekstil fuarlarından biri olan AlmanyaDüsseldorf CPD moda fuarına katıldık. llk kez bir Türk aksesuvar tasarımcısının ürünleri Fashion Gallery'de sergilendi. O sene evil eye(nazarboncuğu) koleksiyonumuzu sergilemıştik. Tamamen Türkiye'ye ait bir temayı ve el işcıliği ve hıkâyesi ile sergilemek insanlara çok değişik geldi. MODA MANHATTAN... Bugünlerde aklınızın Amerika'da olduğunu biliyorum. Orada nasıl bir çalışma yürüyor? Amerika etnik ürünlere çok duyarlı. Bizim ürünlerimiz de etnik geçmişe ve tasarıma dayalı ürünler. Bir koleksiyonu sunarken hikâyesiyle birlikte anlatımınızı güçlendirebiliyorsunuz. Amerika'da son günlerde konuşulan ve beğenilen akım, vintage denen eskitilmiş, yaşanmış ürünler. Biz takılarımıza bu trendi taşıyoruz. Eski kumaşlar, taşlanmış görünümlü ürünler kullanıyoruz. Bu yüzden New York'ta yaşayan, farklı tasarımları seven ve tasarıma para harcamayı tercih eden insanların dikkatini çekiyoruz. Buyılm mart ayındada "Moda Manhattan" adlı fuara katılmayı planlıyoruz. •Bir de, bir katalog çalışmanız var... Evet, bu sezon Amerika'nın önemli sanat kataloglarından biri olan Art and Artifact Tarkan da Derya Tolgay'ın takılarını kullandı... Derya Tolgay'ın (solda) tasarımlarında eskitilmiş ürünler, özellikle de Fatima'nın Eli dikkat çekiyor... Catalog'da yer aldık. Sezonun önemli tasarımcılarına, yeni tasarımlara yer veren ve satış yapan bir katalog. Bu sayede daha fazla kişiye ulaşacağımızı düşünüyoruz. Bu sezonda nasıl bir hikâye planlıyorsunuz? Bu sezon "Fatima'nm eli"ni konu aldık. Bu konu araştırdıkça çok farklı yerlere, hatta prehistorik dönemlere kadar gidiyor. Çok farklı kültürlerde, farklı şekilde de olsa "el" figürü hep kullanılmış. Bazen içinde göz ile resmedilmiş, bazen sadece avuç içi kullanılmış. Ama el figürü hep kötülüklerden koruyan, kutsayan, şans getiren bir sembol olarak var olmuş. Fatima'nın eli, nazar boncuğu kadar bilinen bir hikâye değil... Hz. Muhammed'in kızı, Hz. Ali'nin eşidir Fatima. Fatima ile ilgili romantik hikâye şöyle: Bir gün Fatima bahçede helva pişirirken aniden kapı açılır ve kocası Hz Ali, peşinde yeni kansıyla bahçeye girer. Fatima çok üzülür. Kalbi acıyla sızlarken tahta kaşığı elinden düştüğünü fark etmez ve helvayı eliyle karıştırmaya devam eder. Kocası yanına koşup şaşkınlıkla "Ne yapıyorsun Fatima!" diye bağırınca elinin yandığını ve acısını hisseder. O günden sonra Fatima'nm Eli îslam dünyasında sabır, bereket ve sadakat sembolü olarak kullanılır. Fatima, Hz Muhammed'in kızıydı, ancak bu el îslamdan önce de var olan bir simge. Fas'ta hâlâ sağ el sol el büyüsü vardır. Sol el kötü ışler için kullanılır. Ayrıca avucunuzu açarak önünüzde tutarsanız sizi kötülüklerden koruyacağına inanılır. Doğal olarak bu hakaret birisine yapılırsa onların kem gözle baktığı ima edilir. • TUĞRUL ÇUTSAY SERGİSİ Teslim Olmayanlar'a ithafen T uğrul Çutsay. Tarihimizin, özellikle de yakın tarihimizin, sanat pratiğine gereğince ve