Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                “Şiir nedir?” Çok sıkıştırırsanız “Nihat’ın 
yazdıklarıdır!” derim. Nihat Ziyalan’ın Türk şiirinde 
hiçbir zaman bir akrabası olmadı. Bu çok iyi! Şairler, 
şiirin Olympos’una biletle ya da torpille giremez. 
Oturacakları sandalye dükkânlarda satılmaz. Girmek 
için orada oturacak sandalyesini şairin kendisi yapmalı. 
Nihat Ziyalan sandalyesini Sevdakeş’le tamamladı.
Yemekte Nurhan Nur, Atıf Yılmaz’a ler. Çirkin Kral Yılmaz’ın antipotu (kar-
“Atıf, Özdemir de bizimle gelsin ona da şı ucu) olarak. Ama olmadı, 150 kadar 
rol var” dedi. Ben de “Ülker’e sorma- filmde rol almasına karşın iş tutmadı. 
dan olmaz!” dedim. Orada kaldı. Nihat Bu arada Yeşilçam’da pornomsu film-
bu arada askerliğini bitirmiş, Adana’ya ler akımı başladı. Erkekler de soyunu-
dönmüş, Şehir Tiyatrosu’na girmiş... yordu, Nihat soyunmadı. Bu nedenle ıs-
Ben bu arada 1965 yılında Fransa’ya kartaya çıktı. Nihat aslında sakin ve saf 
ek öğrenime gittim. Ben Paris’teyken bir çocuktur. Racona uyup aşk, meşk, 
Yılmaz sinemada ilk ödülünü aldı. hovardalık ayaklarına yatmadı. 
Nihat, Adana Şehir Tiyatrosu’ndan Asaf Skandaldan uzak durdu ki bu hiç ol-
Çiğiltepe’nin yönettiği Ankara Sanat maz. Böylece gazetelerin magazin say-
Tiyatrosu’na (AST) transfer oldu, o za- falarına giremedi. (Şiir ve edebiyatta da 
man “Bizim uzun oğlan demek ki iyi bir aynı sorun.) O sıralar, tuhaf bir kadınla 
oyuncu olmuş” diye düşündüm “İyi oyun- üçüncü evliliği başlamıştı.
Şimdi 28. sayfada yer alan Reklam adlı 
cu olmasaydı Asaf ve Güner Sümer bizim-
kini AST’ın kapısından içeri sokmazdı.” şiirin bir bölümünü okuyalım: “evliyken 
hiç bakmadım başka kadınlara/ hep ay-
YEŞİLÇAM’DA AT  nı yüz/ bıkmadan kahvaltı/ kışkırtsın diye 
yemeğe acı katmalar”.
KOŞTURAN ŞAİR!
Yıl 1968 ya da 69. Yılmaz, Neba- Okudunuz mu? Okudunuz! Birinci di-
ze itiraf, ama “hep aynı yüz” ne demek, 
hat Çehre ile evli. Taksim’de Nebahat 
Çehre’nin evinde oturuyorlar. Yılmaz’la “bıkmadan kahvaltı” ne demek? “Ev- DİLVİN YASA
lilik” hakkındaki düşünceleri değil mi? 
beleşine tavla oynuyoruz. Nihat’ın da 
heveslendiğini bildiğim için Yılmaz’a Nihat hayatta saftır lakin şiir yazarken suis une dictée” der. “Ben bir dikteyim.” 
TÜRK ŞİİRİNDE HİÇ 
korkunç zekidir ama saf ayaklarına yatar. Açıklamak gerekir “la dictée” Fransız-
“Hani senden sonra biz de sinemaya ge- AKRABASI OLMADI!
çecektik. Beni geç, ben tekrar Fransa’ya cada son derece önemlidir: Öğretmen sı-
Yannis Ritsos şiirin okura “Bunu ben 
ŞİİR NİHAT’IN YAZDIKLARIDIR! nıfta bir metni sesli okur, öğrenciler yazar. 
gidip doktora moktora yapacağım, heve- de yazarım” duygusu vermesi gerektiği-
sim üniversiteye hoca olmak. Sen Nihat Bana sorarsanız, ama sormayın, sonun- Dil düzeyini ölçmede son derece önemli bir 
ni söylerdi. Basit değil yalın şiirler, ustu-
cusu dışında kalan kadınlarla asla evlenme- sınavdır. Sesi yazıya geçirmektir. 
için bir şeyler yap” dedim. ra ağzı kadar yalın. Sözcüklerin, seslerin, 
Yılmaz, Nihat’la görüşüp bir film işi meliydi. Ve asla sinemaya girmemeliydi. 
renk ve kokuların birbirini kirletmedi-
Bu yanlışın içinde benim de payım büyük-
ayarlamış. O sırada ben de İstanbul’da- ‘NİHAT, BEŞ DUYUNUN ği şiirler. Günümüzün İkinci Yeni sonrası 
yım. Nihat’ın film çekilirken attan düşüp tür. R.T. Erdoğan’ın dediği gibi, bu nokta- SÖYLEDİKLERİNİ YAZAR 
şiirler, bunun tam tersine, ressamın pale-
da, Nihat’tan “helallik” isterim.
kolunu kırdığını söylediler. Ülker’le has- VE TERCÜME EDER’ tine benziyor: Renk karmaşası ve kirlili-
taneye gittik. Bizimki iyileşmiş ama has- “Şiir nedir?” sorusuna, “Ben ne bile-
Elime böyle bir fırsat geçince hemen ği var ama ortada resim yok.
yim!” diyecek yaşı bile geçtim. Ben de 
taneye ödeyecek para olmadığı için çıka- Nihat’ın şiirini tanımlamakta kullanırım: Egemen zihniyete göre, Cemal-Edip-
mıyor. Yılmaz’dan para bekleniyor. size aynı soruyu sorarım: “Şiir nedir?” 
