22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 OCAK 2005 / SAYI 981 Erkek etek giyerse RTÜK Başkanı Karaca, "Erkeklere etek giydirtmem" derken aslında neyi koruyor? Tabii ki oluşturulmuş erkekliğin bekasını. Kadınların "bilindik" hallerinin ekrandan boca edilmesinde hiçbir sakınca görmeyen Karaca, erkek "imajı" zedelenmesin diye cansiperane savaşacağını duyuruyor. Özgür Erbaş adınlar ve crkekler... Kadınlık ve erkeklik... Cinsiyetlerimizle ilgili bilgiler bize eksik, çarpıtılmış ilctilırken, bu cınsıyetlerle neyi yapıp neleri yapamayacağımız binlerce yılda oluşturulmuş listeler halinde ellerimıze tutuşturuluyor. Kız çocuklar bebekleriyle evcilik, erkek çocuklar "savaşçılık" oynamaya, muzaffer komutanlar olmaya yöneltiliyor. Arada bu iki gruptan biri diğerinin oyununa katılmaya kalkarsa "a, şuna bak kızlarla/erkeklerle oynuyor!" denilerek dışlanıyor. Bu iki grup sadece "doktorculuk" oynarken bır araya gelıyor. Yasak, gızli, ayıp sulardaki bu kısa yolculuk ikisinin arasına çekilen kalın duvarlarla son buluyor. Yıllar sonra yenıden karşılaştıklarında artık birbirlerini tanımıyorlar. Sadece kendilerine öğretilenleri yapmaya şartlanmış olarak davranıyorlar ve asla şu gerçeği birbirlerine söyleyemiyorlar: Bu aslında ben değilim. Böyle davranmak ve yaşamak istemiyorum. Bu, sosyal ve kültürel yapının bir ürünüolan yani "insan icadı" toplumsal cinsiyet sizi yaşarnınız boyunca da rahat bırakmıyor. Sürekli, nelerin "hoş" nelerin ise "nahoş" olduğunu fısıldıyor. "Açma bacaklannı öyle oğlan çocuğu gibi", " Ağlama be karı gibı", "Bak kendine biraz, ne biçim kadınsın", "Ne kıvinyorsun karı gibi"... RTÜK Başkanı Fatih Karaca'nın yurt K dışında yayımlanan ve erkeklerin kadın kılığına girdiği "He's a lady" programının Türkiye'de yayımlanması olasılığını "erkeklere etek gıydirtmem" diyerek karşıladı. Karaca'nın isyanı toplumsal cinsiyetin yarattığı "erkek" figürünü, onun "karizmasını" ve "bekasını" korumaya yönelik. Zira bu yıl içinde Adana'daki bir taciz olayında, zanhyı ele geçiren aile ona etek ve sutyen giydirip sokaklarda gezdirerek "cezalandırmış", onun erkekliğini yerle yeksan etmişti! Mafya jargonunda da "eteklik giydirmek", "seni karım yaparrm" tehdidini içerıyor. KADINA ÖFKE YASAK Hem mahalle aralarında, hem kahvelerde hem de entelektüellerin içki masalarında kadınlık ve erkeklik halleri için benzer ıfadeler kullantldığı bir gerçek. Kadın dediğin sokulgan, ama namuslu, dışarıda hanımefendi, evin içinde anaç, yatakta ateşlı olacak. Yaptığı yemekler salçalı, kendisi de kalçalı olacak. Turşu yapmayı bildiği kadar, giydiğini de yakıştıracak. tşten eve geldiği neredeyse hiç belli olamayacak ve tüm bunlar çok "doğal" yaşanacak. Erkek dediğin şöyle güçlü kuvvetli, mantıklı, hırslı olacak. Tuttuğunu koparacak, tutamadığını kovalayacak. Bir ııçan bir de kaçan kurtulacak ondan. Çapkın olacak, hınzır olacak. Zorluklar karşısında yılmayacak, yıkılmayacak. Ağlamayacak, hüzünlenmeyecek, derdenmeyecek, içlenmeyecek. Aşk acısı çekiyorsa "Sana kadın mı yok be abi" olacak. Ama aynı durum kadınlarda "Kaderinde yokmuş ne yapalım. Bekle çıkar bir kısmet"e dönüşecek. Hindistan'dakijagori örgütü (Kadınların Bilgi Danışma ve Eğitim Merkezi) üyesi Kamla Bhasin, KADAV Yayınlarından çıkan "Toplumsal Cinsiyet/Bize Yüklenen Roller" kitabında bu yapının ikili ilişkilerden kalkınmaya değin tüm yönlerini ele alıyor. Bhasin, "Pek çok toplumda kadınların yumuşaklık, nezaket, besleyip yetiştirme ve itaat gibi nıteliklere sahip olmalan ve bunları mükemmelleştirmelerı; erkekJerden ise güçlü, özgüvenli, mantıklı olmaları ve rekabet etmeleri bekJenir" diyor. ŞEKİL VE İÇERİK Cinsiyetin tüm doğallığının toplumsal cinsiyet kalıplarıyla yeniden şekillendirildiğini ve "doğal olmaktan çıktığını" söyleyen Bhasin, "Eğer bir kadın yemek yapabiliyorsa, bir erkek de yapabilir; çünkü yemek yapmak için rahim gerekmez!" diyor ve ekliyor: "Erkekler dayanıklı ve dışadönük olmaya, kızlar ise çekingen, ağırbaşlı ve eve bağlı olmaya teşvik edilir. Bir kız çocuğun bedeninde onu şort giymekten, ağaca tırmanmaktan ya da bisiklete bin RTUK Başkanı Fatih Karaca. mekten alıkoyan hiçbir şey yoktur." Kadınlarla Dayanışma Vakfı'ndan (KADAV) Zelal Ayman, şekil değişikliklerinin cinsiyetçiliği var eden ana unsurlarda da değişiklik yaratacağını, bunun için RTÜK Başkanı'nın tepkisinin "çok anlaşıhr" olduğunu söylüyor. Feministlerin toplumsal cinsiyet rollerine inanmadığını ifade eden Ayman, "Fransa'da 18. yüzytlda aristokrat erkekler saç uzaUyor ve etek giyiyordu. Tüm bunlar 19. yüzyılda keskin bir biçimde ayrıldı ve kadınlar etek, erkekler pantolon giymeye başladı. Ancak kadınların pantolon giymeye başlaması bu anlamda çok büyük bir değişikliktir. Bugün takım elbise giyen kadınlar var ve bu kadınlar kendilerini erkek diye tanımlamıyorlar. Kadınlar değişim adına daha cesur ve dönüştürücü. Kadınlar verıli bu kodları deliyor" diyor. Ayman, pek çok kentte "erkekler için epilasyon" salonu açıldığını anımsatarak metroseksüellikle birlikte gelen "bakımh erkek" olgusunun da dönüştürücü bir etkisi olduğuna inandığını söylüyor. Avrupa'daki "queer hareketi"nden de söz ederek, "Cinsiyeder arası ilişki ya da gidip gelme olarak tercüme edilebilecek bu hareketteki kadın ve erkekler verili kodların tümünü reddediyorlar. Erkekler makyaj yapıp etek giyiyor, kadınlar da erkeklere özgü kılınan giysileri giyiyor. Bu insanlar kadın ve erkek tanımla rı arasına sıkışıp kalmak istemiyorlar. Bu anlamda Türkiye'nın durumuyla Avrupa'daki tartışmalar arasındakı uçurum da ortaya çıkmış oluyor" diyor. Tüm bunlarla birlikte RTÜK Başkanı'nın erkekleri koruması anlaşıhr bir durum! Kadınların gözyaşlarından para kazanmak, reyting yapmak bir sorun olarak görülmüyor. Çunkü kadınlar zaten ağhyor, zaten kıskanç, zaten çaresiz. Ama söz konusu erkekler olunca, onlar bu programların telefonun ucundaki tehditkâr sesleri olarak kalmalı. Asla stüdyoda gözyaşlan dökerek çare istememeli ve tabii empati geliştirmek için bile olsa "eteklik" giymemelı. • Giysilerle gelen biçimin özü de şekillendirdiği bir gerçek. / y J f Elif Akın Huzurlarınızda dansör Şevket T ürkiye'nin ilk okullu dansörü Şevket Oktaş. 1963 Eskişehir doğumlu. Lıse ikinci sınıfta, Türkiye Petrolleri'nde Gravimetre Observer (yer ölçümü yapan kişi) olarak çalışmaya başlamış. 