yaratıcı ısrarlarla yansıtılmadığını düşünen bir ressam. Acıları hâlâ süren bir zamanın teslim olmayı reddeden insanlarını sergiliyor. Çalışmalarını Istanbul'daki atölyesinde sürdürüyor. Beşınci kişisel sergisi "Teslim Olmayanlar" 31 Ocak'a kadar Kadıköy'deki Nâzım Hıkmet Kültür Merkezi'nde sergilenecek Çutsay'la çalışmaları üzerine konuştuk. Serginizle ilgili olarak yaptığınız ilk açıklamalarda, resmettiğiniz bu insanları "çöldeki vahalarımız" olarak tanımladınız. Çölün kaderine isyan, sizce nasıl olur? Can Yücel'den ödünç alarak söylersem, "rengârenk" olur. Bizim başka ahenklere, canlı, ilerici, geçmişe yepyeni gözlerle bakılmasını sağlayan bir cüm büşe, bir renk cümbüşüne ihtiyacımız var. En azından ben öyle görüyorum ve bu cümbüşe bir katkıda bulunmak istiyorum. Renkler, bıraktığım boşluklar, aradığım ışık ve günümüzdeki karanlığın; hep birlikte, oldukça verimli bir "tezatlar ortamı" oluşturduğu inancındayım. Bu sergideki resimler, son bir buçuk yılda hızlandırdığım çalışmaların ilk ürünleri. PLASTİK MESAJ... Neden "Teslim Olmayanlar"? Benim için asıl ateşleyici duygu, solun çeşitli isimlerini, hem de teslim olmayı reddedenleri, çeşitli renkler halınde ve bir galeri esprisi içinde, yani bir arada ve plastik bir dil içinde görmek arzusu. . însanları ve mücadelelerini plastik bir dile dönüştürüyorum. Resimlerinizin politik bir mesajı var, diyebilir miyiz? Resimde mesaj vermek gerekli mi gerçekten? Bence bu kavramm karşısında veya yanında olmak, ele alınan konu ve onu işleme biçimiyle doğrudan bağlantılı. Ben, bu başlık altındaki bir dizinin sadece plastik mesajını önemsiyorum. Diğerleri arkadan gelir benim için. Ele alınan her figüre renkçi bir anlayış içinde, iç dünyalarını arayıcı bir saplantıyla, ama rengârenk bir saplantıyla yaklaşmaya çalıştım. Bu ınsanları büyük bir zenginlik olarak gördüğümu saklamıyorum Ama bu insanların müdahalesini bir başka düzlemde yeniden üretmek, yeni bir zen gınlik olarak ışlemek gerektiğıne inanıyorum. Ben kendi işlerınde de hep bir adım ileriyi arayan solcu insanları önemsedım. Bu tutumun, "renkçi bakışımla" çeliştığini sanmıyorum. Sizce günümüz resim ortamı, bu tür çalışmaları nasıl karşılar? Pek hoş karşılanmayacağı açık. Bunu şimdiden söyleyebilirim. Tarzımın ve işlerimin, resim piyasasına egemen olan unsurlar, galericiler, koleksiyoncular, müzayedeciler vs. tarafından "hüsnü kabul" görmeyeceğini biliyorum. Bu piyasadaki rantı elinde tutanlar, riskli resimlerden değil, dekoratif ve kolaycı, daha doğrusu "sıvama" resimlerden yana ağırlığmı koyar. Önemli olan, genç kuşağın bu tarza nasıl yaklaşacağı. Peki solun tepkisi... Günümüz Türk solunun, bir eğilim olarak bu tür arayışlara pek alışkın olmadığını bilıyoruz. Özellikle resmimizde ilerici tarihi kucaklayan çalışmalar, görsel bir dile dönüştürülürken "köylü" veya "ajitatif" sığlıklara yenildı. Bu eğilimi anlayabilirim, ama hiç yakın değilim.S (aıtsay ın nrçasından JVIıısa Anter.