Nihat beş duyunun söylediklerini  Turgut şiirinin öncesinde ve sonrasında 
Çok sıkıştırırsanız “Nihat’ın yazdıkları-
Şu sıralar Nihat’ın yayımlanan yeni  bir Türk şiiri yok. Ama var: Utandırma-
yazar ve tercüme eder (transkripsiyonu-
şiir kitabı Sevdakeş’i (Yapı Kredi Yayın- dır!” derim. Aksini kimse kanıtlayamaz. 
mak için öncekileri yazmıyorum. Nihat 
nu yapar). Nasıl mı? Şöyle:
Nihat, öğrenmek zorunda olduklarını 
ları) okumaktayım. Bu yazı da zaten bu bu üçlünün şiir yolunu beğenmemiş, ken-
“televizyonda/ yaşını almış/ bir 
kitap üzerine. Bir şiirinde (Maya Çaldım tamamını öğrendi ve sonra usul ve töre 
di patikasını açmış… Üçlü mitosunu bir 
çift yatağı/ tutuşturmuş/ odun atıp 
gereği tamamını unuttu. 
Toprağa, s.64) şu dizelere rastlıyorum: yana bırakalım, açtıkları yolda bir kaka-
duruyorlar
“Yeşilçam’da at koşturur/ Kolu kırık/  Sonra, unuttuklarını anımsayarak yaz-
foni kalabalığı var. Nihat Ziyalan tek ba-
ma burcuna geldi. Bu burçta, ilkin gör-
dığıdık/ Zorlamayın/ Soyunamam”. şına, kendisiyle konuşarak yürüdüğü çöl-
İngilizce altyazı geçiyor/ bu kadınla 
İlk iki dize, sözünü ettiğim attan düş- düklerini, duyduklarını, beş duyu ile  
de çekirge ve balla besleniyor. Evet onun 
adam evli/ Ama birbiriyle değil/ yaşam 
algıladıklarını yazdı. 
meye gönderme yapıyor. İzleyen iki di- yazdığı şiir bu ülkede yazıl(a)mıyor.
çok kısa/ siz de deneyin.”
Derken, şiirleri hayatın hızına uy-
zede ise sinemayı bırakmasının ipucu Nihat Ziyalan’ın Türk şiirinde hiçbir 
Şiir devam ediyor, saydam, arkasını ve 
durarak yazdı. Şimdi boşluğun fotoğ-
var. Bu ipucu Yeşiçam’ı terk etmesinin zaman bir akrabası olmadı. Bu çok iyi! 
derin dibini görüyorsunuz. 
rafını çekip o boşluğu eliyle dolduru-
nedenini açıklıyor. Ben olayı ve Nihat’ın Ev adresini bulmak için hiçbir yardımcı 
yor. Buna görüntü sanatlarında bindirme Şiir devam ediyor: 
hayatını bildiğim için böyle anlıyorum. nirengi yoktur: 
“tüketim toplumunun gönülsüz/ bir 
(superposé) sanatı denir.
Ama bu olguyu bilmeyenlerle birlikte  “Caminin karşısındaki çeşmenin ya-
Derrida’yı pek sevmem ama o da ba- üyesi olarak/ reklam bitene kadar izler-
şiire dönüyorum ve bir başka anlama nındaki mavi pancurlu ev” gibi. Türk şii-
zen hoşuma gidecek şeyler söyler. Ona ken/ çevirmeye başladım sayfalarını/ ya-
(anlamlara) varıyorum. rinin postacıları (eleştirmencileri) bu tür-
göre, şiire ne olduğunu sorarsanız “Je 
şamım dediğim kitabın.” den adresleri bulacak kadar zeki değildir.
SKANDALSIZ JÖN! Şiir açları artık Nihat 
Nihat çok yakışıklı bir erkek- Ziyalan’ın sofrasında çatlayın-
tir. “İdi” demiyorum “dir”  caya kadar doyabilirler. An-
diyorum dikkat ederseniz. cak kuru fasulye ile muz li-
O yıllarda Yeşilçam’da epeyce körü içenlere, balığın yanın-
sayıda yakışıklı erkek (jön) var- da viski isteyenlere göre değil-
dı. Bu nedenle onların arasında dir bu sofra. Şairler, şiirin Oly-
yer bulmak çok zordu. mpos’una biletle ya da torpille 
Kötü adamlar genellikle ya- giremez. Oturacakları sandal-
kışıklı olmayan kavruk, ala- ye dükkânlarda satılmaz. Gir-
turka erkekler tarafından oy- mek için orada oturacak san-
nanıyordu. Bu nedenle Nihat’ı dalyesini şairin kendisi yap-
yakışıklı, Batılı tipli bir kötü malı. Nihat Ziyalan sandalye-
adam olarak tipleştirmek istedi- sini Sevdakeş’le tamamladı. n
18 17 Haziran 2021
            
    