12 yıl bu kurumda çalıştıktan sonra harita ressamlığına kadar yükselmiş. Ardından Istanbul'a, ailesinın yanına dönmüş. Bilkent Üniversitesi Güzel SanatlarFakültesi'nin Resim Bölümü'ne kaydolmuş. Yedi ay sonra maddi sorunları yüzünden okulu bırakmak zorunda kalmış. Ve oryantal dansa gönül vermiş. Dansı, "Müziğin ritmini vücutta hissetmek" olarak tanımlayan Oktaş ile dansın büyülü dünyası ve özel hayatı üzerinc söyleştik. Dansa olan ilginiz ne zaman başladı? Okul döneminde Eskişehir Halk Eğitim Merkezi'nın folklor ekibindeydim. Oradan öğrendiğim yörelerin oyunlarını okulda kurduğumu^ gruptakı arkadaşlara da öğretiyordum ve birlikte gös1 ^r teriler düzenliyorduk. Istanbul'a geldikten sonra ise Üsküdar Musiki Cemiyetı'ne gitmeye başladım. Aynı zamanda Kadıköy'de bir barın halkJa ilişkilerini üstlenmiştım ve burada animasyon olarak bütün dans figürlerinin sentezinden oluşan gösteriler sunuyordum. Bir erkeğin dans etmesi herkesin ilgisini çekmişti. Bu işi hobi olarak yapmama rağmen, her geçen gün sahne almam konusunda bir sürii teklif geliyordu ve ilk defa ShovvTV'nın yılbaşı programında sahne aldım. Daha sonra pek çok kanalla da çalışmalarım oldu. Ayrıca pek çok düğün, davet ve kadın matinelerinde sahneye çıktım. Oryantal dansın sadece kadınlara yakıştırıldığı ataerkil bir toplumda yadırganmaktan korkmadınız mı? Korkmadım, fakat oryantal kadın vücudunun hâkim olduğu bir dans olduğu için ilk başta çok efemine bakıldı ve bu konuda pek çok tartışma yapıldı. Ayrıca Türk toplumunda erkeklerin bu tarz işler yapması yadırgandığından, gelen tep kiler karşısında ailemin bu durumu kabullenmesi de kolay olmadı. Insanların önyargılarını yıkmak çok zordu. Ama ben sahneye çıkar, dansımı eder ve gösterim süresince sergilediğim her türlü figürü program sonunda orada bırakırım. Kostümümü çıkardıktan sonra dansörlük de biter. Kostümlerinizi hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz? Belli bir tarzınız var mı? Bütün kostümlerimin tasarımını ve dikimini kendim yaparım. Çünkü bildiğiniz gibi dışandaki oryantal kıyafederi çok allı pullu şeyler. Benim ise ayrı bir tarzım var. Şapkam eski Italyan çapkınlarından olan Rudolf Valentino'nun şapkasından. Mutlaka, Ege yöresine has bir cepken ve şalvar kullanınm. Taşlar ve püsküller ise vücudun kıvraklığını ve hareketleri tam manasıyla ortaya çıkarıyor. Eşiniz dans etmenize nasıl bakıyor? Bu konuda inanılmaz bir destcği ve ilgisi var diyebilirim. Tabıı kı ilk etapta be nimle şahsiyetim, kimliğim ve beni sevdiği için evlendi. Ayrıca daha önce de söylediğim gibi sahneden iner, evime dönerim. Normal bir eş ve baba sorumluluklanmı yerine getirdiğimden hiçbir sorun yaşamadık bugüne kadar. Dansını seyretmekten keyif aldığınız kişi, kişiler var mı? Olmaz mı? Nesrin Topkapı'nın ritimleri vücuduyla vurgulamasına bayılıyorum. Kendisiyle hiç tanışma fırsatım olmadı, ama birlikte dans düeti yapmayı çok isterdim. Bir de Tanyeli'yi beğeniyorum. Hayatınızda hiç keşke dediğiniz oldu mu.' Maalesef oldu. Keşke iç mimari, resim, dans, dekorasyon, tekstil, saç kaynağı gibi birden çok alana açılmasaydım da sadece dansla uğraşsaydım ve bütün dansların eğitiminin verildiği bir dans okulu açabilseydim. • elifakinmiha@mynet.com Şevket Oktaş bir dansör... Kostümlerini de o tasarlıyor ve dikiyor. Başta "efemine"görülmüş, ama önyargılara teslim olmamış... "Kostümümü çıkardıktan sonra dansörlük de biter" diyor... .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle