Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
FERİDUN ANDAÇ İLE ‘KAPLICADA SON YAZ’ ÜÇLEMESİNİN
İLK KİTABI ‘SANDIM Kİ GÖĞÜN CENNET’ ÜZERİNE...
Zamanın ruhunu anlatmak!
Feridun Andaç’ın üçlemesi Kaplıcada Son Yaz’ın ilk kitabı Sandım ki Göğün Cennet, Eksik Parça Yayınları
tarafından yayımlandı. Üçlemenin diğer kitapları Dünyayı Saran Sessizliğin ve Arzen’de Zaman da yakında
yayımlanacak. Andaç’ın uzun süredir tasarladığı üçlemesinde bir(çok) dönemin öyküsü asıl anlatılan.
Cumhuriyetin aydınlanmacı kuşaklarının öyküsü...
HATİCE BALCI
KENDİ ZAMANINI
YARATAN BİR ANLATI
n Kaplıcada Son Yaz nasıl bir itkiyle
ortaya çıktı, romanı size yazdıran neydi?
Bu, yayımlanmakta geç kalınmış bir
roman. Roman yazmak düşüncesi öteden
beri yazı tezgâhımda olan bir uğraş oldu.
Ara ara yazdım, tasarladım, notlar aldım.
Roman üzerinden söylemek istediğim
şeyler olduğuna inanmışımdır hep.
Başka Günler Olacak, 1980’lerde yazı-
lan ilk romandı. Ardından onu 1990’larda
Pîrî Reis: Tutkuların Dili, Varolan Bir Şey,
Canım Ada Halkı izledi. Bunları yazıladu-
ran iki biyografik roman takip etti: Yaşa-
mak Tutunmak: Adalet Ağaoğlu, Adanmış
Ânlar: Oğuz Atay...
İşte tam bu dönemeçte nice zaman-
dır tasarlayıp durduğum bir üçleme öne
çıktı. Çıkış noktasında belirgince ön-
de duran “İğdebeli Hoca” figürü olsa da
bir(çok) dönemin öyküsüdür asıl anlatı-
lan. Cumhuriyetin aydınlanmacı kuşak-
larının öyküsü... Kendi zamanını yaratan
bir anlatı olarak nicedir zihnimde gezin-
dirip durduğumdu. Beni biriktirerek yaz-
mak kıyısına taşıyan da buydu yani za-
gösteren, sorgulayandır. Ve insanın ken- lekse kurgu da onu taşıyıcı gövdedir. lama ihtiyacı duyan “birey”in öyküsü-
manın ruhunu anlatmak.
dini inşa etme yolculuğu… Bunun ne- Böyle olunca ister istemez konunuza gö- dür bir bakıma… Olma/olamama, tutun-
rede, nasıl evrildiğini de anlatan bir/çok re bir kurgu seçmeniz kaçınılmaz.
ma/tutunamama hallerinin yansısı…
BİR SÜRÜKLENİŞİN ÖYKÜSÜ
öykü geçişken biçimde yansıtılır. Neden söz ediyorum, ne adına konu-
n Romanın ana kahramanı Kerem
Geç kalmış modernlik bir toplumu na- şuyorum gibisinden sorular sorarak baş- TOPLUMSAL HAFIZANIN ZARLARI!
1970’lerin sonlarında burs kazana-
sıl sarsalıyor ve oradaki “insan” han- lamazsınız ama bu sorular hep yazan ki- n Kerem’in zaman algısının çok bo-
rak ani bir kararla Almanya’ya gidiyor.
gi sanrıları nasıl yaşıyor, bunu da kuşak- şinin belleğindedir. Yani ne adına, niçin yutluluğundan bahsedelim mi biraz da.
Mesleki yaşamını da orada kurup şekil- lar arası yolculuklarda vermek romancı- konuştuğunu bilir. İster roman yazın is- Çok yönlü, çok katmanlı bu zaman al-
lendiriyor.
ya düşüyor sanki! ter öykü ve deneme, “ona görelik” diye gısı, romanda kurduğunuz dille birlikte
Kerem’in şahsında, sizin kuşağınızın
bir bakış/söyleyiş biçimi vardır. ayrı bir kişilik kazanıyor sanki.
