Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9OCAK2005/SAYI981 CANIM ONAT The Marmara Oteli'nin pastanesindeydi. 30 Aralık'tı. Bomba patladı. Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan yaralandı. Tedavi altına alınan Kutlar, 11 Ocak günü yaşamını yitirdi. Katiller yakalandı, yargılama sürüyor, ama acı eksilmedi. Filiz Kutlar ölümünün 10. yılında eşine bir mektup yazdı: "Sensiz geçen yillar, katlanılması zor yıllar".. Filiz Kutlar anım Onat seni yitireli on yıl oldu, on acı yıl. 1 lOcak'ta onuncu anma gecen için dostlarımızla birlikte hazırlıklar yapıyoruz Davanmak çok zor. Fotoğraflarından yapılacak bir gösteri için ne kadar fotoğrafın varsa ortaya çıkardım. Sevgili Sinan'ın çektiği senin hiç göremediğin o güzel fotoğralarımız da karşımda. Gunlerdir elimdeki video kasetlerdeki görüntülerini izliyorum, anma gccende göstcrılccek bölümlerı seçebılmek ıçın, içim burkularak, gözlerim dolarak. Bazen de anlattığın şeylere kendimı tutamayıp gülerek. Bu anlarda hıssettiklerimı anlatabılmem çok zor, çunkü henı karşımdasın hem değılsin, sanki uzansam sana dokunabileceğim, ama yoksun! 25 Aralık 1994 te son fotoğrafların olduğunu bılmcdcn çekmiş olduğum gülcn portrelerin, yaşamın boyunca çekilmiş çeşitli enstantaneler hepsi önümde. Sensiz geçen on yıl inanılır gibi değil, katlanılması zor yıllar. Hiç gözümün önünden gitmeyen gülen yüziin, kahkahaların hepsi dün gibi aklımda.Yıllar geçtikçe yitirilen kişinın anılarının silikleştiği söylenir, ama öyle değil. Sanki senden dün ayrılmışım gibi anın taptaze, acın da. Hep yüreğimde taş gibi duran bir acı var. Artık sık sık ağlamıyorum, sadece. Hep yanımdasın canım benim, güzel bir film gördüğümde, güzel bir kitap okuduğumda hep seninle konuşuyorum sanki, fikrini soruyorum. Sabahları pişirdiğin espressonun kokusu bütün evi sarardı, gülümseyerek uyamrdım hep. Beklenmedik bir zamanda elinde bir demet çiçekle kapı C da belirirdin, yüzünde kocaman, insanın içini ısıtan gülümsemenle. Bazen yolda aniden birini sana benzetir gibi oluyorum, yüreğim hopluyor. Belki de yokluğunu hâlâ kabullenemedim. Sevgili Güneş ile Barbro'nun ellinci evlenmc yıl dönümlerini kutladığımız o güzel gecede bir araya geldiğimiz Latife ve Salih ile senden uzun uzun söz ettik buruk bir halde. Beraberliğin ellinci yılını kutlamak ne mutluluk, o gece hem çok mutlu oldum hem de çok hüzün lendim. Sonra hemcn hcr anı mutluluk dolu bir yedi yıl yaşamanın da bir şans olduğunu düşündüm. Keşke sonu bu kadar acı bitmeseydi, bu ne haksızlık diye hâlâ isyan ediyorum. Evlenme yıl dönümümüz kâbusa dönüştü, aldığımız hediyeleri birbirimize vermemize ızın vermediler. Günler sonra ceketinin cebinde bulduğum kolyeyi ara sıra çıkarıp bakıyorum, ama bir türlü boynuma takamıyorum, çünkü boğazıma bir şey düğümleniyor. Bu yılları birlikte geçirebilirdik diye düşünmeden edemiyorum. Ne yazık ki terörün sonu gelmiyor bir türlü. Insanları sevdiklerinden acı bir şekilde ayırmaya devam ediyorlar. "Gündemdeki Konu" kitabındaki terörle ilgili yazın her okuduğumda içimi yakıyor. Yazı "Nereye yürüsem ayağıma kan bulaşıyor. Terör içindeyim" diyerek bitiyor. Sen umutsuzluğu sevmezdin, ben de umutsuz olmak istemiyorum. Belki terörün hiç bir işe yaramadığını, sadece yeni acılar getirdiğini anlıyacaklardir bir gün, kim bilir, 5 ocak 2005 ONAT KUTLAR 19 i6 doğumlu olan Onat Kutlar, Parıs 'te felsefe eğitımı aldıktan sonra Doğan Karde\ dcrgntndc çalı^tı 1965'te Türk Sınematek Derneğı'nın kurucuları arasında yer aldt ve 1976'ya kadar derneğın yonetıalığını yaptı Kuruluşundan başlayarak Istanbul Fıl/n Testtvali Düzenleme Kurulu, 1981'den ölümüne kadar htanbul Kültiir ve Sanat Vakfı Yönetım ve tcra Kurulu ü'yestydi. 1978'de Kültür Bakanltgt îstanbul Stnema Yapım ve Göstenm Merkezı'nın kuruluşu çalı^malarında yer aldı Dcnemelen, çevtrılert, \ıırlen ve senaryolarımn yanı sıra, dergı ve gazete yazıları da olan Onat Kutlar, Cumhunyet Gazetesı yazanydı Edebıyattakı özgün yennı Turk Dıl Kurumu Öyku Odülü'nü kazanan "Ishak" adlı kıtabtyla aldı Onat Kutlar'a Stnematek'teki çalışmalartndan dolayı 197'y'te Polonya Kültür Nışanı, 1994 yılında da Fransa'dan Chevalıer de l'ordre des Arts et des Lettres nişanı verildı Bahar hâlâ isyancı! Onat Kudar'ın ölümünün 10. yılı nedeniyle bir anma gecesi düzenlendi. Metinlerini Zeynep Oral'ın yazdığı, Metin Deniz'in sahne düzenlemesini gerçekleştirdiği, Yekta Kara'nm sahneye koyduğu anmayı Tilbe Saran ve Cüneyt Türel sunacak. Engin Özendes ile Murat Tekdemir'in video gösterisiyle başlayacak gecede Kutlar'ın çeşitli yönlerini Ömer Kavur, Vecdi Sayar, Semih Gümüş ve Jak Salom anlatacak. Geceye de adını veren, Kutlar'ın "Bahar îsyancıdır" başlıklı denemesini eşi Filiz Kutlar ve Ayhan Kavas, "Özgürlük" denemesini Genco Erkal okuyacak. Deniz Türkali ve Zülfü Livaneli şarkılarla, Ayhan Çavaz seslendireceği barakla, Zeynep Tanbay ise "Iskemle" adlı dans gösterisiyle anmaya katılacaklar. PAZARIN PENCERESİNDEN VİTRİNCİLER Selçuk Erez O n gün süreyle on beş metrekarelik bir alanda üç kişi, arada bir birbırimizc çarparak, bazen de burada bulunan nesneleri sağa sola devirerek bir şeyler yapmaya uğraştık: Olmuyor! En şişmanımız Osman, "Zavallı astronotlar da dar kapsüllerinde herhaldc böyle sıkıntı çekiyorlardır!" demişti. Biz bir taraftan bu vitrini güzelleştirmeye çalışıyor, bir taraftan da arada bir terlı terli dışarı Düzeltme: Geçen sayımızda "Zehir Oyküleri" başlıklı yazımızda, Nazilerın Hava Kuvvetleri Komutanı Herman Göring'in fotoğrafı yerine Nazilerın Propaganda Bakanı Paul Goebbels'in fotoğrafı kullanılmıştır. Düzeltir özür dileru. fırhyor, kaldırımdan, sonra da karşı kaldırımdan yaptıklarımızın ne boyutta göz alıcı olduğuna bakıyorduk. Dikkat et, yarım saat önce karşıya koşarken az kaldı ezilecekün! Böyle çıkma, sırtına bir şey al! Dinleyen yok; Meral ha bire üstüne bir şey almadan fırladı buz gibi rüzgâr esen, yağmurla sırılsıklam olmuş sokağa. Karşıya koşaradım geçerken onu zamanında fren yapabilen şoförler kurtardı. Dükkân sahibi Recep Bey tutturmuş, bunun, Dubai'de geçen yıl gördüğü vitrinlerden birine benzemesini, içinde su akıtan bir şadırvan bulunmasını ve bir kız mankenin de bu şadırvandan su içer gibi yerleştirilmesini istiyordu. Efendim, bu semtte iyi algılanmaz, kebapçı dükkânlarını çağrıştırır. Oysa siz kebap satmıyorsunuz. Üç ay önce patron, söylediklerimizi anlamadığından vazgeçilmiş ve iş, başkasına verilmişti. Ancak bunca masrafa rağmen müşteriler çoğalacağına azalınca dönmüş," Alın, bildiğinizi yapın ama başsız manken kullanın: Geçen yıl gittiğimde görmüştüm; Davos'daki birçok vitrindebunlarvardı" diyerek işi yenidenbize teslim etmişti. Önerisine karşı çıktık, "Beyefendi, halk başsızlarından sıkıldı; onlara artık başı yerinde olanlarla seslenmeye çalışalım!" dedik. Gereksiz gecikmeler yüzünden, her şey son dakikaya kaldı. Biz yılbaşına topu topu bir hafta kala, gece gündüz çalışarak sadece ortasında, havada duran, nereye tutturulduğu belli olmayan bir askının taşıdığı göz alıcı bir elbisc yerleştirilmiş bir vitrin hazırladık. Bu semtlerde sadelik geçerliydi. Recep Bey sevdi mi? Yoo, hemen itiraz etti: Ispanyalılar havlularımızı çok beğeniyorlar; bunlardan da olsun vitrinde. îşlemeli fularlanmızdan bir tanesini Bulgar Kralı'na yollamıştım. Bayılmıştı. Fularlardan da koyun. Sonra iç çamaşırları... Zaten zaman kalmadı. Yaptıklarımızın hepsini göstermezsek bunlar bizden ne alırlar? Osman çok sıkıldı, "Kalkın gidelim; herif de çamaşırlarını giysin, boynuna işlemeli fularını taksın, sonra eline havlularını alsın, gitsin vitri ne kendi otursun!" dedi. Güç caydırabildık Osman'ı. Yılbaşına iki gün kala biten vitrine bakıp içeri girenlerin sayısı kabarıktı, ama bu, doğal olarak umulan satışlann yarısını bile sağlayamadı. Oysa patron, kendisıne kredi verenlere baş döndürücü kazançlar, her zamankinden fazla satışlar vaat etmıştı. Yılbaşından birkaç gün sonra yakınlarına ve kredi verenlere, "Bu bir zaferdir. Bu zafer, bizi şımartmamalıdır. tstedig,imizi almış konumdayız. Onümüzdeki yıkla gerçekleşecek satış rekorlarına doğru en önemli adımımızı attık!" dedi; bize de yeni kampanyanın henüz başında olduklannı, vaat ettıği ödemeyi geciktırmek zorunda olduğunu bıldirıp "lnşallah marta kalmaz öderim!" dedi. Ekonomimiz hiç de iyi değil. Şimdi, bizi en fazla kahreden, borcunu ödeyebilmesı ıçın bu herifin iyi satışlar yapmasını dilemekten başka çaremizin olmamasıdır!# f