(78’liler diyebiliriz sanırım) sürükleniş-
YAŞAMDA YAZI, YAZIDA YAŞAM! Neden deneme değil de roman, öykü Küçük bir örnek: Kerem Berlin’den
lerini gözlerken bir yandan da ülkemi-
n Romandaki anlatıyı yapılandıran değil de roman... gibisinden sorulara ya- İstanbul’a doğru yola çıkarken hatırla-
zin toplumsal dokusuna kattıklarını gö- temel öğe “yazı” gibi görünüyor. nıt aramak için yola çıkılmadığına göre, nan zamandan, doğduğu kenti dolaşır-
rüyoruz aslında.
Yani “yazma” eyleminin kendisi, ro- “mesele” ettiğiniz şey/ler size bir biçim ken de zamanın tozunun her yeri kapla-
Karakterlerin mesleki pratiklerinde,
manınızın ana yakıtı, belkemiği. metnin bulmanızı fısıldıyor adeta! dığından bahsediyor.
hayattaki tercih ve duruşlarında, ente- içindeki tüm o epigraflar, alıntılar, not- İlahi bir esinle yazmasanız da, yazar- Peki ne yapıyor zaman bize nasıl etki-
lektüel çabalarının yaydığı etkide hep
lar, tespitler, analizler, çizimler okurla- ken ayin edercesine kurarsınız metnini- liyor gündelik yaşamlarımızı?
bu var ve olmaya da devam ediyor. rın üzerinde çalışabilecekleri başat mal- zi. Bu da işte o biçim kurmanın büyüsü- Zaman algısı anlatıların olmazsa olma-
Bu soluğu romanda da alıyoruz. Ro-
zemelere dönüşüyor. dür kanımca! Ben istemedim, konu istedi zıdır yazar açısından. Ne yazarsanız yazın
manın ruhundan bahsedelim mi? Kurduğunuz bu yapı aynı zamanda dersem, abartı sayılmamalı! bunu öncelemeniz kaçınılmaz. Burada dik-
Bir sürüklenişin öyküsüdür anlatılan. roman yazma tekniği açısından da Kap- Yaşamda yazı, yazıda yaşam… İki ay- kat ederseniz herkesin bir ortak zamanı ve
Aynı zamanda bir ülkenin dönemsel ger-
lıcada Son Yaz’ı farklı bir yere oturtu- rılmazı hayatın. Yazınca görürsünüz. Ve belleği var, bir de kendilerine ait zamanları.
çekliklerinin de öyküsü. Aslında adım yor. Metninizin bu biçeminden, teknik yazmak için de gitmeniz gerekir. Yani bizim toplumsal hafıza dediğimiz
adım görülebilecek olan da şudur: Eği- yanından bahseder misiniz? Yazılı toplum olabilmenin yolu biraz da şeyin nasıl biçimlenegeldiğini gören, an-
tim ne kadar önemli? Bugünün anlatıcısı parçalanmış bir romanı bir bilim dalı gibi görmekten geçer layan, hisseden yansıtan anlatıcılar iler-
İnsanın inşa edilme sürecini İğdebe- dünyanın diliyle konuşmalıdır. Dahası diye düşünürüm. O nedenle de önce iyi ro- leyen anlatı zamanlarında işte o toplum-
li Hoca’nın verdiği sanat eğitiminin in-
buna o çözülüp dağılmanın farkında man okuru yetiştirmek gerekir. Bunun için sal hafızanın birçok yönünü/yordamını
celiklerinde gözleriz. Bir toplumu duy- olarak yazmak diyorum. Bu da ister de iyi romancıların yazması gerekir. getirip sunacaklar bize.
gu, sanat eğitiminden geçirerek inşa ede- istemez sizi zamanın ruhu kavramının Ben burada yazma duygusunun aşılan- Evet, bunların birer soğan gibi nasıl
mezseniz eğer ne çağdaşlık ne de moder- taşıdığı anlamları görmenize dönük yol- masının birkaç örneğini gösterdim. Ke- soyulduğunu ikinci ve üçüncü kitaplar-
niteden söz edebilirsiniz. culuklara çıkarıyor. rem de işte o aşıyı alanlardan, diğer anla- da, Dünyayı Saran Sessizliğin, Arzen’de
Roman bir bakıma bunları hatırlatan/ Burada dil esastır. Konu eğer bir göm- tıcılar da üstelik… Yazarak kendini açık- Zaman’da göreceğiz. n
14 17 Haziran 2021